cemaldurra
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Nis 2008
- Mesajlar
- 1,142
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 66
Selamun Aleyküm,
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ ۚ كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ ۖ وَلَا تُسْرِفُوا ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
“Çardaklı ve çardaksız (asmalı ve asmasız üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur. Her biri ürün verdiği zaman meyvesinden yiyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri/israf edenleri sevmez.” (6/En’âm, 141)
Yemek için yaşamaya o kadar çok alışmışız ki, hafta sonları temiz hava almak için dahi kırlara çıkıldığında; akşamdan hazırlanan köfteler, dolmalar ve kızartmalarla yollara çıkılıp, henüz piknik yerine varılmadan yolluklar açılıp, birer- ikişer börekler, poğaçalar dağıtılıp yenir... “Bu durum piknik yerinde keyif sandıkları, toz-toprak hatta böceklerle karışık, mangal üzerindeki zararlı dumanlarla kızartılan etlerle devem eder...” Yedikleri ağır yemeklere vücutları dayanamayıp tansiyonlarının yükselmesi sonucu, bitkin bir şekilde, iki ağaç arasına astıkları salıncaklarda uykuya dalınır… Bir ara da kalkıp yanlarına aldıkları toplarla, voleybol veya yakan topu oynayarak spor yaptıkları sanılır.
Bu güzel tatil gününden geriye de kala - kala sadece, sönmüş bir ateş ve çöpler kalır. “Bazen de sönmemiş ateş kalır ve yemyeşil ormanlar kül olur.”
Ev hanımları çay partilerinde, (altın ve dolar günlerinde) neredeyse 15 çeşit kolesterol yüklü yemekleri yaparak, rekor kırarcasına biri birleriyle sanki hamur işi yapma yarışına girerler... Bu yemekleri yemelerinin sonucunda da, kilolarına kilo katarlar. Kadının evlendikten sonra kilo almasını da, hatta “bir parça et bin ayıbı örter” düşüncesiyle, sanki şişmanlık çok doğalmış gibi kabullenirler.
Sadece kendilerini mutfakta yemek yapmaya ve ev işlerine adayan anneler; kalori dışında hiçbir besin değeri olmayan “kekler, pastalar, börekler” yaparak, çevrelerinden gelen iltifatlara dayanamayıp, misafirlerine daha da çok hamurlu yemekler yaparlar. Bu iltifatların sonucunda da, ahçılıklarıyla ün yapmanın ve işe yaradıklarını sanmalarının onurunu yaşarlar.
Sofrada, lüzumundan fazla, çeşitli yemekler bulundurmak israftır. İbadete kuvvet kazanmak ve misafir için bulundurmak, israf olmaz.
Yemek artıklarını dökmek, çatalı, kaşığı, tabağı, tası ekmekle sıyırıp yemeden önce, kapları yıkamak ve silmek israftır. Sofra bezi ve masa üstüne düşen ekmek, yemek kırıntılarını toplamayıp atmak israftır. Bu kırıntıları toplayıp hayvanlara yedirmek israf olmaz.
Sonuç olarak ekmek, yemek ya da Rabbimizin bize bahşetmiş olduğu mal, büyük bir nimettir. Malı israf, Allahü teâlânın nimetini hakir görmek, nimete kıymet vermemek, nimeti elden kaçırmak, kısaca küfran-ı nimet etmek, yani şükür etmemek olur. Zira malı, Allahü teâlânın razı olmadığı yerlere vermek, harcamak, israftır, kötü bir huydur ve haramdır. İsrafta hayır, iyilik olmaz. İslamiyet’in emrettiği yerlere vermek ise, hayırlıdır ve israf olmaz. Unutmamak gerekir ki: “Hayırda israf olmaz. İsrafta da hayır olmaz.”
Allah'a emanet olun...
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ ۚ كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ ۖ وَلَا تُسْرِفُوا ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
“Çardaklı ve çardaksız (asmalı ve asmasız üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur. Her biri ürün verdiği zaman meyvesinden yiyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri/israf edenleri sevmez.” (6/En’âm, 141)
Yemek için yaşamaya o kadar çok alışmışız ki, hafta sonları temiz hava almak için dahi kırlara çıkıldığında; akşamdan hazırlanan köfteler, dolmalar ve kızartmalarla yollara çıkılıp, henüz piknik yerine varılmadan yolluklar açılıp, birer- ikişer börekler, poğaçalar dağıtılıp yenir... “Bu durum piknik yerinde keyif sandıkları, toz-toprak hatta böceklerle karışık, mangal üzerindeki zararlı dumanlarla kızartılan etlerle devem eder...” Yedikleri ağır yemeklere vücutları dayanamayıp tansiyonlarının yükselmesi sonucu, bitkin bir şekilde, iki ağaç arasına astıkları salıncaklarda uykuya dalınır… Bir ara da kalkıp yanlarına aldıkları toplarla, voleybol veya yakan topu oynayarak spor yaptıkları sanılır.
Bu güzel tatil gününden geriye de kala - kala sadece, sönmüş bir ateş ve çöpler kalır. “Bazen de sönmemiş ateş kalır ve yemyeşil ormanlar kül olur.”
Ev hanımları çay partilerinde, (altın ve dolar günlerinde) neredeyse 15 çeşit kolesterol yüklü yemekleri yaparak, rekor kırarcasına biri birleriyle sanki hamur işi yapma yarışına girerler... Bu yemekleri yemelerinin sonucunda da, kilolarına kilo katarlar. Kadının evlendikten sonra kilo almasını da, hatta “bir parça et bin ayıbı örter” düşüncesiyle, sanki şişmanlık çok doğalmış gibi kabullenirler.
Sadece kendilerini mutfakta yemek yapmaya ve ev işlerine adayan anneler; kalori dışında hiçbir besin değeri olmayan “kekler, pastalar, börekler” yaparak, çevrelerinden gelen iltifatlara dayanamayıp, misafirlerine daha da çok hamurlu yemekler yaparlar. Bu iltifatların sonucunda da, ahçılıklarıyla ün yapmanın ve işe yaradıklarını sanmalarının onurunu yaşarlar.
Sofrada, lüzumundan fazla, çeşitli yemekler bulundurmak israftır. İbadete kuvvet kazanmak ve misafir için bulundurmak, israf olmaz.
Yemek artıklarını dökmek, çatalı, kaşığı, tabağı, tası ekmekle sıyırıp yemeden önce, kapları yıkamak ve silmek israftır. Sofra bezi ve masa üstüne düşen ekmek, yemek kırıntılarını toplamayıp atmak israftır. Bu kırıntıları toplayıp hayvanlara yedirmek israf olmaz.
Sonuç olarak ekmek, yemek ya da Rabbimizin bize bahşetmiş olduğu mal, büyük bir nimettir. Malı israf, Allahü teâlânın nimetini hakir görmek, nimete kıymet vermemek, nimeti elden kaçırmak, kısaca küfran-ı nimet etmek, yani şükür etmemek olur. Zira malı, Allahü teâlânın razı olmadığı yerlere vermek, harcamak, israftır, kötü bir huydur ve haramdır. İsrafta hayır, iyilik olmaz. İslamiyet’in emrettiği yerlere vermek ise, hayırlıdır ve israf olmaz. Unutmamak gerekir ki: “Hayırda israf olmaz. İsrafta da hayır olmaz.”
Allah'a emanet olun...