yalniz_yolcu
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Şub 2008
- Mesajlar
- 634
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32

Tam 55 yıl önce okunan bir ezan için halk sokaklara döküldü. Gözlerminarelere çevrildi. Ve ilk ‘ALLAHuekber’ nidasıyla birlikte ülkeyi birgözyaşı seli kapladı…
Tarihçi yazar Doç. Osman Özsoy, o günün hikayesini bakın nasıl anlatıyor:
Türkiye’yi ağlatan ezanlar …
Tam 55 yıl önce yani 16 Haziran 1950 de, 1933 yılından beriTürkçe olarak okutulan ezanın Arapça orijinal haliyle okunabilmesineimkan sağlayan kanun Meclis’te kabul edildi.
Meclis’in aldığı karar radyolardan ilan edilince, Türkiye’nin dörtbir yanında halk sevinçten sokaklara döküldü. Tüm gözler minarelereçevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgınadöndü. Gözyaşları tüm Türkiye’de sel olup aktı.
O gün ne olduğunu ayrıntılı anlatacağım. Ama önce, o günlere nasıl gelindiğine bir bakalım.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılıgenelge ile, ezan ve kametin birkaç ay içinde Türkçe okunacağınıbildirdi.
İşte o Türkçe ezan …
Aralarında Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi isimlerinbulunduğu komisyonun çevirisini yaptığı “Türkçe ezan” metni şöyleydi:
‘‘ALLAH uludur, ALLAH uludur
Şüphesiz bilirim, bildiririm
ALLAH’dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’nın elçisidir MUHAMMED.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felâha, haydin felâha
ALLAH uludur, ALLAH uludur
ALLAH’dan başka yoktur tapacak.’’
Ezanın Türkçe’ye çevrilmeyen tek kelimesi “felâh” oldu. Sebebi,halkın ‘‘felah’’ kelimesinin ‘‘kurtuluş’’ anlamına geldiğinibilmemesini sağlamak ve ‘‘haydin kurtuluşa’’ mânâsına gelecek birçağrıda bulunmamaktı.
Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün,aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu durum halktaki duyguyoğunluğunu daha da artırdı.
O gün Türkiye’nin dört bir yanında yaşananlar, başlı başınaansiklopedik bir kitap olur. O gün Türkiye’nin dört bir yanında, camisayısınca bir sevinç yumağı, insan sayısınca mutluluktan ağlayan biryürek vardı.
Antalya Aksekili işadamı Ali Katırcıoğlu; ‘‘Bir cuma günü idi,ikindi kılıyordum, ilan ettiler ‘bugün ezan okunacak’ diye. Herkessokaklara döküldü. O cuma günü ALLAHü Ekber, ALLAHü Ekber diye duyduğumo ilk ezanı asla unutamıyorum. Demokratikleşme dediniz de, benim içinen büyük demokratikleşme işte o ezandır” der.
O gün İstanbul’da neler olduğunu, aynı günlerde Eyüp’te asker olanbabamdan dinlemiştim. Ezanın orijinal haliyle okunacağını haber alanİstanbulluların Eyüp Camii avlusunu doldurduğunu ve herkesin ezanıdinlemek için gözlerini minareye diktiğini söylemişti. Minareden,‘‘ALLAHü Ekber, ALLAHü Ekber’’ sesleri yükselmeye başladığı andanitibaren, insanların sevinçten kendilerini yerlere attığını, ezanlarınbitişini müteakip de, kurbanların kesildiğini söylemişti.
O gün Erzurum’un bir başka yerinde yaşananları Mehmet Kırkıncı şöyleanlatılır: “Erzurum halkı ikindi vaktinden itibaren ezanın aslıylaokunacağını haber aldı. Bütün halk sokaklara döküldü. Bir bayram havasıyaşanıyordu. Herkes kurban keseceği ne varsa alıp, Tebriz Kapımevkiinden Lâlâ Paşa Camii’ne kadar dizildi. Minarelerden Ezan-ıMUHAMMEDi okunmaya başladığı an, herkes sonsuz bir sevince gark oldu.Müftü Solakzade Sadık Efendi, ‘’Ya Rabbi! Ölmeden önce bize bu günlerigösterdin’’ diye hıçkırıklar halinde ağlamaya başladı.
Tarihçi yazar Doç. Osman Özsoy, o günün hikayesini bakın nasıl anlatıyor:
Türkiye’yi ağlatan ezanlar …
Tam 55 yıl önce yani 16 Haziran 1950 de, 1933 yılından beriTürkçe olarak okutulan ezanın Arapça orijinal haliyle okunabilmesineimkan sağlayan kanun Meclis’te kabul edildi.
Meclis’in aldığı karar radyolardan ilan edilince, Türkiye’nin dörtbir yanında halk sevinçten sokaklara döküldü. Tüm gözler minarelereçevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgınadöndü. Gözyaşları tüm Türkiye’de sel olup aktı.
O gün ne olduğunu ayrıntılı anlatacağım. Ama önce, o günlere nasıl gelindiğine bir bakalım.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılıgenelge ile, ezan ve kametin birkaç ay içinde Türkçe okunacağınıbildirdi.
İşte o Türkçe ezan …
Aralarında Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi isimlerinbulunduğu komisyonun çevirisini yaptığı “Türkçe ezan” metni şöyleydi:
‘‘ALLAH uludur, ALLAH uludur
Şüphesiz bilirim, bildiririm
ALLAH’dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’nın elçisidir MUHAMMED.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felâha, haydin felâha
ALLAH uludur, ALLAH uludur
ALLAH’dan başka yoktur tapacak.’’
Ezanın Türkçe’ye çevrilmeyen tek kelimesi “felâh” oldu. Sebebi,halkın ‘‘felah’’ kelimesinin ‘‘kurtuluş’’ anlamına geldiğinibilmemesini sağlamak ve ‘‘haydin kurtuluşa’’ mânâsına gelecek birçağrıda bulunmamaktı.
Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün,aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu durum halktaki duyguyoğunluğunu daha da artırdı.
O gün Türkiye’nin dört bir yanında yaşananlar, başlı başınaansiklopedik bir kitap olur. O gün Türkiye’nin dört bir yanında, camisayısınca bir sevinç yumağı, insan sayısınca mutluluktan ağlayan biryürek vardı.
Antalya Aksekili işadamı Ali Katırcıoğlu; ‘‘Bir cuma günü idi,ikindi kılıyordum, ilan ettiler ‘bugün ezan okunacak’ diye. Herkessokaklara döküldü. O cuma günü ALLAHü Ekber, ALLAHü Ekber diye duyduğumo ilk ezanı asla unutamıyorum. Demokratikleşme dediniz de, benim içinen büyük demokratikleşme işte o ezandır” der.
O gün İstanbul’da neler olduğunu, aynı günlerde Eyüp’te asker olanbabamdan dinlemiştim. Ezanın orijinal haliyle okunacağını haber alanİstanbulluların Eyüp Camii avlusunu doldurduğunu ve herkesin ezanıdinlemek için gözlerini minareye diktiğini söylemişti. Minareden,‘‘ALLAHü Ekber, ALLAHü Ekber’’ sesleri yükselmeye başladığı andanitibaren, insanların sevinçten kendilerini yerlere attığını, ezanlarınbitişini müteakip de, kurbanların kesildiğini söylemişti.
O gün Erzurum’un bir başka yerinde yaşananları Mehmet Kırkıncı şöyleanlatılır: “Erzurum halkı ikindi vaktinden itibaren ezanın aslıylaokunacağını haber aldı. Bütün halk sokaklara döküldü. Bir bayram havasıyaşanıyordu. Herkes kurban keseceği ne varsa alıp, Tebriz Kapımevkiinden Lâlâ Paşa Camii’ne kadar dizildi. Minarelerden Ezan-ıMUHAMMEDi okunmaya başladığı an, herkes sonsuz bir sevince gark oldu.Müftü Solakzade Sadık Efendi, ‘’Ya Rabbi! Ölmeden önce bize bu günlerigösterdin’’ diye hıçkırıklar halinde ağlamaya başladı.