İslamiyet evlatları sorumlu kılıyor
İslamiyet ve geleneksel toplum yapımız evlatlara yaşlı anne babaya bakma noktasında ciddi sorumluluklar yüklüyor. İslam, anne babaya karşı sorumlulukta Veysel Karani misali titizlik gösterilmesini emreder. Nitekim Yemenden Medineye günlerce yol alan Veysel Karani yaşlı annesinin hatırına Resullullahı evinde bulamayınca gecikmemek için hemencecik geri dönmüştür. Resullullahın geri dönüşünü bekleyememiştir. Evde onu bekleyen yaşlı ve kötürüm bir annesi vardır. Annesi Resullullah evde olmazsa hemencecik dönmesini emretmiştir.
Bu örnek davranışı üzerine Veysel Karani Resullullahın iltifatına nail olur ve Allahın Resulü ona kendi hırkai şerifini hediye eder.
İslamiyet yaşlı anne-babaya bakmayı onlara iyilikte bulunmayı en ulvi meselelerden biri olarak görmüştür. Öyle ki İslam, anne babaya öf bile demeyi yasaklar. İslamiyet, yaşlı anne-babaya iyilikte bulunulması, onların maddi manevi ihtiyaçlarının giderilmesi, bakımları noktasında evlat üzerine düşen sorumluluğu bir çok âyet ve hadisle bildirmiştir. Bu sorumluluk Kurânı Kerimde şöyle anlatılıyor:
Rabbin ondan başkasına ibadet etmemenizi ve anne babaya iyilik etmenizi emretmiştir. İkisinden birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme; onları azarlama, onlara güzel söz söyle; onlara rahmet ve şefkat dolu tevazu kanadını ger. Onlara alçak gönüllü ve şefkatli davran ve onlar hakkında öyle dua et: Ey Rabbim, bunlar küçükken beni nasıl yetiştirip büyüttülerse, sen de onlara merhamet et, acı.(İsra Suresi, ayet 23-24)
Onlara iyilikte bulunun
Bir gün sahabilerden birisi Resulullaha sorar: Ben kime iyilik yapayım? Resulullah: Annene der. Sonra kime diye sorduğunda tekrar annene der. Adam tekrar sorar Resulullah tekrar annene der. Adam tekrar sorunca Resulullah bu sefer babana diye cevap verir.
İslamiyetin anne-babaya bakmaya önem vermesi, evlatlara onların sorumluluklarını yüklemesi toplumumuzda anne-baba hakkı geleneğini oluşturmuştur. Öyle ki toplumuzda anne babanın huzurevine verilmesi ayıp olarak karşılandığı yerler var.
Ancak, gün geçti devran değişti. Eski geleneksel aile yapısı değişti. Büyük anne-baba, anne-baba ve çocuklardan oluşan aileler yerini çekirdek aileye bıraktı. Rekabetin çok olduğu günümüzde, bir takım kuralların dejenere olduğu gibi, aile kavramları da yavaş yavaş menfaatler ilişkisine dönüşmeye başladı. Yaşlı anne-babalar artık yalnızlığa terk edilecekti. Onlar da büyük kalabalıklar içinde yalnızlıkları paylaşacaklardı. İlk önce evlatları tarafından ayrı evlere ayrıldılar. Bu durum zaten yaşlılıkta sevgiye ve kucaklaşmaya bir çocuk misali ihtiyaç duyan yaşlıları daha da derin bir üzüntüye boğacaktı.
Dahası, evlerinde yalnız anne babalar artık bakıma muhtaç duruma geleceklerdi. Evde tek başlarına kendi işlerini görmeleri mümkün olmayacaktı. Evlatları buna da bir çözüm bulacaktı. Öyle ya onlara artık huzuru olmayan huzurevlerinin yolu gözükecekti. Yalnızlık ve terkedilmişlik artık daha da şiddetlenecekti. Ve artık yaşlı, terkedilmişlik evleri olacaktı kaderleri.
Allah rızası için bakıyorum
Bütün bunlara rağmen toplumumuzda evlerinde yaşlı anne babasına, dedesine bakanların sayısı da az değil. Öyle ki toplumda sırf anne-babasının bakımı için evlenmeyen insanlarla karşılaşıyoruz. Öyle ya evlenince bazı eşler yaşlı anne-babaları dışlayabiliyor.
Evinde yaşlı dedesine bakanlardan birisi İstanbulda yaşayan eğitimci Ercan Demirci. Ercan Demircinin dedesi şizofren bir hasta. Bazen olmadık hareketler yapıyor. Bazen şizofren olmasından dolayı evde tehdit veya tehlike unsuru olabiliyor. Örneğin dedem bazen 24 saat boyunca sabit bir noktada hareket etmeksizin duruyor diyor Ercan Bey. Bazen fırsatı kolladı mı dışarı kaçıp kaybolabiliyor. Onun için bütün aile fertleri dedemin dizinin dibinde el pençe durur. Ercan Beye: Dedenizi neden bir huzur evine vermiyorsunuz diye sorduğumuz ise Huzurevi anlayışı benim gelenek ve anlayışıma terstir. Ben dedeme Allah rızası için bakıyorum. Yaşlı bir insanın eve bereket getirdiğini düşünüyorum. diye cevap veriyor.
Yine evinde yaşlı anne babasına bakan diğer bir kişi ise de Muammer Bilgiseven. Muammer Bey, İstanbulda oturuyor. O da evinde yaşlı anne-babasına bakıyor. Ve bundan da memnun gözüküyor. Muammer Bey de Ne zaman babamın sözünden çıkmışsam, mutlaka yaptığım işlerde zarar gördüm diyor. İkincisi onlarla kalmakla, onlarla yaşamakla kendimi daha mutlu ve huzurlu hissediyorum. Hem onlar daha tecrübeli oldukları için bir çok şeyi onlara soruyorum.
Muammer Bey, eğer ben anne-babama bakmazsam aynı şey benim başıma da gelir diyor. Çocuklarım da babama yaptıklarımı bana yapar. Çünkü bu dünyada herkes yaptığının karşılığını bir şekilde ödeyecektir. Ayrıca kendisinin dindar bir insan olduğunu Anne-babaya bakmanın da Allahın emri olduğunu söylüyor
Salih Sayılgan
İslamiyet ve geleneksel toplum yapımız evlatlara yaşlı anne babaya bakma noktasında ciddi sorumluluklar yüklüyor. İslam, anne babaya karşı sorumlulukta Veysel Karani misali titizlik gösterilmesini emreder. Nitekim Yemenden Medineye günlerce yol alan Veysel Karani yaşlı annesinin hatırına Resullullahı evinde bulamayınca gecikmemek için hemencecik geri dönmüştür. Resullullahın geri dönüşünü bekleyememiştir. Evde onu bekleyen yaşlı ve kötürüm bir annesi vardır. Annesi Resullullah evde olmazsa hemencecik dönmesini emretmiştir.
Bu örnek davranışı üzerine Veysel Karani Resullullahın iltifatına nail olur ve Allahın Resulü ona kendi hırkai şerifini hediye eder.
İslamiyet yaşlı anne-babaya bakmayı onlara iyilikte bulunmayı en ulvi meselelerden biri olarak görmüştür. Öyle ki İslam, anne babaya öf bile demeyi yasaklar. İslamiyet, yaşlı anne-babaya iyilikte bulunulması, onların maddi manevi ihtiyaçlarının giderilmesi, bakımları noktasında evlat üzerine düşen sorumluluğu bir çok âyet ve hadisle bildirmiştir. Bu sorumluluk Kurânı Kerimde şöyle anlatılıyor:
Rabbin ondan başkasına ibadet etmemenizi ve anne babaya iyilik etmenizi emretmiştir. İkisinden birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme; onları azarlama, onlara güzel söz söyle; onlara rahmet ve şefkat dolu tevazu kanadını ger. Onlara alçak gönüllü ve şefkatli davran ve onlar hakkında öyle dua et: Ey Rabbim, bunlar küçükken beni nasıl yetiştirip büyüttülerse, sen de onlara merhamet et, acı.(İsra Suresi, ayet 23-24)
Onlara iyilikte bulunun
Bir gün sahabilerden birisi Resulullaha sorar: Ben kime iyilik yapayım? Resulullah: Annene der. Sonra kime diye sorduğunda tekrar annene der. Adam tekrar sorar Resulullah tekrar annene der. Adam tekrar sorunca Resulullah bu sefer babana diye cevap verir.
İslamiyetin anne-babaya bakmaya önem vermesi, evlatlara onların sorumluluklarını yüklemesi toplumumuzda anne-baba hakkı geleneğini oluşturmuştur. Öyle ki toplumuzda anne babanın huzurevine verilmesi ayıp olarak karşılandığı yerler var.
Ancak, gün geçti devran değişti. Eski geleneksel aile yapısı değişti. Büyük anne-baba, anne-baba ve çocuklardan oluşan aileler yerini çekirdek aileye bıraktı. Rekabetin çok olduğu günümüzde, bir takım kuralların dejenere olduğu gibi, aile kavramları da yavaş yavaş menfaatler ilişkisine dönüşmeye başladı. Yaşlı anne-babalar artık yalnızlığa terk edilecekti. Onlar da büyük kalabalıklar içinde yalnızlıkları paylaşacaklardı. İlk önce evlatları tarafından ayrı evlere ayrıldılar. Bu durum zaten yaşlılıkta sevgiye ve kucaklaşmaya bir çocuk misali ihtiyaç duyan yaşlıları daha da derin bir üzüntüye boğacaktı.
Dahası, evlerinde yalnız anne babalar artık bakıma muhtaç duruma geleceklerdi. Evde tek başlarına kendi işlerini görmeleri mümkün olmayacaktı. Evlatları buna da bir çözüm bulacaktı. Öyle ya onlara artık huzuru olmayan huzurevlerinin yolu gözükecekti. Yalnızlık ve terkedilmişlik artık daha da şiddetlenecekti. Ve artık yaşlı, terkedilmişlik evleri olacaktı kaderleri.
Allah rızası için bakıyorum
Bütün bunlara rağmen toplumumuzda evlerinde yaşlı anne babasına, dedesine bakanların sayısı da az değil. Öyle ki toplumda sırf anne-babasının bakımı için evlenmeyen insanlarla karşılaşıyoruz. Öyle ya evlenince bazı eşler yaşlı anne-babaları dışlayabiliyor.
Evinde yaşlı dedesine bakanlardan birisi İstanbulda yaşayan eğitimci Ercan Demirci. Ercan Demircinin dedesi şizofren bir hasta. Bazen olmadık hareketler yapıyor. Bazen şizofren olmasından dolayı evde tehdit veya tehlike unsuru olabiliyor. Örneğin dedem bazen 24 saat boyunca sabit bir noktada hareket etmeksizin duruyor diyor Ercan Bey. Bazen fırsatı kolladı mı dışarı kaçıp kaybolabiliyor. Onun için bütün aile fertleri dedemin dizinin dibinde el pençe durur. Ercan Beye: Dedenizi neden bir huzur evine vermiyorsunuz diye sorduğumuz ise Huzurevi anlayışı benim gelenek ve anlayışıma terstir. Ben dedeme Allah rızası için bakıyorum. Yaşlı bir insanın eve bereket getirdiğini düşünüyorum. diye cevap veriyor.
Yine evinde yaşlı anne babasına bakan diğer bir kişi ise de Muammer Bilgiseven. Muammer Bey, İstanbulda oturuyor. O da evinde yaşlı anne-babasına bakıyor. Ve bundan da memnun gözüküyor. Muammer Bey de Ne zaman babamın sözünden çıkmışsam, mutlaka yaptığım işlerde zarar gördüm diyor. İkincisi onlarla kalmakla, onlarla yaşamakla kendimi daha mutlu ve huzurlu hissediyorum. Hem onlar daha tecrübeli oldukları için bir çok şeyi onlara soruyorum.
Muammer Bey, eğer ben anne-babama bakmazsam aynı şey benim başıma da gelir diyor. Çocuklarım da babama yaptıklarımı bana yapar. Çünkü bu dünyada herkes yaptığının karşılığını bir şekilde ödeyecektir. Ayrıca kendisinin dindar bir insan olduğunu Anne-babaya bakmanın da Allahın emri olduğunu söylüyor
Salih Sayılgan