Evet mal toplar ve yığar. Üst üste yığar, alt alta yığar, apartman diye yığar ve sayar. Saydıkça paracıklarının karşısında mest olur. Ve en sonunda zanneder ki bu paraları, bu servetleri, bu zenginlikleri kendisini ebedîleştirecek. Bu serveti kendisini ölümden kurtaracak. İşte bu duygu kendisini tâğutluğa, tanrılaşmaya, azgınlaşmaya, hak hukuk tanımamaya, insanlara zulmetmeye, her şeyin kendisine ait olduğunu savunmaya, kendisinden başkalarına hiç bir şey vermemeye ve Allah’la savaşmaya götürüyor. Bu konuda örnek Kur’an’da pek çoktur da bunlardan sadece Kehf sûresinde anlatılan şımarık, iki bahçe sahibi zengin bir kimsenin örneği var. Allah’ın kendisine bolca mal mülk verdiği, ama kendisine verilenlerin tamamını kendisinden bilen ve sahip olduklarıyla Allah’a kafa tutmaya kalkışan bir adam.
“Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken: "Bu bahçenin batacağını hiç zannetmem. Kıyâmetin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, andolsun ki orada bundan daha iyisini bulurum" dedi.
(Kehf 35,36)
Evet malına mülküne, gücüne kuvvetine, bağına bahçesine, imkânına iktidarına güvenen ve sanki hiç kimseye eyvallah’ının ol-madığını zanneden, dünyada ebedî kalacağı gururuyla hareket eden bir adam. Böyleleri Elbette buradaki cennetler hatırına, buradaki makam ve mevkileri hatırına Allah’ı unutacaklar, Allah’a kulluğu unutacaklar, hayatlarında Allah’ı diskalifiye edecekler ve kendilerini mülkün sahibi bileceklerdir. Kendilerini hayata ve mülke etkin ve yetkin bilecekler ve şöyle diyeceklerdir: Bu bahçenin batacağını, bu bahçenin harap olacağını hiç sanmıyorum. Bu bahçem hiç bir zaman harap olmaz olamaz diyecek ve bu inancı bu zannı sonunda onu kıyâmetin kopacağını da yalanlamaya kadar götürecektir. Diyecektir ki kıyâmetin kopacağını da hiç sanmıyorum. Kıyâmetin kopacağına da inan-mıyorum. İhtimal vermiyorum ki böyle bir şey olsun. Zannetmiyorum ki öldükten sonra yeniden dirilelim ve bir hesabın kitabın içine girelim.
Evet dikkat ediyor musunuz dünya sevgisi, mal-mülk tutkusu ve elindekilere güvenerek onlarla duyduğu bu gurur adamı nereye kadar götürüyor? Adam gurur ve kibir içinde bahçesinin içine giriyor. Ya da işte şirketinin içine giriyor, fabrikasının oturma bölümüne giriyor, saltanatının içine giriyor, makamına giriyor. Kendisinde güç ve kuvvet görerek gurur ve kibir içinde, nefsine ve çevresindekilere zulmeder, tepeden bakar olduğu halde, Allah’ı da diskalifiye ederek di-yor ki; ben gerçek güç ve kuvvet sahibiyim! Ben mal mülk sahibiyim! Benim bağım-bahçem, atım-arabam, makamım-mansıbım, çevrem, kredim, saltanatım var. Bütün bunların sahibi benim! Bu gücümün, bu saltanatımın, bu çevremin, bu kredimin, bu hayatımın sahibi benim ve artık ben bu mülkün batacağına da inanmıyorum! Kesinlikle yok olmaz bu iş yerleri! Yok olmaz bu fabrikalar! Bitmez bu saltanat! Son bulmaz bu hayat! Gelmez ölüm bana! Ben ebedîyen yaşarım bu saltanatımın içinde!