delinin biri
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 16 Tem 2009
- Mesajlar
- 135
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
- Web Sitesi
- delininbiriyimiste.tr.gg
Hz. Ebu hüreyre Radıyallahu Anhum anlatıyor: Resulullah Aleyhisselatu Vesselam buyurdular ki:
‘’güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. batı’dan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. ancak, daha önce inanmamış veya imanının sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz.’’ (buhari,rikak, 39, istiska 27, zekat 9; müslim, iman 248, (157); Ebu davud, melahim 12, 4312.hadis. kutubu sitte 4996.hadis.)
güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. güneş. güneş. güneş doğunca her yer aydınlanır. herkes uyanır. şenlenir çalışmaya başlar. güneş doğudan doğup, batıdan batar. güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. 1818-1819 rönasans-reform devrimleriyle, 1856 yılında sanayi devrimiyle teknolojik olarak şu anki konumuna gelebilmek için ilk adımları atan batı. müslümanlardan öğrendikleri metodları geliştirerek, her türlü teknolojik aleti üreten, her şeyin kolayını bulan batı. güneşin batıdan doğmasıyla insanların aydınlanması; batıya yönelmesi. batıya dilenci olması. batıdan teknoloji dilenmesi. tıp yönüyle, teknoloji yönüyle. insanları dinden uzaklaştıran batı.
güneş batı’dan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. güneş batıdan doğunca, herkes iman eder. yani batıya inanır. batıdan gelen ilim, ve irfana inanır. batılılışmaya çalışır. avrupaya gidip, orda yaşamak için neler yapanlar var. mülteciler.
ancak, daha önce inanmamış veya imanının sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz. islamiyeti tam benimsememiş, ALLAH Azze ve Celle’ye tam olarak inanmamış insanlar batıya yönelir, dinlerini dünya uğruna yerler. batıyı, gavurları, kafirleri örnek alarak yaşadığımız şu zamanda; müslüman olduğumuzu da iddia etsek, onlar gibi yaşadığımız sürece yalancılıktan öteye, küfürden öteye gitmiyoruz.
--güneş battığı yerden doğunca iblis secdeye kapanır ve şöyle nida eder: ‘’ALLAH’ım emret! kimi dilersen ona secde edeyim.’’ (kutubu sitte 4996.hadis açıklaması)
artık insanları yoldan çıkarmak için vesvese vermesine gerek kalmayan şeytan. her türlü pisliğin, necasetin, her türlü küfrün, hertürlü şirkin ortaya çıkartıldığı batı. şeytan artık bize kıs kıs gülüyor. bir şey yapmasına gerek kalmamış ki artık. biz gafiller aten şeytanın yolunda ilerliyoruz. küfretmek için, izlediğimiz televizyonlarla, çektiğimiz resimlerle, açık seçik giyinişimizle.
biz mustafa kemalin yolunda ilerliyoruz değil mi? en
yakın arkadaşlarından bazılarının mason olduğu mustafa kemal.
birinci dünya savaşında ingilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü.
bu askerlerin bir kısmı da mısırın iskenderiye şehri yakınlarında bulunan seydibeşir usare kampına hapsedildi.
kampın tam adı, ‘’seydibesir kuveysna osmanli useray-i harbiye kampı’’ idi. bu kampta 1918de filistin cephesinde esir düşen 16. tümenin 48. alayına bağlı osmanlı askerleri tutuluyordu.
12 haziran 1920ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar.
bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise ermeniler idi.
kamptaki, türkçe bilen ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların ingiliz komutanları, azılı türk düşmanı kesilmişlerdi. savaş bitmişti. ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, ingilizlerin işine gelmiyordu. çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, ermeniler tarafından, ingilizlerin beyinlerine işlenmişti.
çözüm toplu katliamdı. askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. ancak suya normalin çok üzerinde krizol maddesi katılmıştı. mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. ancak ingiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. ancak bu kez ingilizler havaya ateş etmeye başladı. askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. çünkü gözler yanmıştı.
dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. bu vahşet, 25 mayıs 1921 tarihinde tbmmnde görüşüldü. milletvekilleri faik ve şeref beyler bir önerge vererek, mısırda esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan ingiliz tabib, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması için tbmmnin teşebbüse geçmesini istediler.
mustafa kemalin kendi saltanatını kurma çalışmaları devam ederken, baş olma sevdası yüzünden, bir an önce kendi sistemini kuRabilmek için uğraşırken, kimse bu konuyu açmadı. unutuldu gitti.
‘’güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. batı’dan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. ancak, daha önce inanmamış veya imanının sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz.’’ (buhari,rikak, 39, istiska 27, zekat 9; müslim, iman 248, (157); Ebu davud, melahim 12, 4312.hadis. kutubu sitte 4996.hadis.)
güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. güneş. güneş. güneş doğunca her yer aydınlanır. herkes uyanır. şenlenir çalışmaya başlar. güneş doğudan doğup, batıdan batar. güneş battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. 1818-1819 rönasans-reform devrimleriyle, 1856 yılında sanayi devrimiyle teknolojik olarak şu anki konumuna gelebilmek için ilk adımları atan batı. müslümanlardan öğrendikleri metodları geliştirerek, her türlü teknolojik aleti üreten, her şeyin kolayını bulan batı. güneşin batıdan doğmasıyla insanların aydınlanması; batıya yönelmesi. batıya dilenci olması. batıdan teknoloji dilenmesi. tıp yönüyle, teknoloji yönüyle. insanları dinden uzaklaştıran batı.
güneş batı’dan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. güneş batıdan doğunca, herkes iman eder. yani batıya inanır. batıdan gelen ilim, ve irfana inanır. batılılışmaya çalışır. avrupaya gidip, orda yaşamak için neler yapanlar var. mülteciler.
ancak, daha önce inanmamış veya imanının sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz. islamiyeti tam benimsememiş, ALLAH Azze ve Celle’ye tam olarak inanmamış insanlar batıya yönelir, dinlerini dünya uğruna yerler. batıyı, gavurları, kafirleri örnek alarak yaşadığımız şu zamanda; müslüman olduğumuzu da iddia etsek, onlar gibi yaşadığımız sürece yalancılıktan öteye, küfürden öteye gitmiyoruz.
--güneş battığı yerden doğunca iblis secdeye kapanır ve şöyle nida eder: ‘’ALLAH’ım emret! kimi dilersen ona secde edeyim.’’ (kutubu sitte 4996.hadis açıklaması)
artık insanları yoldan çıkarmak için vesvese vermesine gerek kalmayan şeytan. her türlü pisliğin, necasetin, her türlü küfrün, hertürlü şirkin ortaya çıkartıldığı batı. şeytan artık bize kıs kıs gülüyor. bir şey yapmasına gerek kalmamış ki artık. biz gafiller aten şeytanın yolunda ilerliyoruz. küfretmek için, izlediğimiz televizyonlarla, çektiğimiz resimlerle, açık seçik giyinişimizle.
biz mustafa kemalin yolunda ilerliyoruz değil mi? en
yakın arkadaşlarından bazılarının mason olduğu mustafa kemal.
birinci dünya savaşında ingilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü.
bu askerlerin bir kısmı da mısırın iskenderiye şehri yakınlarında bulunan seydibeşir usare kampına hapsedildi.
kampın tam adı, ‘’seydibesir kuveysna osmanli useray-i harbiye kampı’’ idi. bu kampta 1918de filistin cephesinde esir düşen 16. tümenin 48. alayına bağlı osmanlı askerleri tutuluyordu.
12 haziran 1920ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar.
bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise ermeniler idi.
kamptaki, türkçe bilen ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların ingiliz komutanları, azılı türk düşmanı kesilmişlerdi. savaş bitmişti. ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, ingilizlerin işine gelmiyordu. çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, ermeniler tarafından, ingilizlerin beyinlerine işlenmişti.
çözüm toplu katliamdı. askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. ancak suya normalin çok üzerinde krizol maddesi katılmıştı. mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. ancak ingiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. ancak bu kez ingilizler havaya ateş etmeye başladı. askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. çünkü gözler yanmıştı.
dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. bu vahşet, 25 mayıs 1921 tarihinde tbmmnde görüşüldü. milletvekilleri faik ve şeref beyler bir önerge vererek, mısırda esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan ingiliz tabib, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması için tbmmnin teşebbüse geçmesini istediler.
mustafa kemalin kendi saltanatını kurma çalışmaları devam ederken, baş olma sevdası yüzünden, bir an önce kendi sistemini kuRabilmek için uğraşırken, kimse bu konuyu açmadı. unutuldu gitti.