mustafa_xtar
Kayıtlı Kullanıcı
Üftâde yanıp tüter,
Bülbüller gibi öter,
Ariflere taş atan,
Îmân ile göçer mi
Esselamu aleykü arkdaşlar. Üftade hz. Bu beytini ararken hayat hikayesini de bulduk inşallah Okuruz. Ve bu araştırmada Aziz Mahmud Hüdayi Hz.’nin Üftade Hz. Talebesi olduğunu öğrendim. Rabbim şefaatlerinden mahrum eylemesin. K.s.
Osmanlı pâdişâhlarından Kânûnî Sultan Süleymân Hân zamânında, Bursa'da yasayan büyük velîlerden. 1490 (H.895) senesinde Bursa'da doğdu. İsmi Muhammed olup, babası Manyaslı Mehmed Efendidir. Üftade lakabıyla meşhur oldu. Bursa'nın çeşitli câmilerinde müezzin ve imâm olarak vazife yaptı. 1581 (H.989) da Bursa'da vefat etti.
Muhammed Üftâde yeni doğduğunda, annesi bir rüyâ gördü. Çocugu büyük bir süt deryasında yüzüyordu. Telâsla uyanip, rüyâyi kocasina anlatti. O da; "Oglumuz büyüyünce, insâallah çok büyük bir âlim ve velî olacak." diye tâbir etti.
Muhammed Üftâde, uzun boylu, müsfik bakisli, devamli tebessüm hâlinde olan bir zâtti. Görünüşü ile etrâfındakilere güven ve itimat telkin eder, herkesin takdîrine mahzâr olurdu. Kurân-ı Kerîm okurken, güzel sesinde sanki ağlıyormuş hâli müşâhede edilirdi. Kimsenin kalbini kırmaz, kalp kırarım korkusuyla kendine hakâret edenlere bile hiç karsılık vermezdi.(Hangimiz bunu yapabiliyoruz. Büyüklerin büyüklüğüne bir örnek işte. )Câmiye sabah herkesten önce gider, yatsı namazından sonra orada gece geç vakitlere kadar ibâdet ederdi. Bâzı geceler evine giderken, ıssız sokaklarda bir sarhoşa rastlasa, ona yardim ederek evine kadar ****ürürdü. Herkese yardim ettiği için, Bursa’lılar onu çok severdi.
Vakitlerini hep ibâdet yaparak geçiren Muhammed Üftâde, tasavvuf büyüklerinin yolunda bulunmayı arzu ettiğinden, bir velînin yanında yetişmeyi çok isterdi. Bu sebeple, böyle bir velîyi hep arar dururdu. Bir gün Karacabeyli Hızır Dede isminde bir velînin Bursa'ya geldiğini ve Ulu Câminin yanında ikâmet ettiğini öğrendi. Huzûruna varıp, talebesi olmak istediğini bildirdi. Onun vefâtından sonra da Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî Hz. rûhâniyetinden istifâde ederek kalp gözü açıldı, kemâle gelip olgunlaştı. Her nefes alıp vermesinde Allaha hamd eder, Cenâb-ı Hakkı bir an olsun hatırından çıkarmazdı. Lüzumsuz hiç konuşmazdı. Konuştuğu zaman da hikmetler saçar, dinleyenlerin her biri, kâbiliyeti kadar istifâde ederdi. Onun bu konuşmalarını talebesi Azîz Mahmûd Hüdâyî Hz. Vâkiât adli eserinde topladı.
Bülbüller gibi öter,
Ariflere taş atan,
Îmân ile göçer mi
Esselamu aleykü arkdaşlar. Üftade hz. Bu beytini ararken hayat hikayesini de bulduk inşallah Okuruz. Ve bu araştırmada Aziz Mahmud Hüdayi Hz.’nin Üftade Hz. Talebesi olduğunu öğrendim. Rabbim şefaatlerinden mahrum eylemesin. K.s.
Osmanlı pâdişâhlarından Kânûnî Sultan Süleymân Hân zamânında, Bursa'da yasayan büyük velîlerden. 1490 (H.895) senesinde Bursa'da doğdu. İsmi Muhammed olup, babası Manyaslı Mehmed Efendidir. Üftade lakabıyla meşhur oldu. Bursa'nın çeşitli câmilerinde müezzin ve imâm olarak vazife yaptı. 1581 (H.989) da Bursa'da vefat etti.
Muhammed Üftâde yeni doğduğunda, annesi bir rüyâ gördü. Çocugu büyük bir süt deryasında yüzüyordu. Telâsla uyanip, rüyâyi kocasina anlatti. O da; "Oglumuz büyüyünce, insâallah çok büyük bir âlim ve velî olacak." diye tâbir etti.
Muhammed Üftâde, uzun boylu, müsfik bakisli, devamli tebessüm hâlinde olan bir zâtti. Görünüşü ile etrâfındakilere güven ve itimat telkin eder, herkesin takdîrine mahzâr olurdu. Kurân-ı Kerîm okurken, güzel sesinde sanki ağlıyormuş hâli müşâhede edilirdi. Kimsenin kalbini kırmaz, kalp kırarım korkusuyla kendine hakâret edenlere bile hiç karsılık vermezdi.(Hangimiz bunu yapabiliyoruz. Büyüklerin büyüklüğüne bir örnek işte. )Câmiye sabah herkesten önce gider, yatsı namazından sonra orada gece geç vakitlere kadar ibâdet ederdi. Bâzı geceler evine giderken, ıssız sokaklarda bir sarhoşa rastlasa, ona yardim ederek evine kadar ****ürürdü. Herkese yardim ettiği için, Bursa’lılar onu çok severdi.
Vakitlerini hep ibâdet yaparak geçiren Muhammed Üftâde, tasavvuf büyüklerinin yolunda bulunmayı arzu ettiğinden, bir velînin yanında yetişmeyi çok isterdi. Bu sebeple, böyle bir velîyi hep arar dururdu. Bir gün Karacabeyli Hızır Dede isminde bir velînin Bursa'ya geldiğini ve Ulu Câminin yanında ikâmet ettiğini öğrendi. Huzûruna varıp, talebesi olmak istediğini bildirdi. Onun vefâtından sonra da Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî Hz. rûhâniyetinden istifâde ederek kalp gözü açıldı, kemâle gelip olgunlaştı. Her nefes alıp vermesinde Allaha hamd eder, Cenâb-ı Hakkı bir an olsun hatırından çıkarmazdı. Lüzumsuz hiç konuşmazdı. Konuştuğu zaman da hikmetler saçar, dinleyenlerin her biri, kâbiliyeti kadar istifâde ederdi. Onun bu konuşmalarını talebesi Azîz Mahmûd Hüdâyî Hz. Vâkiât adli eserinde topladı.