Dışarıda
yağmur,
İçeride ince yokluk…
İçimde gözlerine rehin bir acı..
Dışımda boynu bükük bir çocuk…
Firar etmişken kendimden,
Bir harf olup düşüyorum imlasız cümlelere..
Hadi yüreğimden yakala beni ey Aşk !
Söze nereden başlayacağımı bilmiyorum..Hangi yüzünü anlatayım ki seni özleminin? Hangi yanını sıralayayım" seni " senden uzakta seninle yaşamanın büyüklüğünü ? Özlemin dağ olup sıralanmış omuzlarıma. Tam da hayatın girdabında kayıp giderken yokluğun derin bir yara..Kanattıkça derin bir kuyu oluyor yüreğim. Karanlık bir geceye meyletmekte gözlerim. Rengim, dibim yokluğuna bürünürken içimde bir umut sandalında büyümekte imkansızlığımız..Biz ki birkaç saati geçmeyen yan yana yürümenin dışında kaç cümleye söz olduk. Biz aynı mahallede doğmamış, aynı rüzgarda koşmamıştık..Bizi biz yapan uzaklığımızı yakın eden özlemimiz değil miydi ? Anlamsız sözleri çırılçıplak bırakıp dudaklarımızda aşka kutsayan biz değil miydik ? Şimdi sus pus herşey.Kelimeleri hangi sandığa kilitledik ki sözler dile gelmez oldu / susuyorum.
Sen yoksun ya varlığının uzağında,
Suç üstü yakalanmış çocukluğum tüm adreslerde.Ezberimi yitirdim..Cümleler öksüz / sözler sus pus. Ama biliyorum, bir gün bu özlem sevdaya gark olacak.Susmadan yürümek mavilere, büyümek özlemin en koyu deminde.Sonra sesinin tazeliğinde sevdaya hizalamak tüm harfleri.Seni sevdaya kavuşturana kadar susturmak tüm dil altı hasretlikleri.Sonra bir mum aydınlığında gözlerinin ışığını sürmek karanlık sayfalara. Ve en sonunda yüreğimi yüreğine kapatıp aşkı sende yeniden yazmak..Karanlık kalmış tüm şehirleri gözlerinin şavkında fethetmek.Beyaz gökyüzüne maviye sinmiş özlem bulutlarını işlemek tek tek ve her ne zaman bir yapraktan bir ter süzülse tel tel yağmak gözlerine.Dünü, hüznü, güzü bir senin gözlerinde unutmak.Acıyı, sancıyı, karanlığı senin özleminde kurutmak.Büyümek yüreğinin diblerinde ve senin gözlerinde yaşarken hayatla hayatmak ölüme inat.
Yüreğimin cümlelerini gözlerine sırtlanan kadın,
Kollarının güçsüzlüğüne bıraktım iki gözyaşı boşluğu çocukluğumu.Kağıttan gemi bile yapamayan ellerimle bir bahar çizdim gözlerinin en küçük bahçesine.Kirpiklerinin ıslaklığına dayanamayan köprülerin dibinde sorguladım ellerinin sıcaklığından yoksun gözlerimi.Sesinin yokluğunu yaşatma bana..Büründüğün yokluğu kaldır üzerinden..Düş senli düşlerime..Geceye yıldızları sererek gel gözlerime..Biliyorum ki; güldün mü bir kez bir mavilik yürür gözlerime. Senli bir cümle köpürür kuru dudak uçlarıma ve vurdukça özlemin kıyılarına koşar gözlerimde sakladığım baharlar..
Sarı sonbahardan kalma derme çatma bir hikaye bizimkisi.İki ayrı yoldan çıkılıp aynı sevdaya uzanan iki umut cümlesi.İki ağır yaralı, iki acıklı söz dudaklarımızda kalan ve kavuşmaya ayarlı iki yürek ve hiddetlenen bir özlem ve tek bir yol sonu ölümle aydınlanan.
Gözlerime saklarken seni,
Beni yalnız bırak diye değil;
Beni sende yaşat diye dudaklarıma mühürledim seni..
Bir fincan umut ile yetinmeyi öğretirken yüreğime,
Hasreti zehir bildim cümlelerde..
Bir gül’e sararken gözlerimi,
Unut diye değil;
Gözlerinde bir renk olmayı diledim..
Şimdi söz bitti..
Hasretin bir kış gibi soğuk.
İçim, dışım hazan..
Gül’ler güneş’e doymadan,
Sen gözlerindeki baharla gel yüreğime..
Ve ben düşmeden düşsüzlüğüme,
Gözlerimden yakala beni ey Aşk !
Alıntı