Vaktinde Tohum Ekmeyen
Uzun emel, çok yaşamayı istemektir. İbadet yapmak, dine hizmet etmek için çok yaşamayı istemek, uzun emel değildir. Uzun emel sahipleri, ibadetleri vaktinde yapamaz, tevbe etmeyi terk eder ve kalbleri de katı olur. Böyle olanlar, ölümü hatırlamaz, nasihatlerden ibret almaz ve hep dünya malına, mevkiine kavuşmak için ömürlerini harcarlar, ahireti unutur, yalnız zevk ve sefalarını düşünürler.
Peygamber efendimiz; (Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allah’tan haya etsin) buyurmuştur.
Haram olan lezzetlerin içinde yaşamak için uzun emel sahibi olmak haramdır. Mubahlarla lezzetlenmek için tul-i emel sahibi olmak, haram değil ise de, iyi değildir. Çok yaşamayı değil, sıhhat ve afiyet ile yaşamayı istemelidir.
İmam-ı Rabbani hazretleri bir talebesine hitaben buyuruyor ki:
“Yavrum! Dünyada kalmak zamanı pek azdır. Bu kısa zamanın çoğu da boş yere geçmiş bulunuyor. Pek azı kalmıştır. Ahiret zamanı ise sonsuzdur. Orada başa gelecek şeyler, bu birkaç günlük işlere bağlıdır. Bundan sonra, ya sonsuz nimetler, zevkler veya bitmez tükenmez azaplar, acılar vardır. Resulullah efendimiz, bunları haber vermiştir. Elbette olacaklardır. Aklı olan kimsenin, durmadan çalışması lazımdır.
Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, halsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür ile, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyen helak oldu, ziyan etti) buyurdu. Eğer dünya işlerini yarına bırakırsan ve bugün hep ahiret işlerini yaparsan güzel olur. Fakat, bunun aksini yaparsan çok çirkin olur.”
Takıyyüddin Sübki hazretleri buyuruyor ki:
“Kulun her halinde ibadet yapması gerekir. Çünkü ömür çok kısadır. Ömrünün bir kısmı küçüklükte geçer. Bir kısmı büyüyünce, bedeni ihtiyaçlarını temin etmek, uyku, kendisine arız olan hastalık, özür halleri, zaruri meşgaleler, insanlarla uğraşma ve geçim derdi gibi işlerle geçer. Bunlardan geriye, insan için çok az vakit kalır. İşte insan, ya bu kısacık ömrünü ibadet ve taatle geçirmek suretiyle Cennet nimetlerine kavuşur veya bu kısacık hayatı kendi aleyhine zayi eder, hüsrana uğrar, Cehenneme gider. Herkes, yaşadığı kısa ömür içerisinde bu halden birinde bulunur.”
Yusüf Nebhani hazretleri buyuruyor ki:
“Ey insan! Kendine merhamet et! Aklından gaflet perdesini kaldır! Bâtılın bâtıl olduğunu görerek, ondan kurtulmaya çalış! Hakkın hak olduğunu da görerek, ona tâbi ol, sarıl! Vereceğin karar, çok büyük, çok mühimdir. Vakit ise, çok azdır. Muhakkak öleceksin! Öldüğün vakti düşün! Başına geleceklere hazırlan! Hakka tâbi olmadıkça, ebedi azaptan kurtulamazsın! Son pişmanlık fayda vermez. Son nefeste hakkı tasdik etmek kabul olmaz. Fakat, Müslümanın günahlarına tevbe etmesi, kabul olur. O gün, Allahü teâlâ, (Kulum! Sana akıl nurunu vermiştim. Bununla, beni anlamanı, bana ve Peygamberim Muhammed aleyhisselama ve Onun getirdiği İslam dinine iman etmeni emretmiştim. Bu Peygamberin geleceğini, Tevrat’ta ve İncil’de haber vermiştim. İsmini ve dinini her memlekete yaydım. İşitmedim diyemezsin. Gece gündüz, dünya kazancı için, dünya zevkleri için çalıştın. Ahirette başına gelecekleri hiç düşünmedin. Gaflet içinde iken, ölümün pençesine düştün) derse, ne cevap vereceksin?
Ey insan! Başına gelecekleri düşün! Ömrün tükenmeden, aklını başına topla! Etrafında gördüğün, konuştuğun, sevdiğin, korktuğun kimselerin hepsi, birer birer öldüler. Birer hayal gibi, gelip gittiler. İyi düşün! Ebedi ateşte yanmak, ne büyük azaptır! Sonsuz nimetler içinde yaşamak ise, ne büyük nimettir. Bunlardan birini seçmek, şimdi senin elindedir. Herkesin sonu, bu ikisinden biri olacaktır. Bundan kurtulmak imkansızdır. Bunu düşünmemek ve tedbir almamak, büyük cahillik ve cinnettir.”
Amr bin Mürre hazretleri, dünyayı sevip onun peşinde ömrünü tüketenler hakkında; “Kim dünyaya yönelip dünyalık peşinde koşarsa ahiretini yıkar. Kim ahirete faydalı amel yaparsa, dünyaya düşkün olmaktan kurtulur. Böylece fani geçici olanı verip baki, kalıcı olanı alır” buyururdu.
Netice olarak, ömrünü faydasız, boş şeylerle geçiren bir kimse, tarlaya tohum ekme vaktini kaçırmış olur. Vaktinde tohum ekmeyen kimse ise, hasat zamanında pişman olur. Bişr-i Hafi hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Dün öldü, bugün can çekişiyor, yarın doğmadı. Öyle ise şu anı değerlendirmek için amele sarıl.”
Uzun emel, çok yaşamayı istemektir. İbadet yapmak, dine hizmet etmek için çok yaşamayı istemek, uzun emel değildir. Uzun emel sahipleri, ibadetleri vaktinde yapamaz, tevbe etmeyi terk eder ve kalbleri de katı olur. Böyle olanlar, ölümü hatırlamaz, nasihatlerden ibret almaz ve hep dünya malına, mevkiine kavuşmak için ömürlerini harcarlar, ahireti unutur, yalnız zevk ve sefalarını düşünürler.
Peygamber efendimiz; (Cennete gitmek isteyen, uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allah’tan haya etsin) buyurmuştur.
Haram olan lezzetlerin içinde yaşamak için uzun emel sahibi olmak haramdır. Mubahlarla lezzetlenmek için tul-i emel sahibi olmak, haram değil ise de, iyi değildir. Çok yaşamayı değil, sıhhat ve afiyet ile yaşamayı istemelidir.
İmam-ı Rabbani hazretleri bir talebesine hitaben buyuruyor ki:
“Yavrum! Dünyada kalmak zamanı pek azdır. Bu kısa zamanın çoğu da boş yere geçmiş bulunuyor. Pek azı kalmıştır. Ahiret zamanı ise sonsuzdur. Orada başa gelecek şeyler, bu birkaç günlük işlere bağlıdır. Bundan sonra, ya sonsuz nimetler, zevkler veya bitmez tükenmez azaplar, acılar vardır. Resulullah efendimiz, bunları haber vermiştir. Elbette olacaklardır. Aklı olan kimsenin, durmadan çalışması lazımdır.
Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, halsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür ile, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyen helak oldu, ziyan etti) buyurdu. Eğer dünya işlerini yarına bırakırsan ve bugün hep ahiret işlerini yaparsan güzel olur. Fakat, bunun aksini yaparsan çok çirkin olur.”
Takıyyüddin Sübki hazretleri buyuruyor ki:
“Kulun her halinde ibadet yapması gerekir. Çünkü ömür çok kısadır. Ömrünün bir kısmı küçüklükte geçer. Bir kısmı büyüyünce, bedeni ihtiyaçlarını temin etmek, uyku, kendisine arız olan hastalık, özür halleri, zaruri meşgaleler, insanlarla uğraşma ve geçim derdi gibi işlerle geçer. Bunlardan geriye, insan için çok az vakit kalır. İşte insan, ya bu kısacık ömrünü ibadet ve taatle geçirmek suretiyle Cennet nimetlerine kavuşur veya bu kısacık hayatı kendi aleyhine zayi eder, hüsrana uğrar, Cehenneme gider. Herkes, yaşadığı kısa ömür içerisinde bu halden birinde bulunur.”
Yusüf Nebhani hazretleri buyuruyor ki:
“Ey insan! Kendine merhamet et! Aklından gaflet perdesini kaldır! Bâtılın bâtıl olduğunu görerek, ondan kurtulmaya çalış! Hakkın hak olduğunu da görerek, ona tâbi ol, sarıl! Vereceğin karar, çok büyük, çok mühimdir. Vakit ise, çok azdır. Muhakkak öleceksin! Öldüğün vakti düşün! Başına geleceklere hazırlan! Hakka tâbi olmadıkça, ebedi azaptan kurtulamazsın! Son pişmanlık fayda vermez. Son nefeste hakkı tasdik etmek kabul olmaz. Fakat, Müslümanın günahlarına tevbe etmesi, kabul olur. O gün, Allahü teâlâ, (Kulum! Sana akıl nurunu vermiştim. Bununla, beni anlamanı, bana ve Peygamberim Muhammed aleyhisselama ve Onun getirdiği İslam dinine iman etmeni emretmiştim. Bu Peygamberin geleceğini, Tevrat’ta ve İncil’de haber vermiştim. İsmini ve dinini her memlekete yaydım. İşitmedim diyemezsin. Gece gündüz, dünya kazancı için, dünya zevkleri için çalıştın. Ahirette başına gelecekleri hiç düşünmedin. Gaflet içinde iken, ölümün pençesine düştün) derse, ne cevap vereceksin?
Ey insan! Başına gelecekleri düşün! Ömrün tükenmeden, aklını başına topla! Etrafında gördüğün, konuştuğun, sevdiğin, korktuğun kimselerin hepsi, birer birer öldüler. Birer hayal gibi, gelip gittiler. İyi düşün! Ebedi ateşte yanmak, ne büyük azaptır! Sonsuz nimetler içinde yaşamak ise, ne büyük nimettir. Bunlardan birini seçmek, şimdi senin elindedir. Herkesin sonu, bu ikisinden biri olacaktır. Bundan kurtulmak imkansızdır. Bunu düşünmemek ve tedbir almamak, büyük cahillik ve cinnettir.”
Amr bin Mürre hazretleri, dünyayı sevip onun peşinde ömrünü tüketenler hakkında; “Kim dünyaya yönelip dünyalık peşinde koşarsa ahiretini yıkar. Kim ahirete faydalı amel yaparsa, dünyaya düşkün olmaktan kurtulur. Böylece fani geçici olanı verip baki, kalıcı olanı alır” buyururdu.
Netice olarak, ömrünü faydasız, boş şeylerle geçiren bir kimse, tarlaya tohum ekme vaktini kaçırmış olur. Vaktinde tohum ekmeyen kimse ise, hasat zamanında pişman olur. Bişr-i Hafi hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Dün öldü, bugün can çekişiyor, yarın doğmadı. Öyle ise şu anı değerlendirmek için amele sarıl.”