İnsanın yanında bulunan gerek ebeveyni ve gerekse diğer yakını olan ihtiyarlar, Allâh’ın ona birer emânetidir…
Onun için birer imtihan vâsıtası, rızkının genişleme sebebidir…
Kezâ, bir takım belâ ve musîbetlerin def‘ine vesîledir.
O bakımdan bu mübârek ihtiyarların varlıklarıyla sıkılmak, ölümlerini arzu etmek çok büyük bir vicdansızlık ve pek büyük bir vebâldir. Hele hele kendilerini evlâtlarının hayatına fedâ eden anne ve babanın ölümlerini arzu etmenin, onlardan kurtulmaya çalışmanın çirkinliği, aklı başında hiçbir insana yakışmayacak şekilde âşikârdır. Zira yaşlıların ölümünü arzulayan her genç de, şayet ömrü varsa, mutlaka ihtiyarlayacaktır. Dolayısıyla, “Her amel kendi cinsinden bir şeyle karşılık görür” kâidesi gereğince, anne-baba başta olmak üzere, hiç şüphesiz yaşlılara hürmet etmeyene, evlâdı da, diğer gençler de hürmet etmeyecektir. Buna mukabil anne-baba ve sair ihtiyarlara hürmet edip hizmet veren kimse de, ihtiyarlığında mutlaka bunun karşılığını görecektir. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Hazret-i Allah (c.c.) da, yaşlılığında ona hizmet edecek kimseler halk eder.” (Riyâzu’s-Sâlihîn, 1, 391)
Binâenaleyh, büyüklerine saygı göstermeyen, yaşlı-düşkün ve bakıma muhtaç olanlarla ilgilenmeyen kişiler, Allah (c.c.) indinde de, cemiyet nezdinde de mes‘ûliyetten kurtulamazlar. Şefkat ve merhametten mahrûm olan bu kimseler, ayrıca uhrevî cezâ ve azâba da dûçâr olacaklardır.
İşte hem insanlık, hem de Müslümanlığın îcâbı şudur ki;
- Yaşlılara saygı göstermeli, yufka yüreklerini rencide etmemeli…
- Yaşlılıktan dolayı vukû bulacak birtakım hata ve muvâzenesizlikleri musâmaha ile karşılamalı…
- Onları birer emânet olarak kabul edip haklarına riâyetkâr olmalıdır.
Böyle davranan, böyle düşünen âilelerde ve cemiyetlerde huzur olur, hayır ve bereket bulunur. Nitekim Resûlüllah Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“Düşkünleri görüp gözetiniz; zira siz, ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklandırılırsınız.” (R. Sâlihîn, 1, 314) Bir başka rivâyette ise, “Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, başınıza büyük azap gelecek ve sel gibi belâlar akacaktı.” (Keşfü’l-Hafâ 2, 212)
Ne mutlu Müslüman olarak saçı-sakalı ağaran, beli kamburlaşıp ihtiyarlayan insanlara… Ve ne mutlu, yaşlılarının kadr u kıymetini bilip hukûkuna riâyet ederek onlara saygı ve sevgi ile muâmele eden gençlere.
Onun için birer imtihan vâsıtası, rızkının genişleme sebebidir…
Kezâ, bir takım belâ ve musîbetlerin def‘ine vesîledir.
O bakımdan bu mübârek ihtiyarların varlıklarıyla sıkılmak, ölümlerini arzu etmek çok büyük bir vicdansızlık ve pek büyük bir vebâldir. Hele hele kendilerini evlâtlarının hayatına fedâ eden anne ve babanın ölümlerini arzu etmenin, onlardan kurtulmaya çalışmanın çirkinliği, aklı başında hiçbir insana yakışmayacak şekilde âşikârdır. Zira yaşlıların ölümünü arzulayan her genç de, şayet ömrü varsa, mutlaka ihtiyarlayacaktır. Dolayısıyla, “Her amel kendi cinsinden bir şeyle karşılık görür” kâidesi gereğince, anne-baba başta olmak üzere, hiç şüphesiz yaşlılara hürmet etmeyene, evlâdı da, diğer gençler de hürmet etmeyecektir. Buna mukabil anne-baba ve sair ihtiyarlara hürmet edip hizmet veren kimse de, ihtiyarlığında mutlaka bunun karşılığını görecektir. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Hazret-i Allah (c.c.) da, yaşlılığında ona hizmet edecek kimseler halk eder.” (Riyâzu’s-Sâlihîn, 1, 391)
Binâenaleyh, büyüklerine saygı göstermeyen, yaşlı-düşkün ve bakıma muhtaç olanlarla ilgilenmeyen kişiler, Allah (c.c.) indinde de, cemiyet nezdinde de mes‘ûliyetten kurtulamazlar. Şefkat ve merhametten mahrûm olan bu kimseler, ayrıca uhrevî cezâ ve azâba da dûçâr olacaklardır.
İşte hem insanlık, hem de Müslümanlığın îcâbı şudur ki;
- Yaşlılara saygı göstermeli, yufka yüreklerini rencide etmemeli…
- Yaşlılıktan dolayı vukû bulacak birtakım hata ve muvâzenesizlikleri musâmaha ile karşılamalı…
- Onları birer emânet olarak kabul edip haklarına riâyetkâr olmalıdır.
Böyle davranan, böyle düşünen âilelerde ve cemiyetlerde huzur olur, hayır ve bereket bulunur. Nitekim Resûlüllah Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“Düşkünleri görüp gözetiniz; zira siz, ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklandırılırsınız.” (R. Sâlihîn, 1, 314) Bir başka rivâyette ise, “Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, başınıza büyük azap gelecek ve sel gibi belâlar akacaktı.” (Keşfü’l-Hafâ 2, 212)
Ne mutlu Müslüman olarak saçı-sakalı ağaran, beli kamburlaşıp ihtiyarlayan insanlara… Ve ne mutlu, yaşlılarının kadr u kıymetini bilip hukûkuna riâyet ederek onlara saygı ve sevgi ile muâmele eden gençlere.