Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

yatalak bir hastanın 24 saati (1 Kullanıcı)

lale&gül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Nis 2008
Mesajlar
2,137
Tepki puanı
19
Puanları
0
Yaş
42
Konum
yeşillikler diyarı
24 Saatim
Edep ayrı bir zenginlik. Hatta bu konuda kitaplar dahi yazılmış. Edeb-i muaşeret kuralları diye. Eski insanlar yazdıkları eserlere, kendi eserlerine edepsizlik olur diye isimlerini yazmazlarmış. O dönemlerde yine medreselerde edep ifadesi olarak, eğilip de içeri girsinler diye kapıları alçak yapıyorlarmış. Aslında buradaki amaç nefsi köreltmektir. Yine büyük Mimar Sinan yaptığı eserlere kendi adını yazmaz, "Fakir imzasını tercih edermiş. Tabi çok eskiden şartlar bunu gerektiryordu. Ama şimdi şartlar aynı değil. İsminizi yazmadığız takdirde onları birileri tarafından sahiplenilmiş bulabilirsiniz. Bunları neden anlattım biliyor musunuz? Kişinin evrad-ı ezkarınının Allah (c.c) ile arasında kalması gerektiğini düşünüyorum.

Size yatalak bir hastanın 24 saatin anlatmak mecburiyetinde hissediyorum kendimi, çünkü ziyaretime gelenlerden bazıları ağlıyorlar. Bu insanların kazanma kuşağında kaybettiklerini düşünüyorum. "Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler,"diyenlerden olalım.
Kur'an-ı Kerimde Allah (c.c) bize şöyle buyuruyor: "Allah her şeyi en güzel şekilde yaratmıştır." Kimse yatalak olmak istemez ama biz iman etmiş insanlarız. İmanın şartları arasında hayır ve şerrin Allah (c.c)'tan geldiğine inanmak var. Bunun aksini düşünenin imanını yenilemesi gerektiğini düşünüyorum. Ben de dünya hayatını yaşamak isterdim. Ama hastalığın geldiği merci insanı rahatlatıyor. Efendimiz (s.a.v) günde 70-100 defa istiğfar ediyor. Bunu şundan dolayı anlatıyorum, 24 saat boyunca neyle meşgul olduğumu sizlere anlatmaya çalışacağım.
Sabah 04.00 civarı uyanıyorum. Güne hamd-ü sena ile başlıyorum. Rakamın bir özelliği yok ama günde 123 defa istiğfar ediyorum. Özel sayma tekniğim var. Daha sonra gece namazı kılıyorum ve epey bir zaman dua ediyorum.
Hz.Ebu Hureyre (r.a)'dan bir kaç hususiyeti sizlere anımsatmak istiyorum. Hz. Ebu Hureyre ehli suffeden olmakla birlikte, en çok hadis bildiren sahabedir. Günde 12.000 defa istiğfar ediyordu.
Efendimiz (sav)'in bir Hadis-i şerifini sizlere anımsatmak istiyorum; "Ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine tabi olursanız hidayete erersiniz." Bu mülahaza ile günde bazen 5000 defa bazen 10.000 defa "el-muhyi" ismini zikrediyorum. Yani ihya eden, dirilten, can bağışlayan, sağlık veren. Birini daha anımsatayım; Allah (c.c) şöyle buyuruyor bize, "Anın beni anayım sizi." İstiğfarım 5.000 defa olduğunda 7-8 saat, 10.000 defa olduğunda 15 saat falan sürüyor. Günde belirli bir miktar, hatta son zamanlarda ayda bir kez kur'an-ı kerimi hatmedebiliyorum. Biliyorsunuz Kur'an okunan yere sekine iner. Namazlarımı hemen ezan bitince kılıyorum. Çünkü bir Hadis-i şerifete, Efendimiz (sav)'e soruyorlar: "Allah'ın (c.c) en sevdiği amel nedir?" O'da cevap veriyor: "Vaktinde kılınan namazdır."
Her gün sabah akşam yaklaşık 3 saat egzersiz yapıyorum. Görüyorsunuz aslında hiç boş vaktim yok. Makale ve denemelerimi yazdığım günler bu program aksıyor. Genelde akşamları erken yatıyorum. İşte yatalak bir hastanın 24 saati.
Size bir itirafta bulunayım mı? Bunları sağlıklı iken yapamıyordum. Üzüldüğüm tek şey ise, etrafımdaki insanlar çok yıprandı.

Muztar Ufuk
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
Şükreden olmak ve isyanın pencesine takılıpta pusulayı şaşırır olmamak ne buyuk bir lutuf yaratıcıdan....Tesiri ve içeriği bol bir paylaşım...
 

lale&gül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Nis 2008
Mesajlar
2,137
Tepki puanı
19
Puanları
0
Yaş
42
Konum
yeşillikler diyarı
EZAN
Daha önce hastalık süresinde başımdan geçenleri anlatmıştım. Kendimce sözü bir yere vardırmak için özet olarak tekrar anlatacağım.

Batman’da hastalanınca Diyarbakır Dicle Üniversite hastanesine getirilmişim. Tabi ben hatırlamıyorum. Burada 15 gün kaldıktan sonra ambulans uçakla İstanbul’a geldim. Burada da 33 gün kaldım. Daha sonra ambulans ile eve geldim. Evde bir gün kaldıktan sonra kullandığım ilaçlardan dolayı ağır bir mide kanaması geçirdim. Yine hastanede 13 gün kaldım. Ancak evime gelebildim. Çeşitli cihazlara bağmı idim. Çok şükür şimdi hiçbir cihaza bağlı değilim. Eve 1,5 yıl kadar fizik tedavi uzmanı geldi. Bu dönemlerde durumum bayağı ağırdı. Boynumu hiç oynatamıyordum. Hatta boynumu oynatamadığım için kulağımın arkası yara olmuştu. Halimize ne kadar çok şükretmeliyiz, anlıyorsunuz değil mi? Ve ancak bu durumda namazın farziyetinin düştüğünü fıkıh âlimleri söylemiş.

Bir gün fizik tedavi uzmanı ile çalışıyorduk. İkindi ezanı okundu. O esnada tüylerim diken, diken oldu. Çok duygulandım, ağladım. Ardından ima ile namazlarımı kılmaya başladım. Artık 5 vakit ezanı dinlemek benim için büyük heyecandı. Özellikle sabah ezanında, çünkü vaktinden birkaç saat önce uyanıyorum. Aklıma Bilal Habeşi (ra) geliyor. Efendimiz (sav) Hz. Bilal hazretlerine: “erihna ya Bilal” bizi ferahlat diyor. O da yüksekçe bir yere çıkarak ezan okuyor. Bilal hazretleri (ra) şın harfini çıkaramıyor. Telaffuzunda Ş sesliler haliyle S olarak çıkıyor; Eşhedü yerine Eshedü diyor. Malumunuz Efendimiz (sav) vefat edince Medine’de duramıyor artık ve Şam’a gidiyor. Şu anda kabri Şam’daki ehli beytmezarlığındadıdır. Ben Suriye’ye dört kez gittim. Bunların üçünde Bilal hazretlerinin kabrini ziyaret ettim. Allah (cc) bizi ezanların gölgesinden ayırmasın. Âmin.

Dualarınıza muhtaç kardeşiniz.
Muztar Ufuk
 

lale&gül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Nis 2008
Mesajlar
2,137
Tepki puanı
19
Puanları
0
Yaş
42
Konum
yeşillikler diyarı
AVANTAJ
Daha önce söylemiştim bardağın dolu tarafını görmek lazım. Neden? Çünkü cevabını üstad hazretleri çok güzel söylemiş “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” yani güzeli, güzelliği göremiyorsak problem bizde. frenkçe ifadesiyle “paradigma” yani, bakışaçısısı önemli. Daha önce verdiğim örneği yine vereceğim. Kızımdan duyduğum bir şarkı var. “Pembesi gitti, tozu kaldı,” diye. İşte bütün mesele bu toz zerrecikleri içinde pembe rengi görebilmekte. Böylece sıkıntılar içinde mutlu olmayı öğreniyoruz. Şunu asla unutmayın. Bu dünyanın bir çok günü sıkıntılar içinde ve bir çok insanı da sıkıntılarla boğuşmaktadır. Size dezavantaj ama benim için avantaj olan bu değişimi nasıl yaşadığımı aktarmak istiyorum. Ve size bu vesile ile bazı itiraflarda bulunacağım.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. İki hayat tarzı vardır. Bunlardan birincisi iki kısma ayrılabilir.

1a- İnsanlar zamana tabi olurlar. Bu gayet normaldir. İnsanlar geceyi dinlenerek geçirirler ki buna mecburdurlar. Çünkü gündüz insanın birçok aktivitesini sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi için zamanın bu kısmında dinlenmesi gerekir.

1b- Zaman insanlara tabi olur. İşte benim gibiler bu sınıfta bulunanlardır. Çünkü mesai mecburiyetinde olduğunuz bir işiniz yok, sorumluluğunuz yok. Haliyle istediğiniz saatte yatıp istediğiz saatte kalkıyorsunuz.

2- Günlük takip ettiğim bir çetelem var. Bu çeteleyi her yılbaşında revüze ediyorum. Aslında hiç boş vaktim yok. İtiraf ediyorum sağlıklı iken yaptığım ibadetin en az 10 katını yapıyorum. Sakın yanlış anlamayın fazilet furuşluk yapmıyorum. Çünkü gidecek bir işiniz yok. Benim yerimde kim olsa aynısını yapar.

3- Mesela bana 45 gün ömür biçildi. Acaba ölüverirmiyim diye namazlarımı hemen eda ediyorum. Beş vakit ezan-ı muhammediyi büyük bir iştiyakla dinliyorum. Sabah ezanı dâhil. Çünkü sabah ezanından 2-3 saat önce kalkıyorum yani “Uyanıyorum,” kalkıyorum yanlış oldu, çünkü hep yatıyorum.

4- Ciddi bir muhasebe duygusu içindeyim. Akşam olunca yine ömürden bir gün daha gitti deyip kabre bir adım daha yaklaştım diyorum. Sağlıklı iken olduğundan belki 100 kat daha fazla ölümü düşünüyorum.

Bazı şeyleri anlatmak istemiyorum. Hastalığın bana kâr mı zarar mı getirdiğine siz karar verin. Şunu asla unutmayın hiçbirşey dışarıdan göründüğü gibi değil.

Dualarınıza muhtaç kardeşiniz.
Muztar ufuk
 

lale&gül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Nis 2008
Mesajlar
2,137
Tepki puanı
19
Puanları
0
Yaş
42
Konum
yeşillikler diyarı
Hasta Ziyareti
Öncelikle hoş geldiniz demek istiyorum. Allah (c.c) indinde ibadetiniz kabul olsun. İbadetiniz diyorum çünkü Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: "Hasta ziyaretinizde abdest alın." Cumhur-ulema diyor ki: "Abdest alınıyorsa o zaman ibadet hükmündedir." Size fazilet furuşluk yapacak değilim, zaten buna halim de yok. Elçiye zeval olmaz düşüncesiyle sadece konu ile ilgili Efendimiz (sav)'in hadislerini size hatırlatmak istedim.
Size bir kutsi hadis daha anımsatayım. Efendimiz (s.a.v) bize şöyle buyuruyor: "Allah; kulum neden beni ziyaret etmediniz?" diye sorar. Kul der ki: "Ya Rab, seni nerede bulayım da ziyaret edeyim. Bunun üzerine Cenab-ı Allah şöyle söyler: "Ben falanca zamanda falanca yerde, şu hastanın yanındaydım ama sen ziyaretime gelmedin."

Bir başka hadis-i şerifte insanlığın iftihar tablosu şöyle buyuruyor: "Kulun kul üzerinde beş hakkı vardır. Bunlardan biri de hasta ziyaretidir." Demek ki Efendimiz (s.a.v) hasta ziyaretini, kul hakkı olarak görüyor. Bir gün kendisi, sevdiği bir sahabesi hastalanınca onu ziyaret ediyor. Bu sahabe Sad bin Ebu Vakkas'dır. Elini tutarak kendi göğsüne yaslıyor. Ebu Vakkas bu sıcaklığı her zaman hissediyor ve ölünceye kadar da hissedeceğini söylüyor.
Efendimiz (s.a.v) başka bir hadiste bize şöyle söyler: "Hasta ziyaretinden dönen kişi olgun meyveleri topluyor gibidir." Burada olgun meyveleri toplamaktan kasıt sevap hanesini doldurmaktır. Halk arasında bilinen "hastanın duası makbuldür," sözü yine bir hadis-i şerife dayanmaktadır. Bu hadis-i şerifin aslı şöyledir "Allah (c.c) katında hastanın duası meleklerin duası ile aynı sayılır ve reddedilmez." hepimizin bildiği gibi melekler günahsızdırlar ve makamlarında sabittirler.
Tin suresini hatırlatayım. İnsanlar "Ahsen-i takvim ile esfele-i safilin" arasında yaratılmıştır. Şimdi sizleri zihin jimnastiği yapmaya davet ediyorum. Madem hasta kullar melekler makamındadır. O halde hasta kul "Ahsen-i takvime" daha yakındır. Bunun da Allah (c.c)'nin hasta kullarına karşı ikramı olduğunu düşünüyorum. Üstat hazretleri mesnevisinde şöyle diyor, "inni levti maliki" O'na malikiz. Yani tasarruf O'na ait ve istediği gibi kullanır. Bize düşen duruşumuzu muhafaza etmektir.
Alvar'lı Efe hazretlerinin dediği gibi "Lûtfu da hoş kahrı da hoş," diyenlerden olmayı Allah (c.c) hepimize nasip etsin. Nasip etsin diyorum çünkü bu çok yüksek bir makamdır. Üstat hazretleri "Lemalar" adlı eserinde Kur'an-ı Kerim'den bir ayeti serlevha yapıyor. Bu ayette Yunus Peygamber kıssasına değiniliyor. Dua çok büyük bir güç. Cenabı Allah (cc) bize şöyle buyuruyor: "Dua edin size cevap vereyim." Madem hasta kulun duası Allah (cc) katında melekler ile aynı seviyede sayılır ve geri çevrilmez. Bu mülahaza ile beni ziyaret eden herkese attığı her adıma Allah (c.c) sonsuz sevap versin diyorum. Allah azizdir sizi de iki cihanda ailenizle birlikte aziz eylesin.(amin) Siz beni sevindirdiniz Rabbim de da sizi sevindirsin.(amin) Konuşamıyorum ama kalbimden hep bu şekilde, sessizce dua ediyorum. ALLAH (c.c) hayrınızı kabul etsin. Duanıza muhtaç kardeşiniz.

Muztar ufuk
 

Margos

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2012
Mesajlar
78
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Selamun Aleyküm. Allah herkese bir şekilde yol çiziyor, bir anımsatıcı sayesinde onu anmamızı istiyor. Buna herşey vesile olabilir, bu kardeşimize de sağlığının bozulması vesile olmuş onu ne güzel bir yola sokmuş. Allah hepimize sağılığımız yerindeyken aklımız başındayken ve son nefesimizi vermeden iman ihsan eylesin inşaAllah.. Selametle..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt