Çığır Açmak:
Resuli Ekrem Aleyhissalatu Vesselam buyururlar ki:
"Bir kimse, İslâm'da güzel bir çığır açar da kendinden sonra onunla amel edilirse, o kimseye bu çığırla amel edenlerin ecri kadar ecr verilir. Amel edenlerin ecirlerinden de bir şey eksilmez."
"Ve her kim İslâm'da kötü bir çığır açar da kendinden sonra onunla amel edilirse o kimsenin aleyhine bu çığır ile amel edenlerin günahı kadar günah yazılır. Amel edenlerin günahlarından da bir şey eksilmez."
***
Fatih Sultan Mehmet Han, Anadolu'da Rumlar'ın son kalesi Trabzon üzerine çıktığı seferde sarp kayalıklardan, yüksek geçit vermez dağları aşmak mecburiyetinde kalmıştı. Yanında Uzun Hasan'ın -Fatih tarafından kendisine ana diye hitab edilmek şerefine nail olan- annesi Sârâ Hatun da elçi olarak bulunuyordu.
Sultan, atından inmek ve uzun bir müddet yaya yürümek zorunda kaldığı bir sırada Sârâ Hatun iyice yorulduğundan padişaha:
"Hey oğul, bir Trabzon için bu kadar zahmete değer mi? Bu zahmeti çekmek niye?" diye sorunca koca hükümdar:
- Ey Ana. Bu zahmetler Trabzon için değildir. Bu zahmetler İslâm içindir. Yarın ahiret gününde Allahu Teâla'nın huzuruna varınca unutmayalım diyedir. Zira bizim elimizde İslâm'ın kılıcı vardır. Eğer biz bu zahmetlere katlanmazsak, bize gazî demek yalan olur...
MENAKIBNAME - Zahmet Çekmezsek Bize Gazî Demek Yalan Olur.
Resuli Ekrem Aleyhissalatu Vesselam buyururlar ki:
"Bir kimse, İslâm'da güzel bir çığır açar da kendinden sonra onunla amel edilirse, o kimseye bu çığırla amel edenlerin ecri kadar ecr verilir. Amel edenlerin ecirlerinden de bir şey eksilmez."
"Ve her kim İslâm'da kötü bir çığır açar da kendinden sonra onunla amel edilirse o kimsenin aleyhine bu çığır ile amel edenlerin günahı kadar günah yazılır. Amel edenlerin günahlarından da bir şey eksilmez."
***
Fatih Sultan Mehmet Han, Anadolu'da Rumlar'ın son kalesi Trabzon üzerine çıktığı seferde sarp kayalıklardan, yüksek geçit vermez dağları aşmak mecburiyetinde kalmıştı. Yanında Uzun Hasan'ın -Fatih tarafından kendisine ana diye hitab edilmek şerefine nail olan- annesi Sârâ Hatun da elçi olarak bulunuyordu.
Sultan, atından inmek ve uzun bir müddet yaya yürümek zorunda kaldığı bir sırada Sârâ Hatun iyice yorulduğundan padişaha:
"Hey oğul, bir Trabzon için bu kadar zahmete değer mi? Bu zahmeti çekmek niye?" diye sorunca koca hükümdar:
- Ey Ana. Bu zahmetler Trabzon için değildir. Bu zahmetler İslâm içindir. Yarın ahiret gününde Allahu Teâla'nın huzuruna varınca unutmayalım diyedir. Zira bizim elimizde İslâm'ın kılıcı vardır. Eğer biz bu zahmetlere katlanmazsak, bize gazî demek yalan olur...
MENAKIBNAME - Zahmet Çekmezsek Bize Gazî Demek Yalan Olur.