Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Dindar Kadınlar Bunu Hak Etmedi!
Vakit gazetesi, Hüseyin Üzmez olayı nedeniyle kendisine tepki gösteren bir grup kadını ciddi ciddi hırpaladı. Yazar, aktivist ve mütedeyyin kamuoyunun yakından tanıdığı bir grup kadın 'Hüseyin Üzmez ile ilgili yapacağınız açıklamayı büyük bir merakla bekleyen biz dindar kadınlar hayal kırıklığı yaşadığımızı belirtmek isteriz' diyen bir metin kaleme aldılar ve herkesin imzasına açtılar diye, bir dizi hakarete uğradılar.
Vakit gazetesi tarafından kartel medyasından para aldıkları iddia edildi. Yetmedi, Serdar Arseven konuyu köşesine taşırken söz konusu kadınlara 'ezik büzük' 'kompleksli' 'hayata solun penceresinden bakan' 'kartelin kuyruğuna takılmışlar' gibi ifadeleri yakıştırabildi. Yetinmedi, bu kişileri 'Lûtilerle işbirliği yapmakla, ahlaksızlarla ve sapıklarla 'biçimsiz ilişki' içinde olmakla' suçladı, "Lûtilerle işbirliğine son vermezseniz açıklayacağım!" diyerek mühlet filan vermelere durdu, handiyse tehdit etti. Okşan Öztok isimli dernek yöneticisi bir travesti, vakitetepki.blogspot.com adlı adresteki metnin altına imza attı diye!..
Bir kurumun, bir cemaatin, bir kesimin bir serseri üzerinden sorguya çekilmesinin ne kadar yanlış ve haksız bir tutum olduğunu; Üzmez'in çok derin bir çekişmenin maskotu haline geldiğini düşündüğümü daha önce de yazdım; hatta Vakit de bu yazıyı alıntıladı. Fakat gazete kusura bakmasın, herkes böyle düşünmek zorunda değil. Bu, tartışılabilir bir konudur. Hakeza, "Hüseyin Üzmez'in köşesini iptal etmiş bir gazeteden daha ne beklenmektedir?" diye de düşünmekteydim, ancak ben böyle düşünüyorum, siz böyle düşünüyorsunuz diye, birileri daha yüksek bir beklenti içine girmeyecek diye bir şey yok. Fakat gelinen nokta, Vakit'in kendimi savunayım derken çok ileri gittiği bir nokta. Bu, Vakit ile ilgili daha farklı bir beklenti içine girmiş kadınların dindarlıklarının bile sorgulandığı, 'sapıklarla ortak hareket eden şuursuzlar' parantezi içine alındığı bir nokta. Pes! dedirten bir nokta.
Arseven metnin altında imzası bulunan Pınar Selek'i de 'Mısır Çarşısı' üzerinden diline doluyor. Hatırlatmak lazım; Pınar Selek 'beraat etti', ama bütün bunlara neden olan Hüseyin Üzmez, aklanmış değil! Dahası, bu travestiler, eşcinseller, 'aşırı solcular', 'darbelere hayır de!', yahut 'başörtüsüne özgürlük' eylemlerinde dindar insanların yanında yürürken Arseven'in taaccüplerine, ayıplamalarına neden hiç konu olmuyorlardı da, konu Vakit'e tepki olunca birden dünyanın en yılan insanları oluverdiler? Arseven bir gazeteci olarak, demokrasinin cilvelerinden; bu tarz bir araya gelmelerden, ortak tavır almalardan bihaber değil herhalde. Bildiğimiz kadarıyla kendisi sıradan gazetecilik yeteneklerini aşan bir donanıma sahip, bir hayli uyanık ve cevval bir arkadaş. Dolayısıyla imzaya açılan bir metin ile 'platform' arasındaki farkı da pek tabii ayırt edebilecek durumda. Metni ve imzacıların kimliğini bir bütün, bir 'platform' olarak görmek, Arseven'in yazılarını da hemen altında yayınlanan okur yorumlarıyla bir olarak ele almak, aynı şekilde bir 'platform' olarak kabul etmek kadar saçma bir şey. Tamam diyecek olursa, kendisinin de yazısına canı gönülden destek veren şu okur yorumları dolayısıyla hesap vermesi gerekir: "...
Osmanlı'yı düşünüyorum da ne yapardı bu kadınları, ne yapardı Baskın Oran'ı, Pınar Selek'i, Okşan'ı ne yapardı? Ne yapardı bu kadınları? En azından şunu demez miydi? Bakın ne hallere düştünüz, sizin saçınız uzun aklınız kısa. Elinizin hamuruyla erkek işine karışırsanız işte bu hallere düşersiniz..." Bir diğer okuyucusu da şöyle demiş: "Dindar bir kadının varlığından, cisminin hayati tehlike altında olmasının dışında, hiçbir yabancı erkek haberdar olamaz..." Ben hayatımda bu kadar yoz-yobaz ifadeyi bir arada görmedim. Ne diyelim şimdi? 'Arseven bu kadın düşmanlarıyla, cinsiyet ayrımcısı, dar kafalı softayla arasına mesafe koyduğunu belirten bir yazı yazsın, mühlet veriyoruz!' mu?
Ey, Vakit yazarları. Yazık ediyorsunuz Vakit'e.
Nihal B. KARACA