WASHINGTON’DAN SEÇMELER
Bu başlığı atmış Ercan Mumcu Habertürk’deki yazısında… Oradan devam edelim:
“IMF-Dünya bakası yıllık toplantılarında en çok kullanılan kelimeler şöyle: Güven, itibar, kararlılık. Bu kelimelerle kurulan cümlelerde aşağı yukarı şunları anlatmaya çalışıyor: Ekonomik birimlerin uygulamadaki politikalara güven duyması lâzım, duymuyor; uygulamadaki politikaların itibarı olmalı, pek değil; politika yapıcıları kararlılıklarını göstermeli, şimdiye kadar gösteremediler.
Bu cümleler boşuna kurulmuyor. Çünkü, ne Avrupa da ne de Amerika da ekonomi politikalarına güven duyulmuyor. Uygulanan politikaların itibarı yok. Politikacılar gerekli ve yeterli kararlılığı gösteremiyorlar. Futbol tabiriyle, dar alanda top dolaştırılıyor, zaman kazanılmaya çalışılıyor.”
Güven, itibar, kararlılık… Bunlar AHLÂKLI İNSAN, AHLÂKLI KURUM ister. Ahlâk sükût edince görüntüye curcuna çıkar, vahşet çıkar.
Bir ay sonra görevinden emekli olacak olan Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Jean Claude Trichet bakın ne diyor:
“Ya hep beraber olacağız ya da bizi teker teker asacaklar…”
“Ya ol ya öl” noktasına gelen Batı medeniyetinin krizi ekonomik değil ahlâkî olduğundan, ve de ahlâksızlıklarından hiçbir alanda (ekonomik, sosyolojik, psikolojik v.) vazgeçmek gibi bir niyette olmadıklarından, OLAMAYACAKLAR. Dolayısıyla Batı’nın ulus devletleri teker teker asılacaklar. Veya intihar edecekler.
Ne kadar boşlukta olduklarına dair:
“Bazen tartışmalar komik denebilecek yerlere kayabiliyor. Örneğin, “itibarı olmayan bir programı uygulamak mı iyi, yoksa hiçbir programın uygulamada olmaması mı iyi?” gibi bir soruya cevap aranabiliyor. Burada Avrupa birinci, Amerika ikinci sorunun muhatabı.”
Bu bilimsel adamlar, kafalarına huni geçirilmiş deliler gibi hareket etmeye nasıl başladılar dersiniz?... Ahlâk, ahlâk… Gerisi fasa fiso… İnsan olmanın tek yolu Ahlâk. Ahlâksız Batı’nın batışını seyreden ahlâksızlara ibret olsun!
Son bir alıntı:
“Washington da bir tedirginlik havası var. Üç yıl önce, küresel krizin derinleştiği ve Lehman Brothers’ ın batışı döneminde yapılan yıllık toplantılarda bu denli tedirginlik yoktu. O toplantılarda, sonradan doğru olmadığı ortaya çıksa da, umut vardı, kullanılabilecek araçlar vardı, ekonomik politika yapıcılarının ne yapabileceği konusunda fikirleri vardı. Bir çok kişi için Keynes yeniden doğmuştu. Şimdi aynı yerde değiliz. Umutsuzluk var. Kullanılan politika araçlarının yetersizliği görüldü. Ortada yeni bir fikir yok. “
Evet 2008’de sonradan yanlış olduğu anlaşılan umutları vardı, araçları vardı, fikirleri vardı. İşe yaramasalar da onları tatlı rüyalarından uyandırmıyordu bu şeyler. Ya şimdi?
Herşey ne kadar net; insanlığa bunca zulmü reva gören, dünyayı gözyaşı ve kan’a boğan batı medeniyeti (!) insanlığın gözü önünde gümbür gümbür devriliyor…
Büyük Doğu Başyücelik Devletine selam olsun. Umud etmeyene de yazıklar.
Bu başlığı atmış Ercan Mumcu Habertürk’deki yazısında… Oradan devam edelim:
“IMF-Dünya bakası yıllık toplantılarında en çok kullanılan kelimeler şöyle: Güven, itibar, kararlılık. Bu kelimelerle kurulan cümlelerde aşağı yukarı şunları anlatmaya çalışıyor: Ekonomik birimlerin uygulamadaki politikalara güven duyması lâzım, duymuyor; uygulamadaki politikaların itibarı olmalı, pek değil; politika yapıcıları kararlılıklarını göstermeli, şimdiye kadar gösteremediler.
Bu cümleler boşuna kurulmuyor. Çünkü, ne Avrupa da ne de Amerika da ekonomi politikalarına güven duyulmuyor. Uygulanan politikaların itibarı yok. Politikacılar gerekli ve yeterli kararlılığı gösteremiyorlar. Futbol tabiriyle, dar alanda top dolaştırılıyor, zaman kazanılmaya çalışılıyor.”
Güven, itibar, kararlılık… Bunlar AHLÂKLI İNSAN, AHLÂKLI KURUM ister. Ahlâk sükût edince görüntüye curcuna çıkar, vahşet çıkar.
Bir ay sonra görevinden emekli olacak olan Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Jean Claude Trichet bakın ne diyor:
“Ya hep beraber olacağız ya da bizi teker teker asacaklar…”
“Ya ol ya öl” noktasına gelen Batı medeniyetinin krizi ekonomik değil ahlâkî olduğundan, ve de ahlâksızlıklarından hiçbir alanda (ekonomik, sosyolojik, psikolojik v.) vazgeçmek gibi bir niyette olmadıklarından, OLAMAYACAKLAR. Dolayısıyla Batı’nın ulus devletleri teker teker asılacaklar. Veya intihar edecekler.
Ne kadar boşlukta olduklarına dair:
“Bazen tartışmalar komik denebilecek yerlere kayabiliyor. Örneğin, “itibarı olmayan bir programı uygulamak mı iyi, yoksa hiçbir programın uygulamada olmaması mı iyi?” gibi bir soruya cevap aranabiliyor. Burada Avrupa birinci, Amerika ikinci sorunun muhatabı.”
Bu bilimsel adamlar, kafalarına huni geçirilmiş deliler gibi hareket etmeye nasıl başladılar dersiniz?... Ahlâk, ahlâk… Gerisi fasa fiso… İnsan olmanın tek yolu Ahlâk. Ahlâksız Batı’nın batışını seyreden ahlâksızlara ibret olsun!
Son bir alıntı:
“Washington da bir tedirginlik havası var. Üç yıl önce, küresel krizin derinleştiği ve Lehman Brothers’ ın batışı döneminde yapılan yıllık toplantılarda bu denli tedirginlik yoktu. O toplantılarda, sonradan doğru olmadığı ortaya çıksa da, umut vardı, kullanılabilecek araçlar vardı, ekonomik politika yapıcılarının ne yapabileceği konusunda fikirleri vardı. Bir çok kişi için Keynes yeniden doğmuştu. Şimdi aynı yerde değiliz. Umutsuzluk var. Kullanılan politika araçlarının yetersizliği görüldü. Ortada yeni bir fikir yok. “
Evet 2008’de sonradan yanlış olduğu anlaşılan umutları vardı, araçları vardı, fikirleri vardı. İşe yaramasalar da onları tatlı rüyalarından uyandırmıyordu bu şeyler. Ya şimdi?
Herşey ne kadar net; insanlığa bunca zulmü reva gören, dünyayı gözyaşı ve kan’a boğan batı medeniyeti (!) insanlığın gözü önünde gümbür gümbür devriliyor…
Büyük Doğu Başyücelik Devletine selam olsun. Umud etmeyene de yazıklar.