U C B
Kötü huyların ondördüncüsü ucbdur. Ucb, yaptığı ibâdetleri, iyilikleri beğenerek, bunlarla övünmektir. Yaptığı ibâdetlerin, iyiliklerin kıymetini bilerek, bunların elden gitmesini düşünerek korkmak, üzülmek ucb olmaz. Yâhut, bunların Allahü teâlâdan gelen nîmetler olduğunu düşünerek, sevinmek de, ucb olmaz. Bunların Allahü teâlâdan gelen nîmetler olduğunu düşünmiyerek kendi yaptığını, kazandığını sanarak sevinmek, kendini beğenmek, ucb olur. Ucbun zıddına (Minnet) denir. Minnet, nîmete kendi eliyle, kendi çalışmasıyla kavuşmadığını, Allahü teâlânın lutfü ve ihsânı olduğunu düşünmektir. Böyle düşünmek, ucb tehlikesi olduğu zaman farz olur. Diğer zamanlarda ise müstehabdır. İnsanı ucba sürükliyen sebeplerin başında cehâlet ve gaflet gelmektedir.
Bu ucbdan kurtulmak için, her şeyin Allahü teâlânın dilemesi ile ve yaratması ile meydana geldiğini ve akıl, ilim, ibâdet etmek, mâl ve mevkı' gibi kıymetli nîmetlerin, Allahü teâlânın lutfü ve ihsânı olduklarını düşünmek lâzımdır. (Ni'met), insana faydalı olan, tatlı gelen şey demektir. Bütün nîmetleri gönderen Allahü teâlâdır. Ondan başka yaratıcı ve gönderici yoktur. Eshâb-ı kirâmdan bazıları, Huneyn gazâsında, askerin çokluğunu görerek, artık biz hiç mağlup olmayız dedi. Bu sözler Resûlullahın mübârek kulağına gelince, üzüldü. Bunun için, harbin başlangıcında nusret-i ilâhî yetişmeyip, mağlubiyet başladı. Sonra, Cenâb-ı Hak merhamet ederek, zafer nasip eyledi. Dâvüd aleyhisselâm, duâ ederken, (Yâ Rabbî! Evlatlarımdan birkaçının namaz kılmadığı hiçbir gece yoktur ve oruç tutmadığı hiçbir gün geçmemiştir) demişti. Buna karşılık Allahü teâlâ, (Ben dilemeseydim, kuvvet ve imkân vermeseydim, bunların hiçbiri yapılamazdı) buyurdu. Dâvüd aleyhisselâmın bu sözü gayret-i ilâhiyyeye dokundu, tarih kitaplarında yazılı olan sıkıntıların başına gelmesine sebep oldu. Kibre sebep olan şeyleri yukarda bildirmiştik. Bunlar ucba da sebep olurlar. Allahü teâlânın nîmetlerine Şükretmek de, büyük bir nîmettir.
Ucbun zararları, âfetleri çoktur: Kibre sebep olur. Günahları unutmaya sebep olur. Günah kalbi karartır. Günahlarını düşünen kimse, ibâdetlerini büyük görmez. İbâdet yapmanın da, Allahü teâlânın lutfu, ihsânı olduğunu düşünür. Ucb sahibi, Allahü teâlânın mekrini ve azâbını da unutur. Başkalarından istifâde etmekten mahrum kalır. Kimse ile meşveret etmez, danışmaz.
Hadis-i şerifte, (Üç şey, insanı felakete sürükler: Buhl, hevâ ve ucb). Buhl sahibi, yâni hasîs kimse, Allaha karşı ve kullara karşı olan hakları ve vazîfeleri ödemekten mahrum olur. Hevâsına, yâni nefsinin arzularına uyan ve ucb sahibi olan, yâni nefsini beğenen kimse, muhakkak helâka, felakete düçâr olur.
İmâm-ı Muhammed Gazâlî buyurdu ki, (Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Haset, riyâ, ucb. Kalbini bunlardan temizlemeye çalış!) Ucb sahibi, hep ben, ben der. Toplantılarda baş tarafta bulunmak ister. Her sözünün kabûl olunmasını ister.
Hadis-i şerifte, (Günah işlemezseniz, daha büyük günaha yakalanmanızdan korkarım. O da, ucbdur) buyuruldu. Günah işliyenin boynu bükük olur. Tevbe edebilir. Ucb sahibi, ilmi ile, ameli ile mağrur olur. Egoist olur. Tevbe etmesi güç olur. Günah işliyenlerin iniltileri, Allahü teâlâya, tesbîh çekenlerin övünmesinden iyi gelir. Ucbun en kötüsü, hatâlarını, nefsinin hevâsını beğenmektir. Hep nefsine uyar. Nasihat kabûl etmez. Başkalarını câhil sanır. Hâlbuki, kendisi çok câhildir. Bid'at sahipleri, mezhepsizler böyledirler. Bozuk, sapık îtikatlarını ve amellerini, doğru ve iyi bilip, bunlara sarılmışlardır. Böyle ucbun ilâcı çok güçtür. Mâide sûresinin, (Kendinize bakınız. Kendiniz doğru yolda oldukca, başkalarının sapıtması size zarar vermez!) meâlindeki yüzsekizinci âyet-i kerimesinin mânasını Resûlullahdan sordular. Cevabında, (İslâmiyetin emirlerini bildiriniz ve yasak ettiklerini anlatınız! Bir kimse ucb eder, sizi dinlemezse, kendi hâlinizi islâh ediniz) buyurdu. Ucb hastalarının ilâcını hazırlıyan âlimler, Ehl-i sünnet âlimleridir. Fakat bu hastalar hastalıklarını bilmedikleri, kendilerini sıhhatli sandıkları için, bu tabîblerin nasihatlerini, ilimlerini kabûl etmezler, felakette kalırlar. Hâlbuki bu âlimler, Resûlullahdan aldıkları ilâcları, hiç değiştirmeden, bozmadan sunmaktadırlar. Câhiller, ahmaklar, bu ilâcları, onların yaptıklarını sanır. Kendilerinin hak yolda bulunduklarına inanarak, kendilerini beğenirler.
05-slm Ahlk
....................................
İKİNCİ BÖLÜM"Ucub" | ihya.info
Kötü huyların ondördüncüsü ucbdur. Ucb, yaptığı ibâdetleri, iyilikleri beğenerek, bunlarla övünmektir. Yaptığı ibâdetlerin, iyiliklerin kıymetini bilerek, bunların elden gitmesini düşünerek korkmak, üzülmek ucb olmaz. Yâhut, bunların Allahü teâlâdan gelen nîmetler olduğunu düşünerek, sevinmek de, ucb olmaz. Bunların Allahü teâlâdan gelen nîmetler olduğunu düşünmiyerek kendi yaptığını, kazandığını sanarak sevinmek, kendini beğenmek, ucb olur. Ucbun zıddına (Minnet) denir. Minnet, nîmete kendi eliyle, kendi çalışmasıyla kavuşmadığını, Allahü teâlânın lutfü ve ihsânı olduğunu düşünmektir. Böyle düşünmek, ucb tehlikesi olduğu zaman farz olur. Diğer zamanlarda ise müstehabdır. İnsanı ucba sürükliyen sebeplerin başında cehâlet ve gaflet gelmektedir.
Bu ucbdan kurtulmak için, her şeyin Allahü teâlânın dilemesi ile ve yaratması ile meydana geldiğini ve akıl, ilim, ibâdet etmek, mâl ve mevkı' gibi kıymetli nîmetlerin, Allahü teâlânın lutfü ve ihsânı olduklarını düşünmek lâzımdır. (Ni'met), insana faydalı olan, tatlı gelen şey demektir. Bütün nîmetleri gönderen Allahü teâlâdır. Ondan başka yaratıcı ve gönderici yoktur. Eshâb-ı kirâmdan bazıları, Huneyn gazâsında, askerin çokluğunu görerek, artık biz hiç mağlup olmayız dedi. Bu sözler Resûlullahın mübârek kulağına gelince, üzüldü. Bunun için, harbin başlangıcında nusret-i ilâhî yetişmeyip, mağlubiyet başladı. Sonra, Cenâb-ı Hak merhamet ederek, zafer nasip eyledi. Dâvüd aleyhisselâm, duâ ederken, (Yâ Rabbî! Evlatlarımdan birkaçının namaz kılmadığı hiçbir gece yoktur ve oruç tutmadığı hiçbir gün geçmemiştir) demişti. Buna karşılık Allahü teâlâ, (Ben dilemeseydim, kuvvet ve imkân vermeseydim, bunların hiçbiri yapılamazdı) buyurdu. Dâvüd aleyhisselâmın bu sözü gayret-i ilâhiyyeye dokundu, tarih kitaplarında yazılı olan sıkıntıların başına gelmesine sebep oldu. Kibre sebep olan şeyleri yukarda bildirmiştik. Bunlar ucba da sebep olurlar. Allahü teâlânın nîmetlerine Şükretmek de, büyük bir nîmettir.
Ucbun zararları, âfetleri çoktur: Kibre sebep olur. Günahları unutmaya sebep olur. Günah kalbi karartır. Günahlarını düşünen kimse, ibâdetlerini büyük görmez. İbâdet yapmanın da, Allahü teâlânın lutfu, ihsânı olduğunu düşünür. Ucb sahibi, Allahü teâlânın mekrini ve azâbını da unutur. Başkalarından istifâde etmekten mahrum kalır. Kimse ile meşveret etmez, danışmaz.
Hadis-i şerifte, (Üç şey, insanı felakete sürükler: Buhl, hevâ ve ucb). Buhl sahibi, yâni hasîs kimse, Allaha karşı ve kullara karşı olan hakları ve vazîfeleri ödemekten mahrum olur. Hevâsına, yâni nefsinin arzularına uyan ve ucb sahibi olan, yâni nefsini beğenen kimse, muhakkak helâka, felakete düçâr olur.
İmâm-ı Muhammed Gazâlî buyurdu ki, (Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Haset, riyâ, ucb. Kalbini bunlardan temizlemeye çalış!) Ucb sahibi, hep ben, ben der. Toplantılarda baş tarafta bulunmak ister. Her sözünün kabûl olunmasını ister.
Hadis-i şerifte, (Günah işlemezseniz, daha büyük günaha yakalanmanızdan korkarım. O da, ucbdur) buyuruldu. Günah işliyenin boynu bükük olur. Tevbe edebilir. Ucb sahibi, ilmi ile, ameli ile mağrur olur. Egoist olur. Tevbe etmesi güç olur. Günah işliyenlerin iniltileri, Allahü teâlâya, tesbîh çekenlerin övünmesinden iyi gelir. Ucbun en kötüsü, hatâlarını, nefsinin hevâsını beğenmektir. Hep nefsine uyar. Nasihat kabûl etmez. Başkalarını câhil sanır. Hâlbuki, kendisi çok câhildir. Bid'at sahipleri, mezhepsizler böyledirler. Bozuk, sapık îtikatlarını ve amellerini, doğru ve iyi bilip, bunlara sarılmışlardır. Böyle ucbun ilâcı çok güçtür. Mâide sûresinin, (Kendinize bakınız. Kendiniz doğru yolda oldukca, başkalarının sapıtması size zarar vermez!) meâlindeki yüzsekizinci âyet-i kerimesinin mânasını Resûlullahdan sordular. Cevabında, (İslâmiyetin emirlerini bildiriniz ve yasak ettiklerini anlatınız! Bir kimse ucb eder, sizi dinlemezse, kendi hâlinizi islâh ediniz) buyurdu. Ucb hastalarının ilâcını hazırlıyan âlimler, Ehl-i sünnet âlimleridir. Fakat bu hastalar hastalıklarını bilmedikleri, kendilerini sıhhatli sandıkları için, bu tabîblerin nasihatlerini, ilimlerini kabûl etmezler, felakette kalırlar. Hâlbuki bu âlimler, Resûlullahdan aldıkları ilâcları, hiç değiştirmeden, bozmadan sunmaktadırlar. Câhiller, ahmaklar, bu ilâcları, onların yaptıklarını sanır. Kendilerinin hak yolda bulunduklarına inanarak, kendilerini beğenirler.
05-slm Ahlk
....................................
İKİNCİ BÖLÜM"Ucub" | ihya.info