Mustafa Cilasun
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 4,488
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 67
- Konum
- Kayseri
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Zaman geldi ve yapraklar
En severek tutundukları, dalları
Bırakmak sonunda kalıyorlardı.
Çaresiz ve sessizliğin eşiğinde
Ne kadar tutkunlardı, hazzın, ahengin…
Zevkin, güzelliğin, etkilenmenin
Esin kaynağı olmalarının vakti gelmişti işte.
Öncelikle zaman ve mekânın sahibi
Bir zaman dilimi içinde şekillendirmişti
Her şeyi yeraltı fabrikasının harika diyarında…
Oldukça basit gördüğümüz, toprak,
Su ve güneş ne muazzam bir sermayedir.
Ekilen, büyütülen, biçilen hasat zamanı,
Hazanın da beklediği vakit olmuştur.
Ne yapsın hayat devan ediyor.
Bir boşluğa müsaade etmiyor bir diğeri yerini alıyor.
Eğildim sokağın artasın da mahzun
Bir şekilde akıbetini bekleyen yaprağın yanı başına…
Parmaklarımla okşadım onları.
Sevgi kokuyorlardı. Vefayı anlatıyorlardı.
Metaneti vurguluyorlardı. Sabrı soluyorlardı.
Onlar vuslatın ne demek olduğunu biliyorlardı.
Oysaki yalnızca sararan ve kopan bir yapraktı.
Rüzgârın esintisine dayanacak takati kalmamıştı.
Ve en sevdiği yârinden
Ayrılmak zorunda kalmıştı.
Çaresizdi. Biganeydi.
Yüreğinin acısı o kadar şiddetliydi ki,
Bu durumun hissedilmemesi açısından
Yumuşaklığa ve yerlerde çamura, toprağa
Bulanmaya adamıştı adeta kendisini.
Adeta bir divane gibi…
Bir sazende gibi…
Bir aşkın figanesi gibi…
Avuçlarımla kucakladım onları, yeniden
Koklayarak akıbetlerinin hayır olmasını diledim.
İçlerinden birkaç tanesini güzelce
Mendilimin katlarında yatırarak,
Ceketimin koyun cebine koydum.
Bu güzel yapraklar bana o kadar güzel
Manalar yüklüyordu ki, aldığım haz tarifsizdi.
Alıp götürüyordu uzaklarda kokan diyarlara…
Aşka, sevdaya, hasrete, vefaya,
Dostluğa birçok unutulan nice
Güzellikleri bir kez daha dalınan kopan
Ve sokaklarda savrulan yaprakla anıyordum…
En severek tutundukları, dalları
Bırakmak sonunda kalıyorlardı.
Çaresiz ve sessizliğin eşiğinde
Ne kadar tutkunlardı, hazzın, ahengin…
Zevkin, güzelliğin, etkilenmenin
Esin kaynağı olmalarının vakti gelmişti işte.
Öncelikle zaman ve mekânın sahibi
Bir zaman dilimi içinde şekillendirmişti
Her şeyi yeraltı fabrikasının harika diyarında…
Oldukça basit gördüğümüz, toprak,
Su ve güneş ne muazzam bir sermayedir.
Ekilen, büyütülen, biçilen hasat zamanı,
Hazanın da beklediği vakit olmuştur.
Ne yapsın hayat devan ediyor.
Bir boşluğa müsaade etmiyor bir diğeri yerini alıyor.
Eğildim sokağın artasın da mahzun
Bir şekilde akıbetini bekleyen yaprağın yanı başına…
Parmaklarımla okşadım onları.
Sevgi kokuyorlardı. Vefayı anlatıyorlardı.
Metaneti vurguluyorlardı. Sabrı soluyorlardı.
Onlar vuslatın ne demek olduğunu biliyorlardı.
Oysaki yalnızca sararan ve kopan bir yapraktı.
Rüzgârın esintisine dayanacak takati kalmamıştı.
Ve en sevdiği yârinden
Ayrılmak zorunda kalmıştı.
Çaresizdi. Biganeydi.
Yüreğinin acısı o kadar şiddetliydi ki,
Bu durumun hissedilmemesi açısından
Yumuşaklığa ve yerlerde çamura, toprağa
Bulanmaya adamıştı adeta kendisini.
Adeta bir divane gibi…
Bir sazende gibi…
Bir aşkın figanesi gibi…
Avuçlarımla kucakladım onları, yeniden
Koklayarak akıbetlerinin hayır olmasını diledim.
İçlerinden birkaç tanesini güzelce
Mendilimin katlarında yatırarak,
Ceketimin koyun cebine koydum.
Bu güzel yapraklar bana o kadar güzel
Manalar yüklüyordu ki, aldığım haz tarifsizdi.
Alıp götürüyordu uzaklarda kokan diyarlara…
Aşka, sevdaya, hasrete, vefaya,
Dostluğa birçok unutulan nice
Güzellikleri bir kez daha dalınan kopan
Ve sokaklarda savrulan yaprakla anıyordum…