Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Üzülme....Yıkılma.....Ağlama.... (1 Kullanıcı)

Kur'ana sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
2,706
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
49
Üzülme... Yıkılma... Ağlama... Sakın..


O'ndan iste...


Umudunun tükendiginde,
Çaresizlik içinde kıvrandığında,
Herkes seni terk ettiginde,
Hayatın çıkmaza girdiginde,
Sana yardım edecek birini,
Seni dinleyecek bir dost aradıgında,
Etrafına baktıgında,
Kimselerin olmadıgını farkedeceksin belki...


Ama...
Üzülme... Yıkılma... Ağlama...
Sana yardım edecek bir dostun var...
Seni senden daha iyi bilen,
Senin çektiklerini gören,
Sana senden daha yakın olan...


Kim dediğini duyar gibiym...
İşte bu seni yaradan Rabbin...
O'nu sev...
O'na sarıl...
Bil, öğren, yaşa O'nun sevgisini...


Sen Rabbine bir adım yaklaştığında,
Rabbin sana on adım yaklaşır...
O seni asla yarı yolda bırakmaz,
O senin daima kalbinde olarak,
Senin ona ibadet etmeni,
Dua etmeni, istemeni bekler...


Çünkü O,
Kendisine yapılan ibadeti,
Kendisine yönelen dua`yı,
Hiçbir eli ve gözyaşını geri çevirmez...
Bekler ki kulum bana dua etsin,
İstesin benden...


Haydi o zaman,
Aç ellerini ve Rabbin ALLAHA`dua et ki,
O da sana yardım etsin...

alıntı..
 

LUTFI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2007
Mesajlar
2,120
Tepki puanı
0
Puanları
0
Emeğine sağlık kardeşim güzel bir paylaşım olmuş
Selam ve dua ile
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Selamun aleyküm kardeşim.
Rabbim razı olsun..
 

sessizliğim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2009
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Allah razı olsun kardeşim çok güzel bir yazı
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0
Emeğinize sağlık abi..
ALLAH Celle Celalühü razı olsun..
 

Kur'ana sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
2,706
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
49
Amin ecmeıyn kardeşim.
Rabbım nurundan,feyzinden,nurlu yolundan ayırmasın cümlemizi inşaallah.
 

merveneva

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Mar 2012
Mesajlar
239
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Üzülme... Yıkılma... Ağlama... Sakın..


O'ndan iste...


Umudunun tükendiginde,
Çaresizlik içinde kıvrandığında,
Herkes seni terk ettiginde,
Hayatın çıkmaza girdiginde,
Sana yardım edecek birini,
Seni dinleyecek bir dost aradıgında,
Etrafına baktıgında,
Kimselerin olmadıgını farkedeceksin belki...


Ama...
Üzülme... Yıkılma... Ağlama...
Sana yardım edecek bir dostun var...
Seni senden daha iyi bilen,
Senin çektiklerini gören,
Sana senden daha yakın olan...


Kim dediğini duyar gibiym...
İşte bu seni yaradan Rabbin...
O'nu sev...
O'na sarıl...
Bil, öğren, yaşa O'nun sevgisini...


Sen Rabbine bir adım yaklaştığında,
Rabbin sana on adım yaklaşır...
O seni asla yarı yolda bırakmaz,
O senin daima kalbinde olarak,
Senin ona ibadet etmeni,
Dua etmeni, istemeni bekler...


Çünkü O,
Kendisine yapılan ibadeti,
Kendisine yönelen dua`yı,
Hiçbir eli ve gözyaşını geri çevirmez...
Bekler ki kulum bana dua etsin,
İstesin benden...


Haydi o zaman,
Aç ellerini ve Rabbin ALLAHA`dua et ki,
O da sana yardım etsin...

alıntı..
İşte tamda bu durumdayım umudum darbe almış gibi
çaresizlik yakamda ve malefes dertleşebilecek kimsem yok
ama üzülmüyorum ağlamıyorum ve yıkılmadım. bende rabbime sığındım
bu yüzden burdayım. görelim mevla neyler neylerse güzel eyler.
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Amin kardeşim.
Rabbım cümlemizden razı olsun inşaallah.
Rabbım bizleri kimseye muhtaç eylemesin,kendi kapısından başka kapı aratmasın.
Selametle kardeşim.
Demeden gecemeyecegim, Hz Ali (r.a) da böyle demiş, Allah'ım kuluna muhtaç etme'' Resul kızmış ne yapıyorsun diye!
Çünkü dünya hayatında sebeplere muhtacız, şöyle de demiş Namerte muhtaç eyleme!
Rabbim hayırlı kapılara yöneltsin
Rabbim hayırlı insanlarla karşılaştırsın(amin)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Yine büyük bir hüzün çökmüştü yüreğine. Adeta yüreğine sığmayan, çocuksu, masum simasına ve gözlerine de sirayet eden bir hüzün...
Hüzün; yalnızlık, gariplik, hasret ve mazlumlukla birleşince daha bir yakar yüreği. Bu hüzünle yaşamak bazen müthiş acılar verir, adeta içinde bir yara kanıyor gibi gelir insana. Ölüm yaşamaktan güzel, toprağın altı üstünden güzel görünür. Yaralı gönül, huzura kavuşmak ve bir nebze olsun mutluluğu yakalamak ister. Serap misali çok uzaklarda görünen huzur ve mutluluğu bulamayınca da kendi gurbetinde yaşamaya mecbur kalır. Ruh yelkenlerini indirir, ufuk daralır ve kalbin üstüne heyulâ gibi bir ağırlık çöker.
İşte böyle bir hâlet-i ruhiye içindeyken yine günlüğünü açtı ve hayalindeki dosta bir şeyler yazmak istedi. Önce bir şiir döküldü kaleminden:
Sonsuza uçmak isteyen bir kelebek gibiyim,
Uçma istidadım var, ama kanadım tek...
Tek kanatla uçmak mümkün değil bilmez miyim? Uçmama imkân sağlayan kanadım olur musun?
Akıntıya doğru tersine kürek çeken bir kürekçi gibiyim. Yoruldum, tükendim böyle kürek çekerek...
Elbet yardıma ihtiyacım var hissetmez miyim? Beraber kürek çeksek, yardımcı olur musun?
Dünya mahzeninde yaşayan bir mahpus gibiyim. Zindanda çok sıkıldım seni bekleyerek...
Hazanda baharın ve dostun hasretini çekmez miyim? Zindanı gülistana çeviren yarenim olur musun?
Ey dost! İsmin ne olursa olsun, diğer insanlar sana ne derlerse desinler, önemli değil. Sen benim Ebubekirimsin. Ebubekir; sadakat, vefa ve fedakârlığın simgesi, sadık dost demek. Sana Ebubekirim dedim; çünkü sen benim en sadık dostumsun. Sen bir yana, bütün dünya bir yana...
Nice insanlar tanıdım; insanların nazarında büyük, makam-mevkii, şöhret sahibi... Dost bilip biraz yaklaşınca "büyük cüce" olduklarını anladım.
Nice insanlar gördüm, yüzleri güzel; ama kalpleri ve ruhları çirkin... Bunlardan kaçtım, ben hep seni aradım. Senin yüzüne akseden kalbinin nuru, ruhunun ve yüreğinin güzelliği öyle değil mi? Ben zaten senin güzel yüreğini sevdim.
Şimdiye kadar hep değer verdiğim, dost bildiğim insanlar beni incittiler, hayal kırıklığına uğrattılar. Gönül yıkmanın vebalini bilmeyen insanlar, çok rahat kalp kırıyorlar. Sen beni hiç incitmez, hayal kırıklığına uğratmazsın değil mi?
Samimiyetsizlik, kendini beğenmişlik, riya, yalan, kötü zan, dedikodu ve söz verip sözde durmama ne kadar yaygınlaşmış öyle!.. Sen bütün bunlardan nefret edersin değil mi?
Gel ey dost! Bitir artık şu dünya sürgünümü! Bir ışık ol bana, yolumu aydınlat! Kâinatın İftihar Tablosu Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)'in bile çok bunaldığı günler olmuştu. Onun bile bir Ebubekir'e ihtiyacı vardı. Ya şu acizin sana ihtiyacı olmaz mı? Kalabalıklar içinde kendisini yalnız hisseden şu garibi daha fazla mahzun bırakma! Ne olur sen de benim yar-ı ğarim ol! Karanlık mağaramı aydınlat! Kötülere karşı destek, kötülüklere karşı siper ol bana! Biliyor musun, başım dizine müştak, dizim başına hasret!..
Gel ey dost! Bu zamanda Ebubekir olmaz diyenlere inat, gel! Gel de beni anlamayan, çok hayalperest olduğumu iddia edenlere karşı beni mahcup etme! İnan sana hava kadar, su kadar ihtiyacım var, hiç mübalâğa yapmıyorum. Mecnun'un Leylâsı'nı aradığı gibi seni arıyorum, neredesin? Sensiz hiçbir şeyin tadı yok benim için. Artık beklemeye takatim kalmadı, ne olur tez zamanda gel! Gel de seni dünya gözüyle bir göreyim! Senin varlığına inanmayanlara seni "İşte samimiyet, dürüstlük, alçakgönüllülük, fazilet timsali, sadık, vefalı, fedakâr dostum" diye takdim edeyim.
Gel ey dost! Kafese sıkışmış yaralı bir kuş gibiyim. Gönlümün yarasını sar. Uçalım seninle uzak diyarlara. İstersen manevî iklimlere hicret edelim. İstersen uzlete çekilelim, ruhumuzu kanatlandıralım. İstersen açalım sinelerimizi açabildiğimiz kadar, ta ki ummanlar gibi olsun ve ihtiyaç duyan gönüllere ab-ı hayat sunmaya koşalım.
Gel ey dost! Fazla naz dost usandırır. Gayrı gel artık!
***
Sonra yazısına bir göz attı ve günlüğünü kapatarak düşünmeye başladı genç kız. Darda kalmış bir insanın canhıraş feryadı gibiydi adeta duyguları, çağrısı... Yine hüzünden, haksızlıktan, kırgınlıktan söz etmişti hep. Yoksa sürekli yaşadığı olumsuz olaylara odaklandığı için mi kendisini yalnız ve mutsuz hissediyordu?
Çoğu zaman bardağın dolu tarafını değil de, boş tarafını görerek kendi kendisini mi mutsuz ediyordu?
Yaradan'ın bahşettiği sayısız nimete hakkıyla şükretmeye çalışmak yerine, henüz sahip olamadıklarını, ya da yapmak isteyip de yapamadıklarını düşünerek kendi kendisine mi acıyor, ya da acı çektiriyordu?
Evet, hep engellerle karşılaşmış, bunun için de yapmak istediği birçok şeyi yapamamış, hayallerini, ideallerini gerçekleştirememişti. Üstelik yakınlarından ve destek beklediği insanlardan destek görmemişti. Hatta destek olması gerekenler çoğu zaman köstek olmuşlardı. Zaman zaman tökezlemişti; ama yine de yıkılmamıştı ve dimdik ayaktaydı işte!.. Her zaman her durumda yapılabilecek bir şeyler olmalıydı. Güzel bir sözü hatırladı:
"Çaresizseniz, çare sizsiniz."
"Kendime engel olmamalıyım." dedi sessizce ve kendisini sorgulamaya başladı:
"Nerede yanlış yapıyorum acaba? Olumsuz düşüncelere zihnimde fazlaca yer vermiş olmam mı olumsuz duygulara sebep oluyor? Neden kendime doğru soruları sormuyorum? Ben kimim? Hayattaki gayem ve rolüm ne olmalı? Tercih ettiğim rolün hakkını verebilmek için yeterince gayret sarf ediyor, irademi kullanıyor muyum?
Mutluluk nedir? Sağlıklı olmak bile büyük bir mutluluk sebebi değil midir aslında? Başarı nedir? Kime ve neye göre başarılı olunur? Başarılı sayılabilmek için öncelikle ne gibi hususlarda başarılı olmak gerekir? Maddiyat ve kariyer alanında mı; yoksa insaniyet, ibadet, iyilik, yardım, gönül kazanmak gibi manevî hususlarda mı? Niye bu soruların cevaplarını düşünmek yerine, kafamı lüzumsuz düşüncelerle meşgul ediyorum?
Bir gün, hasretini çektiğim dostun gelip beyaz atlı prensin sihirli değneğiyle dokunuşu gibi hayatıma dokunmasını, beni ve tüm hayatımı bir anda değiştirmesini mi istiyorum yoksa?
Tamam, fıtrî olarak sevgiye, şefkate, ilgiye, desteğe, iyi bir dosta ihtiyacım var ve bunları arzu etmem normal; ama hayatta mutlu ve başarılı olmak için illâ ki beklediğim sadık dostun karşıma çıkması ve hayatımda önemli bir şeylerin değişmesi mi gerekir? Vakti-saati gelince zaten kaderin hükmü tecelli etmeyecek mi?
Bunun vaktini belirlemek benim elimde olmadığına göre, o hâlde kendi irademle kendimi ve hayatımı nasıl değiştireceğimi düşünüp bulmalı, bundan böyle geçmişe ve olumsuzluklara değil, geleceğe ve bana olumlu duygular verecek fikirlere, hedeflerimi gerçekleştirmeye odaklanmalıyım." diye düşündü ve eline bir kâğıt-kalem alarak "özgeçmişim" adı altında, olumsuz deneyimlerini ve kendisini hatalı bulduğu yönlerini yazdı. Belki de en büyük hatalarından biri insanlara fazla güvenmek ve değer vermek, yeterince tedbirli davranmamaktı. Bunun da maddî-manevî zararını görmüş ve çok yara almıştı. Artık bundan böyle "hüsn-ü zan+hüsn-ü tedbir" (insanlar hakkında iyi zanda bulunmak, bununla beraber her türlü ihtimali de hesaba katarak tedbiri elden bırakmamak) formülüyle hareket etmeye karar verdi.
Sonra, hatırladığında kendisini kötü hissetmesine sebep olan deneyimlerini ve "keşke"leri yazdığı kâğıdı bir kibritle tutuşturdu, yaktı ve çöpe attı. Daha sonra defterini açtı, geçmişteki tecrübelerinden çıkardığı dersleri, aldığı kararları, hedeflerini ve "özgeleceğini" yazdı. Hatta gözlerini kapatıp bunların bir bir gerçekleştiğini hayal etti. Çaba sarf edip fiilî duada bulunduğu takdirde, Allah'ın izniyle inandığı şeyler bir gün gerçek olacaktı. Buna bütün kalbiyle inanıyordu. Son derece rahatladığını ve ferahladığını hissetti.
Defterini kapattığında, geleceğe umutla bakıyor ve mutlulukla tebessüm ediyordu.
 

Kur'ana sevdalı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2008
Mesajlar
2,706
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
49
Üzülme... Yıkılma... Ağlama... Sakın..


O'ndan iste...


Umudunun tükendiginde,
Çaresizlik içinde kıvrandığında,
Herkes seni terk ettiginde,
Hayatın çıkmaza girdiginde,
Sana yardım edecek birini,
Seni dinleyecek bir dost aradıgında,
Etrafına baktıgında,
Kimselerin olmadıgını farkedeceksin belki...


Ama...
Üzülme... Yıkılma... Ağlama...
Sana yardım edecek bir dostun var...
Seni senden daha iyi bilen,
Senin çektiklerini gören,
Sana senden daha yakın olan...


Kim dediğini duyar gibiym...
İşte bu seni yaradan Rabbin...
O'nu sev...
O'na sarıl...
Bil, öğren, yaşa O'nun sevgisini...


Sen Rabbine bir adım yaklaştığında,
Rabbin sana on adım yaklaşır...
O seni asla yarı yolda bırakmaz,
O senin daima kalbinde olarak,
Senin ona ibadet etmeni,
Dua etmeni, istemeni bekler...


Çünkü O,
Kendisine yapılan ibadeti,
Kendisine yönelen dua`yı,
Hiçbir eli ve gözyaşını geri çevirmez...
Bekler ki kulum bana dua etsin,
İstesin benden...


Haydi o zaman,
Aç ellerini ve Rabbin ALLAHA`dua et ki,
O da sana yardım etsin...

alıntı..
 

kikirikli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2013
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Allah razı olsun çok güzel bir paylaşım.Sırtımızı en güvenli yere yaslamak gibi.İnsanın içi öyle huzur doluyor ki...Rabbim var diyorsun o bana yeter....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt