Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Vahhabileri şok eden kendi alimlerin sözleri (1 Kullanıcı)

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
......Benim aşağıdaki yazıları yazmaktan maksadım….tasavvufçuların yaptıkları ve düşüncelerinden dolayı şirk kafirlikle itham eden. kendilerine selefiler ve vahhabi denilen kişilerin görüşlerininin kaynağı olan alimler.. selefilerin şirk dedikleri amelleri işliyolar ve tasavvufçuların şirkle itham edilen görüşlerini kabul ediyolar bu kaynakları vererek selefiler ve vahhabileri biraz firenlemek yaptıkları yanlışlığı fark etmelerini sağlamaktır .......ayrıca insanların bilgisizliğinden faydalanarak onları kafalarında ve yüreklerinde yonttukları putlara çağran hokkabaz kimseler olmadığımızı göstermektir İnsanlara bildiklerimizin kurandaki sünnetteki ve alimlerin eserlerinde yazdıkları kuranı hakikatlerin yerini göstermek onları ters bir tavır içersine girmekten haksız olan sui zanlardan kurtarmakttır Kuran ve sünnete uyarak amel edenlere karşı heva putu ile karşı çıkmaktan men etmekti……………………………...........................................................................................İbn Teymiyye Ölü İşitir Diyor:
İbn Teymiyye, sorulan bir soruya “Ölünün Kur’ân okumak zikir ve duâ seslerini işitebildiği doğrudur.” demekte¬dir.
İbn Teymiyye, Ölülerin kabirlerde konuştuğunu ve ken¬disine yapılan konuşmaları işittiklerini, söylüyor.
İbn Teymiyye; ölülerin görebilmesi ile alakalı Âişe (r.anhâ) ve diğer sahâbelerden birçok rivâyet gelmektedir. Allah’ın dilediği zamanlarda da ruh bedenle bir araya geldi¬ğinde, tıpkı bir meleğin yeryüzüne inmesi, birden bir ışı¬ğın parlaması ya da uyuyan bir kimsenin bir anda uyan¬ması gibi bir anlık bir olaydır. Bu mana birçok rivâyette nakledilmektedir. Mücahid şöyle demektedir: “Bazen ruh¬lar defnedildikten itibaren yedi gün kabir içinde oda¬larda tutulurlar.” Mâlik İbn Enes şöyle demektedir: “Bana ruhla¬rın istediği her yere gidebileceği rivâyeti ulaşmıştır” de¬mekte¬dir.
İbn Teymiyye: Peygamberlerin ve örnek davranış¬ları ile tanınmış salih kişilerin mezarlarında zaman zaman görüldüğü söylenen diğer bazı kerâmetler ve olağanüstü tezahürler de böyledir. Mesela bu mezarlara gökten ışık veya melek inmesi, şeytanların veya hayvanla¬rın buralara yanaşmaktan kaçınmaları, bu mezar¬lar¬dan veya çevrelerindeki diğer mezarlardan ateş fışkırması, bu mezarlarda yatanların bazı komşu ölülere şefaâtçi olmaları, bazı kimselerin ölünce on¬ların yanıbaşında gömülmeyi istemeleri, bazı me¬zarların yanında insanın içinde huzur ve sükun his¬setmesi ve bazı ölülere dil uzatanların çeşitli ce¬zalara çarptırılmaları gibi önemli tezahür¬ler, ko¬numuzun kapsamına girmeyen gerçeklerdir.
Başka bir deyimle gerek Peygamberlerin ve ge¬rekse yaşarken iyi davranışları ile tanınmış salih şahsiyetlerin mezarlarında belirebilecek Allah’ın kerâmetleri ile buraların Allah (Celle Celalühü) ka¬tında taşıdıkları saygınlık ve değer, çoğu kimsele¬rin tasavvurunun üzerindedir. Fakat ısrarla söylediği¬miz şudur ki, bütün bu tezahürler söz konusu mezarları, namaz yeri edinmeyi veya tercihli duâ ve ziyaret yeri ola¬rak seçmeyi gerektirmez, diyor İbn Teymiyye.
İbn Kayyım el Cevziyye (Ruh kitabının sayfa 19’)da Ha¬san b. Sabbah Zaferani der ki: İmâm Şafi’ye sor¬dum. O da: “Kabirde Kur’ân okumanın hiçbir sakın¬cası yoktur”, sözünü naklediyor. ………………………………………………… TEVESSÜL
kaynağı İbn Teymiyye’dir. Talebesi İbn Kesîr (ö.774/1372):
“İbn Teymiyye’nin devlet ve ulemânın huzu¬runda teves¬sü¬lün haram olduğu görüşünden kendi iste¬ğiyle vazgeçip, mübah olduğunu kabul ettiğini, fa¬kat istigâse’nin haram olduğu görüşü üzere de¬vam ettiği sözünü bizlere” nakletmiştir.
İbn Teymiyye (ö.728/1328)’yi görüşlerinin kaynağı ola¬rak kabul eden¬ler, İbn Teymiyye’nin bu sözü korkusun¬dan dolayı söylemiş olabilir derlerse; biz de deriz ki: Siz insanların sözleri¬nin zâhirine göre hüküm vermiyor muydu¬nuz? Ayrıca İbn Teymiyye korksaydı istiğase’nin haram oldu¬ğunu söylemez ve görüşünde ısrar etmezdi. ……………………………………………. Muhammed bin Abdulvahhâb’ın zat ile tevessülü kabul ediş şekli
. Bizim inkâr et¬tiğimiz şey, bir mahlûka hem de Allah’a edildiğinden daha fazla duâ ediliyor olması, şeyh Abdulkadîr ya da bir başkasının kabrine yönelip sıkıntıla¬rın giderilmesi ve istekleri¬nin verilmesi için saygı ile ondan istekte bulu¬nulması¬dır. Burada nerededir sırf Allah’a duâ etmek? Nerededir Allah’la beraber hiç kimseye duâ etmemek? Ama birisi çıkar duâ ederken “Allah’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin ya¬nında duâ edi¬yor olsa bile, bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir. diyor. ………………………………………………………Hanbelî:
Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî, bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezheb imâmlarından Ahmed b. Hanbelî (ö.241/855) tevessülü kabul ediyor; Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62. sayfasında Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiğini yazıyor.
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin Tevessülü Ka¬bulü
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî: Nefsimi terbiye edeme¬dim bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim.
İbn Teymiyye, İzzuddîn b. Abdusselâm’ın (ö.660/1262) sadece Peygamber ile teves¬sülü kabul ettiğini söylüyor.
……………………………………………………………………………..İbn Teymiyye’nin Kerâmetler ile İlgili Görüşleri
Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanla¬rın âlimlerinden İbn Teymiyye şöyle diyor:
Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelik¬ler gösterirler. Mesela: İşâretle bir şahsı öldürü¬vermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürü¬mesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması, bilinme¬yen yerler¬den gıda alması, zaman zaman insanların gözleri¬nin önün¬den yok olması, uzaklardan kendisini yardıma çağıranın yardımına, bulunduğu yerden yardım etmesi, çalınan bir malın nereye saklandığını hiç arama¬dan haber vermesi gibi harikulade şeyler.
Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli oldu¬ğunu göstermez, ispatlamaz. Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de al¬datıcı olabilir. Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez.
Fakat bu fevkalâdelikleri göstermenin yanında Allah (Celle Celalühü) Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir. Gerçekte velinin kerâmet¬leri yukarıda saydıklarımızdan daha büyük¬tür. (Ha¬vada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına uzaktanda olsa yetiş¬mesi gibi.)
Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşü¬yorsa ne kadar güzel. Zira veliler, imânlarının nuruyla bâ¬tınî gerçeklerin yüze vurmasıyla, İslâm şeriatına sımsıkı sa¬rılmalarıyla bilinir ve tanınırlar.
Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Onlar, O’nun velileri değildir. Onun velileri sa¬dece müttakilerdir. Çokları bilmezler.” (Enfal 8/34)
İbn Teymiyye aynı eseri sayfa 96’da şöyle diyor: Ki¬tap ve sünnet ehlinin büyükleri ayân beyân ortadadır. Ve onları hiç kimse inkar edemez. Onlardan bir kısmı şunlar¬dır:
Fudayl bin İyad, (ö.189/804) İbrahim bin Ethem (ö.161/777), Ebû Süleyman Dârânî, Marufu El-Kerhi, Cüneyd bin Muhammed Bağ¬dâdî (ö.297/909), Sehl bin Abdullah El-Tüsteri (ö.273/886) ve benzeri büyükler. Yüce Allah bunların hepsinden razı olsun. Diyor ibn teymiyye…………………… ÖLÜDEN BİR ŞEY İSTEMEK
İbn Teymiyye dedi ki: Bazı kimselerin Peygamber Efendi¬miz¬den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dilekleri¬nin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.
İbn Teymiyye; Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı ba¬şında duâ edilen mezarda yatan ölünün kerâ¬meti ola¬rak sayılabilir.” demiştir.
İbn Teymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bul¬mamakla beraber, böyle dileklerin Allah’ın (Celle Celalühü) izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir. Şeytandan¬dır, demi¬yor, Ölünün kerâmetindendir, diyor. İbn Teymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlar. ………………………………………………………………… Zât ile tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlim¬lerinden İbn Teymiyye şunları anlatır:
Esvedül-Ansî, peygamberlik iddiasında bulunduğu za¬man Ebû Müslim’i çağırtmış ve ona “benim pey¬gamberli¬ğimi tasdik ediyor musun?” diye sormuş. “Ha¬yır tasdik etmiyo¬rum” diye cevaplamış. Bunun üze¬rine Esved “Peki Muhammed’in Allah (Celle Celalühü)’ın Rasulü olduğunu kabul ediyor musun?” Elbette kabul ediyorum cevabını alan Esved gazaba gelmiş, bir ateş yakıl¬masını ve Müslimin ateşin içine atılarak yakılmasını emretmiş adamla¬rına. Bu emri yerine getiren adamları, Müslimi ateşin içinde namaz kılarken gördüler, hiçbir şey olmuyor¬muş gibi Ebû Müslim, Allah (Celle Celalühü) Rasulunun vefa¬tından sonra Medine’ye gelmişti. Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) onu kendisiyle Hz. Ebû Bekir ara¬sına oturt¬muştu.
Hz. Ebû Bekir (ö.13/634) (Radıyallahu Anh) hazır bulu¬nanlara “Allah (Celle Celalühü)’a hamd olsun ömrüm sona ermeden Allah (Celle Celalühü)’ın Rasulu Muhammedin ümmetinde İbrahim Halilullah gibi ateşe atılıp da kurtulan birini görmeyi bana nasip etti.”
………………………….. RABITA HAKKINDA
İbn Teymiyye şöyle demektedir: “Sen bir şahsı Allah için seversen, doğrudan Allah’ı sev¬miş olursun. Sen o şahsı ne zaman kalbinde tasavvur et¬sen, Cenab-ı Hakkın sevgilisi olan birisini tasavvur etmiş olursun ve böylece onu sevmiş olursun. Böylece senin Allah için ve Allaha olan mahabbetin daha fazla artmış olur. Nitekim sen ne zaman Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ondan ön¬ceki Peygamberleri ve onların izinden gidenleri hatırlayıp, onları kalbinde veya kafanda tasav¬vur etsen senin bu durumun kalbini onlara her türlü nimetleri ve¬ren Allahı sevmeye çeker götü¬rür. Sen bu insanları Allah için seversen Allah’ın sevgilisi olan zatda seni Allah sevgisine çeker götürür.”
İbn Teymiyye Sekr yani manevi sarhoşluk hakkında bazı büyüklerin bu halde iken söyledikleri şeriat dışı sözlerin¬den bahsediyor günah olmadığını söylüyor. Diyor ki 'bu kişiler hakkında şöyle hükmedilir kişinin aklı haram olmayan bir şeyden gitti ise o zaman ondan sudur eden yasak sözlerden ve fillerden sorumluluk yoktur.
İbn Teymiyye, El-Kelimu’t Tayyib adlı eserinde s. 109’da bize nerelerde sünnete uygun, nasıl duâ edeceği¬mizi göstermek için yazdığı eserde Abdullâh b. Mes’ud’dan rivâyet edilen şu hadis-i şerifi zikretmektedir:
“Sizden birinizin hayvanı çölde ipinden boşalıp, kaybo¬lursa, Ey Allâh’ın kulları hapsedin. Ey Allâh’ın kul¬ları hapsedin, diye iki defa seslensin. Zira Allâh’ın yeryü¬zünde onu hapsedecek olan hâzır kulu vardır.”
Tevessül ve istiğâseyi kabul etmeyenlerin zayıf de¬diği bu hadisi, itibar ettikleri âlimlerinden İbn Teymiyye bu hadisteki gibi duâ edilmesini sünnete uygun görmüş ki, el-Kelimu’t Tayyib “Sünnete Uygun Duâ” adlı eserine almıştır. İtiraz da etmemiştir. Burada hem zayıf hadisle amel var, hem de Allâh’tan değilde bir başkasından yar¬dım isteme var. İbn Teymiyye insanlardan yardım iste¬meyi (istigâse) kabul etmezken bu hadisteki gibi “Ey Al¬lâh’ın kulları!” diye seslene¬rek yardım istemeyi sünnete uygun görmüştür.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt