ÜÇ ÇİRKİN
Allah’a inanan insan, O’nun emir ve yasakları doğrultusunda yaşamak ister. Kulluk bilinciyle hareket eder, söz ve davranışlarını Allah’ın rızası ölçüsünde düzenler.
Müminin bu tavrı, onun Allah katındaki yerini yüceltir.
Allah’ın, Kur’an-ı Kerim aracılığıyla insana ulaştırdığı emir, yasak ve öğütleri, yine Sevgili Peygamberimizin bize kılavuz olan kutlu sözleri, bizi adım adım olgunlaştırır. Bize hayatın sırlarını açar. Ne için yaşadığımızı, ne yapmamız gerektiğini, nasıl bir insan tipi oluşturmamızı işaret eder.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde çizilen insan tipleri genel bir sınıflandırma ile üçe ayrılır: Mümin, münafık, kâfir…
Mümin, Allah’a iman eder, O’nun emirlerini yerine getirmek ister.
Kâfir, Allah’a inanmaz, O’nu inkâr eder, O’na ortak koşar.
Münafık ise…
Sevgili Peygamberimiz, münafık tipinin temel özelliklerini ise şöyle ifade eder: “Münafığın alameti üçtür. Konuştuğu vakit yalan sözler, verdiği sözde durmaz, kendisine emniyet edildiğinde de hıyanet eder.”
Yalan söyleyen, sözünde durmayan, emanete ihanet eden olumsuz bir tiptir münafık.
Bu üç çirkin davranış, öncelikle insan onurunu ve kişiliğini zedeler. Aynı zamanda toplumsal yaşamayı tehdit eder. Böylesi tiplerin oluşturduğu toplumda; neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak mümkün olmaz. Kimse kimseye güvenmez, güvenemez. Toplum huzuru büyük ölçüde güvene dayanır. Güven olmadan huzurdan, huzur olmadan da mutluluktan söz edilemez.
Sevgili Peygamberimizin, bu üç çirkin davranışı münafıklıkla birlikte ifade etmesi düşündürücüdür. Bu noktada öncelikle kendimizi bu çirkin davranışlardan uzak tutmak durumundayız.
Yalan bizler için ne ifade ediyor? Zaman zaman da olsa yalana başvurduğumuz oluyor mu? Verdiğimiz sözü yerine getiriyor muyuz? Bize emanet edilenlere; para, sır, eşya vb. sahip çıkıyor muyuz?
Üzülerek söylemek gerekirse, toplumumuzda yalana da, sözünde durmamaya da, emanete ihanete de rastlıyoruz.
İşi gücü yalan dolan insanlarla karşılaşıyoruz. Verilen sözün yerine getirilmeyişi adeta olağan bir davranış. “Özür dilerim”le işi geçiştirme çok yaygın. Ya emanete ihanet…
Hepimiz toplumumuzun gören gözleri, işiten kulaklarıyız.
İnsanımızın, toplumumuzun bu üç çirkin açıdan görüntüsü elbette hepimizi üzüyor.
Yapılacak iş, başta kendi kişiliğimiz olmak üzere, topluca kendimizi inancımızın aydınlığında yeniden şekillendirmek, bu çirkin huy ve davranışlardan uzaklaşmaktır.
Rıfkı Kaymaz
Allah’a inanan insan, O’nun emir ve yasakları doğrultusunda yaşamak ister. Kulluk bilinciyle hareket eder, söz ve davranışlarını Allah’ın rızası ölçüsünde düzenler.
Müminin bu tavrı, onun Allah katındaki yerini yüceltir.
Allah’ın, Kur’an-ı Kerim aracılığıyla insana ulaştırdığı emir, yasak ve öğütleri, yine Sevgili Peygamberimizin bize kılavuz olan kutlu sözleri, bizi adım adım olgunlaştırır. Bize hayatın sırlarını açar. Ne için yaşadığımızı, ne yapmamız gerektiğini, nasıl bir insan tipi oluşturmamızı işaret eder.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde çizilen insan tipleri genel bir sınıflandırma ile üçe ayrılır: Mümin, münafık, kâfir…
Mümin, Allah’a iman eder, O’nun emirlerini yerine getirmek ister.
Kâfir, Allah’a inanmaz, O’nu inkâr eder, O’na ortak koşar.
Münafık ise…
Sevgili Peygamberimiz, münafık tipinin temel özelliklerini ise şöyle ifade eder: “Münafığın alameti üçtür. Konuştuğu vakit yalan sözler, verdiği sözde durmaz, kendisine emniyet edildiğinde de hıyanet eder.”
Yalan söyleyen, sözünde durmayan, emanete ihanet eden olumsuz bir tiptir münafık.
Bu üç çirkin davranış, öncelikle insan onurunu ve kişiliğini zedeler. Aynı zamanda toplumsal yaşamayı tehdit eder. Böylesi tiplerin oluşturduğu toplumda; neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamak mümkün olmaz. Kimse kimseye güvenmez, güvenemez. Toplum huzuru büyük ölçüde güvene dayanır. Güven olmadan huzurdan, huzur olmadan da mutluluktan söz edilemez.
Sevgili Peygamberimizin, bu üç çirkin davranışı münafıklıkla birlikte ifade etmesi düşündürücüdür. Bu noktada öncelikle kendimizi bu çirkin davranışlardan uzak tutmak durumundayız.
Yalan bizler için ne ifade ediyor? Zaman zaman da olsa yalana başvurduğumuz oluyor mu? Verdiğimiz sözü yerine getiriyor muyuz? Bize emanet edilenlere; para, sır, eşya vb. sahip çıkıyor muyuz?
Üzülerek söylemek gerekirse, toplumumuzda yalana da, sözünde durmamaya da, emanete ihanete de rastlıyoruz.
İşi gücü yalan dolan insanlarla karşılaşıyoruz. Verilen sözün yerine getirilmeyişi adeta olağan bir davranış. “Özür dilerim”le işi geçiştirme çok yaygın. Ya emanete ihanet…
Hepimiz toplumumuzun gören gözleri, işiten kulaklarıyız.
İnsanımızın, toplumumuzun bu üç çirkin açıdan görüntüsü elbette hepimizi üzüyor.
Yapılacak iş, başta kendi kişiliğimiz olmak üzere, topluca kendimizi inancımızın aydınlığında yeniden şekillendirmek, bu çirkin huy ve davranışlardan uzaklaşmaktır.
Rıfkı Kaymaz