Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Vesvese (1 Kullanıcı)

alperenturka

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Haz 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
Değerli kardeşlerim...
Şeytanın en büyük silahlarından biride vesvese olarak bilinmektedir.Gerçektende büyük ve kahpece bir silah.İsterseniz vesvesenin tanımını yaparsak daha sağlıklı anlayabiliriz.

Vesvese şeytanın insanları Allah'tan ,ibadetlerinden daha doğrusu iyi olan herşeyden uzaklaştırmak için fısıldadığı sözlerdir.Bu sözler imana yeni gelmiş insanlarda olmaz.Vesvese imanı kuvvetli insanlarda meydana gelir.Aslında iman büyükse vesvesede vardır diyebiliriz.

Vesveseden kurtulma yolları:
1)Vesveseden korunma yollarından biride ona fazla takılmamaktır.Öneğin abdest alırsınız size abdestinizin gerçekleşmediğini söyler.Sizde bunu oldu diyerek cevaplarsanız bu silahı mahvetmiş olursunuz.
2)Sağlıklı düşünerekde bundan kurtulabilirsiniz.
3)Şeytanın her zaman karşınıza çıkabileceğini unutmazsanız bunu kolayca atlatabilirsiniz.

Vesvesenin zararları:
1)Vesvese gerçekten zararlıdır.(önlem alınmasza)Bu zararlardan en büyüğü ise insanı kafayı yedirtmesidir.Buda onu takıntılı hale getirerek olur.Örneğin namazının olmadığını söyler ve tekrar kıldırtır.
2)İnsanı güzellikten, ibadetten uzaklaştırır.
3)Dersinden,işinden,ailesinden daha doğrusu hayatından uzaklaştırır, dikkat dağıtır.

Gördüğümüz gibi vesvese önlem alınmadığı zaman kötü şeylere yol açar.İnsan bundan kurtulabilir.Allah Teala bizleri şeytanın vesvesesinden korusun.Allah'a emanet olun İnşaallah...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Sıkıntı ve ihtiyaç içinde edilen duaya icabet eden Allah, kuluna şahdamarından yakındır. Rabbi bu kadar yakınken, insanın bu kadar uzak olması ne büyük yanılgıdır. Nefsinin bencil tutkularına takıldığı oranda insan şeytana yakın, Allah’tan ise o denli uzaktır. “Ben” diyen kişi zalimleşir, kendisine zulmeder, kendi elleriyle kendisini cezalandırır, mahveder ve ona kapılar açılmaz. Onların “... kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kuran), onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir.” (Fussilet Suresi, 44)

Oysa insan Rabbini aşkla sevmek için gelir dünyaya. Allah’ın rızasını yaşamaya, Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmaya, Allah’a kul olmaya gelir.

Ruhundaki sevgiyi öldürmüş insanın o ölüyü diriltmesi, o sevgiyi açığa çıkarması gerekli. Allah aşkını ve Allah korkusunu hissetmeli. Bu duyguları içi titreyerek yaşayan insan dünyanın ve ahretin tüm güzelliklerine kavuşur. Kalpten tam olarak Allah’a teslim olan insan, şeytanın kontrolünden çıkar; artık onu Rabbi yönetir. Gönülden teslim olmak, sürekli derinliği, mutluluğu ve güzelliği yaşamaktır…

Güzel söz söylendiğinde Allah’a yakınlık artar. Güzel söz söylemek mümine özeldir. Sözün güzel olanını söyleyen insan Allah’ın tecellisini üzerinde görür. O’nun güzel isimleri insanda ne kadar tecelli ederse, kişi Rabbine o kadar yakınlaşır.

İnsan, Rabbini zikretmediği, O’ndan uzak olduğu an zayıf düşer. Kuran’da, “Allah’ın nuru”nun, isminin yüceltilmesine izin verdiği evlerde olduğu ifade edilir. Allah’ın Kendisi’nin anılmasına izin vermesi çok önemlidir. O zaman Allah, Kendisi’ni zikreden kuluyla birliktedir.

İki kişi konuşurken üçüncüsü Allah’tır, üç kişi konuşurken dördüncüsü Allah’tır. O, sinelerin özündekini, gizlinin gizlisini bilir, her konuşulanı duyar, insanın her anını görür, içinden geçen her düşünceyi bilir. Uyanıkken, uyurken, yürürken, konuşurken, tek başına kaldığını zannettiği anda da Allah hep kulunun yanındadır.

Allah, teslim olsun diye kuluna hastalık verir, bela verir. Bunların tümü Allah’ın lütfudur; Kendisi’ni hatırlatır. İmtihan zamanında hep Allah’ı hatırlar insan, Rabbine yakın olur.

Ölümcül hastalığa yakalanmış ruh haliyle Allah’a yakın olmalı; kopmaz, sarsılmaz bir bağla bağlanmalı. O zaman ne evin, ne arabanın, ne de kariyerin önemi kalır. Samimi insan için Allah’a kul olmaya engel, Allah’a yakınlaşmaya da bir sınır yoktur.

Rabbine sığınan insan, hızla akan nehirde akıntıya kapılıp sürüklenmeyen bir yaprak gibidir. Ara sıra akıntının şiddetinden sarsılsa da, güçlüdür, sürüklenip gitmez. Allah ile kurduğu yakın ve kesintisiz bağlantı, ahirette de onu kıyamet gününün korkusundan ve sonsuz azaptan kurtarmaya vesile olur.

Şeytanın vesveselerine ve kışkırtmalarına uyan ve Allah’ı anmayan kişi ise şeytan nereye sürüklerse oraya gider. Bir nimet kaybı, eksiklik ya da zorlukla karşılaştığında, bunun Allah’ın imtihanı olduğunu düşünemez. Dünya hayatındaki sayısız güzellik ve nimeti kendisi için yaratanın Allah olduğundan ve ‘o gün’ kendisine ulaşan nimetlerin tümünden sorgulanacağından gaflettedir. Oysa yakın olmayı reddettiği Rabbine ‘tesbit edilmiş günde’ kavuşacak, dünyada neye çaba harcadığını düşünüp-anlayacaktır.

Onlar senin Rabbine sıra sıra sunulmuşlardır. Andolsun, siz ilk defa yarattığımız gibi bize gelmiş oldunuz. Hayır, bizim size bir kavuşma-zamanı tesbit etmediğimizi sanmıştınız değil mi? (Kehf Suresi, 48)


fuat turker...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt