Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yusuf ile züleyhadan ... (1 Kullanıcı)

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Bundan böyle sözcük dağarcığım Yusufun dilinden dökülen kadardır...Sadece sözcükler değil,hayat sözcükler kadarsa varlığımda Yusuf kadardır....


Baharlar geçti içinden, o baharların içinden geçerken cehennemler geçti kalbimin üzerinden,kalbi cehennemlerin içinden geçerken....

Benki senin geldiğin çöllerin yüzlerce yıl susuz kalmış ceylanıyım,indim su içmeye senin kıyına.Susuzluktan ölmektense su içerken ölmek yeğdir bana....


Yusuf sımsıkı kilitli kapıya doğru koşarken ...Züleyhayı bulmak için züleyhadan kaçarken,Züleyhaya gelmek için Züleyhadan uzaklaşırken...Züleyha Yusufun gömleğini tam arkadan yakaladı ve gömlek yırtıldı...

Değilmi ki Yusuf güzelisin,gömleğin çoktan yırtık senin,ve değilmi ki ben tecelli etmezssem eksik kalır sana dair kader ''senin kaderin benim tecellim'' kaderimde zindan varsa yufuluğum su götürmez....


İçimden bir ah yükseliyorsa gökyüzünün katlarına ,ahımın bir yüzü ne kadar şikayete baksada,sana bakan yüzüyle ahım bir şükür hükmündedir...

Ben,YUSUF sınanmış bir kalbin sahibiyim....
Şöyle buyur,bu kalp senin efendim....
Şimdi ben,YUSUF tutki mısıra azizim,efendiyim...
Boynumdaki künyede hala vasfım yazılı... ZÜLEYHAYA KÖLEYİM...



Sırtımda taşıdığım gül dalından bir çarmıh ola efendim,ÖLMEYİ BİLECEK KADAR SENİ SEVDİM...Refakat et ölümüme,izin ver ölümüne refakat edeyim,ALLAH AŞKINA BANA ÖLÜMÜ GÜLLERLE GETİR EFENDİM...
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Yusuf sımsıkı kilitli kapıya doğru koşarken ...Züleyhayı bulmak için züleyhadan kaçarken,Züleyhaya gelmek için Züleyhadan uzaklaşırken...Züleyha Yusufun gömleğini tam arkadan yakaladı ve gömlek yırtıldı...

Değilmi ki Yusuf güzelisin,gömleğin çoktan yırtık senin,ve değilmi ki ben tecelli etmezssem eksik kalır sana dair kader ''senin kaderin benim tecellim'' kaderimde zindan varsa yufuluğum su götürmez....​





selamün aleyküm..
elerine sağlık
Allah razı olsun çok severek okudum...
selam ve dua ile
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
YUSUFUN GÖZLERİ

Yusufun gözleri bir derin kuyu

Yusufun gözleri bir gizli bahçe,yağmur yemiş gül vurgunu...

Bir yasak kent,suları kuvvetli,bir iç şehir kapıları kilitli,

Yağmurdan sonra açan güneş züleyhaya,yusufun gözleri...

Güneşten sonra yağan yağmur yine yusufun gözleri,

Yusufun gözleri zindan nedir bilmeyen züleyhaya zindan,yusufun gözleri...

Yusufun gözleri züleyhaanın zindanında gün başlangıcı,

Bir derin kuyu yusufun gözleri

Evvel yusufun gözleri,ahir yusufun gözleri...

İçinden mısır geçen,nil bestesi yine yusufun gözleri

Bir muammaki yusufun gözleri,çözmek istedikçe züleyha ,kendi üzerine kapandı yusufun gözleri....
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Yusuf sımsıkı kilitli kapıya doğru koşarken ...Züleyhayı bulmak için züleyhadan kaçarken,Züleyhaya gelmek için Züleyhadan uzaklaşırken...Züleyha Yusufun gömleğini tam arkadan yakaladı ve gömlek yırtıldı...

Değilmi ki Yusuf güzelisin,gömleğin çoktan yırtık senin,ve değilmi ki ben tecelli etmezssem eksik kalır sana dair kader ''senin kaderin benim tecellim'' kaderimde zindan varsa yufuluğum su götürmez....​





selamün aleyküm..
elerine sağlık
Allah razı olsun çok severek okudum...
selam ve dua ile

ve laeykum selam kardeşim allah sendende razı olsun...
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Züleyhanın mektubu

Züleyha, kalbi acının anlamına doğru sınırlarda dolaşmaya başlayınca Yûsuf'a bir mektup yazmaya karar verdi. İçindeki hallere tercüman olacak sözcükleri bulup da Yûsuf'a göstermek istedi. Dedi, her vasfın karşılığı bir sözcük var nasılsa. Ben de halimi arz edeyim sözcüklerle Yûsuf'uma.

Papirüsten ezilmiş kâğıdı, sivri kalemi aldı eline.
Yûsuf, diye yazdı, nâmenin en başına, sayfanın tam ortasına. İçinden binlerce Yûsuf ses verdi.
Ey içimdeki yıldızlar mütercimi, ölü olmayan kuşlarım benim
Mısr'ın sularına dökülmüş kandillerin aydınlığı
Gizli bahçelerden geçen yeşillerin ıslak çoğulluğu
Konuşan ağacım bana, konuşan ırmağım benim.
Işıklı yağmurum.
Gözlerimle gören ey, ey gözleriyle gördüğüm.

Yûsuf, dedi Züleyha, nâmenin tam ortasına, sayfanın başına. İçinden binlerce Yûsuf daha ses verdi.
En derin kuyusunda kaybolduğum ey,
Nil'in sesi geliyor, gelsin, sesim Nil'e gitmiyor gitmesin.
Sesi bana gelmeyen, sesim ona gitmeyen ey.


Züleyha sayfanıın tam ortasına devam etti, Yûsuf, dedi.

Ey kalbimle seven
Ey kalbiyle sevdiğim.
Muhabbeti kolay giyilir libas olmayan,
Vahayı terk edip çölün rahmetine düşen defterim,
Yitik tahtına gönlünce kurulan çöl misillemesi sevdiceğim,
Dağ lâlesi
Çöl çiçeği


Âh benim yitik ezel gülü vasfınca sahiplendiğim,
âh beni ezel gülü vasfınca sahiplenip de sahiplendiğini henüz bilmeyen sevgilim,


Âh benim! Âh benim!
Ey adı gelecek zamanların ve mekanların insanlarına adımla birlikte kalacak olan,Ey adım adıyla bile yazılacak olan
Sularıma dökülen karanlık, yoklarımı örten aydınlık
Tezatlarım benim, benim tekrirlerim
Ama muhabbetinden asla dönmediğim
Gün geçtikçe çoğalan benzetmelerim,
Sözcüklerim, lugatim. lisan hacmince vasıfladığım vâsıfım

Yûsuf, yazdı Züleyha, sayfanın tam ortasına. Hâlâ hitaptaydı kalemi, bir satır ileri geçemedi. Bir satır ileri geçsem hitaptan, dedi, yanacağım. Ses verdi içinden bir ses: Yan o zaman, yan o zaman! Züleyha devam etti:

Âh benim Yûsuf'um, âh benim, âh/senim, dedi, başka bir şey diyemedi.

Züleyha, Yûsuf'a bir mektup yazmaya başlayınca. Yûsuf diye başladı, Yûsuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın nâmesinde ser-nâmeden öte kelam yok.Ve Züleyha'nın lügatinde Yûsuf'tan öte sözcük yok.
Yûsuf, dedi, kelâmım artık sende hükümsüz. Ama kelâmımın hükümsüz kaldığı bu yerde beni küçümseme. Bil ki kelâmdan da ötede sadece âh var, âh ki dünya onun üzerinde durur, gök kubbe onun hararetiyle döner.
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
KURDUN UTANCI

Kardeşleri hz.Yakup'a hz.yusuf'u göğsünün önü gri tüylerle kaplı uzun kulaklı ve uzun kuyruklu kurdun kaptığını ve yediğini söylediler...

İnsanoğlunun kendisine attığı bu iftiradan öylesine ürkmüştü ki kurt kulakları düşmüş,kuyruğunu bacaklarının arasına almıştı ve bir çalılığın arkasına saklanmıştı...

Kurt toparlanıp oturdu ve nemli gözlerle batı ufkunda parlayan yıldıza bakarak konuştu...

Garip bir adım var şu coğrafyada,şu tarihte,şu edebiyatta.Şaşılası bir bahtım var benim,kimi zaman adım zafer anlamına gelir.Mertlik benim,güç benim,kudret benim,hani neredeyse yeleli aslanlar olmazsa taht benim taç benim.Özgürüm ben özgürlüğüme bedel öderim...İncelirde açlıktan,susuzluktan,bir esaret izlerini düşürmem mağrur boynuma karşılığı çok ve çeşitli yiyecekler olsa bile.Dağlar mekanımdır,adımın arkasında yatan efsaneler vardır...beyliklerde değil,karekterini benimki ile birleştiren kimi ulusların armasındayım...

Nasıl herkese duyurayımda diyeyim...Bu anlattığınız ben değilim,Yusufu ben nasıl yerim.Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım...

Öyle bir leke değilki bu bana,yeter kıyametin kopacağı güne değin,gelip geçecek tüm torunlarıma....

TEK MURADIM,BÜTÜN YARATILMIŞLARIN SAHİBİ OLAN TANRIM BU AYIPLA YAŞATMASIN BENİ.YA ALSIN BÜTÜN YENİ DOĞMUŞ KURT YAVRULARI İLE BİRLİKTE CANIMI,KURT NESLİNİN DALI YAPRAĞI BURADA KESİLSİN YADA ADIMI TEMİZE ÇIKARSIN....

Kim kaderin züleyhayı köle etmek için önce yuyufu pazarlara tahmin edebilirdi?yuyufun gelişi ahir ise evvelin yittiğinden...kim söz edebilirdi değilmiki evvel olan bazen ahir gelirdi...


yusuf ile züleyha
nazan bekiroğlu...
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ferhat’ın yoluna çıkan dağın adı unutuldu.

Şirin’i hapseden zindanların duvarları çoktan toz oldu.

Ferhat’ın Şirin’e aşkı dillerin ucunda sımsıcak konuşuluyor,

Kalplerin taraçalarında terütaze nefes alıp veriyor.

Dağ yıkıldı, duvarlar unutuldu, araya girip ayıranların isimleri anılmadı;

Ancak Ferhat’ın kalbinde olan, Şirin’in ruhunda gezinen aşk dağ gibi dimdik ayakta duruyor,


Yamaçlarını süsleyen pınarlardan nice dudak hâlâ daha ab-ı hayat içiyor...

Ağlama ey aşk, ağlama ki, Leylâ’yı Mecnûn’a uzak eyleyen çöl kaç kere kurudu,

Kumlarını kaç rüzgârın hoyrat eteklerinde savurdu ama Leylâ’nın gözyaşları hâlâ daha aşıkların yanağını yıkıyor,

Mecnûn’un deliliği her gece aşıkların aklını başına getiriyor.

Çöl kaybetti ey Leylâm; senin adın kaldı.

Aşkı hor görenlerin adı çöllerin kumları gibi kimliksiz kaldı ama Mecnûn’un hatırı hep kaldı.


Yûsuf ile Züleyhâ’dan geriye ne kaldı ey aşk?

Mısır sultanının adı hiçbir şiire sızmadı.

Yûsuf’u satanların esâmesi okunmuyor, Yûsuf’a canını veren Züleyhâ, bak nasıl da hayretle anılıyor.

Üzülme ey aşk, üzülme, yüzünü yıkayan gözyaşların nice Yâkub’un gözlerini açmaya ayarlı.

Sultan kaybetti, kuyu kaybetti, zindan kaybetti, Yûsuf kazandı, Züleyhâ kâr eyledi.

Zavallı Züleyhâ...Senin için ne müşkiller yaşadı ey aşk.

Yûsuf’a sarmaşıklanan yüreğine söz geçiremedi senin yüzünden.

Bir Mısırlı Züleyhâ varmış desinler diye yapmadı bunu elbet.

Senin için yaptı, aşk için yaptı.


Arada haram vardı ey aşk. Sen ona helali götüremedin.

Ona nasip olmadı Yûsuf. Onun sevdası mahşere kaldı.
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
”Sevdim seni, seni sevdiysem, bir eşikten geçtiğimdendir. Bir kentin içine düştüğümden ve bir kenti içime düşürdüğümden.

Ben ki tüm savaşlarımda hem kumandan hem neferdim. Bu yüzden seni sevdim.

Ve biliyor musun, seni sevdiysem, bütün ruhların yaratıldığı ve henüz ruhlara cesetlerin biçildiği o mecliste, senin yanında yer almış olduğumu hatıramda taşıyor olduğumdandır bu.

Bunca kolay terk ediyorsam varlığımı senin varlığına o şimşek parıltısı anın anısını gözbebeklerimde saklıyor oluşumdandır.

Bu kadar tanıdık buluyorsam kalbimi kalbine, o ezeli uğultuyu hala kulaklarımda taşıdığımdandır.”...

Çok zordu Yusuf’u görmeyen gözün Züleyha’yı anlaması!

Çok kolaydı Yusuf’u görmeyen gözün Züleyha’yı kınaması!”




Nazan Bekiroğlu


Yusuf İle Züleyha

Kalbin Üzerinde Titreyen Hüzün
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Yusuf

On bir yıIdız rüyada
Secde etti Yusuf'a
Bu ne güzeIIik ya Rab
GeImedi ki cihan'a

KardeşIeri kuyuya
AttıIar Yusuf'umu
ÇıkarttıIar kuyudan
SattıIar Yusuf'umu

ZüIeyha'nın evine
Yusuf'umu aIdıIar
Yusf'un gömIeğini
Arkasından yırttıIar

KaranIık bir zindana
Yusuf'umu attıIar
Haksız yere Yusuf'u
Yedi yıI yatırdıIar

Yusuf namus timsaIi
Günahtan sakınırdı
GörüIen her rüyayı
Hak tabiri öğretti

Rüya gördü hükümdar
KahinÎere anIattı
Tabir edin rüyayı
İImi geniş kahinIer

BiImediIer tabiri
Yusuf'a danıştıIar
Tabir etti rüyayı
Zindandan çıkarttıIar

Vezir oIdu Mısıra
Hüküm etti hakkıyIa
Kardaşı Bünyamin'i
Rehin tuttu yanında

Yakub hakka yaIvardı
Yusuf'un kederine
Yüz çevirdi onIardan
Ak düştü gözIerine

Yusuf'um gömIeğini
Babasına yoIIadı
Sürdü onu gözüne
Yusuf'unu kokIadı

Yakub'un gözü gördü
Mısır'a yoI aIdıIar
Bünyamin'Ie Yusuf'a
Kenan'da kavuştuIar

Murat Cetin
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Yûsuf ile Züleyha

Mülk gibi söz de, ne senin ne benim.

Cümle gibi aşk da ne senin ne benim.

Söz de, aşk da, ne benim ne senin.


Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya, ağustos göklerinde başımın üzerinden geçen bulut, mayıs gülü, ışıklı nisan yağmuru ne kadar Allah’tansa, mülk gibi söz de ve aşk da O’ndan.

‘‘Sen’’ tahtına yazıcı kimi oturtsa da, beşerî bir sevgili ya da cismanî bir aşk gibi görünen, hiçbir yol O’ndan özgeye çıkmıyor aslında, ‘‘gönül tahtına O’ndan özge sultan’’ olmuyor.

Değil mi ki her şey O’ndan, gidecek yer yok O’ndan başka. Gelinen yer yok O’ndan başka.

İnsan o ki, O’ndan başkasını sevemez sevginin mahiyeti icabı, O’ndan başkasını bilemez bilginin mahiyeti icabı.

Işık ki tek kaynaktan dağılır, ışığa yakın olan aydınlık, uzakta kalan karanlıktır. Her şeyin O’ndan olması, ve ışığın tek kaynaktan dağılıyor olması O’ndan başkasının bilinme ve sevilme ihtimalini tümden yok eder.

Kimi zaman sevdiğimizin ne olduğunu bilmeden severiz. Ve insan henüz neyi sevdiğini bilmediği böyle zamanlarda O’ndan başkasını sevdiğini zannedebilir.

Bir çiçeği, bir kuşu, denizi, yağmuru, gökyüzünü, yazıyı, yazıyı yazanı, kalemi tutanı, bir yaratılmışı hasılı.

Söz gelimi Leylâ Mecnun’u, Şirin Ferhâd’ı, Züleyha Yûsuf’u sevdiğini zannedebilir.

Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.

Çünkü ışığın kaynağı tektir ve aydınlığının kendinden menkul olduğunu iddia edebilir?

Her aşk ona çıkar sonunda, O’ndan başkasını sevmek imkansız gibidir. Seven neyi sevdiğini bilse de bu böyledir, bilmese de bu böyledir.

Bu yüzden değil mi ki kendini kaybetmek gibi görünen aşk, aslında kendini bilmek. İstese de insan O’ndan özgeyi sevme şansı yok. Şans sözcüğü yok lügatlarda bundan böyle, O’ndan özgeyi sevme ihtimali yok. Ve neyi sevdiğini bilenle bilmeyen arasındaki fark sadece bilmenin bilincinden ibaret.

Küçük bir biliş farkı.

Mülk gibi aşk da Allah’tan.

Ruhun da O, kalbinde O, aklın da O.

Tenin de O, canın da O, cismin de O.



Ve aradan perdeleri kaldırarak O’nu bilmek olarak tanımlanan şey, bu seyr ü sefer, sadece O’nu bilmeyi bilmenin sancısından ibaret.

Sevginin yanılgısı yok. Yanlış olan neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek. Hangi kaynaktan geldiğini suyun, hangi dağın üstünden döküldüğünü aydınlığın, bilmemek. Bilmemek yanlış kılar sevgiyi.

Züleyha ki Yûsuf'u sevdi. İbtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi. Sonra aşkın kaynağını bildi, Yûsuf'u değil, Yûsuf'ta tecellâ eden nuru sevdiğini fark etti. Yûsuf da, ki rüyasında güneş, ay ve on bir yıldız ona secde etmişti, bir kuyuya atılmış ve kendisine zindanda rüya yorumu verilmişti, önce aşkın kaynağını bildi sonra nurun Züleyha sûretinde tecellâ ettiğini fark etti. Biri sûretten nura yükselirken diğeri nurun sûrette tecellâ ettiğini idrak etti.

İşte bütün hikâye: Kim düştü kuyuya, Yûsuf mu, Yakub mu, Züleyha mı? Zindan kimin kaderi, Yûsuf'un mu, Yakub'un mu, yoksa Züleyha'nın mı? Yûsuf, Yakub ve Züleyha yok aslında. Hepsi bir, hepsi O bir, hepsi tek bir.

Yûsuf ile ZüleyhaNazan Bekiroğlu
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Yusuf,dedi Züleyha,

Yusuf,dedi Züleyha, sen benim, evvel düşen şehrimsin, ahir düşen şehrimsin. Ezel düşen şehrimsin, ebed düşen şehrimsin.
Yusuf,dedi Züleyha; kalbim sen, benimsin yalnız benimsin,kalbin ben,seninim yalnızca seninim.
Yusuf, dedi Züleyha, sen masumsun, sen de bilirsin, ben de bilirim. Şu dört duvar, şu sıkı sıkı kapalı kapı,döşemenin üzerinde ezilen sarı gülün yaprakları tanık ki suçun yok senin.
Fakat güzelsin.Güzelliğin yoruyor beni,çünkü mümkünü var,suret kasrında bir suret değilsin.


Suçlu değilsen de bana, beni suçlu kılacak kadar güzelsin. Mümkünü olan bir güzelliğin sahibiysen Yusuf, ve bu güzellik yoruyorsa beni, sen dünyanın en masum mücrimisin. Suçlu,suçunu her zaman bilerek işlemez Yusuf ve güzellik bazen suça dönüşür.

Yaratılmışların en güzeli karşısında,ruhum kadar bedenim,kalbim kadar kalbimden çıkıp da bütün bedenimi deveran eden kanım ve damarlarım,ve bütün zerrelerim akıyorsa sana, ben de dünyanın en mücrim masumu değil miyim?

Çünkü, dedi Züleyha, güzelliğin bir derin kuyu senin. Bir düşenin kurtuluşu kolay olmaz.Ne mutlu kalbine sen düşene,ve ne mutlu senin kalbine düşene.Tufandan kurtulmak için kendi derinliğine akan bir ırmak gibi; akmasam sana ölürdüm Yusuf, aktım, yine öldüm. Kendi ölümümün şeklini seçmem özgürlüğümse susarak ölmeyi değil,söyleyerek ölmeyi seçtim.

Tortulanarak ve bulanarak değil,taşarak ve coşarak ölmeyi istedim.
Hükmümün Yusuf olduğu yerde ölümlü olduğumu bildim.
Ve yine dirilecek olmamın emniyetiyle ölümlü oluşumu çok sevdim.

Yusuf,dedi Züleyha, bütün bir hayat, kınanma, horlanma, yitirme,her şey kalbimin üzerinden geçecek ve ben kalbimin altında kalacağım. Bana dair ve bana rağmen var olan bir dünyada büyüklüğü,yitirdiklerinin çokluğuyla ölçülen bir Züleyha kalbi olacağım. Senin zindan karanlığın benim özgür aydınlığıma denk düşecek, o kadar ki karanlık olacağım Sancıyla elimi attığım fundalıklar mavi çiçeklere dönüşmedi henüz, ama aslolan kalp olacak ve hayatı sonradan bulacağım.


Yusuf,dedi Züleyha, aşk zorlu bir sınav,ben bu sınavı en baştan ve gönüllü mü kaybettim? Hayır işte! Yitirmiş görünsem de kazancımsın sen benim. Ve şer gibi görünsem de göreceksin,yitirdiğin ne varsa benim sana açtığım kuyuda,hayrın olacağım sonunda.

Yusuf,dedi Züleyha, sana, gel kaderim ol, demem. O kadar ki, güldeki sevda, çöldeki ateş, denizdeki su kadar kadersin bana.Bak alnına, iki kaşının ortasına. Orada benim mührüm var. Alnımın yazısı olduğun kadar, alnına da yazıyım.



Nazan Bekiroğlu
 

abı_hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
5,186
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
41
Benki senin geldiğin çöllerin yüzlerce yıl susuz kalmış ceylanıyım,indim su içmeye senin kıyına.Susuzluktan ölmektense su içerken ölmek yeğdir bana....




Sana yakışırcasına muhteşemdi arkadaşım, emeğine, yüreğine sağlık...
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Benki senin geldiğin çöllerin yüzlerce yıl susuz kalmış ceylanıyım,indim su içmeye senin kıyına.Susuzluktan ölmektense su içerken ölmek yeğdir bana....




Sana yakışırcasına muhteşemdi arkadaşım, emeğine, yüreğine sağlık...

seninde gözlerine sağlık....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt