Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Unutturulmaya çalışılan sorular ??? (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
UNUTTURULMAYA ÇALIŞILAN SORULAR ???
İnsanoğlu kendini tanımaya başladığından beri "Ben neyim, nereden geldim, niçin varım?" gibi sorulara cevap bulmaya çalışmıştır. Neden saymakta aciz bırakıldığımız onca nimet hizmetimize koşuyor? İnsanoğlu sadece nefsanî arzularını tatmin etmek için mi yaratılmıştır. Hiç nizamından şaşmayan bir düzen toprak olmak, yok olup gitmek için mi yaratıldı? Aklı-ı selimin kabulünde tereddüt etmediği ilk gerçek boş yere yaratılmadığımızdır.
"insan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyamet 36)
O halde hangi gaye için yaratıldı insan? Parmak uçlarımızdaki bir santimetrekarelik bir alanda hepimiz için ayrı ayrı nakışlar işleyen Allah bizi neden yarattı! Beşer aklına huzur ve sükûnet veren Allah şöyle buyuruyor:
"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk/ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat 56)
Başka bir amaç ve gaye için değil yalnız "kulluk" için! Yine Bakara süresi 30. ayetinde insanın yeryüzünde "Halife" olmakla sorumlu olduğunu bildirir. Yeryüzündeki nimetler emrine verilmiştir; ancak bunları dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahip değildir. Allah'ın emir ve yasaklarına uymak zorundadır. İnsan kul olmak için yaratıldıysa kulluğun mahiyeti nedir? Cenab-ı Hakk'ın razı olacağı hayat, sevdiği gizli açık fiil ve davranışları kapsayan geniş bir kavramdır kulluk. Salat, savm, hac, zekat, emr-i bil mağruf nehyi anil münker, kafirlere karşı Cihad, olduğu gibi O'nun razı olacağı bir hayata temellerini atıyorsa insan, artık yemek yemesi, uyuması, ilim öğrenmesi, evlenmesi, seyahat yapması gibi nefsani ihtiyaçlarını gidermesi de ibadet/kulluk mefhumun içine girer. İbadeti belli şekillere, günlere, sembollere, sayılara sıkıştırmak isteyen Müslümanlar(!) İslam'ın özünü kavrayamamış insanlardır. Yarattıklarını idare etmek, kanun koymak, emretmek, yasak etmek yalnızca Allah'a mahsustur. İnsanı yaratan mı insan için hayat kanunlarını tanzim eder ve daha iyi bilir yoksa hiç bir şey yaratamayan yaratıklar mı? Bunun cevabını vermek çok zor değildir. Kulun Allah'ın hükümleri karşısında tavrı "Ahzab 36. ve Nur 51."ayetlerde buyuruluğu fermanı ilahi'ye ye boyun eğmesidir. Kanun koyma, helal haram kılma, vazetme yetkisini Allah'tan başkasına verenler onlara kul olmuşlardır. Tevbe 31. ayetinin mahiyeti bu gerçeği ortaya koyar.
Tevhid tarihine baktığımızda gönderilen peygamberlerin, kitapların, vahyin, korkutmaların, uyarmaların sırf insana kulluk şuurunu hatırlatmak için olduğunu görürüz. Tabi olduğumuz Kuran'ın bütün ayetleri insana dünyadayken rolünün ne olduğunu bildirir. Allah'ın koyduğu hükümlerin yerine hüküm koymaları, ilahlık taslamaları, ayetlere muhalefet etmeleri insanın haddi değildir. Çünkü böyle yapması kendisini hiç yoktan yaratan Allah'a isyan etmesi demek olur ve acılı bir azaba götürür. Geçmiş kavimlerin helak oluş sebepleri sırf bu hadlerini aşmalarından değil midir?
Bazı güçlerin (!) insanları yaratılış gayelerinden uzaklaştırıp, kendilerine kulluk etmeye davet ettiklerini ve bu soruları bin bir komplo ile unutturmaya, düşündürmemeye çalıştıklarını görmek hiç zor değildir.
TV, gazeteler, dergiler, tiyatrolar, sinemalar, afişler, hazırlanan programlar insanların faydasına değil Allah'a kulluktan uzaklaştırılmak için, zevk ve eğlenceye yani cehenneme sürüklemeleri için insanın önüne konulan tuzaklardır. Okullarda, eğitim yerlerinde, dershanelerde kainatın mükemmelliğini araştırırlarda bunları yaratanın Allah olduğunu söylemezler. Hatta daha da budalalaşıp, komik bir tavırla insanın yaratılışının Haktan geldiğine değil de hayvandan geldiğine bizi inandırma çabalarında bulunmalarıdır. Bu tezleri ileri sürenlerin amacı nedir? Bu soruların cevabı bize yaratılış gayemizin ne olduğunu öğretecektir. İnsaflı olarak bu sorunları kendimize sormalı ve yine cevap verirken de insaflı davranmak zorundayız.
İnsanları Allah'tan, Kitap'tan, Rasulullah'tan koparmak için elinden geleni yaparlar. Halkın ekserisi bu ilimlerle uğraşmayı gericilik olarak bilmişlerdir. Nesillerin bu kadar azgınlaşmaları yaratılış gayelerinden habersiz olmaları değil midir? Bu çıkmaz sokak yolcuları, ayılana kadar akıllarını, düşüncelerini, acıya katlanma yeteneklerini (sabretmek gibi bir nimetten mahrum oldukları için) uyuşturup, köreltme yolunu seçerler. Hayattaki zulümlere, adaletsizliklere, acı ve sıkıntılara katlanma karşısında Ahiret ve imtihan inancı olmadan nasıl katlanılabilir ki başka! Ne evlerin en son dayanaklıkla döşenmesi, ne son teknoloji, ne modern hayat, ne hastanelerin ilerlemesi; azami hayat süresine bir saat bile ilave edebilmiş değildir.
"Tahkim edilmiş burçlarda da olsanız ölüm size yetişicidir." (Nisa 78)
Ölümden sonraki yaratılışın hikmeti, yaratılış gayemizin mahiyetini ortaya koyar. Ne mal ne mülk ne şan ne şöhret ne makam hiç birinin fayda veremeyeceği hesap günü gelmeden bize fayda verecek salih ameli, takvayı, ihlası yaşamak karlı bir iş olacaktır.
Değinmek istediğim diğer bir içler acısı durumda şu; daha kendisini yoktan var eden Allah'a kul olmayan zavallılar, Allah'a karşı görevlerini yerine getirmeyenler, kalkıp insanları yönetme sevdası peşinde koşarlar. Bu zavallılar nasıl insanlara adaleti sunabilir ki, bu iddialarında ne kadar samimi olabilirler insafınıza bırakıyorum...
İnsanlık Allah'a kul yetiştirmiyor, topluma kul yetiştiriyor, doktor, öğretmen, avukat, mühendis yetiştirme yolunda koşuyorlar. Her şeyin öncesine koymamız gereken şu ilke benimsenmelidir:
"Oysa onlar, yalnız tek ve bir olan ilaha ibadetten başkasıyla emr olunmadılar." (Tevbe 13)
Şimdi önümüzde seçmek zorunda olduğumuz iki yol var diyebiliriz. Kur'an-ın ifadesiyle;
"Keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım." (Fecr 24) şeklinde pişmanlıklarla dolu hakkı verilmemiş bir hayat ya da yine Kur'an-ın ifadesiyle;
"Dön Rabbine sen O'ndan razı O'da senden razı olarak." (Fecr 28) şeklinde hiçbir saniyesi ziyan edilmemiş bir ömür...
"Onlar ayaktayken, otururken, yanları üzere yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerine düşünürler. Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi cehennem azabından koru derler." (Al-i İmran 191)
Bu ayeti nasıl kulluk yapılır sorusuna cevaben tefekkürlerinize bırakıyorum.
Bu ayeti de hayattayken okunması gerektiğini gereği gibi okumayanların, Allah'a kulluktan kaçıp başkalarının kulluğuna girenlerin, ilahlık taslayanların, nankörlerin, saymakta aciz bırakıldığımız onca nimetin şükrünü yapmayanların, yaratılışının nasıl ve niçin olduğunu okumayanların durumunu tefekkür etmeniz için okuyorum:
"Allah onlara zulüm ediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı." (Ankebut 40)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt