mustafa11
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ocak 2007
- Mesajlar
- 3,063
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 62
- Konum
- istanbul-maltepe
- Web Sitesi
- www.mobilyaonarim.com
“En nefret ettiğim şey yalandır” diyerek başlar söze asıl yalancılar. “Yalanı hiç sevmem” diyerek devam ettirirler. Sonrada …….
Peki, yalancılar “Ben yalan söylemeyi severim. Yalansız yapamam.” Dese asıl dürüstlüğü yapmış olmaz mı? Kim derki böyle, diyeni gördünüz mü? Biz nasıl ayırt edeceğiz ikisinin farkını. Yaşanmadan anlaşılmaz diyorsunuz. Yani yalanı yakalamak zorundayız. Yakaladıysak ne ala. Ya yakalayamadıklarımız da varsa
Nasıl bir faciaymış yalancılık. Derin düşünmeye başlayınca daha iyi anladım ciddiyetini. Birileri gözünüzün içine baka baka size yalan söylüyor. Ve bu yalan bir şekilde ortaya çıkıyor. O kişinin bu hataya düşmesine mi yanarsınız, yoksa sizi soktuğu yalanı yutan saf insan konumuna mı? Peki, sonra o kişiyle dostluğunuz nasıl devam eder. İçimizde hep ya buda yalansa diye bir şüpheyle. Artık bize söylediği her şeyden kuşkulanınca, düşünmesi bile çok kötü. O kişinin yüzüne bile bakmak istemezsiniz. Bana bunu nasıl yapabildin hiç utanmadın mı? Keşke sonucu ne olursa olsun doğruyu söyleseydin, en azından bundan daha hafif olurdu acısı. O da pişman olmuştur belki, ama neye yarar. Sıkıştığı için bunu yaptıysa tekrar zor durumda kalınca neden yapmasın. “Seni üzmemek için” Keşke üzseydin. Keşke gerçeği söylediğin için üzülseydim. En azından o zaman senden nefret etmezdim.
Artık toplumda yalancılar çoğaldı. Hatta doğru söyleyen yok bile. Ne hale gelmişiz. Neden korkuyoruz. Sonu ne olursa olsun doğru söylemekten. Ölüm bile olsa. Hatalıysak boyun bükmeyi haklıysak dimdik durabilmeyi bilerek doğruları ortaya çıkarmalıyız.
Yalancının mumu yatsıya kadar. Bazen yatsıya kadar bile sürmüyor. Bazen de yıllar geçse de devam ediyor. Keşke ağır bir cezası olsa dünyada. ahirette muhakkak var. Ama burada da söyleyemesek. Dilimiz tutulsa, aklımızı kaçırsak, ya da pinokyo gibi burnumuz uzasa. Öyle dostluklar kursak ki, öyle bir dost olsak ki bize doğruyu söylemekten çekinmeseler. Bu da önemli. Bize de bağlı bir nokta da. Beklide korkuttuğumuz için yalan sığınıyorlar ne yazık. Olsun hata yapmayı bilen cezasına da razı olmayı bilmeli. Yok öyle yağma. Dünyanın en ağır suçu bu. Çünkü her şeyin temeli güven. Güvenmediğiniz zaman ne iş kurabilirsiniz, ne ortaklık yapabilirsiniz. Ne öğrencilik yapabilirsiniz ne öğretmenlik. Ne yalnız kalabilirsiniz ne de evlilik kurabilirisiniz. Güven bu gitti mi kim biliri nereye gider. Daha ara dur. Allah korusun.
Peki, yalancılar “Ben yalan söylemeyi severim. Yalansız yapamam.” Dese asıl dürüstlüğü yapmış olmaz mı? Kim derki böyle, diyeni gördünüz mü? Biz nasıl ayırt edeceğiz ikisinin farkını. Yaşanmadan anlaşılmaz diyorsunuz. Yani yalanı yakalamak zorundayız. Yakaladıysak ne ala. Ya yakalayamadıklarımız da varsa
Nasıl bir faciaymış yalancılık. Derin düşünmeye başlayınca daha iyi anladım ciddiyetini. Birileri gözünüzün içine baka baka size yalan söylüyor. Ve bu yalan bir şekilde ortaya çıkıyor. O kişinin bu hataya düşmesine mi yanarsınız, yoksa sizi soktuğu yalanı yutan saf insan konumuna mı? Peki, sonra o kişiyle dostluğunuz nasıl devam eder. İçimizde hep ya buda yalansa diye bir şüpheyle. Artık bize söylediği her şeyden kuşkulanınca, düşünmesi bile çok kötü. O kişinin yüzüne bile bakmak istemezsiniz. Bana bunu nasıl yapabildin hiç utanmadın mı? Keşke sonucu ne olursa olsun doğruyu söyleseydin, en azından bundan daha hafif olurdu acısı. O da pişman olmuştur belki, ama neye yarar. Sıkıştığı için bunu yaptıysa tekrar zor durumda kalınca neden yapmasın. “Seni üzmemek için” Keşke üzseydin. Keşke gerçeği söylediğin için üzülseydim. En azından o zaman senden nefret etmezdim.
Artık toplumda yalancılar çoğaldı. Hatta doğru söyleyen yok bile. Ne hale gelmişiz. Neden korkuyoruz. Sonu ne olursa olsun doğru söylemekten. Ölüm bile olsa. Hatalıysak boyun bükmeyi haklıysak dimdik durabilmeyi bilerek doğruları ortaya çıkarmalıyız.
Yalancının mumu yatsıya kadar. Bazen yatsıya kadar bile sürmüyor. Bazen de yıllar geçse de devam ediyor. Keşke ağır bir cezası olsa dünyada. ahirette muhakkak var. Ama burada da söyleyemesek. Dilimiz tutulsa, aklımızı kaçırsak, ya da pinokyo gibi burnumuz uzasa. Öyle dostluklar kursak ki, öyle bir dost olsak ki bize doğruyu söylemekten çekinmeseler. Bu da önemli. Bize de bağlı bir nokta da. Beklide korkuttuğumuz için yalan sığınıyorlar ne yazık. Olsun hata yapmayı bilen cezasına da razı olmayı bilmeli. Yok öyle yağma. Dünyanın en ağır suçu bu. Çünkü her şeyin temeli güven. Güvenmediğiniz zaman ne iş kurabilirsiniz, ne ortaklık yapabilirsiniz. Ne öğrencilik yapabilirsiniz ne öğretmenlik. Ne yalnız kalabilirsiniz ne de evlilik kurabilirisiniz. Güven bu gitti mi kim biliri nereye gider. Daha ara dur. Allah korusun.