Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ufuklar Pembe Değil (1 Kullanıcı)

by-cansuyu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2007
Mesajlar
160
Tepki puanı
0
Puanları
0
ufuklar Pembe Değil
Mehmet Şevket Eygi

25.05.2007


BİR KISIM dostlarımız, kardeşlerimiz, vatandaşlarımız manzaraya gerçekçi gözlüklerle bakmıyorlar. Son cumhurbaşkanlığı krizinden önce pembe gözlüklerini takmışlar ve “Her şey yolundadır, gelecek çok parlaktır, artık bundan sonra iyilikler, güzellikler olacaktır...” gibisinden konuşmalar yapmışlardı.

Diyelim ki, kırsal kesimde yaşıyorsunuz. Bir gün baktınız karıncalar yuvalarından çıkmışlar, öbek öbek toplanmışlar... Yılanlar deliklerinden dışarıya fırlamış, kümes hayvanlarında bir telaş ve huzursuzluk var... Bilin ki, bunlar ya bir depremin habercisidir yahut bir su baskınının...

Yıllardan beri bu memlekette çok anormal şeyler oluyor. Çivisi çıkmadık hiçbir kurum, kesim, iş kalmamıştır.

Bizim halkımız homojen bir yapıya sahip değildir. Bir yığın çeşitlilik vardır. Bu çeşitlilikler toplumsal uzlaşma, sosyal barış şemsiyesi altında birlikte yaşıyorlar, geçinip gidiyorlardı. Lakin şeytanlar, kendi hâkimiyet ve saltanatlarını sürdürebilmek için halkı birbirine düşman kesimlere, kamplara, cephelere ayırdılar.

Dehşetli bir kültür kopukluğu oldu. Milli kimliğe ve kültüre bağlı çoğunluk ile yabancılaşmış güçlü azınlık arasındaki bağlar büsbütün koptu; bunlar birbirine düşman oldu.

Her sahada kirlilik ve kokuşma dehşet verici boyutlara ulaştı.

Son otuz kırk yıl içinde akıl almaz bir içgöç yaşandı. Türkiye nüfusunun yarıya yakını İstanbul ve civarında toplandı.

İki büyük dünya imparatorluğuna başkentlik yapmış İstanbul, kırsal kesimden, taşradan gelenlerin kültürüne yenik düştü.

Ülkenin hukuk sistemi mıncıklana mıncıklana tesirini kaybetti. Suçlarda korkunç bir patlama var. Hapishaneler lebalep dolu. Verilen cezalar yetersiz.

Herkesi okur-yazar edeceğiz, gençliğin büyük kısmına yüksel tahsil yaptıracağız dediler, eğitimi ve üniversiteleri sulandıra sulandıra bugünkü hale getirdiler.

Dehşetli bir güç olan büyük medya kartelleşti, tekelleşti, mafyalaştı.

Ülke geliri âdil bir şekilde dağıtılmıyor. Mutlu bir azınlık gelirin yüzde 60’ını alıyor. Geri kalan yüzde 40, yetmiş milyon halka yetişmiyor.

Siyaset kirli mi kirli... Bizdeki “Parti demokrasisi”... Bir partiyi ele geçiren artık onu kolay kolay bırakmıyor.

1999’da büyük bir deprem yaşadık, aradan bunca yıl geçti tedbir alamadık.

Türkiye’nin durumunu, manzarasını, halini anlamak için ona şu gözlüklerle bakmak lazım:

(1) Gerçekçi bakışlarla...

(2) Tarihten, tarih felsefesinden nasibi olanların bakışıyla...

(3) Büyük düşünürlerin bakışıyla...

(4) Bilgelik gözlüğüyle...

(5) (Müslüman olanlar için söylüyorum...) Din ve tasavvuf gözlüğüyle...

Bu gözlüklerle bakılmadıkça Türkiye’nin geleceğini kestirmenin imkânı yoktur.

Geçenlerde İstanbul’da bir stadyumda iki büyük takım arasında futbol maçı yapıldı. Akıl almaz rezaletler, kepazelikler, bayağılıklar, çılgınlıklar, beyinsizlikler sergilendi.

Bunları yapanlara “Türkiye’nin durumu nasıldır?” diye sorsanız, onlar da cevap mahiyetinde birtakım laflar etseler, bunların ne kıymeti olur?

Şartlanmış beyinler gerçekleri göremezler.

Hani ortalık güllük gülistanlıktı... Hani ufuklar pespembeydi... Hani her şey yolundaydı...

Peki, bundan sonra ne olacak?

Kimseyi üzmek istemem ama geleceğimizi hiç parlak görmüyorum.

İsrail, ABD, AB ve içimizdeki uyduları Türkiye’yi parçalamak istiyorlar.

Irak’taki Kürt lideri ne dedi: “Elimizde Osmanlı’dan kalma harita var. Orada bugünkü Türkiye’nin bir kısmı Kürdistan olarak gösteriliyor...”

Ülkemizde kaç devlet var?

Bir, bildiğimiz “Türkiye Cumhuriyeti” devleti, sonra bir yığın devlet içinde devlet. Derin devlet... Şu devleti... Bu devleti... Beyazlar devleti...

Bundan önceki seçimde yüzde 34 nispetinde oy almışlardı, bu sefer ne alırlar acaba?

AKP’liler var güçleriyle daha fazla oy almak, daha fazla milletvekili çıkartmak için çalışacaklardır. Çok yanlış... Kendilerinde akıl, hikmet, tecrübe, birikim, uzak görüşlülük olsa kendi ihtiyarlarıyla (arzu ve seçimleriyle) “daha az kazanmayı” düşünürler.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne büyük yanlışlar yaptılar.

Halkın yüzde 34’ünün oyuna sahipsin ve hiç kimseye danışmadan, herhangi bir uzlaşma ve anlaşma yapmadan, dediğim dediktir zihniyetiyle devlet başkanını seçmek istiyorsun. Bu kadar basiretsizlik olur mu?

Halkın yüzde 66’sını hesaba katmadan siyaset yapılır mı?

Diyelim yüzde 19 oy alan CHP ile bir anlaşma ve uzlaşma yapılamadı, onların dışında da yüzde 10’luk çok sert, ödünsüz bir zümre daha var. Geriye kendileri dâhil yüzde 71 kalıyor. Kapalı kapılar ardında toplantılar yapılır, ziyaretlere gidilir, ödün verilir ve mutlaka bir uzlaşma sağlanırdı. Maalesef böyle bir şeye teşebbüs edilmedi.

Geçenlerde yazdığım bir fıkrada siyasetten fazla anlamadığımı söylemiştim ve ilave etmiştim “Ben az anlıyorum ama siz hiç anlamıyorsunuz...”.

Benim aklımca, büyük krizlere karşı tedbir olarak koalisyona bile gidilebilirdi.

“Efendim, biz hükümet kurmak için yeterli çoğunluğa sahibiz. Koalisyona niçin gidecekmışiz?” Öyle de, olup bitenleri gördünüz.

Cumhurbaşkanı konusunda önceden uzlaşma, anlaşma sağlanmış olsaydı; partilerüstü, liberal demokrat, insan haklarına bağlı bir akademisyen aday yapılmış olsaydı, yeni Cumhurbaşkanı tek celsede gürültüsüz, patırtısız, krizsiz halledilmiş olacaktı.

Amaç nedir? Ülkenin iyi idare edilmesi... Halkın tamamının insan haklarından ve hürriyetlerinden kısıntısız olarak yararlanması... Çoğunluğun ikinci sınıf vatandaş olarak görülmemesi... Hukukun üstünlüğü prensibinin hayata geçirilmesi...

Bunları dindar, eşinin başı örtülü, partili, halkın sadece yüzde 34’ünün desteğini almış bir kimse gerçekleştirebilir mi?

Adamlar ter ter tepiniyorlar. Yüksek tepeye dindar çıkartmayız diyorlar, eşinin başı örtülü cumhurbaşkanı istemeyiz diyorlar, laiklik ilkesinden vazgeçmeyiz diyorlar. Dünyayı başınıza geçiririz, memleketi allak bullak ederiz, yine size imkân ve fırsat vermeyiz diyorlar.

İşte siyasetini burada göstereceksin. Halkın en az yüzde 70’inin temsilcilerinin uzlaşmasıyla, anlaşmasıyla bir aday tespit edeceksin ve devlet başkanlığına onu seçeceksin.
Bunu yapamadılar... Devlet, halk ve ülke olarak Türkiye’nin başını belâya soktular, durumun düzeleceği de yok. Bizi zor günler bekliyor, fırtınalara, daha vahim krizlere hazır olunuz, ufuklar pembe değil.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt