Nefs yaratılısda iyi islerden kaçıcı, kötülüklere kosucudur ve
hep tenbellik etmek ve sehvetlerine kavusmak ister. Allahü teâlâ,
bizlere, nefslerimizi, bu huyundan vaz geçirmegi, yanlıs yoldan,
dogru yola çevirmegi emr buyuruyor. Bu vazîfemizi basarabilmek
için, onu ba’zan oksamamız, ba’zan zorlamamız ve ba’zan
söz ile, ba’zan da is ile, idâre etmemiz lâzımdır. Çünki, nefs, öyle
yaratılmısdır ki, kendine iyi gelen seylere kosar ve buna kavusmakda
iken rastlıyacagı güçlüklere sabr eder. Nefsin, se’âdete
kavusmasına mâni’ olan en büyük perde, gafleti ve cehâletidir.
Gafletden uyandırılır, se’âdetinin nelerde oldugu gösterilirse, kabûl
eder. Bunun içindir ki, Allahü teâlâ, Zâriyât sûresinde, meâlen,
(Onlara nasîhat et! Nasîhat, mü’minlere elbette fâide verir)
buyurdu. Senin nefsin de, herkesin nefsi gibidir. Nasîhat ona
te’sîr eder. O hâlde önce kendi nefsine nasîhat et ve onu azarla!
Hattâ, onu azarlamakdan hiç geri kalma! Ona de ki: Ey nefsim!
Akllı oldugunu iddi’â ediyorsun ve sana ahmak diyenlere kızıyorsun.
Hâlbuki, senden dahâ ahmak kim var ki, ömrünü bos
seylerle, gülüp eglenmekle geçiriyorsun. Senin hâlin, su kâtile
benzer ki, polislerin, kendisini aradıklarını ve yakalayınca, i’dâm
edeceklerini bildigi hâlde, zemânını eglence ile geçiriyor. Bundan
dahâ ahmak kimse olur mu? Ey nefsim! Ecel sana yaklasmakda,
Cennet ve Cehennemden biri, seni beklemekdedir. Ecelinin,
bugün gelmiyecegi ne ma’lûm? Bugün gelmezse, bir gün elbette
gelecek. Basına gelecek seyi, geldi bil! Çünki, ölüm kimseye
vakt ta’yîn etmemis ve gece veyâ gündüz, çabuk veyâ geç, yazın
veyâ kısın gelirim dememisdir. Herkese ânsızın gelir ve hiç
ummadıgı zemânda gelir. Iste ona hâzırlanmadın ise, bundan dahâ
büyük ahmaklık olur mu? O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!
Dünyâya niye sarılıyorsun? Bütün dünyâ senin olsa ve dünyâdaki
insanların hepsi sana secde etse, az zemân sonra sen de, onlar
da toprak olacaksınız! Ismleriniz unutulacak, hâtırlardan silinecek.
Geçmis pâdisâhları hâtırlayan var mı? Hâlbuki sana dünyâdan az
birsey vermisler. O da bozulmakda, degismekdedir. Bunlar için,
sonsuz Cennet ni’metlerini fedâ ediyorsun. O hâlde, yazıklar olsun
sana ey nefsim!
Bir kimse, kıymetli ve sonsuz dayanıklı bir mücevheri verip,
bununla, kırık bir saksı satın alırsa, ona nasıl gülersin? Iste dünyâ,
alınan saksı gibidir. Onu kırıldı bil ve ebedî cevheri, elinden çıkdı
bil ve sana pismânlık ve azâb kaldı bil!
Bunlar ile ve bunlar gibi sözlerle, herkes nefsini azarlıyarak,
kendi hakkını ödemeli ve nasîhate, önce kendinden baslamalıdır!
Allahü teâlâ, dogru yolda gidenlere selâmet ihsân buyursun!
amin
kıyamet ve ahiret(hakikat kitabevi)