lale&gül
Kayıtlı Kullanıcı
Yüz dinardan başka bir şeyi olmayan bir adam vardı. Bayram yaklaştığında, dostlarından biri ona mektub yazıp:
“Bayram geldi, ama çocukların ihtiyâcını görecek hiçbir şeyimiz yok” diyerek bir şeyler istedi. Bunun üzerine o zât, yanında bulunan yüz dinarı bir keseye koyup ağzını da mühürleyerek arkadaşına gönderdi. Kese adama ulaştıktan bir müddet sonra, ona da başka bir dostundan yazı geldi. O da elinin daraldığını ifadeyle bayramdaki ihtiyaçları için kendisine yardım etmesini istiyordu. Adam kendisine gelen keseyi olduğu gibi bu arkadaşına gönderdi.
Keseyi ilk gönderen kişi, elinde bir şey kalmadığından, o da başka bir arkadaşına mektup yazdı. Bu zât ise, dinarların ulaştığı üçüncü kişiydi. O da elindeki keseyi mührüyle birlikte dostuna gönderdi. Para kesesini alan adam, bunun kendi gönderdiği kese olduğunu görünce çok şaşırdı. Paraları yanına alarak dostuna gitti:
“–Bana gönderdiğin bu kesenin durumu nedir?” diye sordu.
O da durumu anlattı. Meselenin anlaşılması üzerine adam:
“–Haydi, diğer arkadaşımızın yanına gidiyoruz” dedi.
Keseyi alıp beraberce diğer arkadaşlarının yanına gittiler, aralarında konuştular ve keseyi açarak içindeki parayı paylaştılar.
(Hatîb Bağdâdî, Târihu Bağdâd, XIV, 282)