kıvırcık fenerli
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 23 Eyl 2007
- Mesajlar
- 76
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 31
Bir romancı olsaydım; kahramanın yari yolda öldüğü romanlar yazardım.
Bir film yönetmeni olsam,izleyicileri 'beş dakika ara' beklediği bir anda karşılarına çıkacak bir 'SON' yazısı ile şaşırtırdım. Çünkü, hayat böyledir.Ne romanlardaki gibi kahramanı hedefine ulaştıktan sonra biter, ne filmlerdeki gibi,ana tema çözüldükten sonra.Ne kadar sınır dışı etmeye çalışsak da, hayatin en yalın, en açık gerçeğidir ölüm.Ve, bizim geleceğini umduğumuz anda değil, ölümü ve hayati Verenin karar kıldığı anda gelir.
Kimi zaman göstere göstere gelir; kimi zaman ansızın geliverir.Giderken yol arkadaşı olarak, ruhumuzu da alır yanına.
Ölümü hayatin yani başında, hatta içinde hissetsek, hayatlarımız 'ölüm ötesini'unutmaksızın, bilakis onu eksen alarak kurulacaktır.Ne var ki; romandı, filmdi,biyografiydi. derken muhatap olduğumuz onca şey bizi ölümcül bir yanılgıya sürükler.
Her biyografide, hayata yazılan Bahis doğar, büyür, önüne hedefler koyar, o hedefleri gerçekleştirdikten sonra ölür.
Romanların bas kahramanı, yapması gerekeni yaptıktan, dünyayla olan hesabini tamamladıktan sonra 'terki diyar' eder.
Böylesi anlatımlar zihnimizde köklü bir yer edinir.Sanırız ki,kendi hayat romanımızda böyle olacaktır.
Bu olacak, bu olacak, kurduğumuz her proje gerçekleşecek ve artık yapılacak birşey kalmadığında ölüm gelecektir.O yüzden, önümüzde plan, proje ve hedefler olduğu müddetçe, ölüm asla aklımıza gelmez.
Hedefler ve projeler hiç bitmez.Lise biter, üniversite çıkar,master, doktora, is bulma arada evlenme, çocuk,ev edinme, araba, çocukların okulu, yazlık ev, isi genişletme, çocukların evliliği, onlar için is imkanları, torunlar, torunların geleceği.derken; yıllar biter, hayat gider, hedefler bitmez.
O yüzden daha dün görüştüğümüz birinin, daha üç gün önce 10 sene sonrasının hesabini anlatan bir başkasının, daha sıralarda gelmek isteyen bir üçüncünün ölüm haberi yüzümüze tokat gibi çarpar,lakin genelde akıllanmayız.Bu haller için bulunduğumuz standart bir kaçamak vardır:
"Zamansız öldü" Oysa her gün kimi bebek,kimi yaşlı,kimi yirmisinde,kimi kırk beşinde yüz binlerce insanin ölümü ile,Rabbi Rahim'in verdiği bir mesaj vardır:
Ölümün ne belirli bir yaşı vardır, ne de belirli bir zamanı.
Ölüm asla randevu vermez, ama bir gün muhakkak gelir ve bazen geliverir.
Geldiğinde onu tebessümle ve tevekkülle karşılamak ise, zaten onu unutmadan yasayan ve 'ölümün Ötesi'ne hazırlanan insanların isidir.
Selam Sevgi ve Dua ile
Bir film yönetmeni olsam,izleyicileri 'beş dakika ara' beklediği bir anda karşılarına çıkacak bir 'SON' yazısı ile şaşırtırdım. Çünkü, hayat böyledir.Ne romanlardaki gibi kahramanı hedefine ulaştıktan sonra biter, ne filmlerdeki gibi,ana tema çözüldükten sonra.Ne kadar sınır dışı etmeye çalışsak da, hayatin en yalın, en açık gerçeğidir ölüm.Ve, bizim geleceğini umduğumuz anda değil, ölümü ve hayati Verenin karar kıldığı anda gelir.
Kimi zaman göstere göstere gelir; kimi zaman ansızın geliverir.Giderken yol arkadaşı olarak, ruhumuzu da alır yanına.
Ölümü hayatin yani başında, hatta içinde hissetsek, hayatlarımız 'ölüm ötesini'unutmaksızın, bilakis onu eksen alarak kurulacaktır.Ne var ki; romandı, filmdi,biyografiydi. derken muhatap olduğumuz onca şey bizi ölümcül bir yanılgıya sürükler.
Her biyografide, hayata yazılan Bahis doğar, büyür, önüne hedefler koyar, o hedefleri gerçekleştirdikten sonra ölür.
Romanların bas kahramanı, yapması gerekeni yaptıktan, dünyayla olan hesabini tamamladıktan sonra 'terki diyar' eder.
Böylesi anlatımlar zihnimizde köklü bir yer edinir.Sanırız ki,kendi hayat romanımızda böyle olacaktır.
Bu olacak, bu olacak, kurduğumuz her proje gerçekleşecek ve artık yapılacak birşey kalmadığında ölüm gelecektir.O yüzden, önümüzde plan, proje ve hedefler olduğu müddetçe, ölüm asla aklımıza gelmez.
Hedefler ve projeler hiç bitmez.Lise biter, üniversite çıkar,master, doktora, is bulma arada evlenme, çocuk,ev edinme, araba, çocukların okulu, yazlık ev, isi genişletme, çocukların evliliği, onlar için is imkanları, torunlar, torunların geleceği.derken; yıllar biter, hayat gider, hedefler bitmez.
O yüzden daha dün görüştüğümüz birinin, daha üç gün önce 10 sene sonrasının hesabini anlatan bir başkasının, daha sıralarda gelmek isteyen bir üçüncünün ölüm haberi yüzümüze tokat gibi çarpar,lakin genelde akıllanmayız.Bu haller için bulunduğumuz standart bir kaçamak vardır:
"Zamansız öldü" Oysa her gün kimi bebek,kimi yaşlı,kimi yirmisinde,kimi kırk beşinde yüz binlerce insanin ölümü ile,Rabbi Rahim'in verdiği bir mesaj vardır:
Ölümün ne belirli bir yaşı vardır, ne de belirli bir zamanı.
Ölüm asla randevu vermez, ama bir gün muhakkak gelir ve bazen geliverir.
Geldiğinde onu tebessümle ve tevekkülle karşılamak ise, zaten onu unutmadan yasayan ve 'ölümün Ötesi'ne hazırlanan insanların isidir.
Selam Sevgi ve Dua ile