Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yetim Sultan (1 Kullanıcı)

ismail fakihullah

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
280
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yetim Sultan
Nurgül ÖZCAN
Dışarısı soğuk.
Yağmur toprakla vuslatta. İçimde yağız bir küheylan şahlanmakta. Osmancıklar, yeniden fetih heyecanı yaşamakta. Beyler, yedi iklim dört taraf üzerine hesaplar yaparak hünkâr olmakta. Alnı ak yiğitler, katıksız edepleriyle el-pençe divan durmakta. Yavuzlar, yüreklerdeki çölleri aşarak kutsal emanetleri özlere taşımakta...

Bu heyecan kasırgasının ardından sevginin gücünü yazmaya niyetlendim. Yunus'ça kucaklayan, karşılıksız fedakârlığın asaletini anlatan cümleler kurmalıydım.

Kalemim seni yazmaya başladı, Yetim Sultan!.. Gözlerin geldi aklıma... Ötelere bakan masum gözlerin, şimdi ötelerden bakan gözlerin...

Nasıl da gitmiştin uzaklara.

Ardına bile bakmamıştın... Mus'ab misali sanki bir çift kanat takılmıştı iki yanına. "Anadolu Garı"ndan dünyanın dört bir yanına giden dostlar gibi gurbet trenine binmiştin. Azık olarak gözlerindeki umudu, yüreğindeki muhabbet çağlayanını götürmüştün.

Kendine benzetmiştin Kırım'ı, "Benim gibi bir tarafı kırık" demiştin bu çatık kaşlı diyar için. Sen sekiz yaşında babanı kaybetmiştin, Kırım da tarihte evlatlarını yitirmişti. Kırım, yıllardır ağıtlarla kendini avutan bir "Atadiyar"dı. Sen ise, yıllardır baba hasreti çeken mahzun bir yetimdin. Bütün çocukların sevgisini yüreğinde taşıyan taze bir bahar... Yıllardır kış yaşayan "Atayurt"a baharı taşımak için garip ananı sılada bırakmıştın. Bırakmıştın ama, duasını almayı da unutmamıştın. Çile yüklüydü anacığın, tarihe damgasını vuran bütün yetimlerin anası gibiydi. Anaydı o, efkârıyla duasıyla dolu dolu anaydı. Çünkü avuç açmayı, Yaradan'a dayanmayı öğrendiği dergahın adı "Anadolu"ydu.

Atayurt, diğer alperenler gibi yetimini de bağrına basmıştı. Yıllardır hasretini çektiği; büyüğüne hürmette, küçüğüne sevgide kusur göstermeyen bir evlâda sahip olma hazzını yaşıyordu. Denizle sarmaş dolaş olan Kırım'ın karlı dağlarında kar çiçekleri açmaktaydı artık. Genç kızlar yetim ablalarına hayran kalmışlardı. Hayallerinde onun gibi olmak, rüyalarında onun gibi gönüllerde taht kurmak istiyorlardı. Yetim Sultan, Kırım'daki kardeşlerine karşılıksız sevmeyi, gelecek adına umut etmeyi öğretiyordu.

Aradan dört yıl geçmişti. Kırım'ın Yetim Sultan'ına bir haller oldu. Günden güne sararıyor, zayıf bedeni günden güne eriyor, tükeniyordu. Kırım, Yetim Sultan'ını bir an önce iyileşip geri dönmesi için Anayurt'a gönderdi. Ardından dualar kurdu göklere, tez dönsün diye su yerine gözyaşı döktüler.

Hastaydı Yetim Sultan. Yaradan hatırını sormuştu Eyüp misâli. Dayanılmaz acılarından aslâ şikâyeti yoktu. Sadece Kırım'a, kardeşlerine derin hasreti vardı.

Vefa insanıydı o... Bedeninin erimeye yüz tuttuğu zamanda bile dostlarını bir bir arayıp gönüllerini hoş edecek kadar vefalıydı. Amansız hastalığına rağmen, helâllik almak için benim de ziyaretime gelmişti.

Gözlerime baktı... Korktum, zira bakışları değişikti. Acısının arasından tebessüm ederek, "Ben" dedi, "Kırım'ı çok seviyorum. Oradaki kardeşlerimi, dostlarımı çok özlüyorum. Çok hastayım. Yatakta ölmek istemiyorum. Yalvarırım beni vazifemin başına göndersinler, öleceksem orada öleyim." O böylesine çırpınıyordu; ama annesi ciğerparesinin son anlarında yanında olmasını istiyordu. O da Veysel Karani'ce bir tavırla annesinin hatırından geçemiyor, duygularını bastırarak yatağa mahkumiyeti kabulleniyordu.

Cümleler ruhuma ağır gelmişti. Başım dönüyordu. Biraz da telaşlanmıştım. Ellerini ellerime aldım: "Gideceksin; iyileştiğin gibi, vazifenin de başında olacaksın." dedim. İyileşeceğine inanmıyordu. İnanır gibi yaptı, başıyla tasdik etti. O karşımda büyüdükçe ben küçülmüştüm. Sararmış ellerini öpüp başıma koymak istedim.

Onun sözleri, "Yatakta ölmek istemiyorum. Yatak bana sağdan soldan kanca atıyor. Ömrüm boyunca sayısız savaşa katıldım, vücudumda bir para izi kadar yara almadık yer kalmadı, şimdi yatakta ölmek istemiyorum." diyen Nebiler Nebisi'nin büyük kumandanı Halid Bin Velid'i hatırlattı.

Ey ulu kumandan! 21. yüzyılın bir yetiminden sana selam olsun. Ve "Bırakın atalarınızın destanlarıyla övünmeyi, sizler de artık kendi destanınızı yaşayın, onu tarihe yazdırın!" diyen gözyaşı sultanı, gösterdiğin ufka tereddütsüz koşan evlatlarından sana da umut dolu selam!

Yorulmuştu...

Anacığı gözyaşlarını yuttu. Ve bir dağ gibi ayağa kalkarak yetiminin koluna girdi. Teselli dolu cümlelerden sonra vedalaştık. Arkasından bakarken dizlerimin bağı çözülmüştü. Ağlıyordum...

Bir yıl önce Kırım'dan on kişilik bir ekiple bana misafir oluşlarını hatırladım. Öğrencileriyle arasındaki bağa nasıl da gıpta etmiştim. Tam bir hafta onları gezdirmiş, Anavatan'ın güzellikleriyle tanıştırmıştım. O zamanlar yorulmak nedir bilmiyordum. Şu an acizliğimi iliklerime kadar hissederek Rabbime yöneldim. Allah büyüktü; "O bizi bizden daha çok iyi bilir, bizi bizden daha çok sever." diyerek kardeşime dua ettim.

Dışarısı yine soğuktu. Kar diz boyuydu. İçimde garip bir sıkıntı, hiçbir şey yapmak istemiyordum. Gazeteyi karıştırıp vakit geçirmek istedim. Aman Allah'ım! Karşımda beni derinden sarsan bir haber: "Kırım yirmi iki yaşında hayata veda eden Sultan Ablasına ağlıyor.." Kırım yetimine ağlıyordu. Ben de ağlıyordum. Gözyaşlarıma engel olamadım. Kendimi toparlayıp haberi okumaya devam ettim. Annesi konuşmuştu haberciye: "Yavrum zaten göçeceğini bildi. Ana, ben bayramda kurban olacağım, dedi. Bayramın ilk günü iyice fenalaştı, hiç hali kalmamıştı. Sürekli Kırım'ı sayıklıyordu. Bir bir dostlarını hatırlıyor. Gözünü açtığı kısa zaman aralıklarında hasretini dile getiriyordu. Telefonu istedi. Kırım'ı arayacağım, dedi. Ahizeyi kavrayamadı, elinden düşürdü. Gözlerini ötelere dikerek gülmeye başladı. Ana beni almaya geldiler, dedi. Sonra kuş olup kollarımdan uçtu yetimim. "

Daha fazla devam edemedim...

Seni toprağa emanet vereli tam iki yıl oldu Yetim Sultan!

Ardında senden razı bir ana ve yüzlerce hayran gönül bıraktın, kısacık ömrünle yüreklerde silinmez bir iz bıraktın.

Sevgiyi yazmaktı niyetim. Dünyadaki nefrete, öfkeye inat umudu yazmaktı. Bak seni yazdı kalemim, sevgi niyetine... Ne güzel, insanın isminin sevgiyle aynı safta anılması...

Dışarısı yine soğuk, Yetim Sultan!

Yağmur toprakla vuslatta. Senin de vuslatın mübarek olsun Yetim Sultan, mekânın insana duyduğun sevgi hürmetine cennet olsun. Sen yaptıklarınla ve yaşadıklarınla Asr-ı Saadet'ten bir izdüşüm olduğunu bize gösterdin.

Kırım'ın ve sevenlerinin başı sağ olsun.
 

kardelenhercai

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
46
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Yetim Sultan

ALLAHIM HAYIRLI ÖLÜMLER NASİP ETSİN. BU ÜLKENİN NİCE YETİM SULTANLARA İHTİYACI VAR. ÇÖPLÜKTE GÜL YETİŞTİRMEK İÇİN. HERŞEYİN ANLAMINI YETİRDİĞİ SEVGİNİN KARŞILIK ÇIKAR İLİŞKİSİNE DÖNÜŞTÜĞÜ BU ZAMANDA BÖYLE DOSLARA İHTİYAÇ VAR ALLAH SAYILARINI ARTIRSIN. B)B)
 

ismail fakihullah

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
280
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Yetim Sultan

allah razı olsun kardesım
cok dogru .ınsallah mevlam herbırımızın omrunu boylesıne bereketlı kılıp nıce muhtac gonullere rahmetı rahmanın sesını duyururuz . allah muaffak kılsın ınsallah . muslumanların tek bulusma yerı oolan dualarımızda bulusmak umıdıyle. esselamun aleykum.
.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt