Yemin öyle her kızdığında rastgele söylenecek basit bir cümle değildir. İnsan hayatında ancak mecbur kaldığı yerlerde yemin eder. Çünkü yemin etmek Allah (cc)’ın ismiyle olur.
Vallahi, billahi, tallahi.. gibi sözlerle yapılır. Yani Allahın isimlerini şahit tutmak suretiyle garanti verilmiş olunur. Allahı şahit tutmak ise basit bir iddia değildir.
Bu sebeple, Allahın isimleriyle yaptığınız yemininizi bozmayacak, ne söylemişseniz onda sabit kalacaksınız. Doğru olan budur.
Ancak, günah olan bir işi yapmaya, yahut da sevap olan bir işi yapmamaya yemin etmişseniz bu yeminlerinizde durmayıp bozarak kefaretini vermeyi tercih etmeniz daha doğru olur.
Mesela, soruda geçtiği gibi, küs durmaya, yahut da evlerine gitmemeye yemin etmek hayırlı bir yemin değildir. Öyle ise küs durmamalı, akrabanın evine gitmeli, ama böylece bozduğunuz yeminin kefaretini vermeyi tercih etmelisiniz...
Gelelim keffarete. Ne midir bozulan yeminin keffareti? Arz edeyim.
On fakire iki öğün yemek yedirmek, yahut da bu yemeğin parasını vermektir!
Daha anlaşılır bir ifade ile, on yoksula on tane fitre vermektir. Mesela bu sene fitreyi beş milyondan vermişseniz, on tane beş milyonu (yani elli milyonu) yemin kefareti olarak yoksullara ödemektir..
Böylece yoksula yardım etmiş olmanın hürmetine bozduğunuz yeminin günahından kurtulmuş olacağınızı düşünebilirsiniz. Zaten kefaret, silmek demektir. Bozulan yeminin günahını silmek...
Ancak yemin kefaretini ödemenin kendine mahsus şartı vardır. Şöyle ki
Bir yoksula bir günde birden fazla yemin keffareti verilemez. Bu sebeple yoksulun aile fertlerine de ayrı ayrı fitre miktarı kefaret gönderilebilir. Böylece on ihtiyaç sahibine birer fitre vermekle kısa zamanda keffaret borcu ödenmiş olabilir.
Kefareti vekille vermek de mümkündür. İtimat edeceğiniz birine verirseniz o sizin adınıza ihtiyaç sahibi kalabalık öğrencilere, başka yoksullara da bir anda ulaştırabilir..
Yeminini bozan kimse kefaret verecek imkana sahip bulunmuyorsa, üç gün arka arkaya oruç tutar. Bozduğu yeminin kefaretini üç günlük aralıksız oruçla ödemiş olur. Borçlanarak kefaret ödemek zorunda kalmaz. Bu da bir başka kolaylıktır.
Özetleyecek olursak diyebiliriz ki: Bir kötülüğü yapmaya, yahut da bir iyiliği yapmamaya yemin eden kimse, yemin ettim diye o kötülüğü mutlaka yapmaya, o iyiliği yapmamaya çalışmamalıdır. Tam aksine, o kötülüğü terk etmeli, o iyiliği yapmalı, böylece bozmuş olduğu yeminin kefaretini vermeyi tercih etmelidir. Bunun altını çizerek arz ediyorum..
Yemin konusunda bir mühim noktaya daha dikkat çekmek isterim.
Yeminin en korkuncu, şahitliklerde yalan yere yemin yapılmasıdır. Şahitliklerde bilerek yalan yere yemin etmenin cezası, kefareti verilerek kaldırılamaz!.
Yalancı şahitliğin vebalinden kurtulmak, yalan yeminle yok edilen hakkın sahibine tekrar iadesini sağlayarak, mağdurla helalleşmekle mümkün olabilir.
Bu yüzden, şahitliklerde yalan yere yapılan yemin, “ocakları söndürür, yalancının başına belaları yağmur gibi yağdırır” denmiştir. Çoğu zaman da öyle olmuştur. Bu sebeple, özellikle şahitliklerde yalan yeminden korkmalı, hatta titremelidir. Zaten sağlam insan şahitlikte de yalan söyleyemez.KAYNAK:Ahmet Şahin hocaefendi
Vallahi, billahi, tallahi.. gibi sözlerle yapılır. Yani Allahın isimlerini şahit tutmak suretiyle garanti verilmiş olunur. Allahı şahit tutmak ise basit bir iddia değildir.
Bu sebeple, Allahın isimleriyle yaptığınız yemininizi bozmayacak, ne söylemişseniz onda sabit kalacaksınız. Doğru olan budur.
Ancak, günah olan bir işi yapmaya, yahut da sevap olan bir işi yapmamaya yemin etmişseniz bu yeminlerinizde durmayıp bozarak kefaretini vermeyi tercih etmeniz daha doğru olur.
Mesela, soruda geçtiği gibi, küs durmaya, yahut da evlerine gitmemeye yemin etmek hayırlı bir yemin değildir. Öyle ise küs durmamalı, akrabanın evine gitmeli, ama böylece bozduğunuz yeminin kefaretini vermeyi tercih etmelisiniz...
Gelelim keffarete. Ne midir bozulan yeminin keffareti? Arz edeyim.
On fakire iki öğün yemek yedirmek, yahut da bu yemeğin parasını vermektir!
Daha anlaşılır bir ifade ile, on yoksula on tane fitre vermektir. Mesela bu sene fitreyi beş milyondan vermişseniz, on tane beş milyonu (yani elli milyonu) yemin kefareti olarak yoksullara ödemektir..
Böylece yoksula yardım etmiş olmanın hürmetine bozduğunuz yeminin günahından kurtulmuş olacağınızı düşünebilirsiniz. Zaten kefaret, silmek demektir. Bozulan yeminin günahını silmek...
Ancak yemin kefaretini ödemenin kendine mahsus şartı vardır. Şöyle ki
Bir yoksula bir günde birden fazla yemin keffareti verilemez. Bu sebeple yoksulun aile fertlerine de ayrı ayrı fitre miktarı kefaret gönderilebilir. Böylece on ihtiyaç sahibine birer fitre vermekle kısa zamanda keffaret borcu ödenmiş olabilir.
Kefareti vekille vermek de mümkündür. İtimat edeceğiniz birine verirseniz o sizin adınıza ihtiyaç sahibi kalabalık öğrencilere, başka yoksullara da bir anda ulaştırabilir..
Yeminini bozan kimse kefaret verecek imkana sahip bulunmuyorsa, üç gün arka arkaya oruç tutar. Bozduğu yeminin kefaretini üç günlük aralıksız oruçla ödemiş olur. Borçlanarak kefaret ödemek zorunda kalmaz. Bu da bir başka kolaylıktır.
Özetleyecek olursak diyebiliriz ki: Bir kötülüğü yapmaya, yahut da bir iyiliği yapmamaya yemin eden kimse, yemin ettim diye o kötülüğü mutlaka yapmaya, o iyiliği yapmamaya çalışmamalıdır. Tam aksine, o kötülüğü terk etmeli, o iyiliği yapmalı, böylece bozmuş olduğu yeminin kefaretini vermeyi tercih etmelidir. Bunun altını çizerek arz ediyorum..
Yemin konusunda bir mühim noktaya daha dikkat çekmek isterim.
Yeminin en korkuncu, şahitliklerde yalan yere yemin yapılmasıdır. Şahitliklerde bilerek yalan yere yemin etmenin cezası, kefareti verilerek kaldırılamaz!.
Yalancı şahitliğin vebalinden kurtulmak, yalan yeminle yok edilen hakkın sahibine tekrar iadesini sağlayarak, mağdurla helalleşmekle mümkün olabilir.
Bu yüzden, şahitliklerde yalan yere yapılan yemin, “ocakları söndürür, yalancının başına belaları yağmur gibi yağdırır” denmiştir. Çoğu zaman da öyle olmuştur. Bu sebeple, özellikle şahitliklerde yalan yeminden korkmalı, hatta titremelidir. Zaten sağlam insan şahitlikte de yalan söyleyemez.KAYNAK:Ahmet Şahin hocaefendi