Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

TÜRKÇE "TURKCHE" LEŞİYOR (1 Kullanıcı)

beadgirl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ağu 2006
Mesajlar
262
Tepki puanı
0
Puanları
0
SAVAŞIN İKİNCİ SAFHASI
Fransızlar bir yandan birliklerini yaklaşan savaşa göre modernize ederken, öte yandan Müminlerin içlerine soktukları nifak tohumları ile kaleyi içten fethetme yoluna gittiler. Ve binler teessüf ki muvaffak da oldular.Tıpkı Rusların Kafkaslarda, İtalyanların Libya’da, İngilizlerin Afganistan’ da yaptıkları gibi. Misal olsun diye söyleyelim, İngilizlerin 1920’lerde Afgan topraklarını işgal etmeye hazırlandıkları sıralarda camilerde Hanefi ve Şafii cemaat, namazda, tehiyyatta parmak kaldırma meselesinden boğaz boğaza girmişlerdi.

Hani Akif der ya:
“İslam’ı evet tefrikalar kastı, kavurdu.
Kardeş bilerek, bilmeyerek kardeşi vurdu.
Can gitti, vatan gitti, bıçak dine dayandı
Lakin, o zaman silkinerek birden uyandı.”

Evet Cezayir’de aynı oyun oynandı. Hatta Emir Abdülkadir’in yenilgisinin sebebi Fransızlar değil de ülkedeki Ticani ve Kadiri tarikatları arasındaki görüş ayrılıklarıdır dersek mübalağa etmiş olmayız. Emir bir yandan bu sorunlarla diğer yandan Sahte Mehdilerle uğraşmak zorunda kaldı.(Burada şunu da hatırlatalım; Kuzey Afrika halkları arasında, İmam Suyuti’nin bir keşfine dayanarak Mehdinin 19 yy’da çıkacağına, zuhur yerinin de Kuzey Afrika olacağına dair yaygın bir inanış vardı. Zaten bu yüzyılda bu topraklardaki direnişi tetikleyen en mühim unsur da bu inanıştı.)

Fransızlar ın Emirin nüfuzunu sınırlandırmak istemeleri ve red cevabı almaları üzerine 19 Kasım 1839’de savaş tekrar başladı. Fransızlar Tagdempt, Muasker ve Tlemsan şehirlerini işgal ettiler. Harp Cezayir’in her yanına yayıldı. Mücahidler büyük çaplı saldırılar yerine gerekli darbeyi indirip geri çekilen tüfekli süvarilerin kullanıldığı ardı arkası kesilmeyen çarpışmalarla düşmanı bunaltma yolunu tuttular. Ama Fransızlar bu sefer işi bitirmek kararındaydılar. İkmal yolları tutuldu ve Emir’e bağlı yerler yiyeceksiz bırakılıp teslim olmaya zorlandı. Genel vali T. R Bugeaud sabit işgal noktaları ve seyyar vurucu timlerle Cezayir'i tamamen işgal etti. Mücahidlerin umutları gitgide tükeniyordu. Eldeki kaleler tek tek düştü. Düşman kuvvetleri 16 Mayıs 1843’de Emir’in Seyyar ordugahını bastılar ve paha biçilemeyecek şahsi kütüphanesini dahi yaktılar. Auamale dükünün Emir'in ailesini esir alması mücahidlerin moral gücüne büyük bir darbe indirdi. Şiddetli çarpışmalar sonucu Abdülkadir küçük bir kuvvetle Fas’a sığındı.

Fakat Vali Bugeaud peşini bırakmadı ve 1844 Ağustosunda İsli’de Fas ordusunu yendi. Fransızlarla 1844 Ekiminde Tanca anlaşmasını imzalamak zorunda kalan Fas sultanı Abdurrahman, çaresiz olarak Abdülkadir’i desteklemekten vazgeçti. Emir de gizlice ülkesine geri döndü. Burada kısa zamanda kuvvetlendikten sonra çarpışmalar tekrar başladı.

1845 Ekiminde Sidi Birahim'de bir Fransız birliğini bozguna uğrattıysa da, gittikçe artan Fransız baskısı sonunda önce Sahraya çekildi. Orada da fazla duramadı. Tekrar Fas’a ricat etti.(1846) Kendisini takip eden düşman ordusunun Fas Sultanının kuvvetlerini tekrar yenmesi üzerine 23 Aralık 1847’de General Lamoriciere'e teslim oldu. Teslim olurken ağzından şu cümleler döküldü:“Kader”

ESARET YILLARI VE SONRASI
Emir Abdülkadir teslim olduktan sonra 5 sene Fransa’da esir kaldı. Fransız tebaasına girmesi karşılığında kendisine büyük bir armağan verileceği Fransa kralınca kendisine söylendiğinde şu cevabı vermişti: “Kral namına bana bütün Fransa’nın tüm zenginliğini teklif etseniz ve bu zenginliği şu cübbemin üzerine yerleştirseniz sizin tebanız olmayı hatırımdan geçirmem. Ben burada sizin misafirinizim. İsterseniz beni hapse atın. Ancak bu utanç bana değil size ulaşacaktır.” Üçüncü Napolyon zamanında Osmanlı ülkesine gitmesine izin verildi. Payitahta Sultan Birinci Abdülmecit’in iltifatı ile karşılandı. Bursa’da kendisine tahsis edilen bir konağa yerleşti. Kendisini tamamen ilme verdi.

1855’de Bursa’da şiddetli bir deprem oldu. Bu depremden sonra Emir Abdülkadir Şam’a yerleşti. Kendisine Fransız hükümetince maaş bağlandı. Bundan sonraki hayatını tamamıyla İslami çalışmalara ve ilme verdi. 1860'da Cebel-i Lübnan'da patlak veren Dürzi isyanında bizzat müdahale ederek Fransız konsolosu ve 1500 kadar Hristiyanı katliamdan kurtardı. Bunun üzerine Fransız hükümeti kendisine Legion d'honneur nişanı verdi.

Daha sonra 1870 senesinde tekrar Hacca gitti ve iki sene kaldı. Şeyh Şamil’le ikinci görüşmesi de bu zamanda olmuştur. Hac seyahatinde Mısır'a uğrayıp, Mısır Hidivi İsmail Paşanın misafiri olarak Kahire'de bulunan İmam Şamil'le, yine Paşanın davetlisi olarak saraya gelen Emir Abdülkadir hazretlerinin tarihi buluşması Kahire'de büyük heyecana vesile oldu ve halk bu iki İslam kahramanını görebilmek için saraya akın etti..

Hac farizasını eda eden bu büyük mücahid tekrar Şam’a avdet etti. 1883 senesinde 75 yaşında bu şehirde Demir köyünde dar-ı Bekaya intikal etti. Allah Rahmet eylesin. Cenazesi tasavvufta en çok etkilendiğini söylediği zatın, Şeyh Muhyiddin-i Arabi’nin türbesi içine defnolundu.

Bugün Cezayir halkınca ülkenin en büyük kişilerinden biri kabul edilen Emir Abdülkadir'in kemikleri 1966'da Şam'dan getirilerek El Aliye mezarlığındaki şehitler bölümüne nakledildi.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt