DiLaRa_I NuR
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 27 Eyl 2009
- Mesajlar
- 2,576
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
Sual: Zikir nedir ve nasıl yapılır?
CEVAP
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Zikir hatırlamak anmak demektir. Hatırlamak da kalble olur. Söylemekle olmaz. Şimdi üç türlü zikir bilinmektedir:
1- Dille söylemekle yapılan zikirdir. Söylerken kalb birlikte hatırlamaz. Yalnız dille söylenen zikrin kalbi temizlemekte faydası pek az olur. İbadet sevabı hâsıl olur. Aşağıdaki âyet-i kerime kalben zikretmeyenler içindir:
(Kalbleri Allahü teâlâyı zikretmeyenlere azap vardır.) [Zümer 21]
2- Yalnız kalble yapılan zikirdir. Dil söylemez. Üç ayet meali şöyledir:
(Rabbinizi yalvararak ve gizli ve sessiz çağırınız) [Araf 54]
(Kalbler ancak Allahı zikretmekle itminana [sükûna rahata] kavuşur) [Rad 28]
(Rabbini içinden zikret!) [Araf 204]
Daha başka birçok âyet-i kerimede ve sayısız hadis-i şeriflerde ve din büyüklerinin kitaplarında bu zikir bildirilmektedir.
3- Dille kalbin birlikte yaptığı zikirdir. Allah adamları Evliya-i kiram yükseklere eriştikten sonra böyle zikri yapabilirler.
Kalble yapılan zikir en önce Fahr-i âlem efendimizin hicret gecesinde Sevr dağındaki mağarada Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık’a diz üstüne oturtup gözlerini kapamasını emrederek sessiz yaptırdığı zikirdir.
(Hep sadıklarla birlikte bulunun!) [Tevbe 121]
(Rablerini isteyenlerle beraber olmağa çalış!) [Enam 52]
Bu iki ayeti kerime meali büyüklerle rabıtayı bildiriyor. Bu rabıtayı yapmak (Allahü teâlânın sevdiklerini hatırlamak rahmet etmesine sebep olur) hadis-i şerifine uymaktır. Bunlar gibi başka âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler de vardır.
Mazher-i Can-ı Canan hazretleri buyuruyor ki:
Üç türlü zikir vardır:
1- Kalb karışmadan yalnız dil ile söylemektir. Bunun faidesi yoktur.
2- Ağızla söylemeyip yalnız kalb ile yapılan zikirdir. Buna tasavvufda Zikr-i hafi denir. Bu da yalnız Zat-ı ilahiyeyi zikirdir. Yahut sıfatlarını düşünerek yapılır. Nimetleri de düşünülürse Tefekkür denir.
3- Kalble ve dille birlikte zikirdir. Dille kendi işitecek kadar söylenirse Zikr-i hafi denir. Âyet-i kerimede emrolunan bu zikr-i hafidir. Başkası da işitirse Zikr-i cehri denir. Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler zikr-i hafinin zikr-i cehriden efdal olduğunu gösteriyor. Resulullahın hazret-i Ali’ye öğrettiği zikr-i cehri kendi işitecek kadar olan zikirdir ki hakikatte zikr-i hafi demektir. Zikirden önce kapıyı kapattırması da böyle olduğunu gösteriyor. (Makamat-i Mazheriyye 11.mektup)
Zikretmek Allahtan başka şeylerin sevgisini onlara düşkün olmağı kalbden çıkarmak içindir. Kalbin mahlûklara bağlılığını yok etmek için en iyi ilaç zikirdir. Hadis-i şerifte (Zikrederek kalblerinin yükünü hafifletenlerin yolunda olun!) buyuruldu. Bunun için “Allah’a Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için kalbin mahlûklara olan bağlantılarını kesmek onu dünya zevklerine düşkün olmaktan kurtarmak lazımdır. Kalbi kurtarmak için de zikirden daha faydalı bir ilaç yoktur” demişlerdir. (Tefsir-i azizi)
Allahü teâlâyı hatırlamak Onun ismini söylemekle veya çok sevdiği bir Velisini görmekle olur; çünkü hadis-i şerifte (Onlar görüldüğü vakit Allah hatırlanır) buyuruldu. İsmini işitirken söylerken başka şey düşünülebilir. Onu hatırlamak şüpheli olur. Onu devamlı hatırlamak için her gün binlerce söylemek lazım olur. Evliyayı severek inanarak görünce muhakkak hatırlanacağı müjdelendi. Görmek gözle olduğu gibi Velinin şeklini suretini kalbine hayaline getirmekle de görmüş gibi olup Allahü teâlâyı hatırlamaya sebep olur. Böyle kalble görmeye rabıta denir ki kalbi Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmekten onları düşünmekten kurtaran vasıta ve temiz kalbe ihlâsa kavuşturan yoldur.
İmam-ı Rabbani hazretleri 231. ve 266. mektuplarında yüksek sesle zikrin bid’at olduğunu bildirmektedir.
CEVAP
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Zikir hatırlamak anmak demektir. Hatırlamak da kalble olur. Söylemekle olmaz. Şimdi üç türlü zikir bilinmektedir:
1- Dille söylemekle yapılan zikirdir. Söylerken kalb birlikte hatırlamaz. Yalnız dille söylenen zikrin kalbi temizlemekte faydası pek az olur. İbadet sevabı hâsıl olur. Aşağıdaki âyet-i kerime kalben zikretmeyenler içindir:
(Kalbleri Allahü teâlâyı zikretmeyenlere azap vardır.) [Zümer 21]
2- Yalnız kalble yapılan zikirdir. Dil söylemez. Üç ayet meali şöyledir:
(Rabbinizi yalvararak ve gizli ve sessiz çağırınız) [Araf 54]
(Kalbler ancak Allahı zikretmekle itminana [sükûna rahata] kavuşur) [Rad 28]
(Rabbini içinden zikret!) [Araf 204]
Daha başka birçok âyet-i kerimede ve sayısız hadis-i şeriflerde ve din büyüklerinin kitaplarında bu zikir bildirilmektedir.
3- Dille kalbin birlikte yaptığı zikirdir. Allah adamları Evliya-i kiram yükseklere eriştikten sonra böyle zikri yapabilirler.
Kalble yapılan zikir en önce Fahr-i âlem efendimizin hicret gecesinde Sevr dağındaki mağarada Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık’a diz üstüne oturtup gözlerini kapamasını emrederek sessiz yaptırdığı zikirdir.
(Hep sadıklarla birlikte bulunun!) [Tevbe 121]
(Rablerini isteyenlerle beraber olmağa çalış!) [Enam 52]
Bu iki ayeti kerime meali büyüklerle rabıtayı bildiriyor. Bu rabıtayı yapmak (Allahü teâlânın sevdiklerini hatırlamak rahmet etmesine sebep olur) hadis-i şerifine uymaktır. Bunlar gibi başka âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler de vardır.
Mazher-i Can-ı Canan hazretleri buyuruyor ki:
Üç türlü zikir vardır:
1- Kalb karışmadan yalnız dil ile söylemektir. Bunun faidesi yoktur.
2- Ağızla söylemeyip yalnız kalb ile yapılan zikirdir. Buna tasavvufda Zikr-i hafi denir. Bu da yalnız Zat-ı ilahiyeyi zikirdir. Yahut sıfatlarını düşünerek yapılır. Nimetleri de düşünülürse Tefekkür denir.
3- Kalble ve dille birlikte zikirdir. Dille kendi işitecek kadar söylenirse Zikr-i hafi denir. Âyet-i kerimede emrolunan bu zikr-i hafidir. Başkası da işitirse Zikr-i cehri denir. Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler zikr-i hafinin zikr-i cehriden efdal olduğunu gösteriyor. Resulullahın hazret-i Ali’ye öğrettiği zikr-i cehri kendi işitecek kadar olan zikirdir ki hakikatte zikr-i hafi demektir. Zikirden önce kapıyı kapattırması da böyle olduğunu gösteriyor. (Makamat-i Mazheriyye 11.mektup)
Zikretmek Allahtan başka şeylerin sevgisini onlara düşkün olmağı kalbden çıkarmak içindir. Kalbin mahlûklara bağlılığını yok etmek için en iyi ilaç zikirdir. Hadis-i şerifte (Zikrederek kalblerinin yükünü hafifletenlerin yolunda olun!) buyuruldu. Bunun için “Allah’a Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için kalbin mahlûklara olan bağlantılarını kesmek onu dünya zevklerine düşkün olmaktan kurtarmak lazımdır. Kalbi kurtarmak için de zikirden daha faydalı bir ilaç yoktur” demişlerdir. (Tefsir-i azizi)
Allahü teâlâyı hatırlamak Onun ismini söylemekle veya çok sevdiği bir Velisini görmekle olur; çünkü hadis-i şerifte (Onlar görüldüğü vakit Allah hatırlanır) buyuruldu. İsmini işitirken söylerken başka şey düşünülebilir. Onu hatırlamak şüpheli olur. Onu devamlı hatırlamak için her gün binlerce söylemek lazım olur. Evliyayı severek inanarak görünce muhakkak hatırlanacağı müjdelendi. Görmek gözle olduğu gibi Velinin şeklini suretini kalbine hayaline getirmekle de görmüş gibi olup Allahü teâlâyı hatırlamaya sebep olur. Böyle kalble görmeye rabıta denir ki kalbi Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmekten onları düşünmekten kurtaran vasıta ve temiz kalbe ihlâsa kavuşturan yoldur.
İmam-ı Rabbani hazretleri 231. ve 266. mektuplarında yüksek sesle zikrin bid’at olduğunu bildirmektedir.