HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
VALİLER
Vali, Halife tarafından; hilafet devletinin vilayetlerinden birisinin başına yönetici ve emir olmak üzere tayin ettiği kişidir.
Devlet, egemenliği altındaki toprakları bir takım birimlere ayrılır. Bu birimlerin her birisine "vilayet" adı verilir. Her bir vilayet de yine "âmillik" adı verilen birimlere ayrılır. Vilayetin yöneticisine "vali" veya "emir", âmilliklerin yöneticilerine de "âmil" veya "hâkim" (yönetici) denilir.
Valiler yönetici sınıfından sayılırlar. Çünkü "vilayet" kelimesi burada hükmetmek, yönetmek anlamına gelmektedir. El-Kamusu'l-Muhit'te şunlar söylenmektedir: "Bir şeye valilik etmek demek (mastar olarak), yönetmek demektir. Vilayet ise; sınırları belli emirlik ve yönetim alanı üzerindeki egemenlik anlamındadır."
Valilik görevi, ya Halife tarafından ya da böyle bir görevlendirmede onun yerine vekalet eden kimse tarafından verilmelidir. Buna göre vali, ancak Halife tarafından tayin edilebilir. Vilayette veya emarette yani vali ya da emirlerde asıl olan Rasulullah (s.a.v.)in uygulamasıdır. Rasulullah (s.a.v.)'in beldelere vali tayin ettiği ve onlara o bölgelerde yönetim hakkını verdiğini görüyoruz. Muaz b. Cebel'i Cened'e, Ziyad b. Lebid'i Hadramevt'e, Ebu Musa el-Eşari'yi de Zebid ve Aden'e vali tayin etmişti.
Vali, Halife’nin vekilidir. O, Halife’nin kendisine vekaleten verdiği işleri, vekalete göre yerine getirir. Şeriatta vilayet için muayyen bir sınır yoktur. Buna göre Halife’nin yönetim işlerinden herhangi birisinde kendi yerine vekil olarak tayin ettiği herkes, Halife’nin valilik görevine tayin ederken belirlediği lafızlarla uygun olarak o işte vali sayılır. Ancak, belde valiliği ya da emirlikler belli bir yerle sınırlıdır. Çünkü Rasul (s.a.v), valinin yönetim alanını ve yerini sınırlandırıyordu. Yani emire, emirlik görevini verirken sınırlarını da belirliyordu.
Valilik genel ve özel olarak üzere iki türlü olur. Genel valilik, vilayetteki yönetim işlerinin tümünü kapsar. Genel valilikte atama, Halife’nin o kişiye bir beldenin veya bölgenin yönetimini, tüm ahalisi üzerinde yönetme yetkisini, yönetimi ilgilendiren diğer işlere bakma yetkisini vermesidir. Bu durumda vali, bölge işlerinin genelini gözetme ve idare etme yetkisine sahip olur.
Özel emirlikte, emirin yetkileri ve sorumlulukları sınırlıdır. Böyle bir vali, o bölge veya belde sınırları içerisinde orduyu düzenleme, tebanın işlerini gözetme, can, mal, namus ve sınır güvenliğini sağlama gibi görevi, belli işlere bakmakla sınırlıdır. Bu durumdaki bir vali yargı işlerine bakamaz. Haraç ve zekat toplayamaz. Rasulullah (s.a.v)'in uygulamalarına baktığımız zaman bazı kişileri genel vali, bazılarını da özel vali olarak görevlendirdiğini görürüz. Örneğin, Amr b. Hazm'ı Yemen'e genel vali olarak tayin etmiştir. Ali b. Ebu Talib'i ise Yemen'de hâkimlik yapmak üzere özel bir görevle görevlendirmiştir.
Ondan sonra gelen Halifeler de bu yolu izlemişlerdir. Onlar da kimi zaman genel vali tayin ediyorlardı. Mesela Ömer b. el-Hattab, Muaviye b. Ebu Süfyan'ı genel vali olarak tayin ettiği gibi. Özel olarak vali tayin ettikleri de oluyordu. Mesela Ali b. Ebi Talib ile Abdullah b. Abbas'ı Basra'da mali konular dışındaki işlere, Ziyad'ı da yalnızca mali işlerin başına vali olarak görevlendirmişti.
İlk dönemlerde valilik iki kısımdı: Namaz valiliği ve harac valiliği. Bu nedenle tarih kitaplarının açıklamaları arasında emirlerin valilikleri ile ilgili olarak birisi namaz valiliği diğeri ise namaz ve haraç valiliği olmak üzere iki tabir kullandığını görmekteyiz. Yani tayin edilen emir ya namaz ve haraç emiri oluyordu ya da yalnızca namaz emiri oluyordu. "Namaz emiri" ya da "namaz valiliği" tabiri yalnızca insanlara namazda imamlık yapmak anlamına gelmemektedir. Bu kelime mali konular dışında kalan bütün alanlarda valilik yapma anlamında kullanılmaktadır. Namaz kelimesi mali işler dışında kalan tüm işlerde insanları yönetme yetkisine sahip olmaları anlamına gelmektedir. "Namaz" ve "harac" niteliklerini bir arada taşıyan kimsenin valiliği genel valilik sayılmaktadır. Eğer valiliği yalnızca namaz veya harac ile sınırlı ise bu taktirde valiliği özel bir valilik sayılmaktadır. Her ne surette olursa olsun özel valilikte Halife’nin yapacağı düzenlemeler esastır. Özel valiliği yalnızca haraca tahsis edebileceği gibi, yalnızca yargıya da tahsis edilebilir. Mali konuların, yargıyı ve orduyu ilgilendiren konuların dışındaki alanlarda tahsis etme hakkına da sahiptir. Halife, devletin veya valiliğin idaresi açısından hayırlı gördüğünü yerine getirir. Çünkü şeriat, valinin görevlerini belli işlerle sınırlandırmadığı gibi yönetimle ilgili tüm yetkiye sahip olmasını da gerek görmemiştir. Şeriat, vali veya emirin görevinin yönetimi ve otoriteyi ilgilendiren işler kapsamına girdiğini ve bu hususlarda Halife’nin vekili olduğunu belirlemiştir. Bu konuda getirdiği diğer bir sınırlama ise, emirin belli bir bölgenin emiri olduğu şeklindedir. Bu sınırlamalar ise Rasulullah (s.a.v.)'in uygulamalarıyla ortaya çıkmıştır. Allah'ın Rasülü Halifeye, genel vali tayin etme yetkisini de uygun göreceği işler üzerinde özel vali tayin etme yetkisini de tanımıştır. Bu da Rasulullah (s.a.v)'ın uygulamalarında açıkça görülen bir husustur.
İbni Hişam’ın siret’in’de geçtiği üzere Rasulullah (s.a.v) Ferve bin Müseyk'i, Murad, Zebid ve Müzhic kabilelerine vali olarak görevlendirmiş beraberinde Halid b. Saîd b. el- As'ı da zekatları toplamakla görevli olarak göndermiştir. Yine Rasulullah (s.a.v)'in hem idari hem de mali konularda yetkili olmak üzere Ziyad b. Lebid El-Ensari'yi Hadramevt'e gönderdiği rivayet edilmektedir. Zekatları ve cizyeyi toplamak üzere Ali b. Ebu Talib'i Necran'a ve Hâkim'in Müstedrekinde geçtiği üzere Yemen'e de kadı olarak göndermiştir. El-İstiabda'da ise Muaz b. Cebel'in, insanlara Kur'an'ı ve İslâm şeriatını öğretmek, aralarındaki anlaşmazlıklara hükmetmek ve aynı zamanda da Yemen'de bulunan âmillerden zekatları almak üzere Cened'e gönderildiği yazılmaktadır. Yine İbni Hişam, Rasulullah (s.a.v)'in Uhud savaşına çıktığı zaman İbni Ümmü Mektkum'u Medine'de namaz kıldırmakla görevlendirdiğini yazmaktadır.
Vali, Halife tarafından; hilafet devletinin vilayetlerinden birisinin başına yönetici ve emir olmak üzere tayin ettiği kişidir.
Devlet, egemenliği altındaki toprakları bir takım birimlere ayrılır. Bu birimlerin her birisine "vilayet" adı verilir. Her bir vilayet de yine "âmillik" adı verilen birimlere ayrılır. Vilayetin yöneticisine "vali" veya "emir", âmilliklerin yöneticilerine de "âmil" veya "hâkim" (yönetici) denilir.
Valiler yönetici sınıfından sayılırlar. Çünkü "vilayet" kelimesi burada hükmetmek, yönetmek anlamına gelmektedir. El-Kamusu'l-Muhit'te şunlar söylenmektedir: "Bir şeye valilik etmek demek (mastar olarak), yönetmek demektir. Vilayet ise; sınırları belli emirlik ve yönetim alanı üzerindeki egemenlik anlamındadır."
Valilik görevi, ya Halife tarafından ya da böyle bir görevlendirmede onun yerine vekalet eden kimse tarafından verilmelidir. Buna göre vali, ancak Halife tarafından tayin edilebilir. Vilayette veya emarette yani vali ya da emirlerde asıl olan Rasulullah (s.a.v.)in uygulamasıdır. Rasulullah (s.a.v.)'in beldelere vali tayin ettiği ve onlara o bölgelerde yönetim hakkını verdiğini görüyoruz. Muaz b. Cebel'i Cened'e, Ziyad b. Lebid'i Hadramevt'e, Ebu Musa el-Eşari'yi de Zebid ve Aden'e vali tayin etmişti.
Vali, Halife’nin vekilidir. O, Halife’nin kendisine vekaleten verdiği işleri, vekalete göre yerine getirir. Şeriatta vilayet için muayyen bir sınır yoktur. Buna göre Halife’nin yönetim işlerinden herhangi birisinde kendi yerine vekil olarak tayin ettiği herkes, Halife’nin valilik görevine tayin ederken belirlediği lafızlarla uygun olarak o işte vali sayılır. Ancak, belde valiliği ya da emirlikler belli bir yerle sınırlıdır. Çünkü Rasul (s.a.v), valinin yönetim alanını ve yerini sınırlandırıyordu. Yani emire, emirlik görevini verirken sınırlarını da belirliyordu.
Valilik genel ve özel olarak üzere iki türlü olur. Genel valilik, vilayetteki yönetim işlerinin tümünü kapsar. Genel valilikte atama, Halife’nin o kişiye bir beldenin veya bölgenin yönetimini, tüm ahalisi üzerinde yönetme yetkisini, yönetimi ilgilendiren diğer işlere bakma yetkisini vermesidir. Bu durumda vali, bölge işlerinin genelini gözetme ve idare etme yetkisine sahip olur.
Özel emirlikte, emirin yetkileri ve sorumlulukları sınırlıdır. Böyle bir vali, o bölge veya belde sınırları içerisinde orduyu düzenleme, tebanın işlerini gözetme, can, mal, namus ve sınır güvenliğini sağlama gibi görevi, belli işlere bakmakla sınırlıdır. Bu durumdaki bir vali yargı işlerine bakamaz. Haraç ve zekat toplayamaz. Rasulullah (s.a.v)'in uygulamalarına baktığımız zaman bazı kişileri genel vali, bazılarını da özel vali olarak görevlendirdiğini görürüz. Örneğin, Amr b. Hazm'ı Yemen'e genel vali olarak tayin etmiştir. Ali b. Ebu Talib'i ise Yemen'de hâkimlik yapmak üzere özel bir görevle görevlendirmiştir.
Ondan sonra gelen Halifeler de bu yolu izlemişlerdir. Onlar da kimi zaman genel vali tayin ediyorlardı. Mesela Ömer b. el-Hattab, Muaviye b. Ebu Süfyan'ı genel vali olarak tayin ettiği gibi. Özel olarak vali tayin ettikleri de oluyordu. Mesela Ali b. Ebi Talib ile Abdullah b. Abbas'ı Basra'da mali konular dışındaki işlere, Ziyad'ı da yalnızca mali işlerin başına vali olarak görevlendirmişti.
İlk dönemlerde valilik iki kısımdı: Namaz valiliği ve harac valiliği. Bu nedenle tarih kitaplarının açıklamaları arasında emirlerin valilikleri ile ilgili olarak birisi namaz valiliği diğeri ise namaz ve haraç valiliği olmak üzere iki tabir kullandığını görmekteyiz. Yani tayin edilen emir ya namaz ve haraç emiri oluyordu ya da yalnızca namaz emiri oluyordu. "Namaz emiri" ya da "namaz valiliği" tabiri yalnızca insanlara namazda imamlık yapmak anlamına gelmemektedir. Bu kelime mali konular dışında kalan bütün alanlarda valilik yapma anlamında kullanılmaktadır. Namaz kelimesi mali işler dışında kalan tüm işlerde insanları yönetme yetkisine sahip olmaları anlamına gelmektedir. "Namaz" ve "harac" niteliklerini bir arada taşıyan kimsenin valiliği genel valilik sayılmaktadır. Eğer valiliği yalnızca namaz veya harac ile sınırlı ise bu taktirde valiliği özel bir valilik sayılmaktadır. Her ne surette olursa olsun özel valilikte Halife’nin yapacağı düzenlemeler esastır. Özel valiliği yalnızca haraca tahsis edebileceği gibi, yalnızca yargıya da tahsis edilebilir. Mali konuların, yargıyı ve orduyu ilgilendiren konuların dışındaki alanlarda tahsis etme hakkına da sahiptir. Halife, devletin veya valiliğin idaresi açısından hayırlı gördüğünü yerine getirir. Çünkü şeriat, valinin görevlerini belli işlerle sınırlandırmadığı gibi yönetimle ilgili tüm yetkiye sahip olmasını da gerek görmemiştir. Şeriat, vali veya emirin görevinin yönetimi ve otoriteyi ilgilendiren işler kapsamına girdiğini ve bu hususlarda Halife’nin vekili olduğunu belirlemiştir. Bu konuda getirdiği diğer bir sınırlama ise, emirin belli bir bölgenin emiri olduğu şeklindedir. Bu sınırlamalar ise Rasulullah (s.a.v.)'in uygulamalarıyla ortaya çıkmıştır. Allah'ın Rasülü Halifeye, genel vali tayin etme yetkisini de uygun göreceği işler üzerinde özel vali tayin etme yetkisini de tanımıştır. Bu da Rasulullah (s.a.v)'ın uygulamalarında açıkça görülen bir husustur.
İbni Hişam’ın siret’in’de geçtiği üzere Rasulullah (s.a.v) Ferve bin Müseyk'i, Murad, Zebid ve Müzhic kabilelerine vali olarak görevlendirmiş beraberinde Halid b. Saîd b. el- As'ı da zekatları toplamakla görevli olarak göndermiştir. Yine Rasulullah (s.a.v)'in hem idari hem de mali konularda yetkili olmak üzere Ziyad b. Lebid El-Ensari'yi Hadramevt'e gönderdiği rivayet edilmektedir. Zekatları ve cizyeyi toplamak üzere Ali b. Ebu Talib'i Necran'a ve Hâkim'in Müstedrekinde geçtiği üzere Yemen'e de kadı olarak göndermiştir. El-İstiabda'da ise Muaz b. Cebel'in, insanlara Kur'an'ı ve İslâm şeriatını öğretmek, aralarındaki anlaşmazlıklara hükmetmek ve aynı zamanda da Yemen'de bulunan âmillerden zekatları almak üzere Cened'e gönderildiği yazılmaktadır. Yine İbni Hişam, Rasulullah (s.a.v)'in Uhud savaşına çıktığı zaman İbni Ümmü Mektkum'u Medine'de namaz kıldırmakla görevlendirdiğini yazmaktadır.