"Müslümana yakışan, kanaat edip, harîs olmamak olduğu gibi, servete sahip olduğu takdirde de başkalarını kendi üzerine tercih, cömertlik, hayrât ve hasenât yapmak, cimrilikten kurtulmaktır. "
Cömertlik, parayı, malı, hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan lezet almaktır. İslâmiyyetin emrettiği yerlere seve seve vermektir. İyi huyların en yükseklerinden olup âyet-i kerîmelerle ve hadîs-i şerîflerle övülmüştür.
Fahr-i âlem efendimiz, insanların en cömerdi idi. Birşey istenip de, yok dediği görülmemiştir. İstenilen şey varsa verir, yoksa, cevâb vermezdi. O kadar iyilikleri, o kadar ihsânları vardı ki, Rum imparatorları, İran şâhları, o kadar ihsân yapamazlardı. Fakat kendisi sıkıntı ile yaşamayı severdi.
Bir gün adamın biri Resûl-i ekremden birşey istedi. Yanında bulunan bir koyun sürüsünü adama verdi. Adamcağız kabilesine dönerek, “Geliniz müslüman olunuz, zîrâ o Peygamber, hiç fakirlikten korkmayan bir kimse gibi hediyelerde bulunuyor.” dedi. Bir defasında Peygamber efendimiz eline geçen doksanbin dirhem gümüş parayı hasırın üzerine döktü. Her gelene verdi, tamamen bitirdi.
CÖMERTLİK CENNETTE BİR AĞAÇTIR
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilim verir, bu kul da harâmlardan kaçınır, akrabâsını sevindirir, malından, hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek derecesine gider.”
“Allahü teâlâ buyurdu ki, Zâtım için râzı olduğum din bu “İslâm” dînidir. Bu dîne yaraşan, ancak cömertlik ve güzel ahlâktır. Gücünüz yettiği kadar, bu iki vasıf ile, bu dîne ikrâm ediniz!”
“Allahü teâlâ bütün velîlerini cömert ve güzel ahlâklı kılmıştır.”
Resûl-i Ekrem efendimize hangi amelin daha fazîletli olduğu sorulduğunda “Sabır ve cömertliktir.” buyurdu.
Yine buyurdu ki:
“İki haslet var ki, Allahü teâlâ onları sever ve iki haslete de buğz eder. Sevdiği hasletler; cömertlik ve güzel ahlâktır. Sevmediği iki huy da, kötü ahlâk ve cimriliktir. Allahü teâlâ bir kulunun iyiliğini dilediği zaman, onu, insanların işlerini görmekte istihdâm eder.”
“Cömertlik, Cennette bir ağaçtır. Cömert olan, onun bir dalını yakalamıştır. O dal, onu Cennete götürmeden bırakmaz. Cimrilik de Cehennemde bir ağaçtır. Cimri de bu ağacın bir dalına yapışmıştır. O dal, o adamı Cehenneme götürmeden bırakmaz.”
“Cömerdin kusuruna bakmayın. Zîrâ her hatâsında Allahü teâlâ onun elinden tutar.”
“Yemek yedirenin rızkının ayağına gelmesi, devenin boynuna dayanmış bıçağın kesmesinden daha sür’atli olur. Allahü teâlâ, yediren kimselerle meleklerine övünür.”
“Allahü teâlânın birtakım kulları vardır, milletin yararına harcanmak üzere onlara servet vermiştir. Bunlardan cimrilik edenler olursa, o serveti onlardan alır ve başkalarına verir.”
Resûl-i Ekrem efendimize Anber kabilesinden birtakım esirler getirildi. Resûl-i Ekrem bunlardan yalnız bir tanesinin azâd edilmesini emretti. Bunun üzerine hazret-i Ali suâl etti:
- Yâ Resûlallah, Rabbimiz bir, dînimiz bir, bunların hepsinin suçu da bir, bu adamı niçin istisna ediyorsunuz?
Resûl-i Ekrem buyurdu ki:
- Bana Cebrâil aleyhisselâm geldi ve “Yalnız bu adamı bırak; zîrâ, cömertliğinden dolayı, Allahü teâlânın hoşuna gitti, onu beğendi.”
CÖMERTLİK VE CİMRİLİK
Yine buyurdu ki:
“Cömerdin yemeği şifâ, cimrinin yemeği ise hastalıktır.”
“Cennet cömertlerin yeridir.”
“Ümmetimin sâlihlerinin Cennete girmeleri, yalnız namaz ve oruçları sebebiyle değil, cömertlik, gönüllerinde kimseye karşı kin duymamaları ve Müslümanlara nasîhatleri sâyesindedir.”
“Allahü teâlâ birtakım insanları iyilik için yarattı. İyiliği onlara sevdirdi ve iyilik ile uğraşmayı da onlara sevdirdi. Yardım ve iyilik istiyenleri de onlara sevketti. Kıtlık olan kurak yerlere yağmuru gönderip, kurumuş toprakları ve oralarda yaşıyanları hayata kavuşturduğu gibi vermek sebeplerini de onlara kolaylaştırdı.”
Hazret-i Ali buyurdu ki:
“Dünyalığa sâhip olduğun zaman ver! Vermekle mal tükenmez. Dünyalığın azaldığı zaman, yine ver! Çünkü, o devamlı kalmaz.”
Hasan-ı Basrî hazretlerine “Cömertlik nedir?” diye sorduklarında “Allah rızâsı uğrunda servetini sarfetmektir” diye cevap verdi. Câfer-i Sâdık hazretleri de buyurdu ki:
“Akıldan daha yardımcı bir varlık, cehâletten daha büyük felâket, meşveretten daha büyük yardımcı olmaz. İyi biliniz ki, Allahü teâlâ ‘Ben cömerdim, kerem sâhibiyim, cimri ve alçak insanlar bana mücâvir olamaz. Cimrilik ve alçaklık küfürden gelir. Ehl-i küfür Cehennemliktir. Cömertlik ve kerem îmândandır. Îmân ehli ise Cennettedir.’ buyurdu dedi.”
CÖMERT İNSANLARIN HALİ
Ahnef bin Kays, elinde bir dirhem bulunan bir adam gördü. Dedi ki:
- Bu dirhem kimindir?
O kimse cevap verdi:
- Benimdir.
- Hayır, sen onu elinden çıkarmadıkça, (bir hayra vermedikçe) senin olamaz.
Bir gün Hazret-i Ali ağlıyordu. Niçin ağladığını sordular. Buyurdu ki:
“Yedi gün oluyor, evime bir misâfir gelmedi.”
Bir kimse, bir arkadaşının yanına gitti, “Dörtyüz gümüş borcum var” dedi. Arkadaşı hemen ona parayı verdi ve sonra ağladı. Hanımı dedi ki:
- Madem ağlıyacaktın, vermeseydin.
Hanımına şöyle cevap verdi:
- Ona değil, gelip benden isteyinceye kadar hâlini sormadığıma ağlıyorum.
Arabistan’da cömertliği ile meşhur bir adam vefât etmişti. Yoldan aç dönen insanlar, kabrinin başına gittiler. Aç olarak uyudular. İçlerinden birinin bir devesi vardı. O kimseye mevtâ, rüyâsında dedi ki:
- Senin bu devenle benim en iyi devemi değiştirir misin?
- Evet değiştiririm dedi.
O kimse rüyada devesini, iyi deve karşılığında verdi. Mevtâ aldığı deveyi kesti. Uykudan uyanınca devesini kesilmiş buldular. Tencereyi getirip, pişirip yediler. Döndükleri zaman bir kervana rastladılar. Kervanda birisi, o devenin sâhibine ismi ile hitâb ederek dedi ki:
- Filân mevtâdan, iyi bir deve satın aldın mı?
- Aldım, fakat o rüyâda idi.
- O mevtâ benim babamdır. Ben de rüyâda gördüm. Bana “Eğer benim oğlum isen, benim bu devemi filân kimseye ver” dedi. Buyurun alın devenizi.
Müslümana yakışan, kanaat edip, harîs olmamak olduğu gibi, servete sahip olduğu takdirde de başkalarını kendi üzerine tercih, cömertlik, hayrât ve hasenât yapmak, cimrilikten kurtulmaktır. Sehâvet, Peygamberlerin ahlâkı ve kurtuluşun ana yollarından biridir.
Cömertlik, parayı, malı, hayırlı, iyi yerlere dağıtmaktan lezet almaktır. İslâmiyyetin emrettiği yerlere seve seve vermektir. İyi huyların en yükseklerinden olup âyet-i kerîmelerle ve hadîs-i şerîflerle övülmüştür.
Fahr-i âlem efendimiz, insanların en cömerdi idi. Birşey istenip de, yok dediği görülmemiştir. İstenilen şey varsa verir, yoksa, cevâb vermezdi. O kadar iyilikleri, o kadar ihsânları vardı ki, Rum imparatorları, İran şâhları, o kadar ihsân yapamazlardı. Fakat kendisi sıkıntı ile yaşamayı severdi.
Bir gün adamın biri Resûl-i ekremden birşey istedi. Yanında bulunan bir koyun sürüsünü adama verdi. Adamcağız kabilesine dönerek, “Geliniz müslüman olunuz, zîrâ o Peygamber, hiç fakirlikten korkmayan bir kimse gibi hediyelerde bulunuyor.” dedi. Bir defasında Peygamber efendimiz eline geçen doksanbin dirhem gümüş parayı hasırın üzerine döktü. Her gelene verdi, tamamen bitirdi.
CÖMERTLİK CENNETTE BİR AĞAÇTIR
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilim verir, bu kul da harâmlardan kaçınır, akrabâsını sevindirir, malından, hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek derecesine gider.”
“Allahü teâlâ buyurdu ki, Zâtım için râzı olduğum din bu “İslâm” dînidir. Bu dîne yaraşan, ancak cömertlik ve güzel ahlâktır. Gücünüz yettiği kadar, bu iki vasıf ile, bu dîne ikrâm ediniz!”
“Allahü teâlâ bütün velîlerini cömert ve güzel ahlâklı kılmıştır.”
Resûl-i Ekrem efendimize hangi amelin daha fazîletli olduğu sorulduğunda “Sabır ve cömertliktir.” buyurdu.
Yine buyurdu ki:
“İki haslet var ki, Allahü teâlâ onları sever ve iki haslete de buğz eder. Sevdiği hasletler; cömertlik ve güzel ahlâktır. Sevmediği iki huy da, kötü ahlâk ve cimriliktir. Allahü teâlâ bir kulunun iyiliğini dilediği zaman, onu, insanların işlerini görmekte istihdâm eder.”
“Cömertlik, Cennette bir ağaçtır. Cömert olan, onun bir dalını yakalamıştır. O dal, onu Cennete götürmeden bırakmaz. Cimrilik de Cehennemde bir ağaçtır. Cimri de bu ağacın bir dalına yapışmıştır. O dal, o adamı Cehenneme götürmeden bırakmaz.”
“Cömerdin kusuruna bakmayın. Zîrâ her hatâsında Allahü teâlâ onun elinden tutar.”
“Yemek yedirenin rızkının ayağına gelmesi, devenin boynuna dayanmış bıçağın kesmesinden daha sür’atli olur. Allahü teâlâ, yediren kimselerle meleklerine övünür.”
“Allahü teâlânın birtakım kulları vardır, milletin yararına harcanmak üzere onlara servet vermiştir. Bunlardan cimrilik edenler olursa, o serveti onlardan alır ve başkalarına verir.”
Resûl-i Ekrem efendimize Anber kabilesinden birtakım esirler getirildi. Resûl-i Ekrem bunlardan yalnız bir tanesinin azâd edilmesini emretti. Bunun üzerine hazret-i Ali suâl etti:
- Yâ Resûlallah, Rabbimiz bir, dînimiz bir, bunların hepsinin suçu da bir, bu adamı niçin istisna ediyorsunuz?
Resûl-i Ekrem buyurdu ki:
- Bana Cebrâil aleyhisselâm geldi ve “Yalnız bu adamı bırak; zîrâ, cömertliğinden dolayı, Allahü teâlânın hoşuna gitti, onu beğendi.”
CÖMERTLİK VE CİMRİLİK
Yine buyurdu ki:
“Cömerdin yemeği şifâ, cimrinin yemeği ise hastalıktır.”
“Cennet cömertlerin yeridir.”
“Ümmetimin sâlihlerinin Cennete girmeleri, yalnız namaz ve oruçları sebebiyle değil, cömertlik, gönüllerinde kimseye karşı kin duymamaları ve Müslümanlara nasîhatleri sâyesindedir.”
“Allahü teâlâ birtakım insanları iyilik için yarattı. İyiliği onlara sevdirdi ve iyilik ile uğraşmayı da onlara sevdirdi. Yardım ve iyilik istiyenleri de onlara sevketti. Kıtlık olan kurak yerlere yağmuru gönderip, kurumuş toprakları ve oralarda yaşıyanları hayata kavuşturduğu gibi vermek sebeplerini de onlara kolaylaştırdı.”
Hazret-i Ali buyurdu ki:
“Dünyalığa sâhip olduğun zaman ver! Vermekle mal tükenmez. Dünyalığın azaldığı zaman, yine ver! Çünkü, o devamlı kalmaz.”
Hasan-ı Basrî hazretlerine “Cömertlik nedir?” diye sorduklarında “Allah rızâsı uğrunda servetini sarfetmektir” diye cevap verdi. Câfer-i Sâdık hazretleri de buyurdu ki:
“Akıldan daha yardımcı bir varlık, cehâletten daha büyük felâket, meşveretten daha büyük yardımcı olmaz. İyi biliniz ki, Allahü teâlâ ‘Ben cömerdim, kerem sâhibiyim, cimri ve alçak insanlar bana mücâvir olamaz. Cimrilik ve alçaklık küfürden gelir. Ehl-i küfür Cehennemliktir. Cömertlik ve kerem îmândandır. Îmân ehli ise Cennettedir.’ buyurdu dedi.”
CÖMERT İNSANLARIN HALİ
Ahnef bin Kays, elinde bir dirhem bulunan bir adam gördü. Dedi ki:
- Bu dirhem kimindir?
O kimse cevap verdi:
- Benimdir.
- Hayır, sen onu elinden çıkarmadıkça, (bir hayra vermedikçe) senin olamaz.
Bir gün Hazret-i Ali ağlıyordu. Niçin ağladığını sordular. Buyurdu ki:
“Yedi gün oluyor, evime bir misâfir gelmedi.”
Bir kimse, bir arkadaşının yanına gitti, “Dörtyüz gümüş borcum var” dedi. Arkadaşı hemen ona parayı verdi ve sonra ağladı. Hanımı dedi ki:
- Madem ağlıyacaktın, vermeseydin.
Hanımına şöyle cevap verdi:
- Ona değil, gelip benden isteyinceye kadar hâlini sormadığıma ağlıyorum.
Arabistan’da cömertliği ile meşhur bir adam vefât etmişti. Yoldan aç dönen insanlar, kabrinin başına gittiler. Aç olarak uyudular. İçlerinden birinin bir devesi vardı. O kimseye mevtâ, rüyâsında dedi ki:
- Senin bu devenle benim en iyi devemi değiştirir misin?
- Evet değiştiririm dedi.
O kimse rüyada devesini, iyi deve karşılığında verdi. Mevtâ aldığı deveyi kesti. Uykudan uyanınca devesini kesilmiş buldular. Tencereyi getirip, pişirip yediler. Döndükleri zaman bir kervana rastladılar. Kervanda birisi, o devenin sâhibine ismi ile hitâb ederek dedi ki:
- Filân mevtâdan, iyi bir deve satın aldın mı?
- Aldım, fakat o rüyâda idi.
- O mevtâ benim babamdır. Ben de rüyâda gördüm. Bana “Eğer benim oğlum isen, benim bu devemi filân kimseye ver” dedi. Buyurun alın devenizi.
Müslümana yakışan, kanaat edip, harîs olmamak olduğu gibi, servete sahip olduğu takdirde de başkalarını kendi üzerine tercih, cömertlik, hayrât ve hasenât yapmak, cimrilikten kurtulmaktır. Sehâvet, Peygamberlerin ahlâkı ve kurtuluşun ana yollarından biridir.