Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ya'kûb-i Çerhî "rahmetullahi aleyh" hazretleri (1 Kullanıcı)

gamzeli73

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
103
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yakûb-i Çerhî "kuddise sirruh" hazretleri, bir eserinde şöyle anlatmıştır:
“Allahü teâlâ’nın inâyetiyle, bu fakîrde bu büyüklerin yoluna girmek arzûsu doğup da, Allahü teâlâ’nın yardımına kavuşunca, Buhârada Şâh-ı Nakşîbend Behâeddîn-i Buhârî "kuddise sirruh" hazretlerine kavuşmak nasîp oldu. Onun kerem ve iltifâtları beni se’âdete kavuşturdu. Gördüm ki, mürşidim kâmil ve mükemmildir ve Evliyânın en üst tabakasındandır. Çeşitli vak’alar ve gaybî işâretlerden sonra, Kur’ân-ı kerîmi açıp bir âyeti işâret tutmak istedim. Meâl-i şerîfi, (O peygamberler, Allahın hidâyetine eriştirdiği kimselerdir. Sen de onların gittiği yoldan yürü) olan En’âm sûresi 90.cı âyet-i kerîmesi çıktı. Bağlılığım kat kat arttı. Tereddüt içinde bulunduğum günlerden bir gündü. Evimin bulunduğu Fethâbâdda, Şeyh Seyfeddînin kabrine doğru oturmuştum. İçimde öyle bir fırtına koptu ki, hemen Hâce Behâeddîn-i Buhârî "kuddise sirruh" hazretlerinin huzûruna kavuşmak için Kasr-ı Ârifâna doğru yola çıktım. Kasr-ı Ârifâna varıp, Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin evlerine yaklaştığım zamân, yola çıkmış, beni beklemekte olduğunu gördüm. Bana ihsânda bulundular, yanına oturttular. Namâz kıldıktan sonra sohbete başladılar. Heybeti beni öyle sarmıştı ki, konuşmaya mecâlim kalmadı. Bu sohbet sırasında buyurdular ki: İlim iki kısımdır. Biri kalp ilmi; bu ilim, en fâideli olan ilimdir. Bu ilmi Nebîler ve Resûller öğretir. Diğeri lisan ilmidir. Bu ilim de Allahü teâlâ’nın insanoğluna hüccetidir. Bâtın ilminden sana bir pay erişmesini ümit ederim.

Yine nakil edildi ki; Sadâkat ehliyle oturduğunuz zamân, sıdk, doğruluk üzere bulununuz. Çünkü onlar, kalp câsûslarıdır. Kalplerinize girerler ve himmetinize bakarlar. Biz, kendi karârımızla kimseyi kabûl edemeyiz. Böyle memûruz. Bakalım bu gece bize ne işâret buyurulur. Eğer seni kabûl ederlerse, biz de kabûl ederiz, buyurdu.

Ömrümde o gece kadar çetin ve zor bir gece geçirmedim. Se’âdet kapısının açılmasını umarken, bu kapının yüzüme kapanmasından korkdum. Sabâh namâzını Behâeddîn-i Buhârî hazretleri ile berâber kıldım. Namâzdan sonra; “Sana müjdeler olsun, kabûl işâreti geldi. Biz insanları az kabûl ederiz. Kabûl ettiğimiz zamân da geç kabûl ederiz. Tâ ki gelenlerin nasıl geldiği ve zamânının gelmiş olduğu belli olsun,” buyurdu. Bundan sonra Şâh-ı Nakşîbend hazretleri, silsilelerini Abdülhâlık Goncdüvânîye "kuddise sirruh" kadar gösterdi.
---

Ya’kûb-i Çerhî hazretleri "kuddise sirruh", Şâh-ı Nakşîbend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sohbetine kavuşmasını ve o büyük mürşitten duyduklarının bir kısmını, Fârisî bir risâle hâlinde yazmıştır. Bu risâlesinde o büyükler yolunun edep ve dîne bağlılıklarını bildirmiştir. Bu risâlenin bir bölümünde şöyle buyurmaktadır:

“Hazret-i Şâh-ı Nakşîbend Behâüddîn-i Buhârî "kuddise sirruh" buyurdu ki:
Hadîs-i şerifte; (Abdestinizi toplayın (İç ve dış temizliğini birleştirin), Allahü teâlâ da sizin dağınıklığınızı toplasın) buyuruldu. Abdesti toplamaktan maksat, dış ve iç temizliğin hâsıl olmasıdır. Dağınıklıktan ancak bununla kurtulunur. İç temizliği, kalbin; kin hased, Müslümânlara düşmanlık, bahillik gibi kötü sıfatlardan ve Allahü teâlâ’nın sevgisinden başka her sevgiden temizlenmesi ve Allahü teâlâ’nın sevgisi ile râhatlamasından ibârettir. Kalp, kötü sıfatlardan temizlenip, iyi sıfatlarla süslenince, düzeltilmiş olur. Bu dünyânın kötülüklerinden ancak sâlim, doğru kalp ile kurtulunabilir. Şuarâ sûresi 89.cu âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruldu ki: (Kıyamette mal ve evlattan fâide gelmez, ancak selîm kalp getiren o gün Hakkın rahmetine kavuşur).

---
Ya’kûb-i Çerhî hazretleri "kuddise sirruh", Şâh-ı Nakşîbend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sohbetine kavuşmasını ve o büyük mürşitten duyduklarının bir kısmını, Fârisî bir risâle hâlinde yazmıştır. Bu risâlesinde o büyükler yolunun edep ve dîne bağlılıklarını bildirmiştir. Bu risâlenin bir bölümünde şöyle buyurmaktadır:

Bütün ibâdetlerden maksat, Allahü teâlâyı anmaktır, demişlerdir. Bedende kalp nasıl ise, bütün ibâdetlerde de zikr öyledir. Allahü teâlâ’dan gâfil olunca, ibâdetlerden beklenen fâide hâsıl olmaz. Zikr de, ihlâssız olunca, beklenen fâideyi vermez. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” (Hâlis ve muhlis olarak Lâ ilâhe illallah... diyen Cennete girer) buyurdu. “Bunun ihlâsla olması nasıldır?” dediklerinde; (Bu kelimeyi söyleyenin kendini harâmlardan korumasıdır) buyurdu. Yani bu şekilde bu kelimeyi söylemekle kalp düzelir ve o kimsenin hâllerinde ve fiillerinde istikâmet hâsıl olur.

Zâhir ve bâtın istikâmet ele geçince de, sonsuz se’âdete kavuşmuş olur. Zâhirin istikamette olması demek, dînimizin zâhir hükümlerinin hudûduna, yani emir ve yasaklara, büyüğü ve küçüğü ile riâyet etmektir. Bâtının, kalbin istikâmeti ise, hakîkî îmâna erişmesidir. Yüksek hocamız, bu hakîkî îmânı, kalbi Allahü teâlâdan alıkoyan bütün fayda ve zararlardan temizlemektir, ifâdesi ile açıkladılar. Onlara, bu dünyâdan ayrılacakları vakit rahmet melekleri iner ve bu melekler ona; Âhıretin azâbından korkma ve bu dünyânın râhatını kaçırdın diye üzülme. Size va’d olunan Cennetin müjdesi budur. Bu Cennette, sizin istediğiniz her şey vardır. Bütün bu nimetler, sizin merhamet ve mağfiret olunmanız yanında düşük, bunlar da Allahü teâlâyı görmeniz yanında aşağı kalır, derler. Gafletle olan zikr bu kadar fâide sağlamaz. Belki büyük korku da olur.

Denildi ki “Allah deyip de, kalbi Allahü teâlâ’nın hükümlerinden gâfil olanın hasmı, bu dünyâda da ahırette de Allahdır.” Akşâm ve sabâh zikr eden, zikr edenlerden olur, gâfillerden olmaz. Hiçbir âyet-i kerîme ve hadîs-i şerifte, zikrin yüksek sesle olacağı tasrih edilmemiştir. Hep gizli, sessiz olması emir edilmiştir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt