Başörtüsü ve türban
“Başörtüsü kadının neresini kapatır?” desem, bana kızacak; “Efendi! Bu nasıl soru, başörtüsü tabii ki kadının saçını, başını kapatır” diyeceksiniz.
Kızsanız da, kızmasanız da bir soru daha!
“Peki, kadınlar saçını başını niçin kapatır?”
Bu sorunun mantıklı yanıtını siz söylemeden ben, tüm yaşamım boyunca başlarını kapalı olarak gördüğüm annemin, ablalarımın, teyzelerimin, halalarımın, köyümün, kökenimin tüm kadınlarının başlarını kapatma nedenlerinde arayıp bulsam iyi olacak galiba!
Akrabalarımın çoğu hâlâ köyde yaşar. Çiftçilik ve hayvancılıkla iştigal ederler. Ülkemizin tüm köylerinde, kasabalarında olduğu gibi, bizim köylüler de başta kadınlar olmak üzere sabahtan akşama kadar durmadan çalışırlar. Şafaktan önce kalkılır, kuyudan su çekilir, hayvanlar sulanıp yemleri verilir. Hamur yoğrulur, ocak yakılıp ekmek pişirilir. Süt sağılır, yayık yayılır. Çocuklara kahvaltı hazırlanır. Tarlaya, bağa, bahçeye gidenlerin azıkları hazırlanıp gönderilir. Ev temizliği, bulaşık, çamaşır araya sıkıştırılmaya çalışılır. Bu kadar işten artan zaman olursa oduna, tezeğe, bağa, bahçeye gidip hava kararıncaya kadar erkeklerle birlikte çalışılır. Şimdilerde durum biraz değişmiş, işler biraz daha kolaylaşmış olsa da benim çocukluğumda kadınlar yukarıda sıraladığım tempodan daha yoğun çalışırlardı…
Şimdi tüm bu işleri yapmak zorunda olan bir kadının başının açık olduğunu düşünelim; Upuzun saçlar her yerde ve her şeyin içinde olsun… Üstelik Anadolu kadını saç uzatmayı pek de sever. O güzelim örgülü saçlar yazın sıcağından, kışın soğuğundan ne hale gelir dersiniz? İşte kadınların başlarını örtmelerinin gerçek nedeni! Başı örtmenin dişilikle, erkeklikle, namahremle ilgisi yoktur.
Hele hele dinle, dindarlıkla hiç ilgisi yoktur. Eski insanlardan kasabaya, kente göç edenler, başlarını bir alışkanlık olarak örtmeye devam etmişlerdir. Yeni yetişen kızlarını, gelinlerini, torunlarını serbest bırakmışlar, yenilerden de isteyen başını açmış, isteyen başını kapatmış… Hepsi bu kadar… Bunda ne din var, ne siyaset!
Rahmetli babam, nur içinde yatmış, çok dindar bir insandı. Ama yobaz değildi. Din ticareti, din sömürüsü yapanlardan, dini siyasete alet edenlerden nefret ederdi. Örtünme tartışmasına pek girmezdi. Sıkıştırdığımız zaman “Müslüman kadınlar ve erkekler ibadet ederken avrat yerlerini örtmek zorundadır” derdi sadece. Ona göre “avrat yerleri” karşı cinse kötü şeyler düşündürecek yerleriydi insanın… Galiba rahmetli cinsel arzu uyandıran, tahrik eden, dürtülere neden olan yerler demek isterdi.
Karşı cinsin saçı, başı insanı tahrik eder mi? Başka bir deyişle saç baş görmek cinsel arzu, şehvet, bastırılamayan bir takım uygunsuz duygulara neden olur mu?
Eğer hasta ruhlu, başka bir deyişle sapık değillerse hiçbir kadının saçı bir erkeğin, hiçbir erkeğin saçı da bir kadının niyetini bozmaz…
Ama efendi sapıksa o zaman başka! Duyuyoruz, okuyoruz, ayakkabıcı dükkanındaki topuklu ayakkabılara, balkonda asılı iç çamaşırlarına, mağaza vitrinlerindeki cansız mankenler bakıp bakıp cinsel fantezi senaryoları yazanlar bile varmış… Hepimizin eşi, annesi, kızı, kız kardeşi var. Hepimizin çevresinde, işyerinde bitişiğinde kadın da var, erkek de! Her iki cins her yerde yan yana omuz omuza… Otobüste, minibüste, vapurda, sokakta, çarşıda, pazarda, resmi ve özel kurum ve kuruluşlarda neredeyse balık istifi üst üsteyiz… Büyükşehirlerde durum daha da vahim. Ne kimse kimsenin saçını başını, ne de başörtüsünü, türbanını görecek durumda… Herkes ekmeğinin derdinde… Habire koşuşturan insanların ne dişiyi, ne erkeği fark edebilecek zamanı var… Aksini düşünenlerin maksatları olmalı. Ya da türbandan, başörtüsünden söz ederek varmak istedikleri bir hedefti.
Dinimiz İslam, rehberimiz Kur’an… Kur’an’da yazılı olmayan şeylerin çoğu uydurma ve hurafedir. Yüce kitapta “başınızı şöyle örteceksiniz, böyle bağlayacaksınız” yazıyor diyenlere sakın inanmayın… Allah’ın kelamının hiçbir ayetinde, hiçbir suresinde kadınlar başlarına türban takacak diye yazmıyor.
Türban din bezirganlarının kadınların boynuna taktığı bir boyunduruktur.
Eski BELBİM Genel Müdürü Adnan Şahin gibi sözde dindarların sevgilileriyle rahat rahat halvet olabilmeleri, aşna fişne yapabilmeleri için eşlerinin elini, kolunu, ağzını bağlamakta kullandığı bir kelepçedir. Başka bir şey değil!
kocaeligazetesi****kocaeligazetesi.com.tr
“Başörtüsü kadının neresini kapatır?” desem, bana kızacak; “Efendi! Bu nasıl soru, başörtüsü tabii ki kadının saçını, başını kapatır” diyeceksiniz.
Kızsanız da, kızmasanız da bir soru daha!
“Peki, kadınlar saçını başını niçin kapatır?”
Bu sorunun mantıklı yanıtını siz söylemeden ben, tüm yaşamım boyunca başlarını kapalı olarak gördüğüm annemin, ablalarımın, teyzelerimin, halalarımın, köyümün, kökenimin tüm kadınlarının başlarını kapatma nedenlerinde arayıp bulsam iyi olacak galiba!
Akrabalarımın çoğu hâlâ köyde yaşar. Çiftçilik ve hayvancılıkla iştigal ederler. Ülkemizin tüm köylerinde, kasabalarında olduğu gibi, bizim köylüler de başta kadınlar olmak üzere sabahtan akşama kadar durmadan çalışırlar. Şafaktan önce kalkılır, kuyudan su çekilir, hayvanlar sulanıp yemleri verilir. Hamur yoğrulur, ocak yakılıp ekmek pişirilir. Süt sağılır, yayık yayılır. Çocuklara kahvaltı hazırlanır. Tarlaya, bağa, bahçeye gidenlerin azıkları hazırlanıp gönderilir. Ev temizliği, bulaşık, çamaşır araya sıkıştırılmaya çalışılır. Bu kadar işten artan zaman olursa oduna, tezeğe, bağa, bahçeye gidip hava kararıncaya kadar erkeklerle birlikte çalışılır. Şimdilerde durum biraz değişmiş, işler biraz daha kolaylaşmış olsa da benim çocukluğumda kadınlar yukarıda sıraladığım tempodan daha yoğun çalışırlardı…
Şimdi tüm bu işleri yapmak zorunda olan bir kadının başının açık olduğunu düşünelim; Upuzun saçlar her yerde ve her şeyin içinde olsun… Üstelik Anadolu kadını saç uzatmayı pek de sever. O güzelim örgülü saçlar yazın sıcağından, kışın soğuğundan ne hale gelir dersiniz? İşte kadınların başlarını örtmelerinin gerçek nedeni! Başı örtmenin dişilikle, erkeklikle, namahremle ilgisi yoktur.
Hele hele dinle, dindarlıkla hiç ilgisi yoktur. Eski insanlardan kasabaya, kente göç edenler, başlarını bir alışkanlık olarak örtmeye devam etmişlerdir. Yeni yetişen kızlarını, gelinlerini, torunlarını serbest bırakmışlar, yenilerden de isteyen başını açmış, isteyen başını kapatmış… Hepsi bu kadar… Bunda ne din var, ne siyaset!
Rahmetli babam, nur içinde yatmış, çok dindar bir insandı. Ama yobaz değildi. Din ticareti, din sömürüsü yapanlardan, dini siyasete alet edenlerden nefret ederdi. Örtünme tartışmasına pek girmezdi. Sıkıştırdığımız zaman “Müslüman kadınlar ve erkekler ibadet ederken avrat yerlerini örtmek zorundadır” derdi sadece. Ona göre “avrat yerleri” karşı cinse kötü şeyler düşündürecek yerleriydi insanın… Galiba rahmetli cinsel arzu uyandıran, tahrik eden, dürtülere neden olan yerler demek isterdi.
Karşı cinsin saçı, başı insanı tahrik eder mi? Başka bir deyişle saç baş görmek cinsel arzu, şehvet, bastırılamayan bir takım uygunsuz duygulara neden olur mu?
Eğer hasta ruhlu, başka bir deyişle sapık değillerse hiçbir kadının saçı bir erkeğin, hiçbir erkeğin saçı da bir kadının niyetini bozmaz…
Ama efendi sapıksa o zaman başka! Duyuyoruz, okuyoruz, ayakkabıcı dükkanındaki topuklu ayakkabılara, balkonda asılı iç çamaşırlarına, mağaza vitrinlerindeki cansız mankenler bakıp bakıp cinsel fantezi senaryoları yazanlar bile varmış… Hepimizin eşi, annesi, kızı, kız kardeşi var. Hepimizin çevresinde, işyerinde bitişiğinde kadın da var, erkek de! Her iki cins her yerde yan yana omuz omuza… Otobüste, minibüste, vapurda, sokakta, çarşıda, pazarda, resmi ve özel kurum ve kuruluşlarda neredeyse balık istifi üst üsteyiz… Büyükşehirlerde durum daha da vahim. Ne kimse kimsenin saçını başını, ne de başörtüsünü, türbanını görecek durumda… Herkes ekmeğinin derdinde… Habire koşuşturan insanların ne dişiyi, ne erkeği fark edebilecek zamanı var… Aksini düşünenlerin maksatları olmalı. Ya da türbandan, başörtüsünden söz ederek varmak istedikleri bir hedefti.
Dinimiz İslam, rehberimiz Kur’an… Kur’an’da yazılı olmayan şeylerin çoğu uydurma ve hurafedir. Yüce kitapta “başınızı şöyle örteceksiniz, böyle bağlayacaksınız” yazıyor diyenlere sakın inanmayın… Allah’ın kelamının hiçbir ayetinde, hiçbir suresinde kadınlar başlarına türban takacak diye yazmıyor.
Türban din bezirganlarının kadınların boynuna taktığı bir boyunduruktur.
Eski BELBİM Genel Müdürü Adnan Şahin gibi sözde dindarların sevgilileriyle rahat rahat halvet olabilmeleri, aşna fişne yapabilmeleri için eşlerinin elini, kolunu, ağzını bağlamakta kullandığı bir kelepçedir. Başka bir şey değil!
kocaeligazetesi****kocaeligazetesi.com.tr