Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA
Size modern zamanlara ait bir hatıramı anlatacagim:
Fransa'da benim oda arkadaşım bir Fransız vardı. Adı Kristiyan'dı. Jeoloji doktorası yapıyordu. Manavgat üzerinde çalıştı.
Bana dedi ki: "İhsan, ben maalesef Cezayir savaşına katıldım."
Biliyorsunuz Cezayir'li kardeşlerimiz Fransızlara karşı cihad ilan edip onları dışarı atmak istediler.
Arkadaşım devam etti: "Ben maalesef o savaşa katıldım. O savaş Kostantin'de, rahmetli Mâlik Bin Nebi'nin memleketinde, başladı.
Orada mücahidleri kovalıyoruz." dedi. Bu arada bana sordu:
"--Mücahid nedir biliyor musun?"
"--Yok, bilmiyorum!" dedim. "Nedir?" dedim.
O dedi ki:
"--Müslümanlardan Allah için savaşanlara mücâhid derler.
Mücahidleri kovalıyoruz. Emrettim askerlerime dedim ki; ateş etmeyin gelişigüzel, birbirinizi vurursunuz. Hepsini bir camiye dolduralım,
temizleyelim. Ondan sonra camiye doldurduk," dedi. "O cami doldu.Ben askerleri duvarın
dibine dizdim ve dedim ki, 'Ön saftan başlayacaksınız, kaçamak olmasın! Ben ateş deyince ateşleyeceksiniz.' O arada birisi kalktı.
18-19 yaşlarında sarı sakallı bir genç: 'Yâ Latîf!..' dedi."
Arkadaşlar! Bana bir kafir anlatıyor. Öyle bir kafir ki, kendi dininden de çıkmış, ateist... Lâikliği de bırakmış. O kelimeyi unutmamış,
diyor ki: "'Yâ Latif!..' dedi. Onun ardından camidekilerin hepsi 'Yâ Latif!..' demeye başladı. Ya Latif!.. Ya Latif!.. Ya Latif!.. Cami gidip
gelmeye başladı. Ben de, askerlerim de nasıl dışarıya kaçmışız; ben onu hâlâ anlayamadım!.." dedi.
Ben tabiî ona, "Gel müslüman ol, anlarsın!" dedim. Ama hidâyet Allah'tandır.
Şimdi kardeşlerim şunu diyorum: Allah bize diyor ki "Ben, sizi korurum!"
o Cezayir'li kardeşlerimiz ne yaptı? Tüfeklerini kullandılar, kurşunları bitti, taşları bitti, sopaları bitti, ve Allah'ın evine sığınıp dediler ki: "Yâ Rabbi! Senin Latîf sıfatına sığınıyoruz. Bizim yapacağımız bu kadar, bitti."....
Ve Allah onları korur tabii... İşte tasavvufta cihad da budur: Zikir ve eylem yanyana...
Size modern zamanlara ait bir hatıramı anlatacagim:
Fransa'da benim oda arkadaşım bir Fransız vardı. Adı Kristiyan'dı. Jeoloji doktorası yapıyordu. Manavgat üzerinde çalıştı.
Bana dedi ki: "İhsan, ben maalesef Cezayir savaşına katıldım."
Biliyorsunuz Cezayir'li kardeşlerimiz Fransızlara karşı cihad ilan edip onları dışarı atmak istediler.
Arkadaşım devam etti: "Ben maalesef o savaşa katıldım. O savaş Kostantin'de, rahmetli Mâlik Bin Nebi'nin memleketinde, başladı.
Orada mücahidleri kovalıyoruz." dedi. Bu arada bana sordu:
"--Mücahid nedir biliyor musun?"
"--Yok, bilmiyorum!" dedim. "Nedir?" dedim.
O dedi ki:
"--Müslümanlardan Allah için savaşanlara mücâhid derler.
Mücahidleri kovalıyoruz. Emrettim askerlerime dedim ki; ateş etmeyin gelişigüzel, birbirinizi vurursunuz. Hepsini bir camiye dolduralım,
temizleyelim. Ondan sonra camiye doldurduk," dedi. "O cami doldu.Ben askerleri duvarın
dibine dizdim ve dedim ki, 'Ön saftan başlayacaksınız, kaçamak olmasın! Ben ateş deyince ateşleyeceksiniz.' O arada birisi kalktı.
18-19 yaşlarında sarı sakallı bir genç: 'Yâ Latîf!..' dedi."
Arkadaşlar! Bana bir kafir anlatıyor. Öyle bir kafir ki, kendi dininden de çıkmış, ateist... Lâikliği de bırakmış. O kelimeyi unutmamış,
diyor ki: "'Yâ Latif!..' dedi. Onun ardından camidekilerin hepsi 'Yâ Latif!..' demeye başladı. Ya Latif!.. Ya Latif!.. Ya Latif!.. Cami gidip
gelmeye başladı. Ben de, askerlerim de nasıl dışarıya kaçmışız; ben onu hâlâ anlayamadım!.." dedi.
Ben tabiî ona, "Gel müslüman ol, anlarsın!" dedim. Ama hidâyet Allah'tandır.
Şimdi kardeşlerim şunu diyorum: Allah bize diyor ki "Ben, sizi korurum!"
o Cezayir'li kardeşlerimiz ne yaptı? Tüfeklerini kullandılar, kurşunları bitti, taşları bitti, sopaları bitti, ve Allah'ın evine sığınıp dediler ki: "Yâ Rabbi! Senin Latîf sıfatına sığınıyoruz. Bizim yapacağımız bu kadar, bitti."....
Ve Allah onları korur tabii... İşte tasavvufta cihad da budur: Zikir ve eylem yanyana...