Soru: Uzun yolculukların çoğunda namazlarımızı yoldaki istasyonlarda kılma imkanımız oluyorsa da, bazılarında vasıtada kılmak zorunda kaldığımız da olabiliyor. Bu durumda şüphelerden kurtulamıyoruz. Yolculukta vasıta içinde namaz nasıl kılınır? Kendine mahsus şartları nelerdir pek bilemiyoruz. Bize kısa bilgi verebilir misiniz vasıta içinde kılmak zorunda kaldığımız namaz konusunda?
Vasıtalar denince, içinde ayakta namaz kılınabilecek gemiler,deniz ötobüsleri akla geldiği gibi, koltukta oturmanın dışında hareket imkanı olmayan kara vasıtaları da akla gelmektedir.
Bilindiği üzere içinde ayakta namaz kılınabilecek deniz otobüsü ve benzerleri vasıtalarda namaz bilinen şekliyle kılınır, bir farklılık akla gelmez, ihtiyaç da duyulmaz. Günümüzdeki deniz otobüslerinin kendilerine mahsus mescitleri dahi vardır. Kıbleyi gösteren işaretleri de mevcuttur. Yani onlarda bir sorun yoktur.
Ancak koltukta oturmak suretiyle seyahat ettiğimiz kara vasıtalarında akla gelen ilk tedbir, namaz vakitlerinde durmayacağını tahmin ettiğiniz vasıtaya önce abdestli olarak binmektir. Çünkü abdestiniz varsa mecbur kalınca hemen namazı koltukta kılma imkanı da var demektir. Abdest yoksa koltukta da olsa namaz kılma imkanı yoktur. Mecburen kazaya kalacaktır..
Vasıtaya abdestli binme tedbirine böylece dikkat çektikten sonra gelelim yolculuk sırasında bilinmesi gereken kurallara. Onları da şöyle sıralayabiliriz:
1- İçinde yolculuk yapılan vasıtanın namaz vakti çıkmadan bir yerde duracağı ümit ediliyorsa, namaz için beklenmelidir. Vakit içinde vasıtanın durduğu yerde hemen inip namazı normal şekilde yerde kılma tercih edilmelidir. Çünkü yerde kılınan namaz tamdır. Vasıta içinde koltukta kılınan ise eksktr. Kıyamı, secdesi yarımdır. Tamı kılmak mümkün iken elbette yarımı tercih etmek uygun olmaz. Bu sebeple, sorumlulara namaz kılmak için müsait yerde durmasını teklif etmeli, vaktin sonunda da olsa farz namazlar yerde kılmaya gayret gösterilmelidir.
2- Vasıtanın durmayacağına kanaati kesinleşmiş, vaktin sonuna doğru da yaklaşılmışsa, artık daha fazla beklemeye sebep yoktur. Namazı kazaya bırakmaktansa hemen oturulan koltukta mümkün olan nasılsa öylece kılınmalıdır. Koltuktaki oturuş hali namazda kıyam, biraz eğilmek rüku, (doğrulduktan sonra) biraz daha da aşağıya eğilmek de secde sayılır. Bu sırada başın öndeki koltuğa dayanması gibi bir mecburiyet olmaz. Başın ayakların ucuna bakıyor şekilde boşluğa eğilmesi secde olarak yeterlidir.
3- Koltukta namaza başlarken ilk tekbiri kıbleye yönelik olarak almak güzel bir başlangıç olur. Ancak bu mümkün olmuyorsa kıbleye yönelme mecburiyeti kalkar. Böylece, otobüste abdestli bulunan kimse vaktin sonuna yaklaşınca namazını oturduğu koltukta kolayca kılabilir. Kazaya bırakması gerekmez...
4- Bütün bu kolaylıklara rağmen yine de namazını vasıta içinde kılma fırsatını kaçırmış olan kimse için yapılacak ilk iş, kılamadığı bu namazı en kısa zamanda bulduğu ilk fırsatta hemen kaza etmek, borçlu kalmamaya dikkat etmektir.
5- Yolculuklarda kılınamayan namazlar, sonra kaza edilirken yolcu namazı olarak kaza edilir, tam kılınması gerekmez. Borç kaç rekat ise kaza edilecek namaz da o kadar olur.
6- Yolcunun seferi kolaylığından istifade etmesi için gideceği mesafenin (9O) kilometreden az olmaması gerekir. Bu miktardan kısa olan yolculuklarda seferilik kolaylığı uygulanamaz. Bu miktar uzunlukta bir yolculuğa çıkan kimse, beldesinin sınırlarını çıkınca seferilik hükümleri başlar, dönüşte de aynı sınırlara gelince seferilik hükümleri bitmiş olur. Yani yolda dört rek'atlı farzları iki kılarken evine dönünce bu kolaylık bitmiş, tam kılma hükümleri başlamış olur.
7- İki evi olan insan, (evlerin arasındaki mesafe seferiliği gerektirecek uzunlukta ise) aradaki yol boyunca seferi sayılır, evlerine gelince seferilik bitmiş olur.
Vasıtalar denince, içinde ayakta namaz kılınabilecek gemiler,deniz ötobüsleri akla geldiği gibi, koltukta oturmanın dışında hareket imkanı olmayan kara vasıtaları da akla gelmektedir.
Bilindiği üzere içinde ayakta namaz kılınabilecek deniz otobüsü ve benzerleri vasıtalarda namaz bilinen şekliyle kılınır, bir farklılık akla gelmez, ihtiyaç da duyulmaz. Günümüzdeki deniz otobüslerinin kendilerine mahsus mescitleri dahi vardır. Kıbleyi gösteren işaretleri de mevcuttur. Yani onlarda bir sorun yoktur.
Ancak koltukta oturmak suretiyle seyahat ettiğimiz kara vasıtalarında akla gelen ilk tedbir, namaz vakitlerinde durmayacağını tahmin ettiğiniz vasıtaya önce abdestli olarak binmektir. Çünkü abdestiniz varsa mecbur kalınca hemen namazı koltukta kılma imkanı da var demektir. Abdest yoksa koltukta da olsa namaz kılma imkanı yoktur. Mecburen kazaya kalacaktır..
Vasıtaya abdestli binme tedbirine böylece dikkat çektikten sonra gelelim yolculuk sırasında bilinmesi gereken kurallara. Onları da şöyle sıralayabiliriz:
1- İçinde yolculuk yapılan vasıtanın namaz vakti çıkmadan bir yerde duracağı ümit ediliyorsa, namaz için beklenmelidir. Vakit içinde vasıtanın durduğu yerde hemen inip namazı normal şekilde yerde kılma tercih edilmelidir. Çünkü yerde kılınan namaz tamdır. Vasıta içinde koltukta kılınan ise eksktr. Kıyamı, secdesi yarımdır. Tamı kılmak mümkün iken elbette yarımı tercih etmek uygun olmaz. Bu sebeple, sorumlulara namaz kılmak için müsait yerde durmasını teklif etmeli, vaktin sonunda da olsa farz namazlar yerde kılmaya gayret gösterilmelidir.
2- Vasıtanın durmayacağına kanaati kesinleşmiş, vaktin sonuna doğru da yaklaşılmışsa, artık daha fazla beklemeye sebep yoktur. Namazı kazaya bırakmaktansa hemen oturulan koltukta mümkün olan nasılsa öylece kılınmalıdır. Koltuktaki oturuş hali namazda kıyam, biraz eğilmek rüku, (doğrulduktan sonra) biraz daha da aşağıya eğilmek de secde sayılır. Bu sırada başın öndeki koltuğa dayanması gibi bir mecburiyet olmaz. Başın ayakların ucuna bakıyor şekilde boşluğa eğilmesi secde olarak yeterlidir.
3- Koltukta namaza başlarken ilk tekbiri kıbleye yönelik olarak almak güzel bir başlangıç olur. Ancak bu mümkün olmuyorsa kıbleye yönelme mecburiyeti kalkar. Böylece, otobüste abdestli bulunan kimse vaktin sonuna yaklaşınca namazını oturduğu koltukta kolayca kılabilir. Kazaya bırakması gerekmez...
4- Bütün bu kolaylıklara rağmen yine de namazını vasıta içinde kılma fırsatını kaçırmış olan kimse için yapılacak ilk iş, kılamadığı bu namazı en kısa zamanda bulduğu ilk fırsatta hemen kaza etmek, borçlu kalmamaya dikkat etmektir.
5- Yolculuklarda kılınamayan namazlar, sonra kaza edilirken yolcu namazı olarak kaza edilir, tam kılınması gerekmez. Borç kaç rekat ise kaza edilecek namaz da o kadar olur.
6- Yolcunun seferi kolaylığından istifade etmesi için gideceği mesafenin (9O) kilometreden az olmaması gerekir. Bu miktardan kısa olan yolculuklarda seferilik kolaylığı uygulanamaz. Bu miktar uzunlukta bir yolculuğa çıkan kimse, beldesinin sınırlarını çıkınca seferilik hükümleri başlar, dönüşte de aynı sınırlara gelince seferilik hükümleri bitmiş olur. Yani yolda dört rek'atlı farzları iki kılarken evine dönünce bu kolaylık bitmiş, tam kılma hükümleri başlamış olur.
7- İki evi olan insan, (evlerin arasındaki mesafe seferiliği gerektirecek uzunlukta ise) aradaki yol boyunca seferi sayılır, evlerine gelince seferilik bitmiş olur.