İslamın akaidine göre mümkünün vücüt bulmasında yaratıcı yalnız Cenabı vacibul Vucüddur.Faili hakiki mutlak olup tektir. O bakımdan Allahtan başka fail aramak küfürdür.
Bu temel hükümden sonra bir temel kaide de şudur: Mümkünün vucüd bulmasında faili hakiki olan Cenabı Hakk zatını gizlemek kastı ile sebeler silsilesini araya koymuştur.Bu yüzden de esbaba tevessül şart olmuştur.
Allahtan gayrı maddi ve manevi bütün mevcüdat mahluktur. Yani maddi olan mümkün (mevcud) ve manevi olan mümkün .Her iki mümkünün de vucüd bulması Cenabı Hak tarafından birtakım sebeblere bağlanmıştır. Bu sebeblere sarılmak (esbaba tevessül) haşa Allahı inkar değildir.Ancak mümküne faili hakiki nazarı ile bakmak küfürdür.
Şimdi bu tesbitlerden sonra maddi sahada mümkün olanın vucüt bulmasında ,Allahı zikertmeden ve de inkar etmeden ‘’Dünyayı aydınlatan güneştir.Yağmuru yağdıran buluttur.Nebatı yeşerten sudur.’’ Gibi cümleler kullanılması küfrü gerektirir mi?
Elbette ki hayır.Zira bu hususlar Sünnetullahtır.(Allahın değişmez kanunu).Dünyayı aydınlatmada güneşi halk eden Allahtır. Yağmur için bulutu yaratıp vesile kılan Allahtır.
Yukarıda zikredilen fiillerde faili hakiki Allahtır. Ancak sebeler cihetinden sadece vesile olanlar zikredilmiş, Allahü Teala zimmen ifade edilmiştir. Mümin esbabın failinin (Müsebbibül Esbab) de Allah olduğunu bilir. Bu bilgi müminin kalbinde daima bir tasdik halindeyken o mümin zikrettiğinde Allahı anmış gibi olur. Misal:
Bir şahıs bir başka şahsa ‘’Bana şunu ver’’diye ihtiyacını Rabbinden istemez de sebelere sarıldıktan sonra verenin Allah olduğunu bilir.Sebelere sarılmak o kadar önemlidir ki sebeblere tevessül etmeden kulun tevekkül etmesi yanlıştır.
Netice : Kainatta fail hakiki yalnız Cenabı Hak olduğuna rağmen sebebler silsilesini (sünnetullahı) zikretmek küfür olmaz.
Manevi sahada da durum aynıdır:
Manevi mümkünün veya mevcudun varlığında yine sebeler silsilesi vardır. Bu sebeblerin zikredilmesi veya kulun o sebelere tevessülü asla faili hakikiyi inkar değildir,bilakis sünnetullaha ittibadır ‘’Ey inanlar Allahtan korkun ,Ona (yaklaşmaya) vesile arayın.(Maide 5/35)
Nitekim Cennette nimet ,Cehennemde azab vardır.Aslında azab da nimet de Allahtandır. Ama cennet nimete cehennem de azaba vesiledir.
Şüphesiz ki hidayet Allahtandır ancak resuller,nebiler ,veliler bu risalete vesiledir.Aksi takdirde Cenabı Hakkın peygamberleri göndermesine lüzüm olmazdı.
(MAKALAT)
Bu temel hükümden sonra bir temel kaide de şudur: Mümkünün vucüd bulmasında faili hakiki olan Cenabı Hakk zatını gizlemek kastı ile sebeler silsilesini araya koymuştur.Bu yüzden de esbaba tevessül şart olmuştur.
Allahtan gayrı maddi ve manevi bütün mevcüdat mahluktur. Yani maddi olan mümkün (mevcud) ve manevi olan mümkün .Her iki mümkünün de vucüd bulması Cenabı Hak tarafından birtakım sebeblere bağlanmıştır. Bu sebeblere sarılmak (esbaba tevessül) haşa Allahı inkar değildir.Ancak mümküne faili hakiki nazarı ile bakmak küfürdür.
Şimdi bu tesbitlerden sonra maddi sahada mümkün olanın vucüt bulmasında ,Allahı zikertmeden ve de inkar etmeden ‘’Dünyayı aydınlatan güneştir.Yağmuru yağdıran buluttur.Nebatı yeşerten sudur.’’ Gibi cümleler kullanılması küfrü gerektirir mi?
Elbette ki hayır.Zira bu hususlar Sünnetullahtır.(Allahın değişmez kanunu).Dünyayı aydınlatmada güneşi halk eden Allahtır. Yağmur için bulutu yaratıp vesile kılan Allahtır.
Yukarıda zikredilen fiillerde faili hakiki Allahtır. Ancak sebeler cihetinden sadece vesile olanlar zikredilmiş, Allahü Teala zimmen ifade edilmiştir. Mümin esbabın failinin (Müsebbibül Esbab) de Allah olduğunu bilir. Bu bilgi müminin kalbinde daima bir tasdik halindeyken o mümin zikrettiğinde Allahı anmış gibi olur. Misal:
Bir şahıs bir başka şahsa ‘’Bana şunu ver’’diye ihtiyacını Rabbinden istemez de sebelere sarıldıktan sonra verenin Allah olduğunu bilir.Sebelere sarılmak o kadar önemlidir ki sebeblere tevessül etmeden kulun tevekkül etmesi yanlıştır.
Netice : Kainatta fail hakiki yalnız Cenabı Hak olduğuna rağmen sebebler silsilesini (sünnetullahı) zikretmek küfür olmaz.
Manevi sahada da durum aynıdır:
Manevi mümkünün veya mevcudun varlığında yine sebeler silsilesi vardır. Bu sebeblerin zikredilmesi veya kulun o sebelere tevessülü asla faili hakikiyi inkar değildir,bilakis sünnetullaha ittibadır ‘’Ey inanlar Allahtan korkun ,Ona (yaklaşmaya) vesile arayın.(Maide 5/35)
Nitekim Cennette nimet ,Cehennemde azab vardır.Aslında azab da nimet de Allahtandır. Ama cennet nimete cehennem de azaba vesiledir.
Şüphesiz ki hidayet Allahtandır ancak resuller,nebiler ,veliler bu risalete vesiledir.Aksi takdirde Cenabı Hakkın peygamberleri göndermesine lüzüm olmazdı.
(MAKALAT)