Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

’’Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..’’ (1 Kullanıcı)

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Sevgili Peygamberimiz bir gün Eshâb-ı kirâm ile sohbet ederken, “Şehîdliğin fazîletlerini” anlatıyorlardı. Şehîdlerin şefâ’ati hakkında buyurdu ki:


- Kıyâmet gününde şehîdler, mahşer yerine gelirlerken, orada bulunan Peygamberler ayağa kalkarlar. Onlar, çocukları, akrabâları ve dostlarından 70 bin kişiye şefâ’at ederler.




Bu sözleri işiten Hz. Nevfel, Resûlullah efendimizden, şehîd olmak için duâ istedi. Resûlullah efendimiz de duâ ettiler.


Bir müddet sonra, muhârebeye çıkıldı. Peygamber efendimiz de aralarında bulunuyordu. Bu muhârebe Hz. Nevfel’in duâsından sonraki ilk muhârebe idi. Ve bu muhârebedeHz. Nevfel şehîd düşerek, arzûsuna kavuştu.


Peygamber efendimiz ve Eshâbı, muhârebeden dönüyorlardı. Karşılamaya gelenler arasında, Hz. Nevfel’in hanımı, çocukları ve yaşlı annesi vardı.


Yaşlı annesi, “Gazânız mübârek olsun” dedikten sonra Resûlullaha, oğlunu sordu.Peygamber efendimizin gözleri nemlendi. Oğlunun şehîdlik haberini vermeye mübârek kalbi dayanamadı. Elleriyle arkayı işâret edip, yoluna devam etti.


Hz. Nevfel’in annesi, Peygamber efendimizin hemen arkasından gelen, Allahın arslanıHz. Ali’ye de aynı şekilde oğlunu sordu. O da şehîdlik haberini veremeyip, arkayı işâret etti.


Yaşlı kadın daha sonra,Hz. Ömer’e ve Hz. Osman’a rastladı.Onlara da oğlunun durumunu sordu.Onlar da cevap veremeyip Resûlullahın yaptığı gibi arkayı işâret ettiler.


En son gelen Hz. Ebû Bekir idi. Kadıncağız büyük bir ümitle sevgili Peygamberimizin azîz arkadaşına yaklaşarak aynı şeyleri sordu.


Hz. Ebû Bekirkendi kendine düşündü:


“Yâ Rabbî! Ne kadar zor bir durumdayım. Eğer doğruyu söylersem, mahzûn kalbleri üzmüş olacağım. Bunu yapmaktan sevgili Peygamberimiz çekindi. O’na nasıl aykırı davranabilirim. Sen bana öyle bir şey ilhâm et ki, bu gariplerin yüreği daha fazla yanmasın Allahım!”




Daha sonra, Hz. Ebû Bekir, bütün kalbiyle:


- Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..diye bağırdı.


İşte o sırada, yaydan fırlamış ok gibi bir atlı, yıldırım hızıyla yanlarına yetişerek dedi ki:


- Buyur yâ Sıddîk, beni mi çağırdın?


Bu atlı, Hz. Nevfel’den başkası değildi.


Sonra, Cebrâil aleyhisselâm gelip, Peygamber efendimize şunları söyledi:


- Yâ Resûlallah! Hak teâlânın selâmı var. “Eğer Peygamberin mağara arkadaşı Sıddîk, bir kere daha (ALLAH) deseydi, yüceliğim hakkı için, bütün şehîdleri diriltirdim. Çünkü, Ebû Bekir, câhiliyye devrinde bile yalan söylememiştir”buyurdu.


Bu hâdiseden sonra, Hz. Nevfel senelerce yaşadı. Nihâyet, “Yemâme” cenginde tekrar şehîdlik şerbetini içti.

(alıntı)
 

HÜZÜNLE DOLUYUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
343
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Allahuekber..................................................................
 

cemre42_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
73
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
saol paylasimin icin selam ve dua ile..
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Selamun aleyküm değerli kardeşim,

Her bir hücremi titreten yegane hikayelerden biridir.
Emeğine yüreğine sağlık.
Selametle..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Sevgili Peygamberimiz bir gün Eshâb-ı kirâm ile sohbet ederken, “Şehîdliğin fazîletlerini” anlatıyorlardı. Şehîdlerin şefâ’ati hakkında buyurdu ki:



- Kıyâmet gününde şehîdler, mahşer yerine gelirlerken, orada bulunan Peygamberler ayağa kalkarlar. Onlar, çocukları, akrabâları ve dostlarından 70 bin kişiye şefâ’at ederler.




Bu sözleri işiten Hz. Nevfel, Resûlullah efendimizden, şehîd olmak için duâ istedi. Resûlullah efendimiz de duâ ettiler.


Bir müddet sonra, muhârebeye çıkıldı. Peygamber efendimiz de aralarında bulunuyordu. Bu muhârebe Hz. Nevfel’in duâsından sonraki ilk muhârebe idi. Ve bu muhârebedeHz. Nevfel şehîd düşerek, arzûsuna kavuştu.


Peygamber efendimiz ve Eshâbı, muhârebeden dönüyorlardı. Karşılamaya gelenler arasında, Hz. Nevfel’in hanımı, çocukları ve yaşlı annesi vardı.


Yaşlı annesi, “Gazânız mübârek olsun” dedikten sonra Resûlullaha, oğlunu sordu.Peygamber efendimizin gözleri nemlendi. Oğlunun şehîdlik haberini vermeye mübârek kalbi dayanamadı. Elleriyle arkayı işâret edip, yoluna devam etti.


Hz. Nevfel’in annesi, Peygamber efendimizin hemen arkasından gelen, Allahın arslanıHz. Ali’ye de aynı şekilde oğlunu sordu. O da şehîdlik haberini veremeyip, arkayı işâret etti.


Yaşlı kadın daha sonra,Hz. Ömer’e ve Hz. Osman’a rastladı.Onlara da oğlunun durumunu sordu.Onlar da cevap veremeyip Resûlullahın yaptığı gibi arkayı işâret ettiler.


En son gelen Hz. Ebû Bekir idi. Kadıncağız büyük bir ümitle sevgili Peygamberimizin azîz arkadaşına yaklaşarak aynı şeyleri sordu.


Hz. Ebû Bekirkendi kendine düşündü:


“Yâ Rabbî! Ne kadar zor bir durumdayım. Eğer doğruyu söylersem, mahzûn kalbleri üzmüş olacağım. Bunu yapmaktan sevgili Peygamberimiz çekindi. O’na nasıl aykırı davranabilirim. Sen bana öyle bir şey ilhâm et ki, bu gariplerin yüreği daha fazla yanmasın Allahım!”




Daha sonra, Hz. Ebû Bekir, bütün kalbiyle:


- Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..diye bağırdı.


İşte o sırada, yaydan fırlamış ok gibi bir atlı, yıldırım hızıyla yanlarına yetişerek dedi ki:


- Buyur yâ Sıddîk, beni mi çağırdın?


Bu atlı, Hz. Nevfel’den başkası değildi.


Sonra, Cebrâil aleyhisselâm gelip, Peygamber efendimize şunları söyledi:


- Yâ Resûlallah! Hak teâlânın selâmı var. “Eğer Peygamberin mağara arkadaşı Sıddîk, bir kere daha (ALLAH) deseydi, yüceliğim hakkı için, bütün şehîdleri diriltirdim. Çünkü, Ebû Bekir, câhiliyye devrinde bile yalan söylememiştir”buyurdu.


Bu hâdiseden sonra, Hz. Nevfel senelerce yaşadı. Nihâyet, “Yemâme” cenginde tekrar şehîdlik şerbetini içti.


(alıntı)
güncelleme...
Allahcc, halleriyle bizleri de hallendirsin inşaALLAH...
Allahcc razı olsun gönüldaşımız...
BESMELE...SELAM....DUA...
 

makbergulu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2007
Mesajlar
467
Tepki puanı
0
Puanları
0
Sevgili Peygamberimiz bir gün Eshâb-ı kirâm ile sohbet ederken, “Şehîdliğin fazîletlerini” anlatıyorlardı. Şehîdlerin şefâ’ati hakkında buyurdu ki:


- Kıyâmet gününde şehîdler, mahşer yerine gelirlerken, orada bulunan Peygamberler ayağa kalkarlar. Onlar, çocukları, akrabâları ve dostlarından 70 bin kişiye şefâ’at ederler.




Bu sözleri işiten Hz. Nevfel, Resûlullah efendimizden, şehîd olmak için duâ istedi. Resûlullah efendimiz de duâ ettiler.


Bir müddet sonra, muhârebeye çıkıldı. Peygamber efendimiz de aralarında bulunuyordu. Bu muhârebe Hz. Nevfel’in duâsından sonraki ilk muhârebe idi. Ve bu muhârebedeHz. Nevfel şehîd düşerek, arzûsuna kavuştu.


Peygamber efendimiz ve Eshâbı, muhârebeden dönüyorlardı. Karşılamaya gelenler arasında, Hz. Nevfel’in hanımı, çocukları ve yaşlı annesi vardı.


Yaşlı annesi, “Gazânız mübârek olsun” dedikten sonra Resûlullaha, oğlunu sordu.Peygamber efendimizin gözleri nemlendi. Oğlunun şehîdlik haberini vermeye mübârek kalbi dayanamadı. Elleriyle arkayı işâret edip, yoluna devam etti.


Hz. Nevfel’in annesi, Peygamber efendimizin hemen arkasından gelen, Allahın arslanıHz. Ali’ye de aynı şekilde oğlunu sordu. O da şehîdlik haberini veremeyip, arkayı işâret etti.


Yaşlı kadın daha sonra,Hz. Ömer’e ve Hz. Osman’a rastladı.Onlara da oğlunun durumunu sordu.Onlar da cevap veremeyip Resûlullahın yaptığı gibi arkayı işâret ettiler.


En son gelen Hz. Ebû Bekir idi. Kadıncağız büyük bir ümitle sevgili Peygamberimizin azîz arkadaşına yaklaşarak aynı şeyleri sordu.


Hz. Ebû Bekirkendi kendine düşündü:


“Yâ Rabbî! Ne kadar zor bir durumdayım. Eğer doğruyu söylersem, mahzûn kalbleri üzmüş olacağım. Bunu yapmaktan sevgili Peygamberimiz çekindi. O’na nasıl aykırı davranabilirim. Sen bana öyle bir şey ilhâm et ki, bu gariplerin yüreği daha fazla yanmasın Allahım!”




Daha sonra, Hz. Ebû Bekir, bütün kalbiyle:


- Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..diye bağırdı.


İşte o sırada, yaydan fırlamış ok gibi bir atlı, yıldırım hızıyla yanlarına yetişerek dedi ki:


- Buyur yâ Sıddîk, beni mi çağırdın?


Bu atlı, Hz. Nevfel’den başkası değildi.


Sonra, Cebrâil aleyhisselâm gelip, Peygamber efendimize şunları söyledi:


- Yâ Resûlallah! Hak teâlânın selâmı var. “Eğer Peygamberin mağara arkadaşı Sıddîk, bir kere daha (ALLAH) deseydi, yüceliğim hakkı için, bütün şehîdleri diriltirdim. Çünkü, Ebû Bekir, câhiliyye devrinde bile yalan söylememiştir”buyurdu.


Bu hâdiseden sonra, Hz. Nevfel senelerce yaşadı. Nihâyet, “Yemâme” cenginde tekrar şehîdlik şerbetini içti.

(alıntı)

kaç gündür hep bu hadiseyi düşünüyordum meğer kardeşlerim daha evvel paylaşmışlar.rabbim razı olsun.çok etkilendiğim ve neredeyse ezber derecesinde okuduğum bir hadise...rabbim bizleride şehadet şerbetinden içenlerden eylesin inş.amin...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Hz. Ebû Bekirkendi kendine düşündü:



“Yâ Rabbî! Ne kadar zor bir durumdayım. Eğer doğruyu söylersem, mahzûn kalbleri üzmüş olacağım. Bunu yapmaktan sevgili Peygamberimiz çekindi. O’na nasıl aykırı davranabilirim. Sen bana öyle bir şey ilhâm et ki, bu gariplerin yüreği daha fazla yanmasın Allahım!”





Daha sonra, Hz. Ebû Bekir, bütün kalbiyle:



- Yâ Allah!.. Yâ Nevfel!..diye bağırdı.



İşte o sırada, yaydan fırlamış ok gibi bir atlı, yıldırım hızıyla yanlarına yetişerek dedi ki:



- Buyur yâ Sıddîk, beni mi çağırdın?



Bu atlı, Hz. Nevfel’den başkası değildi.



Sonra, Cebrâil aleyhisselâm gelip, Peygamber efendimize şunları söyledi:



- Yâ Resûlallah! Hak teâlânın selâmı var. “Eğer Peygamberin mağara arkadaşı Sıddîk, bir kere daha (ALLAH) deseydi, yüceliğim hakkı için, bütün şehîdleri diriltirdim. Çünkü, Ebû Bekir, câhiliyye devrinde bile yalan söylememiştir”buyurdu.



Bu hâdiseden sonra, Hz. Nevfel senelerce yaşadı. Nihâyet, “Yemâme” cenginde tekrar şehîdlik şerbetini içti.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
- Yâ Resûlallah! Hak teâlânın selâmı var. “Eğer Peygamberin mağara arkadaşı Sıddîk, bir kere daha (ALLAH) deseydi, yüceliğim hakkı için, bütün şehîdleri diriltirdim. Çünkü, Ebû Bekir, câhiliyye devrinde bile yalan söylememiştir”buyurdu.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt