mektubat
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,308
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 43
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- www.caglarnetwork.com
“Allahü teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyor. Hâlbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, cehennemde azap aleti olacak.”
Zekât vermek, Peygamber efendimizin Mekke'den Medine'ye hicretinin ikinci yılında, Ramazan ayında farz oldu. Her müslümanın, nisab miktarındaki zekât malının zekâtını vermesi şarttır.
Resulullah efendimiz Veda haccında buyurdu ki:
- Malınızın zekâtını veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermeyenlerin namazı, orucu, haccı ve cihadı ve imanı yoktur.
Yani zekât vermeyi vazife bilmez, farz olduğuna inanmaz, vermediği için üzülmezse kâfir olur. Senelerce zekât vermeyenlerin zekât borçları birikerek, bütün malını kaplar. Malı kendinin sanıp, müslümanların o malda hakkı olduğunu hatırına bile getirmez. Kalbi hiç sızlamaz. Bu mala sımsıkı sarılmıştır.
Senden önce başkalarının idi
Böyle kimseler, müslüman olarak tanınır. Fakat bunlardan, imanını kurtaran pek nadir bulunur. Zekât vermek, Kur'an-ı kerimin otuziki yerinde, namazla birlikte emredilmektedir. Tevbe suresi, otuzdördüncü ayet-i kerimesinde mealen, (Malı, parayı biriktirip, zekâtını, müslüman fakirlere vermeyenlere acı azabı müjdele!) buyuruldu.
Bir İslâm büyüğü, zenginlere nasihatında buyurdu ki:
Ey mağrur zengin! Dünyanın çabuk geçip gidici malı, parası seni aldatmasın. Bunlar senden önce, başkalarının idi. Senden sonra da başkalarının olacaktır. Cehennemin şiddetli azabını düşün! Zekâtını ayırıp vermediğin o mal, uşrunu vermediğin o buğday, hakikatte zehirdir.
Kur'an-ı kerimde, üç şey üç şeyle beraber bildirildi. Bunlardan biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz:
1- Resulullaha itaat edilmedikçe, Allahü teâlâya itaat edilmiş sayılmaz.
2- Ana-babaya şükredilmedikçe, cenab-ı Hakka şükredilmiş olmaz.
3- Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. Yani namaz kılanlara vâdedilen büyük sevaptan mahrum kalınır. Sadece namaz borcundan kurtulmuş olunur.
Ey gaflet içinde yüzen zengin! Dünyada zevk ve sefa peşinde daha ne kadar koşacaksın? Bu kıymetli ömrü, haram mal yığmakla ne zamana kadar ziyan edeceksin? Dostlarının, “Vah vah öldü, siz sağ olun” diye evladına taziyede bulunacakları vakti düşün! Ahirette, “Bizim beğendiklerimizi değil, hep beğenmediklerimizi yaptın” denildiğinde, ne cevap vereceksin?
Düşün! Kabir ve ahiret suâllerine ne cevap hazırladın? Kendine acı! Suâle çekileceksin. Hâlbuki verecek cevabın yok! Cehenneme girersen, ateşine dayanamazsın. Kendine ve başkasına öyle iyilik yap ki, başkası iyilik yapınca, sen yaptı sansınlar. Kendine, başkasına kötülük etme ki, başkası bir fenalık yapınca, sen yaptın sanmasınlar.
Eğer malını seviyorsan...
Eğer malını seviyorsan niçin bırakıp da gidiyorsun? Beraberinde götür! Allah için ver ki, malın ahirette seninle beraber olsun. Bunu yapamıyorsan, hiç olmazsa, zekâtını ver de, ahirette azaptan kurtul!
Âl-i İmran suresinde, yüzsekseninci ayet-i kerimede mealen buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyor. Hâlbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır.)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Ey Âdemoğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşattığındır.)
Hâce Abdullah-i Ensarî hazretleri buyurdu ki:
“Malı seviyorsan, yerine sarfet de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, ye de yok olsun!”
Mehmetoruc.com
Zekât vermek, Peygamber efendimizin Mekke'den Medine'ye hicretinin ikinci yılında, Ramazan ayında farz oldu. Her müslümanın, nisab miktarındaki zekât malının zekâtını vermesi şarttır.
Resulullah efendimiz Veda haccında buyurdu ki:
- Malınızın zekâtını veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermeyenlerin namazı, orucu, haccı ve cihadı ve imanı yoktur.
Yani zekât vermeyi vazife bilmez, farz olduğuna inanmaz, vermediği için üzülmezse kâfir olur. Senelerce zekât vermeyenlerin zekât borçları birikerek, bütün malını kaplar. Malı kendinin sanıp, müslümanların o malda hakkı olduğunu hatırına bile getirmez. Kalbi hiç sızlamaz. Bu mala sımsıkı sarılmıştır.
Senden önce başkalarının idi
Böyle kimseler, müslüman olarak tanınır. Fakat bunlardan, imanını kurtaran pek nadir bulunur. Zekât vermek, Kur'an-ı kerimin otuziki yerinde, namazla birlikte emredilmektedir. Tevbe suresi, otuzdördüncü ayet-i kerimesinde mealen, (Malı, parayı biriktirip, zekâtını, müslüman fakirlere vermeyenlere acı azabı müjdele!) buyuruldu.
Bir İslâm büyüğü, zenginlere nasihatında buyurdu ki:
Ey mağrur zengin! Dünyanın çabuk geçip gidici malı, parası seni aldatmasın. Bunlar senden önce, başkalarının idi. Senden sonra da başkalarının olacaktır. Cehennemin şiddetli azabını düşün! Zekâtını ayırıp vermediğin o mal, uşrunu vermediğin o buğday, hakikatte zehirdir.
Kur'an-ı kerimde, üç şey üç şeyle beraber bildirildi. Bunlardan biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz:
1- Resulullaha itaat edilmedikçe, Allahü teâlâya itaat edilmiş sayılmaz.
2- Ana-babaya şükredilmedikçe, cenab-ı Hakka şükredilmiş olmaz.
3- Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. Yani namaz kılanlara vâdedilen büyük sevaptan mahrum kalınır. Sadece namaz borcundan kurtulmuş olunur.
Ey gaflet içinde yüzen zengin! Dünyada zevk ve sefa peşinde daha ne kadar koşacaksın? Bu kıymetli ömrü, haram mal yığmakla ne zamana kadar ziyan edeceksin? Dostlarının, “Vah vah öldü, siz sağ olun” diye evladına taziyede bulunacakları vakti düşün! Ahirette, “Bizim beğendiklerimizi değil, hep beğenmediklerimizi yaptın” denildiğinde, ne cevap vereceksin?
Düşün! Kabir ve ahiret suâllerine ne cevap hazırladın? Kendine acı! Suâle çekileceksin. Hâlbuki verecek cevabın yok! Cehenneme girersen, ateşine dayanamazsın. Kendine ve başkasına öyle iyilik yap ki, başkası iyilik yapınca, sen yaptı sansınlar. Kendine, başkasına kötülük etme ki, başkası bir fenalık yapınca, sen yaptın sanmasınlar.
Eğer malını seviyorsan...
Eğer malını seviyorsan niçin bırakıp da gidiyorsun? Beraberinde götür! Allah için ver ki, malın ahirette seninle beraber olsun. Bunu yapamıyorsan, hiç olmazsa, zekâtını ver de, ahirette azaptan kurtul!
Âl-i İmran suresinde, yüzsekseninci ayet-i kerimede mealen buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını sanıyor. Hâlbuki, kendilerine kötülük yapmış oluyorlar. O malları, cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır.)
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Ey Âdemoğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşattığındır.)
Hâce Abdullah-i Ensarî hazretleri buyurdu ki:
“Malı seviyorsan, yerine sarfet de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, ye de yok olsun!”
Mehmetoruc.com