Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Uyari (1 Kullanıcı)

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
DÜNYA HAYATININ GERÇEĞİ
Yaşadığımız evren insan aklının kavramakta zorlandığı bir büyüklüğe ve düzene sahiptir.
Evrende 300 milyara yakın galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Samanyolu galaksisi bunlardan sadece biridir.
Samanyolu'nun içinde ise yaklaşık 250 milyar yıldız vardır.
Ve bunlardan sadece bir tanesi bizim güneşimizdir.
Bir başka deyişle, evrende, dünyadaki bütün kumsallarda bulunan tüm kum tanelerinden daha fazla sayıda yıldız vardır ve güneşimiz bu kum tanelerinden yalnızca biridir. .
Üzerinde yaşadığımız dünya ise, bir kum tanesi büyüklüğünde bile değildir.
Bu dünya üzerinde yaşayan küçücük bir varlık olan insan ise, evrenin dev ihtişamı içinde bir hiç gibidir.
Ama insan çoğu zaman, tüm bunları düşünmeden, kendini çok büyük bir varlık zannederek, kibir ve gurura kapılarak yaşar.
Allah'ın yarattığı aciz bir varlık olduğunu, bir gün öleceğini ve Allah'ın huzurunda hesap vereceğini unutur. Dahası, evrende bir kum tanesi kadar bile yer tutmayan dünyaya, büyük bir hırsla bağlanır.
Oysa yakında ölecek ve bu küçük dünyanın küçük bir köşesine gömülecektir.
Ahirete gitmeden önce Allah kendisine acizliklerini mutlaka gösterecektir.
Eğer genç bir yaşta ölmezse, dünya hayatında yaşayacağı acizliklerin en önemlisi yaşlılıktır.
YAŞLILIK
İnsanların çoğu günlük yaşamın koşuşturmasına kapılmış bir şekilde yaşar.
Zaman bu koşuşturmanın içinde hızla akıp gider.
Günler, aylar, yıllar göz açıp kapayıncaya kadar geçer
İnsan da zamanla birlikte hızla yaşlanır
Ama insanlar nedense bu gerçeği yok saymaya çalışır. Sanki hiç yaşlanmayacaklarını zannederler. Oysa hiç bitmeyecek zannedilen gençlik günleri çok kısadır.
Hemen herkes bir gün yaşlanacağının bilgisine sahiptir. Ama genç bir insan bu konuyu kendisine her zaman uzak hisseder.
Ve, birgün, yaşlı, güçsüz ve aciz bir insan olmayı kendisine konduramaz.
Ancak zaman herşeyi yıkıma uğratır. Bu, dünyanın bir kanunudur.
Örneğin tatlı, lezzetli ve hoş kokan bir portakal zamanla birlikte çürür.
Bir elma kısa sürede bozulur.
İnsan güzelliğinin bozulması da çok kolaydır.
İnsan güzelliğinin en önemli unsurunu oluşturan deri, yıllar geçtikçe esnekliğini kaybeder, incelir ve sarkar. Gençlik yıllarında parlak ve pürüzsüz olan cilt, yaşlılıkla birlikte kırışır.
Kuru bir toprak gibi bütün canlılığını kaybeder.
Yaşlılıkla birlikte saçlar beyazlar ve dökülür.
Vücuttaki her organ yaşlılığın getirdiği yıkımdan nasibini alır...
Örneğin burun ve kulak zamanla sarkar...
İnsanın sadece dış görünümü değil, duyuları da yaşlanır. Sinir hücrelerinde yenilenme olmadığı için, yaş arttıkça insanın tüm duyularında belli bir kayıp oluşur. İnsan yaşlandıkça daha az görmeye, daha az duymaya başlar.
Yaşlı insanların bedenlerinde görülen yıkım ve tahribat, dünya hayatının geçiciliğinin çok çarpıcı bir örneğidir.
Gençlik yıllarında fiziksel güzelliğiyle tüm dünyayı kendisine hayran bırakmış şöhretler, sanatçılar, sinema yıldızları veya politikacılar yaşlılık dönemlerinde çok daha farklı olurlar. Güç ve güzelliklerini tamamen yitirirler.
Örneğin güç ve çeviklikleriyle ün kazanan sporcular, yaşlandıklarında eli ayağı zor tutan insanlar haline gelebilir.
Burada genç ve yaşlı hallerini gördüğünüz ünlüler, dünya hayatının geçiciliğini belgelemektedir.


etay.jpg
etay2.jpg
ELISABETH TAYLOR




adel.jpg
adel9.jpg
ALAIN DELON





Bir gün sizin de cildiniz işte tam böyle olacak.
Ve aynaya baktığınızda işte böyle bir görüntüyle karşılaşacaksınız.
İNSANIN ACİZLİĞİ
İnsan çok genç bir yaşta, geleceğe ait bir çok planı varken amansız bir hastalığa yakalanıp yaşamını yitirebilir.
Günümüzde milyonlarca insan, kanser veya tedavisi olmayan benzeri hastalıklar nedeniyle genç yaşta ölmektedir.
Tedavisi henüz bulunmamış birçok virüs vardır. Ve küçücük bir virüs insanın ölümü için yeterlidir.
İnsanın birgün böyle bir hastalığa yakalanmayacağına dair hiçbir garantisi yoktur.
Örneğin beyindeki damarlardan biri, ortada hiçbir sebep yokken yırtılabilir. Bu küçücük damarın çatlaması beyinde ciddi bir hasara neden olur. Artan kan basıncı beyin hücrelerini öldürür ve insan yaşamının geri kalan kısmını sakat, felçli veya zeka özürlü olarak geçirebilir.
Örneğin üniversitesi öğrencisi olan biri geleceğe yönelik büyük planları olabilir.
Ancak bir gün, aniden fenalaşıp ve yere yığılabilir.
Hemen hastaneye kaldırılır.
Beyin damarlarından biri yırtılmış ve ağır bir beyin kanaması geçiriyor olabilir.
Hemen ameliyata alınır ama beyninde ağır bir hasar meydana geldiği sonucuna varılabilir.
Ve sonuç olarak kısa süreli hafızasını tümüyle yitirdiği anlaşılabilir. bu yukarıda anlattığımız durum, çok olağanüstü bir durum olmayıp yaşanmış bir olaydır.
Akademik kariyeri ve avukat olma hayalleri tamamen sona eren Cambridge üniversitesinde hukuk öğrencisi olan Jeremy Kaoz'un yaşadığı bir durumdur.
Bu olaydan sonar Jeremy, gördüğü ve duyduğu her şeyi beş dakika sonra tümüyle unutuyordu.
Bu yüzden yaptığı her şeyi teybe kaydetmek zorundaydı.
Öyle ki beş dakika önce yemek yiyip yemediğini bile hatırlamak için teybindeki kaydı tekrar dinlemesi gerekiyordu.
Gelecekte başarılı bir avukat olmayı planlarken, bir anda beş dakika önce ne yaptığını dahi hatırlayamayacak kadar aciz, yardıma ve bakıma muhtaç bir insan oldu.
.Bu örnekleri çoğaltabiliriz; bir sabah uyandığında yüzünde bir ağrı hisseden ve doktora gittiğinde kanser olduğu anlaşılan başarılı bir iş adamı; geçirdiği herhangi bir rahatsızlık sonucu beyninde ciddi bir hasarın oluşması ile bundan sonraki hayatını zeka özürlü biri olarak geçiren mutlu bir evliliği olan bir bayan.
Bu gerçekler karşısında insan dünyaya bağlılığının ne derece anlamsız olduğunu düşünmelidir. Anlamalıdır ki sahip olduğu şeyler, aslında denenmesi için geçici olarak kendisine verilmiştir. İnsanı yaratan Allah'tır. Ve onu tüm tehlikelerden koruyan da yalnızca O'dur. Allah dilerse hastalık verir ve aczini hatırlatacak eksiklikleri insan bedeninde yaratır. Çünkü dünya Allah'ın yarattığı bir imtihan yeridir. Bu imtihan yerinde Allah'ın rızasına uygun davrananlar, O'nun emrettiği gibi güzel ahlak gösterenler sonsuza kadar cennette yaşamaya hak kazanacaklardır. Büyüklenenler ve birkaç on yıllık dünya hayatını sonsuz hayatına tercih edenler ise dünyada da ahirette de eksikliklerden, acizliklerden ve sıkıntılardan kurtulamayacaklardır.
Dünya hayatında insanları bekleyen tek tehlike hastalıklar değildir.
İnsan bir kaza sonucunda yaşamını yitirebilir veya sakat kalabilir.
Gazeteler hergün onlarca kaza haberiyle doludur.
Bu haberlerdeki insanlar, ölmeden önce, az sonra öleceklerini akıllarından bile geçirmemişlerdir.
Yakın vadede gerçekleştirmeyi düşündükleri bir çok planları varken, kendilerini günlük yaşamın koşuşturmasına kaptırmışken, bir kaza sonucunda ölüm onları bulmuştur.
Ve muhtemelen bu metni okuyan insanların arasında da genç yaşta veya hiç beklemedikleri bir anda ölecek olan kişiler bulunmaktadır.
Siz de bu insanlardan biri olabilirsiniz.
Günlük yaşamda insanın karşılaştığı acizlikler, dünya hayatının eksikliğinin ve geçiciliğinin bir başka delilidir.
Bu bedenin sürekli temizlenmesi, beslenmesi ve dinlenmesi zorunludur.
Kendilerini çok güzel veya yakışıklı bulan ve bununla kibirlenen insanlar, sabah kalktıklarında hiç de güzel görünmezler..
İnsanların büyük bir bölümü bu saydığımız eksiklikleri çok "doğal" eksiklikler olarak görürler. Neden bu kadar aciz ve eksik yaratıldıklarını, bakıma ve temizlenmeye muhtaç olduklarını düşünmezler. Oysa eğer Allah dileseydi insanda bu eksiklik ve acizliklerin hiçbiri olmazdı.
Nitekim başka canlılar insan kadar muhtaç değildir. Örneğin bir çiçek, kapkara ve çamurlu bir topraktan çıkmasına ve bakım nedir bilmemesine rağmen her zaman tertemizdir ve mis gibi kokar.
Allah dileseydi, insan da yaşamının her anında bir çiçek kadar temiz olabilirdi. Veya hiçbir zaman hastalanmayabilir, hiçbir zaman ağrı, acı nedir bilmeyebilirdi. Ancak insan, aczini bilmesi için özellikle eksik, zayıf ve bakıma muhtaç yaratılmıştır.
Bir imtihan yeri olarak yaratılan bu dünyadaki her şey yaşlanmaya, eskimeye ve yok olmaya mahkumdur.
Gerçek ve ebedi nimetler ancak Allah'ın katındadır.
Allah, Hadid Suresinde, dünya hayatının gerçek durumunu insanlara şöyle hatırlatır:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ' tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme , mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
DOĞAL AFETLER
Hastalıklar, fiziksel acizlikler ve yaşlılığın yanısıra, dünya hayatının geçiciliğinin bir başka kanıtı daha vardır;
Doğal afetler.
ÖLÜM
Buraya kadar anlatılan bütün konuların yanısıra herkesin üzerinde düşünmesi gereken çok önemli bir gerçek daha vardır: insanın kendi ölümü
İnsanların çoğu, kendi ölümlerini düşünmekten kaçınır.
Bir gün artık bu dünyada yaşamayacaklarını düşünmezler.
Ancak bir taraftan da ölüm insanları çepeçevre kuşatmıştır.
Bu film süresince ülkemizde yaklaşık 60 kişi ölecektir.
İnsanlar günlük yaşamlarında ölüme şahit olmazlar.
Ölüm, günümüzde televizyon ve sinemada bir heyecan unsuru olarak kullanılır.
Ancak gerçekte ölüm, her insanı bekleyen kaçınılmaz bir sondur.
Ve dünya hayatının en büyük gerçeğidir.
Bugüne kadar yeryüzünde milyarlarca insan yaşamış ve ölmüştür.
İzlediğiniz iskeletlerin her biri, bir zamanlar tıpkı sizin gibi idealleri, aileleri ve geleceğe ait planları olan birer insandı. Ancak onlardan geriye yalnızca müzede sergilenen kemikleri kaldı.
Yüz yıl önce dünya üzerinde yaşayan insanların hemen hiçbiri, bugün yaşamıyor.
Yaklaşık yüzyıl sonra, şu anda çevrenizde gördüğünüz insanların hepsi, ölmüş olacak . Yalnızca onlar değil tanıdığınız, bildiğiniz, sevdiğiniz ve sevmediğiniz bütün insanlar ve onlarla birlikte siz de ölmüş olacaksınız.
Çünkü kolunuzdaki veya duvardaki saatin her vuruşu, sizi öleceğiniz ana biraz daha yaklaştırır.
Aslında zaman denilen kavram, insanlar için ölecekleri gün bitecek olan bir geri sayımdır.
Örneğin bu yazıyı okuyan her insanın kaç gün, kaç saat, kaç dakika ömürlerinin kaldığı şu anda belirlidir.
Ve her an bu toplam zaman sıfıra doğru geriye gider.
Ve sonunda kaçınılmaz an gelir, geri sayım biter.
Yıllardır atan kalbiniz durur.
Ve son nefesinizi verirsiniz.
Ölüm gelip çatar.
Unutulmamalıdır ki, ölümle birlikte insanın sonsuza kadar sürecek olan gerçek yaşamı daha yeni başlar. Her insan ölümün ardından yepyeni bir yaratılışla diriltilecek ve Allah'ın huzurunda hesap verecektir. Dünya hayatında Allah'a samimi bir kalple iman eden , O'na gereği gibi kulluk edenler, işledikleri hatalardan dolayı pişman olup O'na tevbe edenler, sonsuz cennet nimetleriyle karşılık bulacaklardır.
Dünya hayatının geçici süslerini Allah'ın rızasına ve ahirete tercih edenler ise, hiç ummadıkları şekilde azapla karşılaşacaklardır.
O halde insana düşen, dünya hayatının geçici süsüne aldanmamaktır. Dünya üzerindeki hiçbir güzellik insan için bir amaç olamaz. Bunlar ancak birer araçtır.
İnsanın asıl amacı ise, kendini yaratmış ve ona türlü nimetler bahşetmiş olan Allah'a kulluk etmek, O'nun rızasını aramaktır.
İnsan bilmelidir ki, dünya hayatındaki her şey geçicidir. Allah ise sonsuz olandır. Bir Kuran ayetinde Allah, dünya hayatının gerçeğini şöyle buyurur:
Yer üzerindeki her şey yok olucudur; Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü baki kalacaktır. (Rahman Suresi, 26-27)
SONUÇ
Yaşadığımız bu dünya geçici bir mekandır. Ve dünyadaki her şeyin bir sonu vardır. İnsanın da bir sonu vardır. Her insan, eninde sonunda mutlaka ölüm gerçeğiyle karşı karşıya gelir. Ve bu dünyada sahip olduğu her şeyi arkasında bırakarak ahirete gider.
Dünyanın değersiz süsleri için hırsa kapılmak, bunlar için dini terk etmek, ihtiras, gerilim ve endişe dolu bir hayat sürmek, insanı olabilecek en büyük kayba uğratacaktır.
İnsan kendini Allah'a teslim etmeli, O'na güvenmeli ve O'nun öğrettiği güzel ahlaka göre yaşamalıdır.
Diğer insanlara karşı mütevazi, hoşgörülü, bağışlayıcı ve yardımsever olmalıdır. Dürüst, samimi, fedakar ve adaletli davranmalıdır.
Bu güzel ahlakı gösteren insan, nefsinin bencil tutkularından korunmuş olur. Ve insan ancak bu yolla kurtuluşa erebilir. Allah Kuran'da şöyle buyurmuştur:
... Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, kurtuluş bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)

DİKKAT!
Belki de bu yazı...
ölümünüzden önce...
size ölümü hatırlatmak...
ve ahireti düşündürmek için yapılan...
son uyarıdır
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
ohhh paylaşım için teşekkür ederim..ikinici/yaşlanmış şekli harika ..!
Mısırda okurken ilk geldiğimde ordaki öğretmen bizi gezmeye götürmüştü, Kahire müzesine gittik (nereye gideceğimizi bilseydim asla gelmezdim, çünkü Allah düşmanlarını merak etmiyorum) ,işte o müzede bir sürü eski eşya vardı firavunlara ait, öğrenciler arasında bir ben kapalı idim, kapalı olduğum içinde bana özellikle iyi davranıyorlardı..
bir istisna olarak beni o firavunun cüssenin bulunduğu yere götürdü , yıhh bir bilseniz..
daha iğrenç bir şey görmedim hayatımda ,bu küflenmiş yarı çürümüş kemikler bir zamanlar ilahlık iddiasını taslanıyordu, kibirleniyordu..


(son kısım çok espirili oldu)
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
نعىمة;663121' Alıntı:
ohhh paylaşım için teşekkür ederim..ikinici/yaşlanmış şekli harika ..!
Mısırda okurken ilk geldiğimde ordaki öğretmen bizi gezmeye götürmüştü, Kahire müzesine gittik (nereye gideceğimizi bilseydim asla gelmezdim, çünkü Allah düşmanlarını merak etmiyorum) ,işte o müzede bir sürü eski eşya vardı firavunlara ait, öğrenciler arasında bir ben kapalı idim, kapalı olduğum içinde bana özellikle iyi davranıyorlardı..
bir istisna olarak beni o firavunun cüssenin bulunduğu yere götürdü , yıhh bir bilseniz..
daha iğrenç bir şey görmedim hayatımda ,bu küflenmiş yarı çürümüş kemikler bir zamanlar ilahlık iddiasını taslanıyordu, kibirleniyordu..


(son kısım çok espirili oldu)

S A KARDEŞİM ALLAH RAZI OLSUN ..

EVET KARDEŞİM İNSANLAR BİR GÜN ANLAYACAKLAR AMA İŞTE O ZAMANDA ELLERİNDEN BİR ŞEY GELMEYECEK .TIPKI YAZDIĞIN O FİRAVUNLAR GİBİ.....
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,574
Tepki puanı
34
Puanları
48
Yaş
39
ağızıma soğuk kurtlar dolacak,gözüme kum
dipsiz kuyu,sürdükçe zaman,sürecek uykum..
nfk


kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse
her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse..
nfk


ALLAH RAZI OLSUN ABİ..
SELAM VE DUA İLE...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Müslümanlar yaşlanınca güzelleşir
bunlar yaşlanınca asıl yüzleri ortaya çıkar
 

yesim_yesim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2008
Mesajlar
10
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
s.a kardesim allah razı olsun ben pek fazla giremiyodum artık hergün burdayım allahın izniyle gercekten paylasımlarınız cok güzel rabbime emanet olun
 

09ayhan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eyl 2008
Mesajlar
57
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Gerçek müslüman ölümden korkmaz, çünkü dünyada ahiret için de çalışmıştır.
Kafir ölümden hem korkar, hem de ölümün ondan uzak olduğunu zanneder. Ölümü hiç hatırlamak istemez..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt