Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
İslâm'ın mübarek saydığı hicrî
kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları. Bu aylar ve diğer dokuz ayın
süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî
ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir
gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği şemsî aylarda olduğu
gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tesadüf etmesidir.
Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve
kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve "üç aylar" diye adlandırılan Receb,
Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların
Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz. Peygamber
(s.a.s)'in bu aylar hakkında verdiği haberler gösterilebilir. Rasûlüllah (s.a.s)
bir hadis-i şerifinde; "Recep ALLAH'ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan
ümmetimin ayıdır" buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, "
Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır" diye dua
ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek
kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep
ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine,
Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının
yirmi yedinci gecesine rastlar. Hz. Peygamber (s.a.s) Şaban ayında çok oruç
tutardı. Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.s)'ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der:
"Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim" (Tecrid-i Sarih, VI,
295). Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)
şöyle buyurmaktadır: "Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem
kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır" (Müslim, Kitâbu's-Sıyam, 1). Receb ve
Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının
müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî
özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü
büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib,
Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan
ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının
artmasına gayret eder. Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile
manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek,
namaz kılmak, oruç tutmak, Kur'ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.
Şamil İA
--------------------------------------------------------------------------------
Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâsenizi (üç aylarınızı) tebrik ediyoruz."
Dinî anlatımda "Şühûr-ü selâse", yani üç aylar olarak bilinen bu mevsimin girmesiyle birlikte Müslüman ruhları bambaşka bir hava kaplar. Çünkü bu aylar İlâhî rahmetin coştuğu aylardır. Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa, Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir.
Meselâ, başka zamanlarda okunan her bir Kur'ân harfi için on sevap yazılmaktadır. Receb ayında bu sevap yüz olarak yazılır, Şaban'da üç yüzü aşar, Ramazan'da bine çıkar. Cuma gecelerinde binleri bulur. Kadir Gecesinde de otuz bine ulaştığını düşünürsek, üç aylardaki mübarek vakitlerin âhiret ticareti bakımından ne kadar kıymetli bir fırsat olduğunu anlayabiliriz.
Bu bakımdan üç aylar “pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin (âhiret ticaretinin) bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri (sergisi)” olarak vasıflandırılmıştır. Bilindiği gibi, pazarlar ve fuarlar mühim ticaret yerleri arasında yer alırlar. Haftanın belli bir gününde belli bir yerde kurulan pazarda, insanlar her türlü ihtiyaçlarını karşılarlar. O gün sabahtan akşama kadar pazarın ucuzluğundan istifade etmek mümkündür. Ama o gün pazara gidemeyen bir insan, aynı şartlar altında alışveriş yapabilmek için bir hafta beklemek zorundadır. Çünkü pazar bir günlüktür.
Aynı şekilde, üç aylar da yılda bir defa kurulan ve ahiret ticaretinin yapıldığı pazarlardır. İstifade etmesini bilenler, bu pazardan büyük kazançlar sağlarlar. Ahirete yönelik amellerini diğer vakitlere oranla arttırırlar. Daha fazla Kur'ân okurlar, ilme daha fazla yönelirler, uykularından kısarak ilim ve tefekküre, ibadet ve İslâmî hizmetlere daha fazla vakit ayırırlar. Hayırlı işlerde birbirleriyle yarış içine girerler. Böylece, “bu çok sevaplı ibadet ayları”ndan tam bir istifade ile çıkarlar. Bir mânâda, bu mübarek vakitlerde yapılan manevî hizmetler, insanın ebedî hayatı için yapılmış en kârlı “yatırım” olur.
Buna karşılık, üç ayların fazilet ve kıymetinden haberdar olmayıp da değerlendiremeyenler, herkesin istifadesine açık tutulan çok kârlı bir ticaret imkânından mahrum kalmışlar demektir. Bu kimseler, aynı imkânı tekrar ele geçirebilmek için bir yıl daha beklemek zorunda kalacaklardır.
İşte üç ayların ve bu aylardaki mübarek gecelerin büyük bir coşkunlukla ihya edilmesi bu bakımdan da önem kazanıyor. Çünkü bunlar şeâirdendir, İslâmın sembolü ve alâmetlerindedir.
Bu açıdan şeâirin duyurulmasında hem İslâmın izzet ve şerefinin gösterilmesi, hem de İslâmın mânâsından uzak yaşayan insanlara örnek olunması gibi büyük hikmetler vardır.
Namazlarda, bilhassa Cumalarda ve Kandil gecelerinde camilerin mü'minlerle dolup taşması, radyo ve televizyonda Kur'ân ve mevlidlerin okunması, camilerin mahyalarla (iki minare arasının ışıklı güzel yazılarla) süslenmesi, hattâ kandil simitlerinin dağıtılması, bu İslâm sembolünü ilân eden huzur verici hadiselerdir.
Böylece bütün mü'minler âhiret kazancına yöneliyor. Herkes ALLAH'ın rızası yolunda sonsuz bir yarışa giriyor. Ve oluşan manevî hava, bütün bir topluma huzur veriyor. Bu huzur havasından herkes derecesine göre istifade ediyor. Yapılan ibadetler, okunan Kur'ânlar, Arş'a yükselen ihlâslı dualar, bitip tükenmek bilmeyen bir şevkle devam ettirilen İslâmî hizmetler, İlâhî rahmetin celbine vesile oluyor. Ayrıca sırf ALLAH rızası için ve ihlâsla yapılan bu hizmetler, günahların, sefahetlerin ve zulümlerin kirlettiği manevî havamızı temizliyor.
Şu halde, her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için, mü'min kardeşlerimizle daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur'ân'ı paylaşıp imkân nisbetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve zikirleri daha çok okuyabiliriz. İslâmî eserlere daha fazla vakit ayırabiliriz. İslâmın hakikatlerini yayma ve anlatma hususunda daha fazla gayret gösterebiliriz. Bu yolda göstereceğimiz en küçük bir gayret, en azından bire yüz netice verecektir.
Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız
o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için, mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip, camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.
Ayrıca, sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak İslâm âlemi için ve mü'min kardeşlerimiz için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir.
Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse diğer mü'minlerin dünya ve âhiret imtihanlarında başarılı çıkmaları için Cenab-ı Hakka niyazda bulunmak ve Ondan yardım istemek suretiyle, hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.
kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları. Bu aylar ve diğer dokuz ayın
süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî
ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir
gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği şemsî aylarda olduğu
gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tesadüf etmesidir.
Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve
kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve "üç aylar" diye adlandırılan Receb,
Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların
Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz. Peygamber
(s.a.s)'in bu aylar hakkında verdiği haberler gösterilebilir. Rasûlüllah (s.a.s)
bir hadis-i şerifinde; "Recep ALLAH'ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan
ümmetimin ayıdır" buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, "
Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır" diye dua
ederdi. Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek
kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep
ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine,
Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının
yirmi yedinci gecesine rastlar. Hz. Peygamber (s.a.s) Şaban ayında çok oruç
tutardı. Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.s)'ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der:
"Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim" (Tecrid-i Sarih, VI,
295). Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)
şöyle buyurmaktadır: "Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem
kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır" (Müslim, Kitâbu's-Sıyam, 1). Receb ve
Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının
müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî
özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü
büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib,
Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan
ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının
artmasına gayret eder. Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile
manevî hazza ulaşır. Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek,
namaz kılmak, oruç tutmak, Kur'ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır.
Şamil İA
--------------------------------------------------------------------------------
Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâsenizi (üç aylarınızı) tebrik ediyoruz."
Dinî anlatımda "Şühûr-ü selâse", yani üç aylar olarak bilinen bu mevsimin girmesiyle birlikte Müslüman ruhları bambaşka bir hava kaplar. Çünkü bu aylar İlâhî rahmetin coştuğu aylardır. Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa, Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir.
Meselâ, başka zamanlarda okunan her bir Kur'ân harfi için on sevap yazılmaktadır. Receb ayında bu sevap yüz olarak yazılır, Şaban'da üç yüzü aşar, Ramazan'da bine çıkar. Cuma gecelerinde binleri bulur. Kadir Gecesinde de otuz bine ulaştığını düşünürsek, üç aylardaki mübarek vakitlerin âhiret ticareti bakımından ne kadar kıymetli bir fırsat olduğunu anlayabiliriz.
Bu bakımdan üç aylar “pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin (âhiret ticaretinin) bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri (sergisi)” olarak vasıflandırılmıştır. Bilindiği gibi, pazarlar ve fuarlar mühim ticaret yerleri arasında yer alırlar. Haftanın belli bir gününde belli bir yerde kurulan pazarda, insanlar her türlü ihtiyaçlarını karşılarlar. O gün sabahtan akşama kadar pazarın ucuzluğundan istifade etmek mümkündür. Ama o gün pazara gidemeyen bir insan, aynı şartlar altında alışveriş yapabilmek için bir hafta beklemek zorundadır. Çünkü pazar bir günlüktür.
Aynı şekilde, üç aylar da yılda bir defa kurulan ve ahiret ticaretinin yapıldığı pazarlardır. İstifade etmesini bilenler, bu pazardan büyük kazançlar sağlarlar. Ahirete yönelik amellerini diğer vakitlere oranla arttırırlar. Daha fazla Kur'ân okurlar, ilme daha fazla yönelirler, uykularından kısarak ilim ve tefekküre, ibadet ve İslâmî hizmetlere daha fazla vakit ayırırlar. Hayırlı işlerde birbirleriyle yarış içine girerler. Böylece, “bu çok sevaplı ibadet ayları”ndan tam bir istifade ile çıkarlar. Bir mânâda, bu mübarek vakitlerde yapılan manevî hizmetler, insanın ebedî hayatı için yapılmış en kârlı “yatırım” olur.
Buna karşılık, üç ayların fazilet ve kıymetinden haberdar olmayıp da değerlendiremeyenler, herkesin istifadesine açık tutulan çok kârlı bir ticaret imkânından mahrum kalmışlar demektir. Bu kimseler, aynı imkânı tekrar ele geçirebilmek için bir yıl daha beklemek zorunda kalacaklardır.
İşte üç ayların ve bu aylardaki mübarek gecelerin büyük bir coşkunlukla ihya edilmesi bu bakımdan da önem kazanıyor. Çünkü bunlar şeâirdendir, İslâmın sembolü ve alâmetlerindedir.
Bu açıdan şeâirin duyurulmasında hem İslâmın izzet ve şerefinin gösterilmesi, hem de İslâmın mânâsından uzak yaşayan insanlara örnek olunması gibi büyük hikmetler vardır.
Namazlarda, bilhassa Cumalarda ve Kandil gecelerinde camilerin mü'minlerle dolup taşması, radyo ve televizyonda Kur'ân ve mevlidlerin okunması, camilerin mahyalarla (iki minare arasının ışıklı güzel yazılarla) süslenmesi, hattâ kandil simitlerinin dağıtılması, bu İslâm sembolünü ilân eden huzur verici hadiselerdir.
Böylece bütün mü'minler âhiret kazancına yöneliyor. Herkes ALLAH'ın rızası yolunda sonsuz bir yarışa giriyor. Ve oluşan manevî hava, bütün bir topluma huzur veriyor. Bu huzur havasından herkes derecesine göre istifade ediyor. Yapılan ibadetler, okunan Kur'ânlar, Arş'a yükselen ihlâslı dualar, bitip tükenmek bilmeyen bir şevkle devam ettirilen İslâmî hizmetler, İlâhî rahmetin celbine vesile oluyor. Ayrıca sırf ALLAH rızası için ve ihlâsla yapılan bu hizmetler, günahların, sefahetlerin ve zulümlerin kirlettiği manevî havamızı temizliyor.
Şu halde, her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için, mü'min kardeşlerimizle daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur'ân'ı paylaşıp imkân nisbetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve zikirleri daha çok okuyabiliriz. İslâmî eserlere daha fazla vakit ayırabiliriz. İslâmın hakikatlerini yayma ve anlatma hususunda daha fazla gayret gösterebiliriz. Bu yolda göstereceğimiz en küçük bir gayret, en azından bire yüz netice verecektir.
Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız
o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için, mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip, camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.
Ayrıca, sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak İslâm âlemi için ve mü'min kardeşlerimiz için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir.
Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse diğer mü'minlerin dünya ve âhiret imtihanlarında başarılı çıkmaları için Cenab-ı Hakka niyazda bulunmak ve Ondan yardım istemek suretiyle, hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.