Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
Ya Rasül! Bugün seninle dertleşmek istiyorum, şu aciz ümmetini, şu
günahkâr ümmetini dinlermisin? Bugün sana gözyaşlarıyla derdimi, içimi
dökmek istiyorum. Kırık dökük de olsa, eksik ve yanlış da olsa, şu günahkâr
ümmetinin yüreğinden gelen sözleri dinlermisin?
Sen ki, şehidlerin sultanı, amcan Hz. Hamza'yı şehid eden vahşiyi bile
dinledin ve O insan bir vahşi iken seninle dertleştikten sonra, kalbinde
güller açarak bir yiğit, bir yıldız ve bir cennet varisi oldu. Hz. Vahşi
oldu, senin ümmetin oldu ya Rasül
İşte bende, şu vahşileşen insanların arasından bir an sıyrılarak, Hz vahşi
gibi, Hz. Enes Bin malik gibi, Hz. Mus'ab Bin Ümeyr gibi ve Hz. Ebu Hureyre
gibi dertleşmek istiyorum sevgili efendim. Ama O'nlar gibi olmamanın ve
olamamanın ezikliğini hissederek yine de sana seslenmek ve seninle
dertleşmek istiyorum, çağlar ötesi bir zamandan efendim…
Ey gül yüzünde gülücükler eksik olmayan sevgili efendim! Sana ilk önce şu
itirafımı yapmak istiyorum. Aklıma geldikçe yüreğimi ezen, beni gözyaşlarına
boğan, şu itirafımı yapmak istiyorum…
Ya Rasül, hani ümmetine seslenirken üzerine çıkıp mübarek ağzından
inciler döktüğün hurma kütüğü vardı ya, hani ümmetine yine bir gün
seslendiğinde bu hurma kütüğünün üstüne çıkmayıp Ashabı'nın yaptığı minberin
üstüne çıkınca, etrafa hıçkıra hıçkıra bir ağlama sesi yayılmıştı ya,
ağlamanın hiçbir insandan gelmediği anlaşılınca hurma kütüğünün yanına gidip
onun ağladığını, senden ayrı kalınca hıçkırıklara boğulduğunu görünce onu
mübarek ellerinle teselli etmiştin ya hani efendim.
İşte ben, işte ben senden ayrı kaldığım o kadar zamana rağmen bir hurma
kütüğü kadar ağlamıyorum, ağlayamıyorum gözümün nuru, gönlümün sultanı
efendim.
Şu ümmetin bir kütük kadar olamıyor ve ayrılığına yanıp kavrulmuyor
sultanım. Ne olur, ne olur efendim gel beni de teselli et, bir hurma kütüğü
gibi ağlamasam da, bir mağaranın önünde bekleyen KITMİR gibi sadık olamasam
da ve senden ayrılacağını anlayan bir deve kadar içim yanmıyorsa da, ne olur
Ya Rasül ben seni görmeden sevdim, çağlar ötesi zamandan "KARDEŞLERİM"
hitabına "buyur canımın canı, buyur anamı-babamı ve her şeyimi yoluna feda
ettiğim canım efendim" diyerek sana iman ettim gönlümün sultanı.
Sana layık ümmet olmasam da, sana KITMİR gibi sadık kalmasam da, sana bir
örümcek kadar hasretinle yanmasam da ve seni gördüğünde heyecandan ufacık
kalbi yerinden çıkacakmış gibi atan bir güvercinin yüreği kadar yüreğim
tertemiz olmasa da, gel ne olur, rüya da olsa bile gel, gel de şu günah
çukuruna batmış ümmetini teselli et
alıntıdır
günahkâr ümmetini dinlermisin? Bugün sana gözyaşlarıyla derdimi, içimi
dökmek istiyorum. Kırık dökük de olsa, eksik ve yanlış da olsa, şu günahkâr
ümmetinin yüreğinden gelen sözleri dinlermisin?
Sen ki, şehidlerin sultanı, amcan Hz. Hamza'yı şehid eden vahşiyi bile
dinledin ve O insan bir vahşi iken seninle dertleştikten sonra, kalbinde
güller açarak bir yiğit, bir yıldız ve bir cennet varisi oldu. Hz. Vahşi
oldu, senin ümmetin oldu ya Rasül
İşte bende, şu vahşileşen insanların arasından bir an sıyrılarak, Hz vahşi
gibi, Hz. Enes Bin malik gibi, Hz. Mus'ab Bin Ümeyr gibi ve Hz. Ebu Hureyre
gibi dertleşmek istiyorum sevgili efendim. Ama O'nlar gibi olmamanın ve
olamamanın ezikliğini hissederek yine de sana seslenmek ve seninle
dertleşmek istiyorum, çağlar ötesi bir zamandan efendim…
Ey gül yüzünde gülücükler eksik olmayan sevgili efendim! Sana ilk önce şu
itirafımı yapmak istiyorum. Aklıma geldikçe yüreğimi ezen, beni gözyaşlarına
boğan, şu itirafımı yapmak istiyorum…
Ya Rasül, hani ümmetine seslenirken üzerine çıkıp mübarek ağzından
inciler döktüğün hurma kütüğü vardı ya, hani ümmetine yine bir gün
seslendiğinde bu hurma kütüğünün üstüne çıkmayıp Ashabı'nın yaptığı minberin
üstüne çıkınca, etrafa hıçkıra hıçkıra bir ağlama sesi yayılmıştı ya,
ağlamanın hiçbir insandan gelmediği anlaşılınca hurma kütüğünün yanına gidip
onun ağladığını, senden ayrı kalınca hıçkırıklara boğulduğunu görünce onu
mübarek ellerinle teselli etmiştin ya hani efendim.
İşte ben, işte ben senden ayrı kaldığım o kadar zamana rağmen bir hurma
kütüğü kadar ağlamıyorum, ağlayamıyorum gözümün nuru, gönlümün sultanı
efendim.
Şu ümmetin bir kütük kadar olamıyor ve ayrılığına yanıp kavrulmuyor
sultanım. Ne olur, ne olur efendim gel beni de teselli et, bir hurma kütüğü
gibi ağlamasam da, bir mağaranın önünde bekleyen KITMİR gibi sadık olamasam
da ve senden ayrılacağını anlayan bir deve kadar içim yanmıyorsa da, ne olur
Ya Rasül ben seni görmeden sevdim, çağlar ötesi zamandan "KARDEŞLERİM"
hitabına "buyur canımın canı, buyur anamı-babamı ve her şeyimi yoluna feda
ettiğim canım efendim" diyerek sana iman ettim gönlümün sultanı.
Sana layık ümmet olmasam da, sana KITMİR gibi sadık kalmasam da, sana bir
örümcek kadar hasretinle yanmasam da ve seni gördüğünde heyecandan ufacık
kalbi yerinden çıkacakmış gibi atan bir güvercinin yüreği kadar yüreğim
tertemiz olmasa da, gel ne olur, rüya da olsa bile gel, gel de şu günah
çukuruna batmış ümmetini teselli et
alıntıdır