Yüce Allah buyuruyor ki:
Münafıklardan, "Allah bize bol ve yaygın nimetinden verirse, and olsun ki yoksul ve düşkünlere sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız." diye Allah'a söz verenler vardır.
Allah (c.c.) onlara bol ve yaygın nimetinden, verdiğinde ise cimrilik ederek yoksul ve düşkünlere vermeleri gerekeni vermediler, Allah'a ibadet ve tâatten yüz çevirdiler. Zaten onlar dönek kişilerdir.
-Tövbe sûresi, âyet: 75, 76-
Yukarıdaki âyet Hâtip oğlu Sa7lebe hakkında inmiştir.
Sa'lebe bir gün Peygambere vararak O'ndan Allah'a, kendisine mal vermesi için dua etmesini rica eder. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de, "Ey Sa'lebe!" der. "Az mal, gereğini yerine getirmek bakımından çok maldan daha hayırlıdır."
Tekrar başvuran Sa'lebe, "Eyb Muhammed!" der. "Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah'a and olsun ki Allah (c.c.) bana bol mal ve servet bahşederse şüphesiz ki yoksul ve düşkünlere hakkını vereceğim."
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Sa'lebe'nin mal ve servete kavuşması için Allah'a yalvarıp yakardı. Ondan sonra Sa'lebe ilkin bir koyun edindi. Zamanla o bir tek koyundan öylesine büyük bir koyun sürüsü türedi ki, sürü artık şehir içine rahat rahat giremiyecek duruma geldi.
Bu durum karşısında Sa'lebe sürüsünü alıp bir ova düzüne mekân kurdu. artık sadece koyun sürüsünü çoğaltmakla uğraşıyordu. Camide cemaatle birlikte namaz kılmamayı başlamıştı. Hatta haftada bir cumaya bile gitmez olmuştu. Günlerden bir gün Peygamber (s.a.v.) Sa'lebe'nin hiç görünmediğini söyleyerek nereye gittiğini sordu. Sa'lebe'nin büyük bir servet sahibi olduğunu, hatta bir ova düzünü kaplayan koca bir koyun sürüsüne sahip olduğunu öğrenince de, "Yazıklar olsun!" diyerek kendisine zekât toplamakla görevli iki memurunu gönderdi. Memurlar bütün mü'minlerden zekât toplarken hiçbir güçlükle karşılaşmıyorlar. Herkez zekÂtını seve seve veriyordu. Sıra Sa'lebe'ye geldi, memurlar şimdiye kadar birikmiş diğer zekatları da hatırlattılar.
Artık gözlerini mal ve servet hırsa büyüreyn Sa'lebe "Ne bu?" dedi. "Benden haraç mı istiyorsunuz? Şimdi gidin de ben bir düşüneyim?" işte bunun üzerine "Münafıklardan, Allah bize bol ve yaygın nimetinden verirse, and olsun ki yoksul ve düşkünlere sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız" diye Allah'a söz verenler vardır.
"Allah (c.c.) onlara bol ve yaygın nimetinden verdiğinde ise cimrilik ederek yoksul ve düşkünlere vermeleri gerekeni vermediler, Allah'a ibadet ve tâatten yüz çevirdiler. Zâten onlar dönek kişilerdir" diyen âyet inmiştir. Arkasından Sa'lebe ne kadar tutuyorsa bütün zekâtını getirdi ise de, Peygamber (s.a.v.),. "Allah senin malının zekâtını kabul etmemi yasak etmiştir" diyerek geri çevirdi. Zekâtının geri çevrilişi karşısında Sa'lebe başını yerden yere vurmaya başladı. Ama faydası yoktu. Peygamberimize bütün yalvarıp yakarmaları boşunaydı. Kılı kırk yaran Allah adaletinin eşsiz tatbikçisi olan O büyük insan ona şöyle cevap veriyordu; "Sana Allah'ın emrini bildirdim, karşı çıktın. Bu hareketinin cezasını çekeceksin."
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Sahabiler Peygamber'e sordular:
"Ey Allah Rasûlü! Siz bu dünyadan ayrıldıktan sonra artık bizim için yer üstünde kalmak (yaşamak) mı, yoksa yer altına göçmek (ölmek) mi daha iyidir?" O da şöyle cevap verir:
"Devlet büyükleri en iyileriniz, en cömert ve iyilik severleriniz olduğu zaman ve işleriniz aranızda danışılıp görüşlerek yürütüldüğünde, sizin hesabınıza yerin üstünde kalmak (yaşamak), yerin altına göçmek (ölmek) ten daha iyidir.
Devlet büyükleri en kötüleriniz, zenginleriniz, en cimrileriniz olup işleriniz de kadınlarınızın eline düştüğü vakit ise sizin hesabınıza yerin altına göçmek (ölmek), yerin üstünde kalmak (yaşamak) tan daha iyidir."
-Mev'ize-
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Cömertlik kökü Cennette, dalları da bu dünyada boy salmış (meyvalı) bir ağaçtır. Onun bir dalına tutunan kimseyi o doğru Cennete sokar. Cimrilik ise kökü Cehennemde dalları bu dünyada boy salmış (kısır) bir ağaçtır. Onun bir dalına tutunan kimse de kendini Cehennemde bulur.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Bir yudum su bile olsa gerek kendiniz, gerekse ölmüşleriniz için sadaka verin. Buna gücünüz yetmiyorsa Kur'ân'dan bir âyet okuyunuz. Kur'ân'dan bir şey okumasını da bilmiyorsanız, Allah'tan affınızı dileyiniz.
-Hayat-ül Kulüb-
Münafıklardan, "Allah bize bol ve yaygın nimetinden verirse, and olsun ki yoksul ve düşkünlere sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız." diye Allah'a söz verenler vardır.
Allah (c.c.) onlara bol ve yaygın nimetinden, verdiğinde ise cimrilik ederek yoksul ve düşkünlere vermeleri gerekeni vermediler, Allah'a ibadet ve tâatten yüz çevirdiler. Zaten onlar dönek kişilerdir.
-Tövbe sûresi, âyet: 75, 76-
Yukarıdaki âyet Hâtip oğlu Sa7lebe hakkında inmiştir.
Sa'lebe bir gün Peygambere vararak O'ndan Allah'a, kendisine mal vermesi için dua etmesini rica eder. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de, "Ey Sa'lebe!" der. "Az mal, gereğini yerine getirmek bakımından çok maldan daha hayırlıdır."
Tekrar başvuran Sa'lebe, "Eyb Muhammed!" der. "Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah'a and olsun ki Allah (c.c.) bana bol mal ve servet bahşederse şüphesiz ki yoksul ve düşkünlere hakkını vereceğim."
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Sa'lebe'nin mal ve servete kavuşması için Allah'a yalvarıp yakardı. Ondan sonra Sa'lebe ilkin bir koyun edindi. Zamanla o bir tek koyundan öylesine büyük bir koyun sürüsü türedi ki, sürü artık şehir içine rahat rahat giremiyecek duruma geldi.
Bu durum karşısında Sa'lebe sürüsünü alıp bir ova düzüne mekân kurdu. artık sadece koyun sürüsünü çoğaltmakla uğraşıyordu. Camide cemaatle birlikte namaz kılmamayı başlamıştı. Hatta haftada bir cumaya bile gitmez olmuştu. Günlerden bir gün Peygamber (s.a.v.) Sa'lebe'nin hiç görünmediğini söyleyerek nereye gittiğini sordu. Sa'lebe'nin büyük bir servet sahibi olduğunu, hatta bir ova düzünü kaplayan koca bir koyun sürüsüne sahip olduğunu öğrenince de, "Yazıklar olsun!" diyerek kendisine zekât toplamakla görevli iki memurunu gönderdi. Memurlar bütün mü'minlerden zekât toplarken hiçbir güçlükle karşılaşmıyorlar. Herkez zekÂtını seve seve veriyordu. Sıra Sa'lebe'ye geldi, memurlar şimdiye kadar birikmiş diğer zekatları da hatırlattılar.
Artık gözlerini mal ve servet hırsa büyüreyn Sa'lebe "Ne bu?" dedi. "Benden haraç mı istiyorsunuz? Şimdi gidin de ben bir düşüneyim?" işte bunun üzerine "Münafıklardan, Allah bize bol ve yaygın nimetinden verirse, and olsun ki yoksul ve düşkünlere sadaka vereceğiz ve iyilerden olacağız" diye Allah'a söz verenler vardır.
"Allah (c.c.) onlara bol ve yaygın nimetinden verdiğinde ise cimrilik ederek yoksul ve düşkünlere vermeleri gerekeni vermediler, Allah'a ibadet ve tâatten yüz çevirdiler. Zâten onlar dönek kişilerdir" diyen âyet inmiştir. Arkasından Sa'lebe ne kadar tutuyorsa bütün zekâtını getirdi ise de, Peygamber (s.a.v.),. "Allah senin malının zekâtını kabul etmemi yasak etmiştir" diyerek geri çevirdi. Zekâtının geri çevrilişi karşısında Sa'lebe başını yerden yere vurmaya başladı. Ama faydası yoktu. Peygamberimize bütün yalvarıp yakarmaları boşunaydı. Kılı kırk yaran Allah adaletinin eşsiz tatbikçisi olan O büyük insan ona şöyle cevap veriyordu; "Sana Allah'ın emrini bildirdim, karşı çıktın. Bu hareketinin cezasını çekeceksin."
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Sahabiler Peygamber'e sordular:
"Ey Allah Rasûlü! Siz bu dünyadan ayrıldıktan sonra artık bizim için yer üstünde kalmak (yaşamak) mı, yoksa yer altına göçmek (ölmek) mi daha iyidir?" O da şöyle cevap verir:
"Devlet büyükleri en iyileriniz, en cömert ve iyilik severleriniz olduğu zaman ve işleriniz aranızda danışılıp görüşlerek yürütüldüğünde, sizin hesabınıza yerin üstünde kalmak (yaşamak), yerin altına göçmek (ölmek) ten daha iyidir.
Devlet büyükleri en kötüleriniz, zenginleriniz, en cimrileriniz olup işleriniz de kadınlarınızın eline düştüğü vakit ise sizin hesabınıza yerin altına göçmek (ölmek), yerin üstünde kalmak (yaşamak) tan daha iyidir."
-Mev'ize-
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Cömertlik kökü Cennette, dalları da bu dünyada boy salmış (meyvalı) bir ağaçtır. Onun bir dalına tutunan kimseyi o doğru Cennete sokar. Cimrilik ise kökü Cehennemde dalları bu dünyada boy salmış (kısır) bir ağaçtır. Onun bir dalına tutunan kimse de kendini Cehennemde bulur.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
Bir yudum su bile olsa gerek kendiniz, gerekse ölmüşleriniz için sadaka verin. Buna gücünüz yetmiyorsa Kur'ân'dan bir âyet okuyunuz. Kur'ân'dan bir şey okumasını da bilmiyorsanız, Allah'tan affınızı dileyiniz.
-Hayat-ül Kulüb-