Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Zina dan kaçın (1 Kullanıcı)

nrydmrl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2008
Mesajlar
471
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
ZİNA

Ulu Allah (C.C.) söyle buyurur:


"Kurtulusa eren müminler, edep yerlerini (fuhustan ve diger haramlardan) korurlar." (Mü'minûn Sûresi. 5)

Yine ulu Allah (C.C.) buyuruyor:


"Fuhsun açigina da, gizlisine de yanasmayiniz." (En'âm Süresi. 151)

Burada «açik fuhus» zina, «gizli - sakli; fuhus» deyimi ile de öpüsme, elleme ve bakisma kasdediliyor olmalidir.

Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.)

«— Eller de, ayaklar da, gözler de zina islerler.»

Nitekim ulu Allah (C.C), söyle buyuruyor:


"Mü'min erkeklere de ki; gözlerini (haramdan) saklasinlar ve irzrini korusunlar, bu kendileri hesabina en temiz yoldur. Hiç süphesiz, Allah yaptiklarini iç yüzü iie bilendir.


Mü'min kadinlara da de ki, (onlar da) gözlerini (haramdan) sakinsinlar irzlarini korusunlar. Kendiliginden belirenin disinda ziynetlerini açiga vurmasinlar. Baslarini gögüslerini kapayacak sekilde örtsünler. Güzelliklerini kocalarindan, babalarindan, kayin babalarindan, ogullarindan veya kocalarinin ogullarindan, erkek kardeslerinden, kardeslerinin ogullarindan, kiz kardeslerinin ogullarindan, yengelerinin ogullarindan, cariyelerinden, erkeklikten kesilmis hizmetçilerden, kadinlarin edeb yerlerinin herüz farkinda olmayan küçük çocuklardan baskasina göstermesinler. Sakli güzelliklerini ortaya çikaracak sekilde sesli adimlar atarak yürümesinler.

Ey mü'minter hepiniz Allah'a tevbe ediniz ki, kurtulusa eresiniz." (Nûr Sûresi. 30-31)

Görülüyor ki ulu Allah (C.C.) gerek erkeklere ve gerekse kadinlara harama bakmakdan sakinmayi ve irzi, haramdan korumayi emretmistir. Ulu Allah (C.C.) çesitli âyetler ile zinayi haram kilmistir.

Yüce Allah (C.C.) söyle buyuruyor:


"Onu (zinayi) isleyen agir azaba çarpilir." (Furkan Sûresi. 68)



Peygamber´imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

"Aman zinadan sakininiz, çünki onun, üçü dünyâda ve üçü Âhirette olmak üzere alti âfeti vardir. Dünyadakiler sunlardir:

1 — Geçim darligina yol açar,

2 — Ömrü kisaltir,

3 — Sahibini kara yüzlü eder,

Âhîrettekiler de sunlardir:

1 — Allâh-i Teâlâ'nin gazabina sebep olur,

2 — Agir hesaplasmaya gerekçe olur,

3 — Cehenneme girmeye yol açar."


Rivayete göre Hz. Mûsâ (A.S.) Allah (C.C)'a:

"Yâ Rabbi! Zina edene ne ceza verirsin?" diye sorar.

Allah Teâlâ: «Yâ Mûsâ, ona yüce bir dagin üzerine atilsa dagi küle çevirebilecek olan atesten bir zirh giydiririm» diye buyurur.

Yine bildirildigine göre, kötü yola düsmüs olan bir kadin seytan katinda bin tane günahkâr erkekten deha sevimlidir.



«Mesabih» adli esere göre Peygamber´imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

"Kul zina islerken imâni kalbinden çikarak gölge gibi basinin üzerinde asili kalir, ancak zina isi bitince kulun imâni yine geri dörer."


Kitabil iknâda rivayet olunduguna göre Peygamber´imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

"Allah (C.C) katinda bir erkemin nikâhlisi olmayan bir kadinin rahmine akittigi bir damla meniden daha büyük günah yoktur."


Erkek erkege yapilan cinsî münâsebet ise, zinadan da daha egir bir günahtir. Nitekim Enes Bin Mâlik'den rivayet olunan bir hadisde Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Erkek - erkege cinsî münâsebette bulunan kimse Cennetin kokusunu bile duyamaz, oysa ki, Cennetin kokusu bes yüz senelik uzakliktan duyulabilir."



Hikâye ederler ki Abdullah Ibni Ömer (R.A.) bir gün evinin kapisi önünde oturuyorken parlak yüzlü ve yckisikii bir delikanli görür, hemen içeri kaçip kapiy: üzerine kitler, bir müddet sonra disardakilere «O fitne geçip gitti mi?» diye sorar, ona «gitti» diye cevap verirler, bunun üzerine disari cikar.

Orada bulunanlar ona «Sana ne oldu, yoksa bu husûsda Peygamber' (S.A.V)imizden bir sey mi duydun?» diye sorarlar. O da «Evet, duydum. Böylelerine bakmak, onlar ile konusmak ve yine onlar ile birarada oturmak haramdir» diye cevap verir.


Kadi imam {ranimehuilah} buyurur ki, «Bir seyhin söyle dedigini duymustum: «Hor kadinin yaninda bir, her parlak oglanin yaninda ise on sekiz tane seytan vardir.»


Yine söylendigine göre, bir parlak oglani sehvetle öpen kimseyi, Allah Teâlâ, bes yüz senelik cehennem azabina çarptirir.
Evli bir kadini sehvet ile öpen kimse, yetmis bakire ile zina etmis gibidir.
Bir bakire ile zina eden kimse de yetmis bin dul ile zina etmis gibidir.


Kelbî, «Revnak-üt Tefsir» adli eserde der ki: «ilk erkek erkege cinsî münâsebeti Lût kavmine ögreten Iblis idi, on'ara parlak yüzlü bir oglan kiliginda görünerek erkekleri kendisi ile cinsî münâsebette bulunmaya çagirdi. Bu kiskirtma üzerine bazi erkekler onun üzerinden geçti. Böylece erkek erkege cinsî münâsebet, aralannda pis bir aliskanlik haline geldi, her yabanci erkek ile ayni isi yapmaya koyuldular.

Bunun üzerine ulu Allah (C.C.) onlari bu çirkin aliskanliktan vazgeçmeye ve putlara tapmaktan cayarak Allah (C.C.)'a ibadet etmeye davet etmek üzere onlara Hz. Lût'u (A.S.) peygamber olarak gönderdi.

Hz. Lût onlari, bu isten menetti. Kendilerini Allah (C.C.)'a ibadete çagirdi. Yaptiklari kötü ise israrla devam ettikleri takdirde baslarina Allah (C.C.)'dan azab inecegini bildirdi ise de bunlar duyduklari sözleri hafife alarak ona: «Eger dogru söylüyorsan, bize Allah (C.C.)'in azabini getir» dediler.

Baska bir care kalmadigini gören Hz. Lût Allah (C.C.)'a dua ederek kendisini bu sapiklara karsi mahcup etmemesini diledi ve Allah (C.C.)'a «Ey Rabbim, bu bozguncular karsisinda beni muzaffer kil» diye yalvardi. Bunun üzerine ulu Allah (C.C.) göge, o sopiklarin üzerine tas yagdirmasini emretti, her tasin üzerinde kimin üzerine düsecegi yâzîli idi, iste Âyet-i Kerimede yagan taslardan bahsedilirken «Rabb'inin katinda nisanli» deyiminin kullanilmasi, bu gerçegin delilidir. Yani taslarin her biri üzerinde Allah (C.C.)'in ezel hükmünde birer damga, birer nisan vardi.

Söylendigine göre Hz. Lût'ün (A.S.) kavminden olan bir tüccar, o sirada Mekke'de, Harem-i Serif'de alim - satim ile ugrasiyordu. Bu sirada gökten inen bir tas tam ona Harem-i Serifte çarpmak üzere iken araya giren melekler tasa «Geldigin yere dön. adam su anda Allah (C.C.)'in himayesinde bulunuyor» dediler. Bunun üzerine geri cikan tas, Harem-i Serifin disinda kirk gün yerle gök arasindaki boslukta asili kaldi ve edam alis - verisini bitirip Harem'den çikar cikmaz üzerine düsüp onu yok etti.

Hz.Lût (A.S) kavminin âfete ugramak üzere oldugunu ögrenince karisi ile kendisine inanan kimseleri toplayarak sehirden cikmaya koyuldu, ardindan gelenlere arkaya dönüp bakmamalarini tenbih etti. Bundan yalniz kansi müstesna idi. Bu kadin sehrin âfete ugrayacagini duyunca «vah kavmim» diye dönüp geriye bakti, bu sirada basina inen bir tas onu cansiz yere serdi.

Mücâhid (rahimehullah) der ki; «O gün sebahleyin Cebrail (A.S.) bu sapiklarin beldesine indi, beldenin yerle irtibatini keserek araya kanadini soktu, kanadi üzerinde beldeyi ve üzerinde yasayanlari havalandirdi, gök yüzüne kaldirarak öyne ki gök halki beldedeki horozlarin ötüsünü ve köpek havlamalarini duyabildiler. Sonra da bu beldeyi alt üst ederek yere birakti, ilk düsen evlerin damlari oldu, arkasindan her sey yerle bir oldu.

Onlarin basina gelen hic bir kavmin basina gelmemistir. Allah (C.C.) önce onlarin gözlerini kör etti, sonra da yurtlarini alt üst etti. Burada en büyügü Sodom olmak üzere bes sehir vardi. Kur'an-i Kerim'in «Berae» sûresinde bahis mevzuu edilen mütefikât âfete ugramis yerler bunlardir. Buralarda o zaman dört milyon insanin yasadigi söylenir.
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Verdiğin bilgi dolu güzel paylaşım için Allah cc. senden razı olsun kardeşim..
RAbbim gözlerine yüreğine ellerine dert keder sıkıntı vermesin inşallah...

selam ve dua ile.
 

nrydmrl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2008
Mesajlar
471
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Verdiğin bilgi dolu güzel paylaşım için Allah cc. senden razı olsun kardeşim..
RAbbim gözlerine yüreğine ellerine dert keder sıkıntı vermesin inşallah...

selam ve dua ile.

Allah razı olsun sizdende okuyup nasiplendiğiniz için ne mutlu..selam ve dua ile..
 

ebrar_reyyan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2008
Mesajlar
373
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Allah Teâlâ: «Yâ Mûsâ, ona yüce bir dagin üzerine atilsa dagi küle çevirebilecek olan atesten bir zirh giydiririm» diye buyurur.

ALLAH razı olsun cok kapsamlı ve anlamlı bi konu umarım bedenimizi zinadan koruruz bizler zina'ya hep sadece ilişki olarak bakılıyorduk halbuki anlamlı bi bakış bile zina olabiliyor
ALLAHIM affet biz kullarını..
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
s.a.
inş bende katkıda bulunayım konuya
Maalesef toplumumuzda yerleşen yanlış bir kanaat var. Zinayı erkek yaptığında normal, kadın yapınca anormal kabul ediliyor. Öncelikle şunu söyleyelim. Zina yapan kadın nasıl ki zaniye oluyorsa erkek de zani oluyor. Aralarında hiçbir fark yoktur.

Ancak biz burada yanlış da olsa toplum tarafından kabul gören bir vakadan bahsedeceğiz: Zina yapan kadın toplum tarafından dışlanıyor ve erkeğe nispeten bu fiilin daha çok olumsuz etkisi altında kalıyor. Dolayısıyla evlilik dışı ilişki yaşamış bir kadının ileride mutlu bir evlilik yapması zorlaşıyor ve bu durum, kadını ömür boyu evlilik dışı ilişki içinde yaşamaya mahkûm edebiliyor.
“Erkeklerden nefret ediyorum, evlenmek istemiyorum”

Bu söz genç bir kızımıza ait… Bu kızımızın başından kötü bir hadise geçiyor. Bu hadiseyi, yazdığı kitaplarla, radyo programlarıyla, seminer ve konferanslarıyla gençlerin problemlerine çözümler arayan bir yazara şöyle anlatıyor:

“Ben erkeklerle hiçbir zaman muhatap olmadım. Lisede hocalarımla bile konuşurken başımı öne eğer, edep ve saygıyla onlarla konuşurdum. Hayatımda erkek olarak sadece babam ve ağabeyim vardı. Üniversiteye geldiğimde dindar, müspet ve İslami bir bölümde okuyan bir beyle tanıştım. Ciddi olarak görüşüyorduk. Bu görüşmeler sırasında ben, kendi hayâmla oturmaya, kalkmaya ve konuşmaya dikkat ederdim. Bildiğim dinî ve imani hakikatleri açıklamaya çalışırdım.

Sonuçta muhatabım, sadece iman hakikatlerinden haberdardı, ama içli dışlı değildi. Evliliğimizi, ileride nasıl bir hayat kuracağımızı, dünya ve ahiret saadetini, kısacası her şeyi meşru daire içinde konuşmuştuk. Bu görüşmeler sıklaşınca işin içine ister istemez nefis ve şeytan karışmıştı. Ben ise ona, bazı tutum ve davranışlarının yanlış olduğunu, yapmaması gerektiğini, meşru olmayan lezzetlerin haram olduğunu, branşı gereği bunları asıl kendisinin anlatması gerektiğini ifade etmeye çalıştımsa da, nafile... Sonunda bir nefis taşıdığım için ben de bu havaya kapılmıştım. İş ciddiye dönüşünce ailesinden sorun çıktı. Böylece bütün söylemler suya düştü. Yaptığım hatalar, günahlar, haram lezzetler bana kaldı.

Olayın üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen ben sürekli vicdan azabı duyuyorum, her zaman, her namazda tövbe ediyorum. Ağlamadığım gün ve gece yoktur. Ben kendimi affedemediğim halde Rabbim beni nasıl affedecek, onu düşünüyorum; düşündükçe kahroluyorum. Üzüldüğüm şey, dinî ve imani hakikatlerden haberdar olan birisi olmama rağmen nasıl oluyor da, bu tür şeyleri yapmışım? Benim gibi olan yüzlerce kız var. Size anlatamayacağım hüzün ve pişmanlıklar içerisindeyim. Bunu Cenab-ı Hak’tan başka kimse bilemez herhalde.

Benim suçum, ciddi olarak evliliği düşünmemdi. Benim suçum dindar, dinî hakikatlerden haberdar bir insana güvenmekti. Suçum, Doğu kökenli olup, ailesinin beni kabul etmemesiydi. Suçum, dünya ve ahiret saadetini sağlamayı düşünmem, lüks ve şatafatlı bir hayatı istemememdi. Suç üstüne suç sayabilirsiniz...

Bu olaydan sonra dindar bile olsa erkeklerden nefret etmeye başladım. İçimde onlara karşı kin ve düşmanlık vardı. Evliliğe kapalı kalmıştım.

Ben artık şefkat tokatlarını yemiştim, aklım başıma gelmişti. Bu mektubu gençlere örnek olsun diye yazıyorum. Hiç kimse, ‘Benim konuştuğum, görüştüğüm kişi temizdir, dürüsttür, dindardır, güvenilirdir, muhafazakârdır’ deyip, kendini kaptırmasın. Çünkü olaylar başka mecralara kayıyor. İnsan geçmişine dönüp baktığında ahlar, hüzünler, senelerce unutulmayacak izler, gözyaşları ve günahların kara lekesi belleğinde kalacaktır.

Bu musibet bana ne kadar aciz, zayıf ve çaresiz olduğumu, dünyanın gayr-ı meşru lezzetlerinin bir yedirip bin tokat vurdurduğunu, bir an bile nefis ve şeytanla baş başa kalmanın ne büyük yaralar açtığını öğretti. Bela ve musibetlere karşı sürekli istiğfar etmek gerektiğini, tövbe kapısının açık olduğunu, her şeyde bir hayır ve hikmet bulunduğunu, esma-i hüsnadan birinin de Tevvab olduğunu, hata işleyip nefis muhasebesi yapmakla Hz Yunus’un (a.s.), sabrederek Hz. Eyyub’un (a.s.) meyvelerine ulaştığımı gösterdi.” (Gençlik ve Aşk, s. 163)


Ben, nerede yanlış yaptım?

Evet, acı bir tecrübe yaşamış bir kardeşimizin bu içler acısı feryadına, umarım genç kardeşlerimiz kulak verir. Bu mektup gösteriyor ki, kız-erkek arkadaşlığında, tarafları mutsuz edecek sayısız sorun ve tuzak var. Meşru ölçülerin dışına taşıldığında telafisi zor, belki imkânsız kayıplar söz konusu olabiliyor.

Kızımız, “Bu görüşmeler sıklaşınca işin içine ister istemez nefis ve şeytan karışmıştı. Ben ise ona, bazı tutum ve davranışlarının haram olduğunu ifade etmeye çalıştımsa da, nafile... Sonunda bir nefis taşıdığım için ben de bu havaya kapılmıştım” diyor mektubunda.

Acaba bugüne değin, “İki namahrem baş başa kaldıklarında üçüncüleri şeytandır” (Buhari, Nikâh, 111) hadisini duymamış mıydı? Peygamberimizin bu uyarısı, insanların kendi fıtratlarını iyi tanımalarıyla yakından ilgili... İnsan bu şekilde yaratılmış. Onun fıtratı dün nasılsa bugün de öyle ve yarın da aynı olacak.

İş ciddiye dönüşünce ailesinden sorun çıkması, neredeyse bütün erkek-kız ilişkilerinde ortaya çıkan bir sorun… Gençlerin kendi kendilerine gelin güvey olmaları, olumlu bir sonuç doğurmuyor. İlişkilerin duygularla değil, akılla yönlendirilmesi, hikmet ve muhakemenin şekillendirdiği bir stratejinin olması şart. Aşk, sadece maddeden ve duygudan ibaret görülürse, önündeki engellerle savaşmak güçleşir. Kişi sevmesini bildiği kadar, sağlıklı ve kalıcı bir mutluluğun önündeki engellerle savaşmasını ve sonuç almasını da bilmelidir.

Eğer bunlar dikkate alınmazsa, “Yaptığım hatalar, günahlar, haram lezzetler bana kaldı” diyen genç gibi, ah vah edilir, ama mutsuz sonuç değişmez.

Bu gencin, şu uyarısı da, pahalıya mal olan önemli bir tecrübe: “Hiç kimse, ‘Benim konuştuğum, görüştüğüm kişi temizdir, dürüsttür, dindardır, güvenilirdir, muhafazakârdır’ deyip, kendini kaptırmasın. Çünkü olaylar başka mecralara kayıyor.”

Bir kişi temiz, dürüst ve dindar olunca, dinî emir ve yasakların muhatabı olmaktan çıkıyor mu? Hiç kimse Peygamberimiz (a.s.m.) ve ashabı kadar temiz, dürüst ve dindar olamaz. Oysa Rabbimizin cinsellik, iffet ve edep konusundaki emir ve yasaklarının ilk muhatabı onlar değil miydi? Allah’ın Resulüne yasak olan bir davranış, kime serbest olabilir ki?

Ağır tahrik ve baskı altında bulunan gençlerin meşruiyet dışına çıkarak kendilerini tatmin etmeleri mümkün değil. Ancak evlenmeden bu ağır imtihanı göğüsleyebilmeleri de zor. Tabiî evlilik gibi önemli bir sünneti gerçekleştirmek istediğinizde bir dizi imtihanla karşılaşacağınızı da hesaba katacaksınız. Bu imtihanlara hazır olmak, başarıyla çıkmak için de gereken bilgi ve beceriyi edinmek şarttır.


Zinanın, fuhşun ve gayr-ı meşru beraberliklerin zararları elbette bu kadar değil. Biz sadece en önemlilerini ifade etmeye çalıştık.

=Nesil Yayınları
 

nrydmrl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2008
Mesajlar
471
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Allah Teâlâ: «Yâ Mûsâ, ona yüce bir dagin üzerine atilsa dagi küle çevirebilecek olan atesten bir zirh giydiririm» diye buyurur.

ALLAH razı olsun cok kapsamlı ve anlamlı bi konu umarım bedenimizi zinadan koruruz bizler zina'ya hep sadece ilişki olarak bakılıyorduk halbuki anlamlı bi bakış bile zina olabiliyor
ALLAHIM affet biz kullarını..
ufak bir bakış bi düşünüz yada bir temas rabbim korusun herkesi şeytanın oyunlarından ve şerrinden..selam ve dua ile..

s.a.
inş bende katkıda bulunayım konuya
Maalesef toplumumuzda yerleşen yanlış bir kanaat var. Zinayı erkek yaptığında normal, kadın yapınca anormal kabul ediliyor. Öncelikle şunu söyleyelim. Zina yapan kadın nasıl ki zaniye oluyorsa erkek de zani oluyor. Aralarında hiçbir fark yoktur.

Ancak biz burada yanlış da olsa toplum tarafından kabul gören bir vakadan bahsedeceğiz: Zina yapan kadın toplum tarafından dışlanıyor ve erkeğe nispeten bu fiilin daha çok olumsuz etkisi altında kalıyor. Dolayısıyla evlilik dışı ilişki yaşamış bir kadının ileride mutlu bir evlilik yapması zorlaşıyor ve bu durum, kadını ömür boyu evlilik dışı ilişki içinde yaşamaya mahkûm edebiliyor.
“Erkeklerden nefret ediyorum, evlenmek istemiyorum”

Bu söz genç bir kızımıza ait… Bu kızımızın başından kötü bir hadise geçiyor. Bu hadiseyi, yazdığı kitaplarla, radyo programlarıyla, seminer ve konferanslarıyla gençlerin problemlerine çözümler arayan bir yazara şöyle anlatıyor:

“Ben erkeklerle hiçbir zaman muhatap olmadım. Lisede hocalarımla bile konuşurken başımı öne eğer, edep ve saygıyla onlarla konuşurdum. Hayatımda erkek olarak sadece babam ve ağabeyim vardı. Üniversiteye geldiğimde dindar, müspet ve İslami bir bölümde okuyan bir beyle tanıştım. Ciddi olarak görüşüyorduk. Bu görüşmeler sırasında ben, kendi hayâmla oturmaya, kalkmaya ve konuşmaya dikkat ederdim. Bildiğim dinî ve imani hakikatleri açıklamaya çalışırdım.

Sonuçta muhatabım, sadece iman hakikatlerinden haberdardı, ama içli dışlı değildi. Evliliğimizi, ileride nasıl bir hayat kuracağımızı, dünya ve ahiret saadetini, kısacası her şeyi meşru daire içinde konuşmuştuk. Bu görüşmeler sıklaşınca işin içine ister istemez nefis ve şeytan karışmıştı. Ben ise ona, bazı tutum ve davranışlarının yanlış olduğunu, yapmaması gerektiğini, meşru olmayan lezzetlerin haram olduğunu, branşı gereği bunları asıl kendisinin anlatması gerektiğini ifade etmeye çalıştımsa da, nafile... Sonunda bir nefis taşıdığım için ben de bu havaya kapılmıştım. İş ciddiye dönüşünce ailesinden sorun çıktı. Böylece bütün söylemler suya düştü. Yaptığım hatalar, günahlar, haram lezzetler bana kaldı.

Olayın üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen ben sürekli vicdan azabı duyuyorum, her zaman, her namazda tövbe ediyorum. Ağlamadığım gün ve gece yoktur. Ben kendimi affedemediğim halde Rabbim beni nasıl affedecek, onu düşünüyorum; düşündükçe kahroluyorum. Üzüldüğüm şey, dinî ve imani hakikatlerden haberdar olan birisi olmama rağmen nasıl oluyor da, bu tür şeyleri yapmışım? Benim gibi olan yüzlerce kız var. Size anlatamayacağım hüzün ve pişmanlıklar içerisindeyim. Bunu Cenab-ı Hak’tan başka kimse bilemez herhalde.

Benim suçum, ciddi olarak evliliği düşünmemdi. Benim suçum dindar, dinî hakikatlerden haberdar bir insana güvenmekti. Suçum, Doğu kökenli olup, ailesinin beni kabul etmemesiydi. Suçum, dünya ve ahiret saadetini sağlamayı düşünmem, lüks ve şatafatlı bir hayatı istemememdi. Suç üstüne suç sayabilirsiniz...

Bu olaydan sonra dindar bile olsa erkeklerden nefret etmeye başladım. İçimde onlara karşı kin ve düşmanlık vardı. Evliliğe kapalı kalmıştım.

Ben artık şefkat tokatlarını yemiştim, aklım başıma gelmişti. Bu mektubu gençlere örnek olsun diye yazıyorum. Hiç kimse, ‘Benim konuştuğum, görüştüğüm kişi temizdir, dürüsttür, dindardır, güvenilirdir, muhafazakârdır’ deyip, kendini kaptırmasın. Çünkü olaylar başka mecralara kayıyor. İnsan geçmişine dönüp baktığında ahlar, hüzünler, senelerce unutulmayacak izler, gözyaşları ve günahların kara lekesi belleğinde kalacaktır.

Bu musibet bana ne kadar aciz, zayıf ve çaresiz olduğumu, dünyanın gayr-ı meşru lezzetlerinin bir yedirip bin tokat vurdurduğunu, bir an bile nefis ve şeytanla baş başa kalmanın ne büyük yaralar açtığını öğretti. Bela ve musibetlere karşı sürekli istiğfar etmek gerektiğini, tövbe kapısının açık olduğunu, her şeyde bir hayır ve hikmet bulunduğunu, esma-i hüsnadan birinin de Tevvab olduğunu, hata işleyip nefis muhasebesi yapmakla Hz Yunus’un (a.s.), sabrederek Hz. Eyyub’un (a.s.) meyvelerine ulaştığımı gösterdi.” (Gençlik ve Aşk, s. 163)


Ben, nerede yanlış yaptım?

Evet, acı bir tecrübe yaşamış bir kardeşimizin bu içler acısı feryadına, umarım genç kardeşlerimiz kulak verir. Bu mektup gösteriyor ki, kız-erkek arkadaşlığında, tarafları mutsuz edecek sayısız sorun ve tuzak var. Meşru ölçülerin dışına taşıldığında telafisi zor, belki imkânsız kayıplar söz konusu olabiliyor.

Kızımız, “Bu görüşmeler sıklaşınca işin içine ister istemez nefis ve şeytan karışmıştı. Ben ise ona, bazı tutum ve davranışlarının haram olduğunu ifade etmeye çalıştımsa da, nafile... Sonunda bir nefis taşıdığım için ben de bu havaya kapılmıştım” diyor mektubunda.

Acaba bugüne değin, “İki namahrem baş başa kaldıklarında üçüncüleri şeytandır” (Buhari, Nikâh, 111) hadisini duymamış mıydı? Peygamberimizin bu uyarısı, insanların kendi fıtratlarını iyi tanımalarıyla yakından ilgili... İnsan bu şekilde yaratılmış. Onun fıtratı dün nasılsa bugün de öyle ve yarın da aynı olacak.

İş ciddiye dönüşünce ailesinden sorun çıkması, neredeyse bütün erkek-kız ilişkilerinde ortaya çıkan bir sorun… Gençlerin kendi kendilerine gelin güvey olmaları, olumlu bir sonuç doğurmuyor. İlişkilerin duygularla değil, akılla yönlendirilmesi, hikmet ve muhakemenin şekillendirdiği bir stratejinin olması şart. Aşk, sadece maddeden ve duygudan ibaret görülürse, önündeki engellerle savaşmak güçleşir. Kişi sevmesini bildiği kadar, sağlıklı ve kalıcı bir mutluluğun önündeki engellerle savaşmasını ve sonuç almasını da bilmelidir.

Eğer bunlar dikkate alınmazsa, “Yaptığım hatalar, günahlar, haram lezzetler bana kaldı” diyen genç gibi, ah vah edilir, ama mutsuz sonuç değişmez.

Bu gencin, şu uyarısı da, pahalıya mal olan önemli bir tecrübe: “Hiç kimse, ‘Benim konuştuğum, görüştüğüm kişi temizdir, dürüsttür, dindardır, güvenilirdir, muhafazakârdır’ deyip, kendini kaptırmasın. Çünkü olaylar başka mecralara kayıyor.”

Bir kişi temiz, dürüst ve dindar olunca, dinî emir ve yasakların muhatabı olmaktan çıkıyor mu? Hiç kimse Peygamberimiz (a.s.m.) ve ashabı kadar temiz, dürüst ve dindar olamaz. Oysa Rabbimizin cinsellik, iffet ve edep konusundaki emir ve yasaklarının ilk muhatabı onlar değil miydi? Allah’ın Resulüne yasak olan bir davranış, kime serbest olabilir ki?

Ağır tahrik ve baskı altında bulunan gençlerin meşruiyet dışına çıkarak kendilerini tatmin etmeleri mümkün değil. Ancak evlenmeden bu ağır imtihanı göğüsleyebilmeleri de zor. Tabiî evlilik gibi önemli bir sünneti gerçekleştirmek istediğinizde bir dizi imtihanla karşılaşacağınızı da hesaba katacaksınız. Bu imtihanlara hazır olmak, başarıyla çıkmak için de gereken bilgi ve beceriyi edinmek şarttır.


Zinanın, fuhşun ve gayr-ı meşru beraberliklerin zararları elbette bu kadar değil. Biz sadece en önemlilerini ifade etmeye çalıştık.

=Nesil Yayınları

emeğinize ve yüreğinize sağlık okadar güzel değinmişsiniz ki Rabbim razı olsun bunu keşke konu olarak açsanızda daha çok okunmasına imkan versek..toplumumuzun en büyük ve en çok yaşanan konusuna yer vermişsiniz.Rabbim tekrar razı olsun selam ve dua ile..
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
emeğinize ve yüreğinize sağlık okadar güzel değinmişsiniz ki Rabbim razı olsun bunu keşke konu olarak açsanızda daha çok okunmasına imkan versek..toplumumuzun en büyük ve en çok yaşanan konusuna yer vermişsiniz.Rabbim tekrar razı olsun selam ve dua ile..
[/QUOTE]


SELAMUNALAEYKUM,
AYNI KONUDA BAŞKA Bİ FORUM AÇIPTA FORUM İSRAFI YAPMAYI SEVMİYORUM, VARSA AÇILMIŞ FORUMALRA KATKIDA BULUNUP, YOKSA YENİ FORUM AÇMAYI UYGUN BULUYORUM KENDİ ADIMA, YİNEDE TŞKLER
SELAMETLE
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
selamün aleyküm..
Allah sizden razı olsun böyle bilgiler ile bizleri nasiplendirdiğiniz için..
Allah artırsın inşallah ilimleri..

selam ve dua ile
 

nrydmrl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2008
Mesajlar
471
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
SELAMUNALAEYKUM,
AYNI KONUDA BAŞKA Bİ FORUM AÇIPTA FORUM İSRAFI YAPMAYI SEVMİYORUM, VARSA AÇILMIŞ FORUMALRA KATKIDA BULUNUP, YOKSA YENİ FORUM AÇMAYI UYGUN BULUYORUM KENDİ ADIMA, YİNEDE TŞKLER
SELAMETLE[/QUOTE]

rica ederim haklısınız hayırlı günler selam ve dua ile..
 

m.i.n.e

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Şub 2009
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Peygamber´imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:

"Kul zina islerken imâni kalbinden çikarak gölge gibi basinin üzerinde asili kalir, ancak zina isi bitince kulun imâni yine geri dörer."

Efendimizin bu sözü üzerine söylenecek hiçbirşey yok.Rabbim hepimizi imandan ayırmasın...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt