Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Üniversitelerde bütün yasaklar kalkacak, bilime önem verilecek (1 Kullanıcı)

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Web Sitesi
img141.imageshack.us
-Video- ZAMAN GAZETESİ [İnternetin İlk Türk Gazetesi]  - Üniversitelerde bütün yasaklar kalkacak, bilime önem verilecek

yusuf-ziya-ozcan.jpg

Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) yeni başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerdeki bütün yasakların kalkacağını açıkladı.


YÖK Başkanı: Bütün yasaklak kalkacak


Yasak ve engellemelerin olduğu üniversitelerde bilimsel başarılardan söz edilemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Özcan, "İki vizyonum var. Bir tanesi bütün yasakların üniversitelerden kalkması, ikincisi de üniversitelerin asli görevi olan bilimselliğe daha fazla önem vermeleri." dedi. Amacını 'yükseköğretimdeki bilimsel çıktıyı artırmak' olarak açıklayan Prof. Özcan, "Eğer biz bunu yapabilirsek zannediyorum, türban sorunu, katsayı sorunu gibi sorunlar kendiliğinden hallolacaktır." diye konuştu. Yeni YÖK Başkanı'nın 'yasaklar kalkacak' açıklamasına üniversite öğretim üyeleri ve sivil toplumdan destek geldi. Üniversitelerde özgür düşüncenin yasak olduğunu söyleyen Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Özcan'ın, yaptığı açıklama ile akademik özgürlüklerin önünü açacağını söyledi. Tüm Öğretim Üyeleri Derneği eski Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu ise "Üniversitelerde neredeyse attığın her adım yasak. Türban yasağı ve katsayı eşitsizliğini kaldırabilirse memnun oluruz, toplumsal huzur da böyle sağlanır." dedi. Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise YÖK Başkanı'ndan mağdur edilen öğrenci ve hocalara sahip çıkmasını istedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından YÖK Başkanlığı'na atanan Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, yeni görevine hızlı başladı. Yusuf Ziya Özcan, YÖK'teki ilk mesaisine saat 09.00'da başladı. Rektörler Komitesi toplantılarının yapıldığı salonda basının karşısına çıkan Özcan, basının ilgisi sebebiyle açıklama yapmak için bir süre bekledi. Görevdeki ilk günü olduğu için sorulara cevap vermeyeceğini kaydeden Özcan, "Henüz kurumu tanımıyorum. İki haftayı tanımakla geçireceğim." dedi.


Türkiye'de üniversitelerin ürettiği yayın sayıları ve bunlara yapılan atıfların düşüklüğüne işaret eden Özcan, şunları söyledi: "İndeksli yayınlardaki durumumuzu, PISA sınavlarındaki durumumuzu hepiniz biliyorsunuz. Hem üniversite öncesinde hem de sonrasında ciddi sorunlarımız var. Bu sorunları ,serbestlik ortamı sağlayarak ve bilimselliği harekete geçirerek aşabiliriz." Bilimsel yayınların 'biraz maddi tarafı olan bir şey' olduğunu belirten YÖK Başkanı, "Araştırmacılarımızın imkanlarını artırırsak bunu yapabileceğimizi zannediyorum. Böylece hem üniversite camiası rahatlayacaktır hem de bilimsel yayınlarımızın sayısında gözle görülür bir artış ortaya çıkacaktır." şeklinde konuştu. Gazetecilere bir de 'iyi haberi' olduğunu bildiren Özcan, her ay bir araya gelip kurumla ilgili gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulunacağını söyledi. Bir gazetecinin, "YÖK Başkanlığı'na atanmanızın ardından, 'AK Parti zihniyeti' gibi bir yakıştırma yapıldı size. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusuna, Özcan, "Cevap vermeyeceğim. İlk toplantımızda bu konuları tartışabiliriz." cevabını verdi.

YÖK Başkanı Özcan, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada ise üniversitelerin sorunlarıyla öncelik sırasına koyarak ilgileneceğine dikkat çekti. Problemleri çözmek için kiminle görüşmesi gerekiyorsa görüşeceğine işaret eden Özcan, üniversitelerin herkesin fikrini serbestçe söyleyebildiği, fikirlerin tartışıldığı yerler olmasını istediğini ifade etti. YÖK Başkanlığı'na atanışını, "Sayın Cumhurbaşkanı'mız beni pazar günü çağırdı, aramızda bir mülakat geçti, ondan sonra görevi aldığımı öğrendim." sözleriyle anlatan Özcan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le daha önce hiç görüşmediğini açıkladı.



Türban konusunda basına yansıyan açıklamasının hatırlatılması üzerine ise yeni YÖK Başkanı şunları söyledi: "Benim kanaatim üniversitelerin tamamıyla serbest kurumlar olması ve sadece bilimle uğraşmaları. Üniversitelerimiz Türkiye'yi 21. yüzyıla taşıyacak bilgi birikimini üretmek zorunda. Benim amacım, bu bilimsel çıktıyı artırmaktır. Eğer biz bunu yapabilirsek zannediyorum, türban sorunu, katsayı sorunu gibi sorunlar kendiliğinden hallolacaktır. Ama biz üniversiteleri önce o mecraya çekmek zorundayız."



'Şikâyet hakkı yok'
Yönetmeliğe göre öğretim üyelerine ceza gerektiren yasaklardan bazıları:
İzinsiz göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terketmek.
Tasarruf tedbirlerine riayet etmemek.
Usûlsuz müracaat veya şikâyet yapmak.
Taşıdığı sıfatın gerektirdiği vakara yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak.
Görevine ve iş sahiplerine karşı kayıtsızlık göstermek veya ilgisiz kalmak.
Kılık ve kıyafet hükümlerine uymamak.
Görevin işbirliği içinde yapılması ilkesine aykırı davranışlarda bulunmak.
Öğrencilerle ilişkilerinde öğretim elemanı saygınlığına aykırı davranmak.
Üniversite organlarında yapılan konuşmaları ve kararları dışarıya sızdırmak.
Yetkili organların sorularına sebep olmaksızın zamanında cevap vermemek.
Görevi dışında başka işle meşgul olmak.
Eşlerinin veya reşit olmayan çocuklarının kazanç getiren sürekli faaaliyetlerini belirlenen sürede kurumuna bildirmemek.
Amire karşı saygısız davranmak.
Resmi sıfatın gerektirdiği güven duygusunu sarsacak davranışlarda bulunmak,
Kuruma ait belge, araç gereç ve benzeri eşya ile yerine konulması mümkün olmayan doküman veya kitabı kaybetmek.
Yetkili makamlarca alınan kararlara, verilen emir ve talimatlara itiraz etmek.
Borçlarını ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak.
Kurumların çalışma düzenini bozmak.
Üniversiteye ve bağlı birimlerine bildirilmesi gereken durumları eksik veya yanlış bildirmek veya hiç bildirmemek.
Yönetici veya kurulun emirlerini yerine getirmemek veya bunlara uymamak.
İkamet ettiği şehri izinsiz terk etmek.
Bilimsel ihtisası ile ilgili olmayan yasak yayınları görev yerinde bulundurmak.
Çağrıldığı veya görevlendirildiği toplantılara özürsüz olarak katılmamak.
Maiyetindeki öğretim elemanlarının yetiştirilmelerine özen göstermemek.
Verilen görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kusurlu davranmak.


--------------------------------------------------------------------------------
yusuf-ziya-ozcan1.jpg


YÖK'teki ilk gününe eşi uğurladı
Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, YÖK'e gitmek üzere Bilkent'teki evinden saat 08.45'te ayrıldı. YÖK Başkanı'nı eşi Prof. Dr. Metin Kıvılcım Özcan, makam arabasına binmesinin ardından el sallayarak uğurladı. Bayan Özcan, eşinin başkanlığa atanmasının sürpriz olduğunu belirtirken, "Çok çalışkan bir insandır. Eminim üstesinden gelecektir. Çok aydın bir kişidir. Medyada anlatılanlar gibi bir insan değil. Çok iyi bir hoca, iyi bir araştırmacıdır. YÖK'ün sorunlarını çözeceğine inanıyorum." dedi.



--------------------------------------------------------------------------------

'Yüksek öğretimde bilimsel özgürlükler kısıtlı'
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın 'Üniversitedeki bütün yasaklar kalkacak.' açıklamasına akademisyen ve sivil toplumdan destek geldi. Yeni YÖK Başkanı'nı 'bilimsel niteliği güçlü bir insan' olarak niteleyen Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, özerklik ve akademik özgürlüğün üniversitenin olmazsa olmaz koşulu olduğunu söyledi. Yeşildere, Özcan'ın açıklamalarının üniversitelerin önünü açacağını dile getirirken, "Üniversitelerde özgürce konuşmak yasak. Rektörün özelleştirme yapmasına karşı çıkan veya beğenmediği yemeği protesto eden öğrenciye soruşturma açılıyor. Böyle yasak olmaz." ifadelerini kullandı.

Tüm Öğretim Üyeleri Derneği eski Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu ise, Özcan'ın 'bilimsel araştırmayı geliştireceğim' sözünü 'klasik bir cümle' olarak niteleyerek, "Biraz zor iş, ama dilerim gerçekleştirir." dedi. "Yasakları kaldırırsa çok memnun oluruz." diyen Hatipoğlu, "Üniversiteler adeta yasaklar kurumu oldu. Neredeyse her attığın adım yasak. Başında kılık kıyafet yasağı var. Türban yasağı ve katsayı eşitsizliğini kaldırabilirse memnun oluruz." diye konuştu. Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sunu da "Düşünün ve fikir üretin diye devlet bize para veriyor ama, şu anda üniversitede düşünmek yasak." ifadelerini kullandı. Rektörlerin Saddam Hüseyin'de bile olmayan yetkilere sahip olduğunu savunan Sunu, "Cumhurbaşkanıyla görüştüğüm için bile soruşturma geçirdim." şeklinde konuştu. Üniversitelerin bilimsel araştırmada yerde süründüğünü ileri süren Prof. Dr. Sunu, yapılan araştırmalara kalite getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu yeni YÖK başkanından mağdur edilen öğrenci ve hocaların sıkıntısını gidermesini istedi. Aynı kanuna göre YÖK başkanlarının farklı tutumlar sergileyebildiğine işaret eden Gündoğdu, şunları kaydetti: "Gürüz ve Teziç, mevcut kanundaki boşluğu milletin aleyhine kullandı. Mehmet Sağlam yasakçılıktan ziyade milletin değerleriyle örtüşen bir yaklaşım sergiledi. Demek ki anayasa ve yasalar keyfiliğe müsait, kişiye göre değişken olabiliyor. Bu değiştirilmeli."



--------------------------------------------------------------------------------

Meslektaşları Özcan'a güveniyor
Yusuf Ziya Özcan'ı tanıyan akademisyenler ve öğrencileri, yeni başkanın sorunları çözebileceğine inanıyor. ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden mezun olan, doktorasını da burada tamamlayan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruhi Köse, 'Hocam' diye hitap ettiği Özcan'ı anlatırken, "Önce hocamdı sonra arkadaşım oldu. Hem Anadolu'nun kültürünü üzerinde taşır hem de Batı'nın bilimsel normlarını." değerlendirmesini yaptı. TOBB ETÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Sezal da Özcan'ın bilimsel niteliklerini takdir ettiğini anlatırken, "YÖK'te büyük başarılar elde edeceğine inanıyoruz." dedi. Fatih Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Çaha ise "Hocam, özgürlükçü bir yapıya sahiptir." yorumunu yaptı.


--------------------------------------------------------------------------------
yok-infaz.jpg


Rektörü eleştirince işinden oldu, protesto için sergi açtı
Üniversitelerde yasak denilince akla hemen başörtüsü geliyor. Oysa 12 Eylül askerî rejiminin ürünü olan YÖK Kanunu'ndan dolayı üniversitelerde öğretim görevlilerinin akademik kariyer yapmaları bile yasak. Öğretim görevlisi veya okutmanlar üniversitelerin getirdiği yasak yüzünden doktora eğitimi yapamıyorlar. Bu yüzden son 5 yıl içinde 500'e yakın öğretim görevlisi ya akademik kariyerlerini yarıda bıraktı ya da üniveristedeki kadrosundan ayrılarak akademik öğrenimine devam etti.

Üniversitelerdeki yasaklardan en önemlisi fikir özgürlüğünün olmaması. Rektörü, veya YÖK'ü eleştirenler anında üniversiteden atılıyor. Sol görüşleriyle tanınan Eğitim Sendikası'nın Muğla Üniversitesi temsilcisi Yard. Doç. Dr. Lütfiye Bozdağ Kalaycı, Rektör Prof. Dr. Şener Oktik'in uygulamalarını eleştirince işinden oldu. Kalaycı, uygulanan haksızlıkları duyurmak için Taksim'de 'infaz' isimli resim sergisi açtı. Sergi 29 Aralık'a kadar açık kalacak. Sergisine 'Akademi'de infaz!' ismini veren Kalaycı, "Yargısız infazla üniversiteden uzaklaştırılan akademisyen olarak, Türkiye akademisinin gidişatına sanatın özgürlük alanından, sanatçı kimliğimle bir karşı koyuş sergilemek istedim. Doğası gereği sanat kendisi bir direnmedir." dedi. Kalaycı, YÖK'ün akademisyenlere baskı uygulayarak üniversitelerde korku kültürü oluşturulduğunu kaydetti.

Üniversitelerin akademik kadro mağdurlarından biri de Muğla Üniversitesi öğretim elemanı Selçuk Özdağ. Muğla Üniversitesi Rektörlüğü Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nde doktora kazanan ve burada eğitime başlayan Özdağ'ın kaydını sildirdi. Bunun üzerine rektörlüğü mahkemeye veren Özdağ, davayı kazanarak doktorasını tamamladı. Özdağ gibi mağdur edilen yüzlerce öğretim görevlisi ve okutman var. Üniversitelerde akademik kariyer yapmak isteyenlere rektörlükler keyfi olarak müdahale edebiliyor. Bazı rektörler istedikleri kişilere izin verirken bazıları vermeyebiliyor. Tuncer Çetinkaya, İstanbul

İbrahim Asalıoğlu
12 Aralık 2007, Çarşamba
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
selamun aleyküm abi.. hayırlı olsun inşaAllah..
vaad ettikleri gibi; tüm yasakların kalkması duasıyla inşaAllah. selam ve dua ile..
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,205
Tepki puanı
3,577
Puanları
163
Yaş
46
selamün aleyküm kardeşim.hayırdır yoktun.yokluğun belli oldu.bu arada bu haberi paylaşıcaktım bende.inşallah kardeşlerimizin çektiği sıkıntılar biticek.rabbime emanet ol.
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Web Sitesi
img141.imageshack.us
Aleymüm Selam Kardeşler Allah (c.c.) Razı Olsun İnşallah
Dualara yürekten Amin diyorum. İnşallah yıllardır çekilen sıkıntılar bir bir ortadan kalkar Yüce Rabbiin izniyle.
İhlastan samimiyetten uhuvvetten ayırlmazsak herkes bir işin ucundan karınca kararınca tutarsa dünyada başaramayacağımız bir şey kalmayacağı gibi number one oluruz.

Sayın mahsun kul kardeşim,
Varlığımla yokluğum arasında pek bir fark yoktur. Benim gibi fani insanlar olsada olur olmasada. Ama yinede farketmeniz beni memnun etti teşekkür ederim. İyi diyelim iyi niyette bulunalımda Yüce Rabbim hakkımızda iyilikler hayırlşar lutfetsin inşallah.
Saygılarımla
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Web Sitesi
img141.imageshack.us
Ne ekersen onu biçersin

Ne ekersen onu biçersin



Şimdi hepiniz ağlıyorsunuz: Cumhurbaşkanı, YÖK’ün başına “türbana ılık bakan” bir profesör atamış...

Ne bekliyordunuz, CHP eğilimli birisini mi atayacaktı?

Kendinize göre “dizayn” ettiğiniz bir baskı düzeni başkasının eline geçince ağlamaya hakkınız var mı?

Niçin YÖK adında bir ucube oluşturdunuz? Üniversiteleri zart zurtla baskı altında tutmak, yalnız öğrencilerin değil hocaların bile saçına sakalına dahi karışmak için değil mi? (Sakalını kesmeyi reddedip istifayı basan bir tek Emre Kongar olmuştu...)

Şimdi bu YÖK “ötekilerin” eline geçince mi aklınız başınıza geldi?

Niçin bağımsız üniversiteleri budadınız da eğitim düzeyi düşük “yüksek liseler” çıkardınız ortaya? Beyinleri siz değil de bir başkası yıkamaya kalkınca mı o çamaşır makinesinin sakıncaları gündeme gelebiliyor?

Niçin cumhurbaşkanlığı makamını “sembolik” olarak bırakmadınız da, fiilen hükümetin başı olarak yetkilerini güçlendirdiniz?

Kenan Evren memleketi daha iyi kontrol edebilsin diye... Öyle değil mi? Arkasından Turgut Özal gelince de hır çıktı.

Niçin cumhurbaşkanı orduların başkomutanıdır da günün birinde ortaya bir “sivil komutan” ya da “bürokrasiden gelmeyen” bir komutan çıkabileceği hiç düşünülmemiştir?

Şimdi de cumhurbaşkanıyla başbakan arasında çıkacak “muhtemel ve muhayyel” bir çatışmadan medet umuyorsunuz. Ya çıkmazsa?

Bu kadar güçlü bir koltuk şimdi “ötekilerin” eline geçince yakınmaya hakkınız var mı?

Hem serbest seçim yapıp hem de seçimi “başkası” kazanınca yakınmaya hakkınız olmadığı gibi...

Niçin rektörleri atamayı da cumhurbaşkanının keyfine bıraktınız ve şimdi maraza çıkarıyorsunuz?

Niçin hakimlerin ve savcıların bağımsız bir “hukuk konseyi” tarafından atanmasını sağlamadınız da, yalnız Adalet Bakanı’nın değil onun müsteşarının bile söz sahibi olduğu bir dikta düzeni kurdunuz?

Şimdi de o müsteşara kırmızı halı döşüyorlar, bozuluyorsunuz... Kaderi iki bürokrat dudağı arasında kalan adam baş mı kaldıracaktı?

Niçin, siyaset bilimi literatüründe görülmüş en berbat siyasi partiler kanununu, en yanlış seçim kanununu çıkardınız da, şimdi eline kuvvet geçen onu kendine yontunca mızıklanıyorsunuz?

Hem başbakana kızıyorsunuz hem ana muhalefet liderine, “parti içi diktatörlük” kurdukları için... Onlara bu olanağı kim sağladı?

Yüzde 46 oy oranıyla meclisin yüzde 60’ını ele geçirmeyi sağlayan sakat sistem kimin eseridir?

Parti başkanının, kendisini seçecek kurultay delegelerini kendisi tayin etmesi gibi, misli görülmemiş bir saçmalığı kim yumurtlamıştır?

Ve de Kürt meselesinde “hatayı” kim yapmıştır?

Şimdi de “hata ettik” demek niçin yasaklanmıştır?

Hem Avrupa’nın kurallarına uymamak için bin dereden bin su getiren, hem de Avrupa bizi istemiyor diye küsenler kimlerdir?

Çağdaş olmaya asla yanaşmayıp sonra da “muasır medeniyet seviyesi”nden dem vuranlar mı acaba?

Doksan dokuz liraya 1935 modası kazak giymeyi Atatürkçülük sanan kafa mı yoksa?

Avcı ceketle golf pantalonu da uydurun, belki memleket kurtulur.

Engin Ardıç-Akşam
 

kibaraggul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Tem 2007
Mesajlar
210
Tepki puanı
0
Puanları
0
İnşallah artık bu yapılan haksızlıklar son bulur bütün kardeşlerimiz hiç bir ayrım yapılmaksızın rahatça okuyabilirler.Zaten bu saçma sapan kural hangi akla hizmet ediyordu hiç anlamıyordum.inşallah son bulur.

Mütevazi olmak çok güzeldir peygamber efendimizin özelliğidir,ama varlığınız ve yokluğunuz arasında fark var.Ayrılık rüzgarlarına kapıldınız sandım ,ama neyseki yanılmışım.:K
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Web Sitesi
img141.imageshack.us
İnşallah artık bu yapılan haksızlıklar son bulur bütün kardeşlerimiz hiç bir ayrım yapılmaksızın rahatça okuyabilirler.Zaten bu saçma sapan kural hangi akla hizmet ediyordu hiç anlamıyordum.inşallah son bulur.

Mütevazi olmak çok güzeldir peygamber efendimizin özelliğidir,ama varlığınız ve yokluğunuz arasında fark var.Ayrılık rüzgarlarına kapıldınız sandım ,ama neyseki yanılmışım.:K

Sayın kibaraggul kardeşim,
Benim mütevazilikle falan işim olamaz.
Rüzgarın önüne kapılmış gidiyorum işte.
Rüzgar hangi yöne eserse o yöne doğru savruluyorum ...
Ama ilgi ve yorumlarınızla beni utandırıyorsunuz
Allah (c.c.) razı olsun inşallah
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt