Fatih Sultan Mehmed tarafından 1452 yılında inşa ettirilen Rumeli Hisarı, İstanbulun fethinde büyük rol oynamıştı. Fatih, bu hisarı ortalama 5000 işçiyi geceli gündüzlü çalıştırarak yaklaşık 4 ayda tamamlatmıştı. O zamanın teknik imkânlarına göre bu büyük bir başarıydı.
Daha da önemlisi bu hisar yapılırken öyle bir mimarî tarz uygulanmıştı ki, yukarıdan bakıldığında Muhammed lafzı okunuyordu. Bu, hem Peygamberimizin (a.s.m.) mübarek ismine, hem de II. Mehmede, yani Fatih Sultan Mehmede işaret ediyordu.
Fatih Sultan Mehmed, daha sonra Rumeli Hisarının tam ortasına bir cami yaptırmıştı: Ebul-Feth Camii Bu cami, Fatihin İstanbulda yaptırdığı ilk camii olması bakımından büyük öneme sahipti.
İstanbulun fethi için emniyet kalesi olarak yapılan Rumeli Hisarı, tarih boyunca pek çok defa onarılarak korunmaya çalışıldı. 1953 te Hisar yeniden ele alındı, avludaki evler istimlak edildi, hisar müze haline getirildi ve avluya büyük bir açık hava tiyatrosu eklendi.
Ancak bu yapılırken 1907 de bir afet sonucu yıkılan Ebul-Feth Camii bu restorasyondan nasibini almadı. Bugün bu camiden geriye günümüze yıkık minaresinden ve kullanılmayan çeşmesinden başka hiçbir eser kalmamış.
Beş yüzyıl Müslümanların içinde ibadet ettiği bu tarihî camiinin yerinde bugün maalesef Rumeli Hisarı Konserleri veriliyor.
Kültür tarihçisi Dursun Gürlekle Rumeli Hisarı ve yarım minaresi ayakta kalmış Ebul-Feth Camiini konuştuk.
Fatih Sultan Mehmedin İstanbulun fethinden evvel, Anadolu Hisarının tam karşısına yaptırdığı Rumeli Hisarı hakkında bizi kısaca bilgilendirir misiniz?
Osmanlının İstanbula, bilhassa boğaza vurulan en önemli damgalarından biri olan Rumeli Hisarı en önemli eserlerimizden birini teşkil ediyor. Rumeli Hisarı, İstanbulu alma hazırlıklarında en önemli faaliyetlerin başında geliyor. Haliçe zincir germek, Edirnede Fatihin topları döktürmesi, surda tahkimat yapılması gibi önemli hazırlıkların başında da Karadenizi kesecek olan bu limanlar geliyordu. Rumeli Hisarı, bugün bize kalan en önemli bir tarihi abide olarak boğaz içinde arzı endam ediyor.
1960tan itibaren Hisar Tiyatrosu olarak kullanılan ve günümüzde içinde Rumeli Hisarı Konserleri verilen, aynı zamanda Fatihin İstanbulda yaptırdığı ve vakfettiği ilk camii olan Ebul-Feth Camii hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Fatih döneminden beri faaliyetini sürdüren bu camii şimdi yok. Sadece harap bir minaresi ayakta duruyor. O muhteşem günlerine bir hüzün sembolü halinde bugün mahzun bir şekilde duruyor.
Fatihin sadece Rumeli Hisarı değil, bütün eserleri için başta Ayasofya olmak üzere vakfiyeleri vardır, vasiyetleri vardır. Elbette ki bu vakfiyelerine, vasiyetlerine, tarihin gereklerine ve gerçeklerine uyması için Fatihin oraya yaptırdığı camiinin bugün aslına uygun olarak restore edilmesi ve o tarihi hatıranın yaşatılması gerekir.
Orada bir takım kültürel etkinlikler adı altında müzik programlarının yapılması konusunda -müziği seven ve benzer kültür programlarına son derece önem veren biri olarak söylüyorum- orası uygun değil. Çünkü nihayet orası insanların alınlarının secdeye vardığı kutsal bir mahaldir. Kültürel etkinlikler Hisarın başka bölümlerinde yapılsın. Rumeli Hisarı, Fatihin hatırasıdır. Nasıl tarihî yapıları bu anlamda değerlendiriyorsak, Ayasofya gibi, Rumeli Hisarını da ve içindeki camii de öyle değerlendirmeliyiz.
Rumeli Hisarında Fatih tarafından vakfedilen iki çeşme şu an hangi durumdadır?
Maalesef İstanbulda Osmanlı çeşmelerinin zaten büyük bölümü kaybolmuş durumda Olmayanlar da zaten önleri çöplük ve mezbele halinde terkedilmiş vaziyette... Yani İstanbul çeşmelerine, sebillerine bu ihmali gösteren bu millet elbette ki Rumeli Hisarındaki tarihî çeşmeleri de aynı ilgisizlikle karşılamış. Bu durum bizim için bir yüz karasıdır. Tarihi, kültürü bu kadar zengin bir millet ne yazık ki onları ihmal etme, onları unutturma, onları tahrip etme, onları yok etme konusunda da yine birinciliği elden bırakmıyor.
Tarihî ve kültürel zenginliklerimizi yaşatabilmek için nasıl bir yol izlemeliyiz?
İstanbul, 2010 yılı Avrupa Kültür Merkezi ilan edildi. Buradan da yola çıkarak bu kültürel varlıklarımızı koruma, yaşatma ve kaybolmasını önleme konusunda daha önce gösterdiğimiz gayretin iki mislini, üç mislini, hatta on mislini göstermemiz gerekiyor. Çünkü ikinci bir İstanbul yok, ikinci bir Boğaziçi yok, ikinci bir Rumeli Hisarı yok. Öyleyse bilhassa gençleri bu konuda bilinçlendirmek şuurlandırmak icap ediyor. Tarihî ve kültürel mirasımızın diğer dünya milletlerinin kültürel mirasına oranla çok fazla, çok yüksek ve çok zengin olduğunu bildiğimiz için bunların muhafazası içinde gerekli tedbirleri almamız gerekiyor...
Ecdadımızın cami inşa edip secde ettiği yerde, ne yazık ki bugün torunları dans edip eğleniyor.KAYNAK:www.sitem.gen.tr
Daha da önemlisi bu hisar yapılırken öyle bir mimarî tarz uygulanmıştı ki, yukarıdan bakıldığında Muhammed lafzı okunuyordu. Bu, hem Peygamberimizin (a.s.m.) mübarek ismine, hem de II. Mehmede, yani Fatih Sultan Mehmede işaret ediyordu.
Fatih Sultan Mehmed, daha sonra Rumeli Hisarının tam ortasına bir cami yaptırmıştı: Ebul-Feth Camii Bu cami, Fatihin İstanbulda yaptırdığı ilk camii olması bakımından büyük öneme sahipti.
İstanbulun fethi için emniyet kalesi olarak yapılan Rumeli Hisarı, tarih boyunca pek çok defa onarılarak korunmaya çalışıldı. 1953 te Hisar yeniden ele alındı, avludaki evler istimlak edildi, hisar müze haline getirildi ve avluya büyük bir açık hava tiyatrosu eklendi.
Ancak bu yapılırken 1907 de bir afet sonucu yıkılan Ebul-Feth Camii bu restorasyondan nasibini almadı. Bugün bu camiden geriye günümüze yıkık minaresinden ve kullanılmayan çeşmesinden başka hiçbir eser kalmamış.
Beş yüzyıl Müslümanların içinde ibadet ettiği bu tarihî camiinin yerinde bugün maalesef Rumeli Hisarı Konserleri veriliyor.
Kültür tarihçisi Dursun Gürlekle Rumeli Hisarı ve yarım minaresi ayakta kalmış Ebul-Feth Camiini konuştuk.
Fatih Sultan Mehmedin İstanbulun fethinden evvel, Anadolu Hisarının tam karşısına yaptırdığı Rumeli Hisarı hakkında bizi kısaca bilgilendirir misiniz?
Osmanlının İstanbula, bilhassa boğaza vurulan en önemli damgalarından biri olan Rumeli Hisarı en önemli eserlerimizden birini teşkil ediyor. Rumeli Hisarı, İstanbulu alma hazırlıklarında en önemli faaliyetlerin başında geliyor. Haliçe zincir germek, Edirnede Fatihin topları döktürmesi, surda tahkimat yapılması gibi önemli hazırlıkların başında da Karadenizi kesecek olan bu limanlar geliyordu. Rumeli Hisarı, bugün bize kalan en önemli bir tarihi abide olarak boğaz içinde arzı endam ediyor.
1960tan itibaren Hisar Tiyatrosu olarak kullanılan ve günümüzde içinde Rumeli Hisarı Konserleri verilen, aynı zamanda Fatihin İstanbulda yaptırdığı ve vakfettiği ilk camii olan Ebul-Feth Camii hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Fatih döneminden beri faaliyetini sürdüren bu camii şimdi yok. Sadece harap bir minaresi ayakta duruyor. O muhteşem günlerine bir hüzün sembolü halinde bugün mahzun bir şekilde duruyor.
Fatihin sadece Rumeli Hisarı değil, bütün eserleri için başta Ayasofya olmak üzere vakfiyeleri vardır, vasiyetleri vardır. Elbette ki bu vakfiyelerine, vasiyetlerine, tarihin gereklerine ve gerçeklerine uyması için Fatihin oraya yaptırdığı camiinin bugün aslına uygun olarak restore edilmesi ve o tarihi hatıranın yaşatılması gerekir.
Orada bir takım kültürel etkinlikler adı altında müzik programlarının yapılması konusunda -müziği seven ve benzer kültür programlarına son derece önem veren biri olarak söylüyorum- orası uygun değil. Çünkü nihayet orası insanların alınlarının secdeye vardığı kutsal bir mahaldir. Kültürel etkinlikler Hisarın başka bölümlerinde yapılsın. Rumeli Hisarı, Fatihin hatırasıdır. Nasıl tarihî yapıları bu anlamda değerlendiriyorsak, Ayasofya gibi, Rumeli Hisarını da ve içindeki camii de öyle değerlendirmeliyiz.
Rumeli Hisarında Fatih tarafından vakfedilen iki çeşme şu an hangi durumdadır?
Maalesef İstanbulda Osmanlı çeşmelerinin zaten büyük bölümü kaybolmuş durumda Olmayanlar da zaten önleri çöplük ve mezbele halinde terkedilmiş vaziyette... Yani İstanbul çeşmelerine, sebillerine bu ihmali gösteren bu millet elbette ki Rumeli Hisarındaki tarihî çeşmeleri de aynı ilgisizlikle karşılamış. Bu durum bizim için bir yüz karasıdır. Tarihi, kültürü bu kadar zengin bir millet ne yazık ki onları ihmal etme, onları unutturma, onları tahrip etme, onları yok etme konusunda da yine birinciliği elden bırakmıyor.
Tarihî ve kültürel zenginliklerimizi yaşatabilmek için nasıl bir yol izlemeliyiz?
İstanbul, 2010 yılı Avrupa Kültür Merkezi ilan edildi. Buradan da yola çıkarak bu kültürel varlıklarımızı koruma, yaşatma ve kaybolmasını önleme konusunda daha önce gösterdiğimiz gayretin iki mislini, üç mislini, hatta on mislini göstermemiz gerekiyor. Çünkü ikinci bir İstanbul yok, ikinci bir Boğaziçi yok, ikinci bir Rumeli Hisarı yok. Öyleyse bilhassa gençleri bu konuda bilinçlendirmek şuurlandırmak icap ediyor. Tarihî ve kültürel mirasımızın diğer dünya milletlerinin kültürel mirasına oranla çok fazla, çok yüksek ve çok zengin olduğunu bildiğimiz için bunların muhafazası içinde gerekli tedbirleri almamız gerekiyor...
Ecdadımızın cami inşa edip secde ettiği yerde, ne yazık ki bugün torunları dans edip eğleniyor.KAYNAK:www.sitem.gen.tr