Ey mürid, eğer nefsinde amellere karşı bir tenbellik, hizmetlere karşı bir ağırlık görüyorsan onu "receâ-ümid" yoluyla ibâdete ve hizmete çek. Bu da senin, ona Allah'ın iyi amel sahiplerine va'd ettiği büyük kurtuluşu, ebedî nimeti, rahmetini ve rızasını anlatmanla olur. Böyle bir kimse geniş cennetlerde izzet, ikram ve şeref içinde Allah'ın konuğu olarak ağırlanacaktır.
Eğer nefsinde Allah'ın yasaklarına karşı meyil, kötülüklere karşı ilgi görüyorsan, onu "havf-korku" kırbacıyla o yoldan çevir. Bu da ona Allah'ın âsîlere hazırladığı azabları, perişanlıkları anlatmanla olur. Nefsinin arzularına uyan bir kimse acı bir mahrumiyetle kovulacak, zillet ve hüsrana uğrayacaktır.
Cennet ve cehennemi basit görerek uygunsuz sözler sarfedenlerin tuttuğu yolu da tutma. Allah'ın ve Rasulü'nün büyük gösterdiği şeyi sen de büyük gör.
Her amelin Allah için olsun. Çünkü O senin rabbın, sen de onun kulusun. O'ndan seni cennete koymasını, fazl u rahmeti ile de ateşinden korumasını dile.
Eğer -lanetli- şeytan gelip de sana "senin ibadetine Allah'ın ihtiyacı yoktur. Senin mâsıyetinin de O'na bir zararı olamaz," derse ona de ki: "Doğru söyledin. Ancak ben Allah'ın fazlına muhtacım ve salih amel etmem lazımdır. Allah'a itaatin bana faydası, Allah'a isyanın ise bana zararı vardır. Yüce Rabbım Kitab-ı Aziz'inde Rasûl-i Ekrem'inin diliyle bana bunu haber vermiştir. Allah'ın salât ü selâmı O'nun üzerine olsun.
Sana şöyle de diyebilir: "Eğer sen Allah katında said isen, muhakkak surette cennete gideceksin. İster itaatkar ol, ister isyankar. Eğer Allah katında şakî yazılmışsan itaatkar olsan da cehenneme gideceksin."
Sen şeytanın bu gibi sözlerine,, vesveselerine kulak verme. Çünkü kulların ezelde yazılmış kaderleri Allah'dan başka hiç kimsenin bilmediği bir gaybdır. Kullara bundan ne bir şey verilmiş, ne de kul bunları bilmekle mükellef tutulmuştur. Bir kulun Allah'a itaatta devam etmesi onun said olduğunun en açık delilidir. Kul ile cennet arasında sadece kulun itaatkar olarak ölmesi vardır. Kulun mâsiyette devam etmesi de onun şakiliğine en açık delildir. Kul ile cehennem arasında ise onun mâsıyet üzere ölmesi vardır.
Eğer nefsinde Allah'ın yasaklarına karşı meyil, kötülüklere karşı ilgi görüyorsan, onu "havf-korku" kırbacıyla o yoldan çevir. Bu da ona Allah'ın âsîlere hazırladığı azabları, perişanlıkları anlatmanla olur. Nefsinin arzularına uyan bir kimse acı bir mahrumiyetle kovulacak, zillet ve hüsrana uğrayacaktır.
Cennet ve cehennemi basit görerek uygunsuz sözler sarfedenlerin tuttuğu yolu da tutma. Allah'ın ve Rasulü'nün büyük gösterdiği şeyi sen de büyük gör.
Her amelin Allah için olsun. Çünkü O senin rabbın, sen de onun kulusun. O'ndan seni cennete koymasını, fazl u rahmeti ile de ateşinden korumasını dile.
Eğer -lanetli- şeytan gelip de sana "senin ibadetine Allah'ın ihtiyacı yoktur. Senin mâsıyetinin de O'na bir zararı olamaz," derse ona de ki: "Doğru söyledin. Ancak ben Allah'ın fazlına muhtacım ve salih amel etmem lazımdır. Allah'a itaatin bana faydası, Allah'a isyanın ise bana zararı vardır. Yüce Rabbım Kitab-ı Aziz'inde Rasûl-i Ekrem'inin diliyle bana bunu haber vermiştir. Allah'ın salât ü selâmı O'nun üzerine olsun.
Sana şöyle de diyebilir: "Eğer sen Allah katında said isen, muhakkak surette cennete gideceksin. İster itaatkar ol, ister isyankar. Eğer Allah katında şakî yazılmışsan itaatkar olsan da cehenneme gideceksin."
Sen şeytanın bu gibi sözlerine,, vesveselerine kulak verme. Çünkü kulların ezelde yazılmış kaderleri Allah'dan başka hiç kimsenin bilmediği bir gaybdır. Kullara bundan ne bir şey verilmiş, ne de kul bunları bilmekle mükellef tutulmuştur. Bir kulun Allah'a itaatta devam etmesi onun said olduğunun en açık delilidir. Kul ile cennet arasında sadece kulun itaatkar olarak ölmesi vardır. Kulun mâsiyette devam etmesi de onun şakiliğine en açık delildir. Kul ile cehennem arasında ise onun mâsıyet üzere ölmesi vardır.