ferahhfeza
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ağu 2007
- Mesajlar
- 10,922
- Tepki puanı
- 8
- Puanları
- 0
- Yaş
- 47
- Web Sitesi
- ferahhfeza.blogcu.com

Gülün dikeni battı dün parmağıma ve hala gülümseyerek bakıyorum parmağımdaki küçük sıyrığa...
Kızamadım... Çünkü gülün dikeni batmadan önce şükretmiştim; " Ya Rabbi, ne kadar güzel yaratmışsın " demiştim. Kızamadım, çünkü bir dakika önce güzel kokusunu sineme çekmiştim , bakmaya kıyamamış kokusuna hayran kalmıştım, çünkü batmadan önce yüreğime koymuş onu sevmiştim... Dikenini unutmuş muydum? Unutmuştum dikenini... Unutmuştum işte....
Acıtmayayım diye dokunmaya çekindiğim gül, ince ve derin bir yara açmıştı parmağıma... Gülümsedim yaraya da... Süzülen iki damla kana da... Çünkü o yarayı açan bakmaya kıyamadığım o güldü...
.... .... ....
Sevdiklerimizin yüreğimizde açtıkları yaralar da aslında o gülün açtığı yara gibi değilmiydi... İnce ve derin bir yara... Aslında çok önemsiz gibi görünsede her kımıldadığınızda yüreğinizi inceden sızlatan bir yara... Ama sevdikleriniz o yarayı açmadan önce siz muhabbet dolu kokularını sineye çekmiştiniz, zamanı, mekanı ve kalbinizi paylaşmıştınız... Yarayı açmadan önce siz onları kalbinize koymuştunuz... Kızabilir miydiniz... Kızamazdınız elbet...
Sevdiklerimizin açtıkları yaralar da o gülün açtığı yara gibi ince ve derin... Ama yârimiz o yarayı açmadan önce biz şükretmiştik, kokusunu sinemize çekmiş, bakmaya kıyamamıştık...Dikenini unutmuşmuyduk... Unutmuştuk tabi... Ama biz gülümsemeliyiz yaraya... Belki süzülen iki damla kana da... Gülümsemeliyiz işte.... Çünkü o yarayı açmadan önce biz onu kalbimize koymuştuk ve sevmiştik..
(alıntı)