Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yankısı Anavatan’da; Allah bir!.. (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
kapak126.jpg
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BARAN’dan...
Kâim ve Dâim



onsoz126.jpg
Şu klişeyi alın, Türkiye’nin dış ilişkilerinin içine de dışına da basın:
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh…”
Bu laf, bizde 85 yıllık...
Amerikalıların ve Batılıların her duyduğunda memnun, “müdahaleye lüzum yok; ne olursa olsun arka bahçe emniyette…” diye mest olduğu laf...
Bunun pratiği de gösteriliyor.
Bu günlerde -savunma ihaleleri öncesi- Amerika’da bulunan GKB’nin açıklamaları...
Yine AB-D’den, halk tabanı Taliban mücahidi Pakistan’a uçan dışişleri bakanı Davutoğlu...
Davutoğlu GKB ile koordineli, Waşington’da son şeklini alan kararları uygulamaya koyuldu. Böylece NATO terörizminin Atlantik’ten Doğu’ya doğru girişimiyle, Pakistan’dan AB-D’ye selam çakıldı.
Aynı esnada arsız arsız, Taliban İstiklâl Savaşçılarıyla Millî Mücadele yıllarındaki beraberliğimiz hatırlatıldı.
Başbuğ’un selefi Büyükanıt, -hani şu emekli olduktan sonra bol bol tatil yapıp istirahat edeceğim diyen general- Pakistan’daki nükleer silah için “tehdit” gördüğü Pakistanlı Taliban için “terörist” deyip, ABD-İsrail’in kaygılarını paylaşmıştı.
Şimdi aynı kaygıyı dikkate almakla birlikte, kendisi için Amerikalı general Mullen’in “O benden!” dediği Başbuğ ise, Mullen’ın Pakistan konusunda Türkiye’nin askerî yardım istemesi ile ilgili soruya şu cevabı verdi:
“Kesinlikle söz konusu değil. Sadece bizim Pakistan’a yakınlığımızı biliyorlar. Bu ülkenin radikal Taliban’a karşı daha aktif olmasını ve kendileri ile daha çok işbirliği yapması konusunda Pakistan ile olan dostluğumuzu kullanmamızı istiyorlar. O kadar. Ne bir asker göndermemiz, ne de arabuluculuk yapmamız söz konusu.”
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Genelkurmay ve Dışişleri Waşington’dayken Cumhurbaşkanı Gül, eşzamanlı olarak Büyük Asya’da tur attı. AB-D hesabına Asya’nın nabzını yokladı. AB-D-İsrailci maşalarla, monşerlerle Asya’da zemin kolladı.
Yukarıdaki cevab, Amerikalılara şık gelirken, tam bağımsızlık ruhu bunu ‘maşalıka teşvik’ olarak görmüştür.

Amerikalının ‘radikal’ dediği vatanseverler, Millî Mücadele’de Urdusu ile, Peştun’u ile bizimle omuz omuza Batı emperyalizmiyle çarpıştı.
Hind kıtasının Talibanları da, zamanın Anadolu “radikal”lerini finanse ediyordu.

O yıllarda İngiltere, bölgede, bugünkü TSK’nın tepesindeki NATO’cuların yapıştırdığı “terörist” yaftasına eş, “asi” yaftasını bize yapıştırdı. Zamanın uzlaşmacı paşalarıyla konuşurken ettikleri “asî” türünden laflar, İngiliz raporlarında gırla geçer.
Şimdi Taliban’a karşı “daha aktif ve daha çok işbirliği içinde olmak” için yardım bekleyen Amerika’yla ilişkide böyle bir şey sözkonusu olmayacaksa, Afganistan’da –en son gönderilen bin civarında askerle birlikte- TSK’nın Afganistan’daki amacı tam olarak nedir?
İncirlik terör üssü gibi üslerden doğuya AB-D-İsrail uçağı uçuran gizli anlaşmaların hükmü nedir?
Bununla birlikte Irak’ın kuzeyine Amerikan üssü istediğini açıklayan kukla yapılanmanın elebaşlarından Barzani için “Eğer gerçekten dostlar” dedikten sonra PKK’yı kasten “ve bu örgütün bir an önce kendilerinin selameti için de bitmesini istiyorlarsa öncelikle onların bu operasyonu yapması gerekiyor. Kerkük Yumurtalık boru hattı kapasitesi daha da arttırılmalı. Ayrıca bu hatta paralel bir de gaz hattı kurulabilir.” şeklinde müthiş bir çözümlemeyle, Amerika’nın Irak’taki demokratik sömürgeleştirmesi ve müslüman soykırımı meşrulaştırılıyor.
Nasıl bir zihniyettir bu?
Hainlerin selâmetini düşünmek ne zaman bu vatanın derdi olmuş?
Bu, emperyalizme ve Çokuluslu Şirketlere “maşalık” değilse nedir?
Zenginlik kaynaklarımızın vanasını Batılı ve Batıcı şirketlere açan ve hem Türkiye’ye hem bağımsız Irak’a ihanet etmiş bir çift hain soyunun “dost” olabileceklerini düşünmek, Suriye sınırında aranan “maşa”larla aramızda ne fark bırakır?
Evimiz daha uzun süre ısınsın diye, makam otomuz daha uzun yol alsın diye topraklarımızdaki zenginlik kaynaklarının yağmasına göz yummak?
Bunun adı “barış, huzur ve istikrar”, bunun adı “yurtta sulh cihanda sulh”muş…
Asıl bu zihniyet barış, huzur ve istikrar bozucudur.
Topraklarımızda AB-D’nin talimatıyla operasyon yapıp ev basmak, insanımızı terörist yaftasıyla infaz ederken de aynı zihiyet devrede...
“Yurtta Sulh, Cihanda sulh…”
Bu ilke değil, olsa olsa ilkesizliktir.
Maşalığa yol açan, politikasızlıktır.
Yurtta-dünyada Batı’ya maşalıktır.
Söylenildiği dönemin şartları dikkate alınarak değerlendirildiğinde, bu klişenin altında saklı olan şeylerden en önemlisi, Batı’ya karşı Türk’ün yani İslâm’ın, Batı’yı “fetih alanı” olarak gören bin yıllık orduculuk ve cihanşumüllük gayesinden uzak durulacağını, böyle bir mirasın reddedileceğini taahhüd eden Batıcı hiziptir.
Bu hizbin başını, ilki “Tek adam, ebedî şef” gibi sıfatlarla anılan M. Kemal ve “ikinci adam, millî şef” denen İ. İnönü çekiyordu.
Bu hizib bu sözle, hem Batı’yla işbirliği için “güven ve istikrar” garantisi verdi –Lozan!- hem de Anadolulu Türk’üyle, Kürd’üyle, Arabı’yla Batı ile süren savaşını zaferle noktalamak üzereyken, devlet içinde mevki ve makamları entrika-dolap-dümenle ele geçirdi, gaspetti.
Meşrutiyet dönemini yaşayıp, cumhuriyet dönemine geçiş yapmış aydınların birçoğunun bu hakikati gizlerken yaşadığı tereddüt, cumhuriyet nesillerine yazdıkları her satırın arasından okunur, fena halde sezilir.
Türk/Müslüman damarı, bu propagandalarla kanırta kanırta en dibe bastırılır.
Kimi İslâm’a düşman, kimi İslâm’dan pişmandır.
Ancak dilekleri çok açıktır: “İslâm olmasın da ne olursa olsun”
Bu zihniyetin kurduğu tezgâhtan geçmiş yeni nesil siyasîlerin, II. Dünya Savaşı’ndan sonra San Fransisco Diktesi ile gelen “Demokrasi Dini”ne sarılması daha net anlaşılıyor.
Muhakeme tarzı, tamamen Batı’da düzülen lügatlerden seçme kavram ve kelimelerle yerleşmiş, işgal altında zihin!
Asırlık kökleriyle “tarihî psikoloji”yi, demokrasi dininin lugatıyla parçalamak, Batıcılar için daima zor ve çelişkilerinden kurtulamıyorlar.
Onların zoru Batılılaşmak, bizim zorumuz ŞAHSİYET olmak!
Onlar, üstün ve galip Batı’yı merkeze alıyor ve vatanı Batı’ya yolgeçen hanı yapıp yağmalatıyor/yağmalıyor.
Bizse, burası sizin han-ı yağmanız, köprünüz değil, Merkez Doğu! demek için direniyoruz
.
Dağdakini düze indirmek üzere ‘af’ düşünülürken asıl affın, insanımızı katleden Siyonist maşası peşmergelere “güvenli” yağma için toprak vaadinden başka bir şey olmadığı görülüyor.
Yağmacı liberal-demokratların ‘çözüm’ü, bizim insanımız için ölümdür.
Batı’nın terör tanımı gereği “aranıp, bulunup, yok edilmesi” gerekenler, bu çözüme engel görülüyor; öte yandan peşmerge maşalar, paşa paşa Ankara’da ağırlanıyor, “dost ve kardeş” ilân ediliyor.
Petrol boru hattı, müslüman kanıyla çiziliyor.
Bu hattın kapasitesinin arttırılmasından bahsetmek rahatlığı, bölgede müslüman katlindeki kapasitenin de artırılacağına delâlet eden gizli bir anlaşmadan kaynaklanıyor olabilir mi?
Askerî erkânın ve Türk’e Batıcı propaganda yapan siyasîlerin bayıldığı bir klişe daha vardı: ‘Türkiye Doğu-Batı arasında bir köprü...’
Batıcıların vazgeçilmezlerinden deminki klişenin aynı bu klişe, öyle bir şahsiyetsizliği, öyle bir aşağılık kompleksini insanımıza aşılamak üzere vurgulanıyor ki, oryantalizmin Batı diplomasisine kazandırıp olduğu gibi tercüme edilen bu laf da, yıllardır Türk’e Batıcı düzenin dikte vasıtası oldu.
“Köprü”nün muhtelif mânâlarıyla birlikte, Türkiye’de Batıcılığı ele alalım…
İki şey arasında bağ veya ilişkiyi sağlayan şey: Batı ile bağ, ilişki sahte, yalan ve insanımızdan vareste. İlişkide olan Batıcılar. Köprü değil, merkez. Biz, müslüman/Türk!..
Geminin önünü iyice görecek bir yükseklikte, sancaktan iskeleye kadar kurulan kumanda yeri: Tanzimat’tan bu yana içimizdeki Batıcılar, dümeni Batı’ya doğru -bütün sahte kutuplarıyla birbirini tepeleyerek de olsa- sabit tutmak için vatanı batırasıya debeleniyor.
Güreşte omuzları yere değdirmemek için ayakları ve alnı yere dayayıp beli yukarı kaldırarak alınan durum: Batı’yla olan güreşimizde, Batıcıların % 90’ı Batı’ya ve Batı hayat tarzına nefret ve düşmanlığıyla bu milleti getirdikleri durum… İki-üç asırdır tuşa getirmek için bütün kesimlerin haini üzerine çökmüş.
Vücudun, sırt yere dönük olarak el, baş veya diz yere dayanarak yay biçimi aldığı durum: Saf milletin Batıcı saldırılara karşı masum katlanışı… Batı çamurunun bulaşmadığı en saf ve temiz halimizi yeniden kazanmak üzere cenin vaziyeti alışımız… Hilâl tedaisi!..
Olmayan dişlerin yerini tutmak veya takma dişleri ağızdaki dişlere sağlam tutturmak amacıyla yapılan diş protezi: Batıcı maşaların istediği bu düzenin bu topraklarda asla tutmayacağını, millî bünyeye kaynamayacağını işaret eden harika çapında misâl...
Batı medeniyetini bedahetler üzerinden tanımak istiyorsanız; onların 91’den bu yana Irak’ta yaptıklarına şahit olmanız ve haklarındaki düşünce ve duygularınızın kesin halini alması bakımından fazlasıyla yetecektir.
“NATO’nun ikinci büyük ordusu” olduğu iddiası...
Birinci ordu Atlantik’in öbür yakasındaki Amerikan ordusu anlaşılan...
Neden İslâm’ın/Türk’ün değil de NATO’nun ordusu oluyormuş?
Sadece tepeleri ele geçirmiş, azınlık ve Atlantik’te kalan stratejisini Büyük Doğu’ya çullandıran NATO terörünün müttefiklerinin emri altında kalacağı zannedildiği için mi?
Atlantik’in öbür yakasından bağımsız düşünmesi pekâla mümkün olan bu ordu, Amerika’dan bağımsız adım ve hamlelerde bulunacak potansiyeli haizdir.
Başbuğ’un bulunduğu makam da, “stratejik müttefik”ten sadece “saygı” bekleyen değil, stratejik düşman-ESAS DÜŞMAN Amerika ile hesaplaşma makamıdır.
Ordunun geçmişinde muzaffer değil, mağlup olduğuna derinden inanmış bir zümrenin TSK’nın tepesini işgalden kurtarmak için de ilk iş, çuvalın intikamını almaktır.
Kafaya çuval geçiren Amerika’da seğirtmek, ordu tarihinde görülmemiş “cihanda sulh” acayipliklerini misâllendiriyor.
İntikam nasıl alınır; Millî Mücadele davasının Mücahid Mehmetçik Ordusu’na paşalar çıkarmış Peşaver şehrinde şahit olduk.
Pakistan millî silahlı kuvvetleri, içlerindeki maşalarla uzun bir süredir çatışıyor, kapışıyor, intikam alıyor. Dergimizin hazırlanma safhasında, halkının % 90’ı Afgan kökenli Peşaver’de, Amerikan büyükelçilik ajanları, son kaçtıkları noktada basıldı.
Svat’ın intikamı alındı!
Afgan… Figân… Sayhâ… Nidâ… Tekbir!
Yankısı Anavatan’da; Allah bir!..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Kâzım Gökbayrak
Demokrasiye Göre Değil,
Hakikate Göre Düşünmek ve Yaşamak



Demokrasi, bir teamül rejimidir ve Batı’nın bunca çilesinden sonra bulduğu ehven-i şer modelidir. Bizde bunun teamülü olmadığı için demokrasi de olmuyor.
Gerçek demokrasinin olamayacağı ise, şu sualden bellidir:
“Hürriyeti yok etme hürriyeti olabilir mi?”
Bu suale hayır dendiği an demokrasi diye bir şey yoktur!
Bunun için “demokrasi yalanı” diyoruz!
Batı’nın kendi dışındaki ülkelere demokrasi ihracı onları sömürme ve Batı yanlısı yapma amaçlıdır. Yoksa Batı, demokrasi hususunda samimi olsa idi yüzde 80 oyla seçimleri kazanan Cezayir’deki İslâmcı partiyi desteklerdi, yine seçim olması için ısrar ettiği Filistin’de yüzde 60-70 oyla iktidara gelen Hamas’ı desteklerdi.
İşlerine geldiği zaman demokrasi havarisi kesilen Batı’nın Cezayir ve Filistin’deki tavırları ikiyüzlülüklerine misaldir. Keza Bosna’da olanlara seyirci kalmaları, Çeçenistan halkına yapılanlara seyirci kalmaları v.s sayılabilir. Ve, Irak’a ihraç ettikleri demokrasi yalanının bilançosu ortada; milyonlarca insan öldü, sakat kaldı, işkence gördü, tecavüze uğradı.
Batı’nın bize demokrasi dayatması, bizim hayrımıza değil, işlerine geldiği yönde ve işlerine geldiği kadardır. Milli Nizam, Refah ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasını destekleyen Batı, kendi güdümündeki AKP’nin kapatılma davasına ise sert çıktı. Batı’nın dışarıda demokrasi anlayışı böyle. İçinde belli standartlar yakalayarak demokrasi rejimi sürdürülüp kendi aralarındaki ihtilafa çözüm olurken, dışarıya ikiyüzlü davranmaktadır.
Engizisyon tarihinden gelen yani fikirlerinden dolayı düşünce ve ilim adamlarının diri diri yakıldığı bir kültürden gelen Batı, kötünün iyisi bir rejimle (demokrasi) kendi içinde fikir hürriyetini tesis edip ayrı fikirlerle birlikte yaşama düzenini kurarken, demokrasi ihraç ettiği ülkelerde ise, ayrılıkçı fikirlerin (Batıcı fikirlerin) neşvünema bulmasına yol açmıştır.
Kendi içinde demokrasi toparlayıcı olup ihtilafları dindirirken, ihraç ettiği ülkelerde tam tersi bir sonuç sağlanmakta ve sömürgeci Batı bundan kârlı çıkmaktadır.
Hakikat ve fazilet kaygısı taşınmayan, gücü yeten yetene devrinde nasıl demokrasi olur, insan hakları olur? Gücü elinde olan demokrasi oyununu oynuyor, gücü kaybetmemek için değişik yöntemlere başvuruyor.
Demokrasi, ikiyüzlü mantık aleti gibi kullanana göre hizmet eden bir araç. Batı, dışarıya demokrasi ihraç ederken işine geldiği gibi davranıyor; o ülkelerde Batıcı bir rejim için veya sömürgeleştirmenin aracı olarak kullanıyor. Osmanlı’nın son dönemlerinde de parçalanmayı hızlandırmak için Batı’dan “hürriyet, eşitlik...” gibi sloganlar baş tacı edildi, Batı’nın amaçlarına matuf olarak...
Suudi Arabistan gibi ülkelere demokrasi ihraç edilmez, oradaki diktatörlüklerden memnundurlar, ama Saddam’dan değil.
Demokrasi rejimi aslında bir hakikate bağlanmama rejimidir, keyfe göre değişebilmektedir. Batı’da bunun kültürel alt yapısı olmasına nazaran belli kriterlere kavuşmuştur. Fakat belirttiğimiz gibi, kötünün iyisi olarak bulunulmuş bir çözümdür ve içi doldurulmaya muhtaçtır. Bizde ise alt yapısı olmadığı için herkes işine geldiğinde demokrasi havarisi kesilir, işine gelmediğinde ise hazımsız davranır, demokrasi ayaklar altında ezilir. İBDA Mimarı Sayın Mirzabeyoğlu’nun Başyücelik Devleti adlı eserinden bir tesbit:
“Demokrasi, doğumu kadar, yaşaması ve ortaya çıkan kendine ait meselelere cevap vermesi bakımından da, Batı içtimai yapısını gerekli kılan bir teamül rejimidir.”
Demokrasi, Mutlak Yaratıcı ve onun kurallarını tanımamaktır. Demokrasi, özünde insanı putlaştıran Allahsız bir rejimdir.
Bu açıdan demokrasi fazilet rejimi de olamaz, bilakis nefsaniyet ve haz rejimidir.
Demokrasi, ülkeyi ayak takımı ile yönetme rejimidir. Onun için taş üstüne taş konmaz. Halk dalkavukluğu esasına göre yönetimler siyaset belirler, milli ruh ve milli kalkınma esas alınmaz, ileriye yönelik yatırımlar göz ardı edilir. Bilhassa bizim gibi ülkeler için durum budur.
Demokrasilerde köydeki çobanla şehirdeki aydının oyu birdir. Bu yanlışı destekleyenlere de aydın (!) denmektedir.
Demokrasi çayırında yayılmak değil, hakikate esaret gerçek hürriyettir. Hakikatler, Allah’ın tecellileridir. Demokrasi denilen sihirli ve aldatıcı sözcükten çok çektik.
“Demokratik diktatörlük”ten bahsedilebileceği gibi “totaliter bir demokrasi”den de bahsedilebilir.
“İslâm’da idare biçimi yoktur, idare ruhu vardır” tesbitini hatırlamak lazımdır. Hz. Ömer yahut Fatih Sultan Mehmed devirlerinde demokrasi esamesi okunur mu?
Şimdiye kadar olan bütün rejimlerin iyi taraflarını alıp, kötü taraflarını dışlayan ve ehliyetliler-erdemliler sınıfı oluşturan, böylece demokrasinin de olumlu taraflarını alırken olumsuz taraflarını atan, halkın ayak takımıyla yönetilmesine ve halk dalkavukluğuna karşı çıkan, hakikate bağlı insanlar topluluğu olan BAŞYÜCELİK modeli, çağımızın bunalımına ve ihtiyacına cevap tek kurtarıcı modeldir.
Denenmemiş tek nizam odur. Lif lif açılması gereken Başyücelik modeli... Başyücelik modelinin mensupları, idealist, pratik ve çilekeş insanlardan meydana gelir. Devlet şekilleri, Avrupa Birliği, demokrasi gibi kavramları tahlil ve eleştirisinin de yapıldığı, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Başyücelik Devleti-Yeni Dünya Düzeni isimli eserinden hürriyet ve demokrasi bahsi ile alakalı sorulu cevaplı bir pasajla yazımızı bitirelim: “Soru: İktidarın kaynağını MUTLAK sahibinden bilmeme yanlışlığı bir yana, ayrı ayrı değer vermediğiniz kimselere, bir araya geldikleri zaman değer vermekten daha budalalık olur mu?..
Cevap: Olamaz! Aslında hiçbir pohpohlama ve riyâ tavrı göstermeksizin ifâde edilirse, halk umumiyetle öyle şaşkın ve başıboşluğa meyyaldir ki, Büyük Doğu Mimarı’nın ifadesiyle bu “binbir başlı mahluk”un halk, hâkimiyet ve hakikat kılavuzluğunu kendi kendine işaretlemesi beklenemez!

Bize gelince... Biz, halka yaltaklanarak iktidar koltuğuna kurulanlara değil, halkı HAKKA inandıran, kendisiyle beraber onu inandığına esir eden hâkimiyete tutkunuz; hakikate esaretin insanlığına.”
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
123. SAYI DAN


Salih MİRZABEYOĞLU : ESATİR VE MİTOLOJİ -2-
- Güneş ve Ay-

Kâzım Gökbayrak : Obama Kim Oluyor Ki
Müslümanlara Akıl Veriyor?

Av. Mevlüt Koç : Avrupa-Kapitalizm Birlikteliği

Cihad Kolgezen : Bir Ak Parti ve RTE Analizi

Sezai Kırlangıç : Türkçe Olimpiyatları Vesilesiyla ILIMLI DİYOLGÇULUK ve Barbar Batı Özenticiliği

Tuncay Aksoy : Yüzyılın En Büyük Sömürü Projesi: NABUCCO -2-

Röportaj : Araştırmacı, Yazar Ali EREN: “Peki İsrail ismi yok, o İzak ismini nereden çıkarıyor Tayyip bey?”

Röportaj : Gazeteci, Yazar Ömer ÖZKAYA: “Obama ‘selâm’ verdi.
O sırada Afganistan ve Irak’ta müslümanlar katledildi.”

Röportaj : CARLOS: “Gerçek Bir Müslüman İhtilâlci Olmakla Mükelleftir!”

Haber : Carlos HABERTÜRK TV’de

Röportaj : Bahçeşehir Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan KÖNİ: “ABD’nin yeni Hedefi ASYA”

Cüneyt Karan : AB-D'in Çöküş Günlüğü

Seyfi Çabukel : MAYIN ve AKP’nin Zihniyeti

Röportaj : Araştırmacı, Yazar Mustafa Özcan : “AKP’nin Kendi Politikası Yok”

Panorama Türkiye : Hazırlayan Baki Aytemiz

Av. Ali Rıza Yaman : ‘1919 Şartları’nda Hukuk, Siyaset ve Ordu -IV-

Röportaj : HH Yönetim Kurulu Üyesi Osman ATALAY:“Obama
Çok Sinsi Bir Dil Kullanıyor”

Sezai Dilbilen : Bir İmaj Cemaati; Fetullahçılar -6-

Handan Özduygu : Mahbub’ûl Aşıkîn (Aşıkların Sevgilisi ve Esma-i Nebî)

Cumali Dalkılıç : Home (Yuva) Belgeseli
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
MEYDAN

Tek istikamet, Kabe;
Ve tek örnek, Sahabe...
Böyle yükseldi sütun,
Böyle kuruldu kubbe.
Derken nuru kararttı.
Yobazda kara cübbe.
Tuzağa düştü arslan;
Sorguç takıldı kelbe.
Vatan, yüzelli yıldır,
Mânâda bir harabe.
Artık iman ve ahlâk,
Türbedarsız bir türbe.

Ne hâtıra maziden,
Ne isim, ne kitabe...
Düşmek, yükselmek oldu;
Uçurum da mertebe...

Ağla ey koca tarih
Bu acıklı nasibe!
Nerdesin ulvî fikir,
Çilekeş murakabe?
Sahte devrimler boyu
Tarihî muhasebe?
Bağlıdır bu felâket,
Tek tipe, tek sebebe.
Bir tip, mücerret model;
Batı ajanı kahbe!
Sürüyü teslim eden,
Avrupalı celebe...
Hale bak, şu hale bak;
Eve, yurda, mektebe!
Baba oğlundan mahcup,
Hocasından talebe...
Bizde profesör derler.
Kitap yüklü merkebe.
Lisan diye, hırlayış;
Kültür diye, alfabe...
Pazar müflis, kent deli,
Köy boş, karakol izbe...
Bir çatışma, boğuşma;
Şeytan uğrunda cezbe.
Karışmış gazetede
Necaset mürekkebe.
Ne bulduk, parti parti.
Eyledik de tecrübe?
Bir kısmı İbn-i Sebe.
Gerçeğe aykırılık;
Uygunsuzluk mezhebe...
İslâm, gidip gelen top,
Bir hizipten bir hizbe.
Hak yolunda bir lider;
Memur, hakkı tahribe.
Düne kadar dışdandı,
Şimdi de içten darbe.
Diyanet işleri ki,
Uymaz farza, vacibe.
İlminde gaiblerin
Haşyet duymaz gaibe.
Yeni bir mamul eşya;
Fetvaları şaibe.
Bu muydu Büyük Doğu,
Kırk yıllık muhasebe?
Deli olsa yanaşmaz
İşlerini tasvibe!
Ya sanayi masalı;
Derya rolünde habbe?
Saksı içinde çınar;
Görülmemiş acibe...
Nefes almadan vermek...
Sor bu işi tabibe!
İş arayan bir millet;
Diyar diyar göçebe...
Şerefli Ortak Pazar;
Ona aş, sana küsbe!
İçyüzü bu dâvanın,
Köle olmak salibe...
Dünkü sultan bugün kul,
Tâ meşrıktan mağrıbe.
Rüşvetle maaşa zam,
Enflasyonla debdebe.
Yüz lira ona iner,
Daha inmeden cebe.
Gidere tâbi gelir;
Dibi sökülmüş heybe.
"Doğa"da buldukları,
Zelzele ve seylâbe.
Biçare demokrasi,
Karanlıkta körebe.
Parti, bölücü âlet,
Batıdan bize hibe.
Gel de ey gerçek parti,
Partiyi batır dibe!
Her türlü sahteliği
Yıkmak sana vecibe!
Bu işi ne temizler,
Hangi ok, hangi ateş,
Hangi söz, hangi hutbe?
Bir nesil bekliyoruz,
Büyük nizama gebe.
Nedir o nizam, nedir?
Boyun eğmektir Rabbe!
Milliyet ruha bağlı;
Kıymet sadece kalbe.
Fatih'te erimiştir,
Cengiz Han ve Kurt Cebe.
Davet gücü İslâmda
Komünisti edebe.
Her şey, her şey İslâmda;
Ferde ve kavme rütbe.
Bizde, kutsi emanet;
Biz de yarın galebe!
Gün geldi, saat çaldı;
İşte yol, koş takibe!
Yetmez mi esaretin;
Ey Türkoğlu, davran be!

NECİP FAZIL KISAKÜREK...
Eyyyyyyyyyyyy TÜRKOĞLU....
DAVRAN BE............
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
MEYDAN

Tek istikamet, Kabe;
Ve tek örnek, Sahabe...
Böyle yükseldi sütun,
Böyle kuruldu kubbe.
Derken nuru kararttı.
Yobazda kara cübbe.
Tuzağa düştü arslan;
Sorguç takıldı kelbe.
Vatan, yüzelli yıldır,
Mânâda bir harabe.
Artık iman ve ahlâk,
Türbedarsız bir türbe.

Ne hâtıra maziden,
Ne isim, ne kitabe...
Düşmek, yükselmek oldu;
Uçurum da mertebe...

Ağla ey koca tarih
Bu acıklı nasibe!
Nerdesin ulvî fikir,
Çilekeş murakabe?
Sahte devrimler boyu
Tarihî muhasebe?
Bağlıdır bu felâket,
Tek tipe, tek sebebe.
Bir tip, mücerret model;
Batı ajanı kahbe!
Sürüyü teslim eden,
Avrupalı celebe...
Hale bak, şu hale bak;
Eve, yurda, mektebe!
Baba oğlundan mahcup,
Hocasından talebe...
Bizde profesör derler.
Kitap yüklü merkebe.
Lisan diye, hırlayış;
Kültür diye, alfabe...
Pazar müflis, kent deli,
Köy boş, karakol izbe...
Bir çatışma, boğuşma;
Şeytan uğrunda cezbe.
Karışmış gazetede
Necaset mürekkebe.
Ne bulduk, parti parti.
Eyledik de tecrübe?
Bir kısmı İbn-i Sebe.
Gerçeğe aykırılık;
Uygunsuzluk mezhebe...
İslâm, gidip gelen top,
Bir hizipten bir hizbe.
Hak yolunda bir lider;
Memur, hakkı tahribe.
Düne kadar dışdandı,
Şimdi de içten darbe.
Diyanet işleri ki,
Uymaz farza, vacibe.
İlminde gaiblerin
Haşyet duymaz gaibe.
Yeni bir mamul eşya;
Fetvaları şaibe.
Bu muydu Büyük Doğu,
Kırk yıllık muhasebe?
Deli olsa yanaşmaz
İşlerini tasvibe!
Ya sanayi masalı;
Derya rolünde habbe?
Saksı içinde çınar;
Görülmemiş acibe...
Nefes almadan vermek...
Sor bu işi tabibe!
İş arayan bir millet;
Diyar diyar göçebe...
Şerefli Ortak Pazar;
Ona aş, sana küsbe!
İçyüzü bu dâvanın,
Köle olmak salibe...
Dünkü sultan bugün kul,
Tâ meşrıktan mağrıbe.
Rüşvetle maaşa zam,
Enflasyonla debdebe.
Yüz lira ona iner,
Daha inmeden cebe.
Gidere tâbi gelir;
Dibi sökülmüş heybe.
"Doğa"da buldukları,
Zelzele ve seylâbe.
Biçare demokrasi,
Karanlıkta körebe.
Parti, bölücü âlet,
Batıdan bize hibe.
Gel de ey gerçek parti,
Partiyi batır dibe!
Her türlü sahteliği
Yıkmak sana vecibe!
Bu işi ne temizler,
Hangi ok, hangi ateş,
Hangi söz, hangi hutbe?
Bir nesil bekliyoruz,
Büyük nizama gebe.
Nedir o nizam, nedir?
Boyun eğmektir Rabbe!
Milliyet ruha bağlı;
Kıymet sadece kalbe.
Fatih'te erimiştir,
Cengiz Han ve Kurt Cebe.
Davet gücü İslâmda
Komünisti edebe.
Her şey, her şey İslâmda;
Ferde ve kavme rütbe.
Bizde, kutsi emanet;
Biz de yarın galebe!
Gün geldi, saat çaldı;
İşte yol, koş takibe!
Yetmez mi esaretin;
Ey Türkoğlu, davran be!

Eyyyyyyyyyyyy TÜRKOĞLU....
DAVRAN BE............

NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
[FONT=verdana,geneva]
hapis.jpg



ALLAHIM!
[/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT]
[FONT=verdana,geneva]Muhal Farz;[/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT][FONT=verdana,geneva]Sonsuz fezanın dibine varsalar… Dibinin, dibinin, dibinin, dibindeki dibi, sonu, nihayeti bulsalar… Ve o “Hiç” çıksa…[/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT][FONT=verdana,geneva]Bütün kainat bana en uzak yıldızdan, en yakın ağacına kadar küfür, inkar ve şüphede israr etse…[/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT][FONT=verdana,geneva] Sistemli teşkilatlı ve techizatlı, küfür, Ay’a secde ettirecek, Güneş’e elektrik faturası kestirecek Kehkeşan’ı sarayına halı diye döşetecek marifete erse…Ve bütün marifetleri küfre bağlasa…[/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT][FONT=verdana,geneva]İnsanı ölümden kurtarsalar, ölenleri diriltseler, ebedi hayatın sırrını bulmuş gibi görünseler…[/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT][FONT=verdana,geneva]Ve, ve, ve bütün insanlık bir araya gelip Allah’a ve Peygamberine inanan bir mü’mini, alemin en korkunç ve bulaştırıcı hastası diye kezzap şişeleri içinde yaksalar, eritseler…[/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT][FONT=verdana,geneva]Ben yine senin; ve kainatı yüzü suyu hürmetine yarattığın sevgilinin, çizgisi çizgisine ve noktası noktasına yolu üzerinde kalacağım!!![/FONT]
[FONT=verdana,geneva] [/FONT][FONT=verdana,geneva] [/FONT]
[FONT=verdana,geneva] N.F.Kısakürek (1001 Çerçeve)[/FONT]
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt