Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“VE BİLİN Kİ ALLAH’IN RASÛLÜ ARANIZDADIR!” (1 Kullanıcı)

Kalb-i selim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ağu 2006
Mesajlar
822
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Ve bilin ki Allah’ın Rasûlü aranızdadır!
(49 Hucurât 7)



''VE BİLİN Kİ ALLAH’IN RASÛLÜ ARANIZDADIR!''
(49 Hucurât 7)

Korkuyorum...

Mubârek Ramazanın adım adım – gıdım gıdım, hoppalası – cuppalası, vıcık vıcık nostaljisi bol bir panayır muhabbetine dönüştürmeyi başaran zihniyet karşısında, gözüne ışık tutulmuş tavşan yavrusu misali kör, sağır, duyarsız ve eylemsiz kalakalan ve giderek bu hokkabazlığa alışıp, güncel deyişle uyum sağlayan ve hatta bizzat kendi onun bir parçası ve uygulayıcısı haline dönüşen şaşkın, bezgin, inancına alabildiğine yabancılaşmış Müslüman kardeşlerimin yürekler acısı, utanç verici hallerine bakarak, Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, celle celâluhu, Âlemlere Rahmet olarak gönderdiği Son Rasûlünün, aleyhisssalâtu vesselâm, doğumuyla dünyamızı şereflendirdiği günü anmak ve kutlamak adına gerçekleştirilen “Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri”nin de giderek bir tür Gözüyaşlı Sevgililer Gününe dönüşmesinden korkuyorum!
Yapmasından hakikisine kadar her çeşit çiçeğin ticaretini yapanlar,''Kutlu Doğum Haftası'' yaklaşırken, 14 Şubat “Sevgililer Günü”nde tükettikleri kırmızı gül stoklarını tazeleyerek, yeni bir satış furyasının tatlı kârını bolca elde etme fırsatını iple çekiyorlar, dört gözle bekliyorlar nicedir!

Korkuyorum...

Hele geçenlerde icâbet etmek durumunda kaldığım, mesture mü’mine hanımefendiler ile eşleri mestur mü’min beyefendilerin çoğulukta olduğu bir düğünde, alaturka klarnet cayırtısı ve çıstak davul gümbürtüsü eşliğinde söylenen ''Yetiş yâ Muhammed, yetiş yâ ‘Ali!'' nakaratlı şarkıyla, el çırparak, topuk teperek kurtlarını döken gençlerin tüyler ürpertici rakslarına, yüreğim yanarak, ruhum daralarak şahit olup, son anda öfke tuzağına düşmeden terk-i mekân etmeyi başardığımdan beri büsbütün korkuyorum!

Korkuyorum...
Çünkü böylesi bir yozlaşma uç örneğindeki gibi olmasa bile, ''Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri''nin hemen hepsinde Hz. Peygamber’i, sallalahualeyhi vesellem, gelip bizi kurtarması için, en azından Ümmetinin içinde buluduğu yürekler acısı, utanç verici duruma, tâbir-i âmiyâne ile, el koyması için, manzûmelerle, ilâhîlerle yalvar yakar ve gözyaşları içinde dâvet edip duruyoruz! Hem de hiç korkmadan, utanmadan ve sıkılmadan!
… ve soruyorum:

''Ya Âlemlerin Rabbi Yüce Allah, celle celâluhu, mubârek Kur’ân’da bildirdiği üzere bu dûamıza icâbet etmeyi irâde buyurur ve Hicrî onbeşinci yüzyılın ilk çeyreğini idrâk etmekte olduğumuz şu günlerde Son Rasûlünü, ‘aleyhissalâtu vesselâm, hakikaten bir kere daha aramıza gönderirse, ne yaparız?'' diye düşündünüz mü hiç?

Sonra sormaya devam ediyorum, son zamanlarda verdiğim bütün konferanslarda ve bütün sohbetlerimde mü’min Müslüman kardeşlerime:

''Ya Âlemlerin Rabbi Yüce Allah, celle celâluhu, mubârek Kur’ân’da bildirdiği üzere bu dûamıza icâbet etmeyi irâde buyurur ve Hicrî onbeşinci yüzyılın ilk çeyreğini idrâk etmekte olduğumuz şu günlerde Son Rasûlünü, ‘aleyhissalâtu vesselâm, hakikaten bir kere daha aramıza gönderecek olsa ve o da, sallallahu ‘aleyhi ve sellem, tıpkı dünya hayatını yaşadığı o günlerdeki gibi çarşıda, pazarda, caddede, sokakta aramızda dolaşsa, o’nu, sallallahu aleyhi ve sellem, görür görmez tanır mısınız?''

Önce şaşırıyor dinleyicilerim…
Böyle bir soruyu besbelli nicedir duymamışlar, hele kendi kendilerine hiç sormamışlar!
Ama ben onları şaşırtmak değil, kelimenin tam mânâsıyla sarsmak istiyorum!
''Haydi! Cevap verin! Söyleyin! Sokakta görseniz tanır mısınız o’nu, ‘aleyhissalatu vesselâm?''
Bir an için düşünüyorlar bu bir hayli zorlayıcı ısrarım karşısında…
Ne yazık ki pek uzun sürmüyor düşünme gayretleri ve yerini hemen, kolayca, bir bocalama haline terkediyor. Sonra derin bir iç geçirip yarı korku, yarı tevâzu içinde boyunlarını büküyor dinleyicilerim… Dudaklarından neredeyse bir fısıltı halinde dökülüveren cevap ise, tedirgin bir ''Hayır…'' oluyor genellikle. Pek azı, yalnızca pek azı ''Evet!'' demeye hazırlanıyor ama, bir ihtimal bu ''cür’etkâr''(!) cevapları yüzünden çoğunluk tarafından eleştirilme ve belki de azarlanma korkusu galebe çalıyor – onlar da susup boyun bükmeyi tercih ediyorlar!

''Neden susuyorsunuz? Bu ne tedirginlik!'' diye sarsmaya devam ediyorum dinleyicilerimi tatlı-sert bir tavırda, “Elbette ki tanırsınız o’nu, sallallahu ‘aleyhi ve sellem! Hemen, görür görmez, daha ilk bakışta tanırsınız! Bundan hiç kuşkunuz olmasın! Siz o’nun, sallallahu ‘aleyhi ve sellem, sevgili ümmeti, o da, sallallahu ‘aleyhi ve sellem, sizin sevgililer sevgilisi peygamberiniz değil mi? Elbette ki hemen tanırsınız o’nu, sallallahu ‘aleyhi ve sellem. Hatta bulunduğunuz yerden on dakika önce geçmiş bile olsa, teninin-terinin o benzersiz letâfetteki kokusundan tanırsınız o’nu, sallallahu ‘aleyhi ve sellem. Bundan hiç kuşkunuz olmasın! Sakın!

Biraz rahatlar gibi oluyorlar. İnce, mahcup bir tebessüm dolanıveriyor dudaklarına; mü’min Müslümanlar olarak nicedir yitirdikleri özgüvenleri, derin, deyim yerindeyse “komasal” uykusundan uyanır gibi oluyor bir an için. Öylesine ölesiye hazır, öylesine ölesiye muhtaçlar ki buna!
Ama kardeşleri, fakîr, bu hassas konuda insaf nedir bilmiyor, bilmek istemiyor bir türlü!
''Ama mesele bu değil!'' diye devam ediyorum sözüme, ''Mesele, o, sallallahu ‘aleyhi ve sellem, bizi görür görmez, daha ilk bakışta tanır mı acaba? Evet! Esas mesele bu!''
Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, celle celâluhu, mubârek Tevbe suresinin 128. âyet-i kerimesinde:

Bismillâhirrahmânirrahîm

Gerçek şu ki, [ey insanlar,] size kendi içinizden bir Rasûl gelmiştir: sizin [öte dünyada] çekmek zorunda kalabileceğiniz sıkıntıdan ötürü kendini [zihnen] büyük bir yük altında hisseden; size çok düşkün [ve] müminlere karşı şefkat ve merhametle dolu bir Rasûl...
yüce ifâdesiyle bizlere tanıttığı Muazzez Peygamberimiz, ‘aleyhissalâtu vesselâm, göğsünü gere gere, güzel gözleri parlaya parlaya “İşte bu benim, beni kendine en güzel örnek bilen sevgili ümmetim!” diyebilecek midir, hâl-i pür melâlimizi görünce?

O ki, ‘aleyhissalâtu vesselâm, “Ümmetimin yiyemediğini yemem, giyemediğini giymem!” diyendi…
O ki, ‘aleyhissalâtu vesselâm, “Kim ki kendini bir kavme benzetir, o kavimden olur!” diye uyarandı…
O ki, ‘aleyhissalâtu vesselâm, “Kadınların haklarını gözetin ve bu hususta Allah'tan korkun!” diye tavsiyede bulunandı…

Korkuyorum!

Gösterişli ve israf kuyusu düğün derneklerimizi, ziyafet sofralarımızı, evlerimizi, “villa”larımızı, yazlıklarımızı, onları, “deli kızın çeyizi” misali tıka basa doldurduğumuz bilumum “çağdaş”(!) mobilyaları, ateş pahası lüks otomobillerimizi, karnı tok-sırtı pek mü’mine hanımların alacalı-bulacalı, şıkırtılı-pıkırtılı sözümona ve inadına görgüsüz, göz kamaştıran “tesettür''kıyafetlerini ve bunların satışa arz edildiği şatafatlı mağazaları, görücüye çıkartıldıkları ''maskaralık resm-i geçidi'' misali ''defile''leri görse, ne der, ne yapar?
Ya, değil kendimizi benzetmek, taklid etmek, kendimize ''resmen'' örnek aldığımız, hayat tarzından, hedeflerine, beklentilerine, ''prestij göstergelerine'', değer yargılarına, hatta umutlarına, hayallerine ve rüyalarına kadar birebir ama son derece kötü bir kopyası, daha doğru bir deyişle karikatürü haline geldiğimiz kavmi/medeniyeti onaylar mı?

Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, celle celâluhu, ''birbirlerinin evliyâsı/en yakını'' kıldığı ve herşeyden önce, ister hanımlarımız, ister kızlarımız olsunlar, ''din kardeşlerimiz'' hükmünde olan bilumum mü’mine Müslüman hanımefendilere karşı sergilediğimiz tavırlara, onlara toplum hayatında verdiğimiz yere, biçtiğimiz değere hayran kalıp “yıldızlı aferin” verir mi?

Korkuyorum!

Hem de ölesiye korkuyor ve utanıyorum!
… ve gecenin sabaha dönen saatlerinde, kan-ter içinde oturmuş mubârek Kur’ân’ı okurken emektar rahlemin başında, mubârek Hucurât suresinin bütün imana ermiş olanlara seslenen mubârek 7. âyet-i kerimesinin ilk cümlesi, tokat gibi patlıyor ruhumda:

Bismillâhirrahmânirrahîm
Ve bilin ki, Allah'ın Rasûlü aranızdadır

Sarsılıyorum…

O, ‘aleyhissalâtu vesselâm, aramızda! Bugün, şu anda ve her an burada!
Mubârek âyet apaçık bildiriyor işte – geçmiş değil, geniş zaman kipinde!
Ürperiyorum…
Bu ''Kutlu Doğum Haftası''nı da ciddî bir özeleştiri yapmaya hazır, apaçık, diri bir şuur ile samimi bir kararlılığa, selîm ve hassas bir kalbi katık ederek, kelimenin tam anlamıyla, “idrâk etmek” yerine, kendimizi ve çevremizi sığ ve sanal bir duygusallık selinde boğarak geçirecek olursak, gerçekten de vay halimize!


M. E. Noyan

 

cemile_drn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eki 2006
Mesajlar
280
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: “VE BİLİN Kİ ALLAH’IN RASÛLÜ ARANIZDADIR!”

selamün aleyküm,Allah razı olsun.
Rabbim bizleri Peygamber Efendimiz'e (sav) layık bir ümmet eylesin.Amin...
Allah'a emanet olun...
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
RE: “VE BİLİN Kİ ALLAH’IN RASÛLÜ ARANIZDADIR!”

ALLAH CC RAZI OLSUN...SELAM VE DUA İLE...ALLAH CC EMANET OLUN...
 

derya_gulu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2007
Mesajlar
474
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: “VE BİLİN Kİ ALLAH’IN RASÛLÜ ARANIZDADIR!”

S.A. ALLAH RAZI OLSUN BU GÜZEL YAZIYI BİZİMLE PAYLAŞTIĞINIZ . EMEĞİNİZE SAĞLIK.
 

Bahar_58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ocak 2007
Mesajlar
3,673
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
RE: “VE BİLİN Kİ ALLAH’IN RASÛLÜ ARANIZDADIR!”

Allah Razi olsun.. Allahin bize verdigi nimetin kiymetini bilmiyoruz Peygamber efendimizin ümmeti olmayi nasip etmis.. Öyleki peygamber efendimiz (S.A.V) önce gelen Peygamberler Allaha yalvarmis aglamislar ne olur Allahim Muhammed Mustafa (S.A.V) ümmeti olmayi nasip et diye.. Biz ise bu büyük nimetin farkinda degiliz.. Rabbim ona layik bir ümmet olmayi nasip etsin.. ALLAH RAZI OLSUN güzel bi paylasimB)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt